Elbet günü gelecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletine,
Şanlı Türk ordusunun şerefli askerlerine
Pusu kuran hain satılmışlar,
Gerçek mahkemelerde
gerçek savcı ve yargıçlara
Bir bir hesap vereceklerdir.
Bu hainler iğne deliğine girseler,
Bulunacaklardır.
Kumpasçılar,sinsiler,arkadan vuranlar…
Siyasetçilerin içine,
Devletin içine,
Yargının içine,
Polisin içine yuvalanmış olanlar,
Pis tuzakçılar…
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en değerli kuşaklarını budadılar.
Özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ALTIN VARDİYASINI budadılar.
Çünkü bu vardiyanın nöbetçileri,
Milli gemiler,
Milli silahlar,
Milli atış kontrol sistemleri yapmışlardı.
Hint Okyanusunda,
Atlantik’te,
Adriyatik’te,
Akdeniz,Karadeniz,Ege’de,
Bayrak dalgalandırıp,güç göstermişlerdi.
Emperyalizm Ulusal güçlere düşmandır
Satılık uşak taşaronlar buldular.
Pusu kurdular.
Tutuklu Tümamiral Cem Gürdeniz tarafından yazılmış
ve gazeteci yazar Yılmaz Özdil’in köşesinde yayımlanmış olan
“Hatıralar okyanusu” başlıklı aşağıdaki mektubu ,
Denizin kokusunu,
Sert kuzey rüzgarlarını,
Fırtınayla yüzüme vuran tuzlu suyu,
Teknenin dalgalarla savrulmasını tekrar yaşayarak
Ve hüzünle okudum.
Türk Silahlı Kuvvetlerini “dinsizlikle” suçlayanlar,
Din tüccarı bezirganlar,
Cuma namazlarını kaçırmayıp da,
Devlet ve milletin parasını develeyenler,
Deniz fenerciler,Kombassancılar,Yimpaşçılar,
matruşka ihaleciler,
Helal gıda diye sucuk içine eşek eti karıştıranlar,
Irmakları,dereleri,madenleri,limanları,tersaneleri,
Ulusal kazanımlarımızı yabancılara peş keş çekenler.
Yüzde Onbeşçiler / Yirmiciler.
Avantacılar…
Bilmezler ki savaş açtıkları Deniz Kuvvetlerinin her bir gemisinde ;
Direk başında kuranı kerim ,
Her bir sözlerinde Allah’ın kelamı vardır.
“Bismillah Fundo”,
“Bismillalh vira”
“Allah selamet versin”
Kurban bayramlarında başüstünde kurban kesilir,
kurbanın kanı loçadan akarak denizle kucaklaşır.
Oruç tutanlara gece ayrı karavana çıkar.
Denizin ortasında her sabah ve akşam iftar ve imsak saatleri hesaplanır.
İftarlarını kuş sütlü zengin sofralarında açmazlar.
Onlar gerçek inançlılardır.
Vatan aşkıyla, yokluklarla ,hasretle denizlerde hizmet yaparlar.
Matruşka ihalelerle,dolandırıcılıkla,yolsuzluklarla
ilgileri yoktur.
Hazineyi soymazlar,korurlar….
Tutuklu Tümamiral Cem Gürdeniz ve Pusu davalarıyla
Sözde Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu olan
tüm askerlerimizi,aydınlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Naci KAPTAN
07 Nisan 2013
Hatıralar okyanusu
Bazı meslekler vardır. Sırf onu yapmak için dünyaya gelinir.
Yaşam dahil, bütün fedakârlıklar göze alınır. Deniz subaylığı, gemi komutanlığı, işte böyle bir şeydir. Büyük tesadüf eseri, doğum günümde onun komutanı olmuştum. Öz evlatlarım, kızım Ülkem ve oğlum Ege kadar sevdiğim, TCG Gaziantep… Kutsal gemim.
Ve, bir rüya gördüm.
Son seferimi yapmış…
Gölcük’e dönmüştüm.
Ayrılık zamanıydı.
