Aydoğan KEKEVİ
Peki “Türk’ün Onuru”nu kim kurtaracak?
90’lı yılların sonlarına doğru PKK ağır yenilgiler alırken daha sonraki dönemde AKP kankası olarak sahneye çıkacak olan bir takım örtülü PKK yandaşı, PKK’ye vurulan her darbe haberinden sonra “PKK” ile “Kürt Kökenliler”in tümünü aynı kaba koyarak; “Kürtlerin onuru kırılıyor” diye haberin verilişinden şikayet ediyorlar; “Kürt kardeşlerimizin onurunu kırmayalım” diyorlardı.
Sanki “PKK” silaha sarılıp, dağa çıkmamış; köy basıp çoluk çocuk bebe dede tarayan; Durakta bekleyen Askeri öğrencileri bombalayan; öğretmen, hastabakıcı kaçıran bir terör örgütü değil de Heinrich Böll’un “Katharina Blum”u idi..
Hatta o kadar “duyarlı” kesilmişlerdiki; yine “Kürt Kökenli yurttaşlarımız” alınmasın diye APO’nun “göbeğini kaşırken” ve Türkiye’ye getirilirken”uçaktaki görüntüleri”nin yayınlanmasına dahi itiraz ediyorlardı.
Yanılmıyorsam bu “duyarlılık”a devlet de katkı vermiş; TRT bu görüntüleri yayınlanmayı bırakmış, görüntülere dolaylı sansür gelmişti
…
Neyse ki 2000’li yılların başında devran döndü, AKP’li “BOP dönemi” veya BOP’lu “AKP dönemi” başladı; Kürçülere “uğurlu” gelen “BOP”la birlikte, PKK’nin bahtı açıldı; “yenilgileri” azaldı hatta gide gide nerdeyse tersine döndü; böylece “PKK’nın onurunu tasa etme dönemi” de bir ölçüde kapandı; ardından PKK’nin “yükseliş” TSK’in de “iniş” dönemi başladı..
TSK’ye aktarılan”yanlış bilgiler” ve yapılan “yasal sınırlandırmalar”la PKK’ye zorla psikolojik “zaferler” kazandırılarak; “Sayın APO”yla; “Oslo”yla, “İmralı”yla;
bir tek göndere PKK bayrağının asılması eksik kalan “Devlet muamelesi”yle;
ve de büyük kentlerin sokakları Devletin Polisinin korumasında “PKK”ye teslim edilip bu yurdu ve bu yurdun insanlarını sevenleri askeriyle polisiyle siviliyle ağlatarak PKK’nin de onun peşindeki Kürtçülerin de onurları kuyudan çıkarıldı.
PKK’lilerin “Onur” veya “Prestij”i kurtarılmasına fazlasıyla kurtarıldı ama “mesele” bitmedi; BOPçular projenin ikinci perdesini yaşama geçirmeye başladılar.
Sıra “Türk”de, “Türk’ün onuru”ndaydı: tabii “kurtarmak” için değil, “Kuyuya atmak” için bekleme kuyruğuna alınmıştı…
Öyle ya “yükselen yeni değerler”in olduğu yerde bir de “alçalan eski değerler”in olması kaçınılmazdı..
* * *
Dış güçlerin desteğini alan “Dinci” ve “Kürtçü” İntikam kervanı durmak dinlenmek nedir bilmiyordu; artık son hedefleri “Türk, Türkler, Türklük” idi; “Türk” ve “Türklük” karşıtları yerlisiyle yabancısıyla ellerine geçen bu fırsatın kaçacağından, kaçtığında da verecekleri hesaplardan korkuyorlar, film kopmadan bir an önce “The End/Final”e varmak istiyorlardı..
Onun için azgınlaştıkça azgınlaştılar,saldırganlaştıkça saldırganlaştılar..
Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyetine karşı yıllardır sürdürülen saldırılar; “Türk Bayrağı” asanlardan, “Ulusal Marş” söyleyenlere kadar bir dizi polisiye yaptırımlar uygulanarak; Ulusal bayramlar budanarak; ders kitaplarından müfredatlardan “Türk” adı çıkarılarak ve giderek de yoğunlaşarak günümüze kadar devam etti…
Şimdilerde “altın vuruş” yani “final” için “Türk’ün adını “Anayasa”dan da silip “Türksüz Türkiye”ye “kağıt üzerinde yasal” zemin hazırlamakla meşguller..
10 yıl önce “Atatürk”le başladılar; önce Türk’ün “Ata-“sını sildiler, baktılarki “Türk”den tepki yok şimdi de “-Türk”ün kendisini resmen siliyorlar
Hem de “Türk milleti”nin gözünün içine baka baka millet ve yurt sevgisi demek olan “Türk Milliyetçiliği”ni de ayaklarının altına alarak..
* * *
Siz bu duruma ister “Sevr koşulları” deyin; ister “Versaille” koşulları deyin, farketmez, sonuçta Türk milletinin varlığıyla geçmişiyle geleceğiyle oynanmaktadır.
“Sevr” veya “Versay”; sorun ve soru aynıdır; “Türk’ün onurunu, varlığını geleceğini kim kurtaracak?”
Cevabını 90 yıl önce
“Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini;
Yoğimiş kurtaracak baht-ı kara mâderini”
diye yakınan Namık KEMAL’e
bizzat Mustafa Kemal Paşa vermişti:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini;
Bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini!”
* * *
Yine Mustafa Kemal Paşa konuşuyor;
“Geldikleri gibi giderler, çocuk”
“Gitmesine elbet bir gün gideceklerdir Paşam, “akıl” “batıl”ı kovacaktır; “sorun” nasıl gidecekleridir; “Yunan” gibi “İzmir Marşı”yla mı; yoksa “İngiliz Fransız İtalyan” gibi “Üsküdar’a gideriken..” parçasıyla mı?”
Aydoğan KEKEVİ 17.03.13
* * * * * * *
Ne Türk’ü, ne Türklük’ü ne de Atatürk’ü;
ne tarihten, ne beyinlerden ne de yüreklerden
silemediler, silemeyecekler, silemeyeceksiniz,
sindiremeyeceksiniz !
TÜRK’üm,
TÜRKÇÜ’yüm,
ATATÜRKÇÜ’yüm !;
ve
ÇOKK MUTLUYUM !..”
Aydogan Kekevi