Ergin Saygun olayı, büyük planın bir parçası
Ali Serdar Bolat
11 Şubat 2013
Mehmet Ali Birand’ın bile isyan edip “Cinayet işleniyor” diye feryat etmesine rağmen kıllarını bile kıpırdatmadılar.Hastane raporu “Hapishanede ve cezaevi hastanesinde yatması sakıncalıdır, kalbi virüs kapabilir” demesine rağmen tahliye etmediler.Sonunda beklenen oldu, metal kalp kapakçığına virüs bulaştı. Bundan dolayı üçünce defa kalp ameliyatına alındı.
Ölmesi için sonuna kadar uğraştılar. Tayyip ve Gül Beyler sık sık hastaneyi arayıp sağlık durumunu sordular. “Maalesef hastayı kaybettik” sözlerini dört gözle beklediler. Kurtulduğunu öğrenince “Hay aksi, Cehenneme bir odun daha gönderemedik” diye üzüntüden sabaha kadar uyuyamadılar.
Aylardır gelmeyen Adli Tıp Raporu ameliyat öncesi geldi. Evinden çağırılan Hakim saat 01 sularında tahliye kararı verdi.Hastane raporlarına rağmen aylardır Saygun’u tahliye etmemekte direnen Hakimi gece yarısı apar topar mahkemeye hangi kuvvet getirmişti?
İşte o kuvvet, bütün bu tertipleri yapan, Hakime de “Tahliye etme, bırak gebersin içerde.” emri veren iradedir. Şimdi de “Gece yarısı da olsa gel hemen tahliye et” diyor.
********
Tayyip Bey, hastaneye giderek Saygun’un elini sıktı, “Geçmiş olsun” dedi. “Biz sizi biliyoruz” dedi.Nasıl bildiğini halkımız bilmiyorsa bile, biz biliyoruz. “Ben bu davanın Savcısıyım” demişti. “Silivri’de özel mahkemeler kurduk” diye AKP seçim broşürüne yazmıştı. “Askeri vesayeti, kaldırıyoruz” demişti. TV ekranlarında, “ Birlikte seyahat ettiğimiz bir paşa, ses kayıtlarını dinleseniz neler söylüyor, neler!” diyerek Saygun Paşa’yı Amerikano-Fethullah yargısının önüne, Beşiktaş Adliyesi’ne atmıştı. İşte Tayyip Bey, Saygun’u böyle biliyordu.
Birlikte Amerika’ya seyahat etmişlerdi.
Kasım 2006’da, Org. Saygun’un Amerika’nın başkenti Vaşington’da, Beyaz Saray’da randevusu vardı.Üst düzey Amerikalı yetkililerle toplantı yapacaktı.Girişte üstünü aramak istediler, aratmadı. Ceketini çıkartıp x-ışını cihazından geçirmesini istediler, çıkarmadı.Bu bir onur kırma ve baş eğdirme denemesi idi.Oradan ayrılıp oteline geri döndü.
Amerikalılar otele gelmeye mecbur kaldılar, toplantı otelde yapıldı.
Amerika’ya baş eğmediği için bileti kesilmişti.
Mafia babaları öldürdükleri kurbanlarının cenaze merasimine katılırlar.
Amerikan Büyükelçisi, Hrant Dink’in cenazesinde en önde yürümüştü. Kürt kökenli vatandaşlarımıza “Emperyalistlerin kışkırtmalarına kapılmayın, geçmişte Ermeniler kandı, başlarına neler geldi.” diye nasihat etmeye çalışan Dink’i yolunun üzerinden temizleyen Amerika,cinayeti ulusalcılara yüklemek için gösterilen çabaları da yönetiyordu. Misal o misal.
Canavarla parçalar, gelir seninle ağlar.
Timsah avını yutarken gözyaşı döker.
********
E. Tümg. Naci Beştepe, “Başbakan’ın Oryantal Dansı” başlıklı yazısını şöyle sonlandırıyor:
“Son satırlarım da Saygun Paşam’a.
Keşke yatağında doğrulmaya çalışmasaydı, sahte BALYOZ CD’lerini veren ve tüm silah arkadaşlarıyla kendisine bu oyunu hazırlayan şahsın karşısında “Zahmet ettiniz, teşekkür ederim” demeseydi.Bu kadar nezaket , makama saygı o koşullarda fazla olmuş.Hasta ziyareti insanidir ama hastayı o hale getirmede payın büyüğüne sahip biri için aynı şeyi söylemek de olası değildir.”
********
Türk Ordusu’na karşı tertibi planlayıp yöneten ekip, tertibin amacına ulaştığını tespit ediyordu.Komuta kademeleri hallaç pamuğu gibi atılmış, ordunun itibarı ile oynanmıştı, istifalar üst rütbelerden alt rütbelere doğru hızla yayılıyordu.