Elveda Gaziantep’im…
Teşekkürler, tadabileceğim en üstün onuru ve hazzı yaşattığın için…
Teşekkürler, en hırçın fırtınalarda bizi yalnız bırakmadığın, s
ağ salim sevdiklerimize kavuşturduğun için…
Teşekkürler, Anadolu’nun okyanus denizcileri yetiştirebildiğini
dünyaya ispatlamamıza olanak sağladığın için.
Elveda Gaziantep’im…
Tüm denizlerde ve her şartta makinene kuvvet, pervanene kolayına derin sular, demirine güvenli sularda fundo, personeline huzur, namlularına tam isabet dilerim. Pruvan net, denizlerin sakin, rüzgârların insaflı…
Düşmanların mert olsun.
Tanrı seni daima korusun.
Bana gelince sevgili gemim…
Bismillah, makine dümen manevraya hazır ol kumandası verilemeyecek artık.
Ne atışının sesi duyulacak, ne alevinin ışığı görülecek.
Rüzgâr uğultusuna karışan makine gürültüsünde,
köprüüstüne yetişmek için ayakkabıyla uyunamayacak.
Uçsuz bucaksız denizde, kahve yudumlanamayacak.
Yağmurla ıslanan işbaşımı değiştirmenin keyfi yaşanamayacak.
Bir daha asla, gri gemide, güneşin batışı, güneşin doğuşu,
tuzlu suyun içine işlediği hava… Hissedilmeyecek.
Silistrenin keskin sesi, erat salonlarından gelen kahkahalar duyulamayacak.
Altımdaki dev çelik kitle, titreşimler yaratarak geleceğe doğru yüzemeyecek.
Kuğu gibi firkateynler, yarış atı gibi asil ve hızlı hücumbotlar,
sarsılmaz kale denizaltılar, adeta ana gibi yardımını esirgemeyen lojistik gemileri,
vefakâr sahil güvenlik botları ve Barbaros’un leventleri… Seyredilemeyecek.
Demir taradığında, seyir esnasında ana makine çöktüğünde mide krampları olmayacak
ama, arıza giderildiğinde duyulan mutluluk da olmayacak.
Belalı bir fırtınadan, vatandan binlerce mil uzakta
Tanrı’dan başka danışacağın kimsenin olmadığı anlardan…
Başarıyla çıktığında, kalpte hissedilen o duygular, bir daha hissedilmeyecek.
Pazartesi öğlen bahriye usulü kuru fasulye yenemeyecek.
Gece vardiyasına çıkan pidenin lezzeti, başka pidelerde bulunmayacak.
Görevdeyken baba olan personel, dahili anonstan tebrik edilemeyecek.
Seyirlerde kutlanan evlilik yıldönümlerinin, doğum günlerinin, bayramların,
yılbaşıların özlemle karışık sevinçleri yaşanamayacak.
Poyraz rıhtımından hüzünle uğurlanamayacak, yabancı limana gururla girilemeyecek,
dönüşte coşkuyla buluşulamayacak.
Halatlar aganta, volta, denilemeyecek.
Geceleri, yüzlerce ışığın arasından süzülerek İstanbul Boğazı’na girilemeyecek.
Zorlu tatbikatlar için Karadeniz’e çıkılamayacak.
Çanakkale, Mehmetçik Anıtı, duygularımız…
Hatıralar okyanusuna terk edilecek.
***
Sonra, sıçrayarak uyandım.
İçim ürperdi.
Uyuyamadım bir daha.
Oturdum, kaleme döktüm.
*
Nedir bu derseniz?
Tutuklu amiral’in mektubu.
*
Ne hukuksuzluktan tek kelime var, ne iftiralardan bahis,
ne de verilen onca sene haksız hapis.
*
Rüyasında bile okyanus gören pırıl pırıl subaylar denize hasret…
Rüyamızda bile görsek inanmazdık; denize çıkaracak subay bulamadığı için,
yarın başlaması gereken tatbikatı iptal etti memleket.