Türk Ordusunu İran, Irak ve Suriye’ye karşı kullanmayı planlayan Amerika, artık komuta kademelerindeki ABD karşıtları da temizlendiğine göre, komutanlara karşı yapılan haksız uygulamalara sözde karşı çıkarak sevimli hale gelmeye çalışıyordu.
Tayyip Bey ise, istediği düzeni kurduğunu, daha ileri giderse bir kırılma olabileceğini ve elindekileri de kaybedeceğini düşünerek frene basıyordu.
Fehmi Koru, Ergenekon’un düğmesine Oval Ofis’te Tayyip Bey ile Buş arasındaki buluşmada basıldığını açıklamıştı.Düğme olarak Tuncay Güney kullanılmıştı. Emniyetin Tuncay Güney ile yaptığı mülakata dayanılarak Ergenekon soruşturması başlatılmıştı.
Tertibi kim başlattı ise o bitirebilirdi. (ABD + Tayyip Bey + Tuncay Güney) üçlüsü eşzamanlı olarak harekete geçti:
Amerika, Büyükelçisi Ricciardone vasıtasıyla tertibin sona erdirilmesi zamanının geldiğini açıkladı.Tayyip Bey, “Generallere terör örgütü mensubu demek çok ciddi bir yanlıştır, ve bu affedilemez”, “Cepheye gönderecek subay bulamıyoruz” diyerek sanki Ergenekon tertibi kendisine karşı yapılmış gibi bir hava yarattı.
Düğme olarak kullanılan Tuncay Güney’e de bu sefer “kapat” konumuna geçmek için basıldı. Sahte haham Tuncay Güney Kanada’nın Toronto kentinden canlı yayın bağlantısıyla Skyturk 360 TV’de “Şimdi Söz Sende” programına katıldı ve şunları söyledi:
“Operasyon için düğmeye basılması gerekiyordu. Bu dönem bitti. Bu insanlar artık çıkmalı. Projeydi, bitti. Geçmiş olsun. İşkence görmeseydim o konuşmaları yapmazdım. Ergenekon’un temeli sayılan Emniyet’te verdiğim ifadeler geçersizdir. Devlet beni kullandı. Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır”
Tertibin başında kasaptaki ete soğan doğramayan, “Darbe planı var da diyemem yok da” diyen NATO Paşası Hilmi Özkök de “İçerdekilerin çoğu suçsuzdur” deyiverdi.
Aydınlık, 10 Şubat 2013
Peki, proje nasıl bitirilecekti?
Bu konuyu en çarpıcı biçimde “Katilimi Gördüm” başlıklı yazısında Zahide Uçar açıkladı:
“Tayyip Bey hala davanın savcısıdır. Savcı olarak PKK ile milli güçleri uzlaştırma oyununa soyunmuştur. “Uzlaşın, dava düşsün” diyor.” Yani milli güçler Bölünme Anayasası’na, PKK affına, Öcalan’ın ön plana çıkarılmasına, Güneydoğu’ya herhangi bir şekilde (İllere özerklik, bölgesel özerklik vesaire) gibi özerklik verilmesine karşı çıkmaktan vazgeçecekler.
“Pes ettik, Türkiye bölünürse bölünsün, engel olamayacağımızı anladık. Ne yaparsanız yapın” diyecekler.Esas amaç, Öcalan’ı PKK yöneticisi olmaktan çıkarıp, Kürtlerin lideri yapmak ve federasyon kurmak.
Planı 3 sene önce Doğu Perinçek mahkemede açıkladı:
“Bizi Öcalan ile takas için tutuyorlar, bu oyuna gelmeyin” diye hakimleri uyardı.
Hasdal Esiri Görevde Tümam.Semih Çetin,Kaynak Yayınları’nda basılan
“Bir İhanetin Öyküsü” adlı kitabında bu planı şöyle dile getirmişti:
“Başta Abdullah Öcalan olmak üzere PKK’lılara af çıkarmak için rehin tutuluyoruz”
“Kendi ordusuna komplo kuracak kadar alçalmış bir çetenin ihanet sürecinden geçiyoruz. Kendi ülkemizde esir düştük”
Yani proje yeni değil, Ergenekon tertibine daha başlamadan önce nasıl sonlandıracaklarını planlamışlar.Şimdi Ergenekon ve Balyoz mahkumlarından bu hamlelerine bir yanıt bekliyorlar. En azından bir bölünme olur ve milli güçler birbirine düşer umudu içindeler.
İşte, Ricciardone’nin, Tayyip Bey’in, Tuncay Güney’in ve NATO Paşası Hilmi Özkök’ün son günlerde Ergenekon ve Balyoz tutukluları hakkında yaptıkları hayırhah açıklamaların altında bu sinsi plan yatıyor.Tayyip Bey’in hastane ziyareti de bu büyük planın bir parçası.
Eski Genelkurmay 2. Başkanı, Eski 1. Ordu Komutanı Em. Org. Ergin Saygun, Türk Ordusu’na kurulan komployu yazdı.Türk Devrimi’nin yayınevi Kaynak Yayınları’ndan çıkan kitap 4 günde 4 baskı yaptı.
*********
Mahkeme Heyeti cinayete tam teşebbüs halindedir
Ali Serdar Bolat
31 Aralık 2012
Suç duyurusunda bulunuyorum.
Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyorum.
Mahkeme Heyeti,E.Org.Ergin Saygun’un ölmesi için elinden geleni yapmaktadır.
Bu, Ergenekon ve Balyoz Mahkeme heyetlerinin ilk suçları değildir.
Bundan önce de yirmiye yakın yurtseverin ölümüne neden olmuşlardır.
Cinayete tam teşebbüs ve taammüden ölüme sebebiyet suçlarından müebbetle yargılanmaları için suç duyurusu yapıyor, Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırıyorum.
Org. Ergin Saygun ve kızı Ece Saygun
Balyoz esiri Org. Ergin Saygun yaklaşık 5 aydır Mehmet Akif Ersoy Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi görüyor.Hastane, geçen hafta, Saygun’un hastane koşullarında tedavi edilemeyeceğine dair rapor verdi.Saygun’un cezaevi koşullarında kalmasının son derece tehlikeli olduğu daha önce de iki kez raporlarla belirtildi.Her rapordan sonra Org. Saygun Adli Tıp’a gönderildi. Adli Tıp’taki yandaşlar ne dediği anlaşılmayan raporlar verdi.Buna dayanan Mahkeme Heyeti, iki defa tahliyeyi reddetti.
Adli Tıp’tan yine ne dediği belli olmayan bir rapor alarak tahliyeyi önlemek amacıyla, mahkeme, Saygun’u üçüncü defa Adli Tıp’a sevk etti.
********
Durum öylesine kör parmağım gözüne ki, AKP’nin bir numaralı yalakası Mehmet Ali Birand bile Mahkemenin cinayet işlemekte olduğunu yazdı.
Demek ki içinde hala bir vicdan kırıntısı kalmış. Diğer yalakalarda o kırıntı bile yok.İşte Birand’ın Mahkemeyi ve Adli Tıp’ı cinayete teşebbüsle suçlayan yazısı:
“Org. Ergin Saygun’ın sağlık durumunu bu köşede defalarca yazdım. Cinayet işlenmekte olduğuna dikkat çektim.Meğer korku dağları bekliyormuş. Adli Tıp bir türlü “Ergin Saygun cezaevinde tedavi edilemez, bundan dolayı şu hastaneye çıkarılmalıdır” diyemiyor.Saygun’ın kalbi yüzde 30 oranında çalışıyor- Akciğeri yüzde 40 oranında çalışabiliyor. 18 ayrı hastalığı var ve 25 ayrı ilaç alıyor. Her an gözetim altında tutulması gerekiyor.
Adli Tıp ilk raporunda “Cezaevinde bakılabilirse, orada kalabilir…” dedi.Cezaevi “Ben bakamıyorum…” diye rapor verdi.
Durumu kötüleşince, Akif Ersoy hastanesine kaldırıldı.1 aylık tedavi sonunda, “Revirde tedavi göremez, kliniğe kaldırılmalı” raporu verildi.
Özel Yetkili 10.Ağır Ceza Mahkemesi bunun üzerine yine Adli Tıp’a sordu: “Hastaneye mi çıkaralım, yoksa cezaevinde kalabilir mi ?”
Yaklaşık 30 gün sonra, sanki hiçbir şey olmamış gibi, ilk raporun aynı yollandı: “Cezaevinde tedavi edilebilirse kalabilir, yoksa hastaneye kaldırılsın…”
Bravo doğrusu…Beyler neden korkuyorsunuz ?
Mahkemeye açıkça görüş verememenizin nedeni nedir ?
Şimdi top dönüp dolaşıp yine yargıçların ayağına atıldı.Mahkemenin kararıyla bir insanın hayatı sona erecek ya da yaşamasına izin verilecek.” (POSTA, 21 Temmuz 2012)
********
Org. Saygun’un kızı Ece Saygun, bu duruma isyan ediyor:
“Bayılma ve düşme nöbetleri geçiren babamın yanında, mahkum koğuşunda annem 5 aydır refakatçi olarak kalıyor. Kronik astım hastası olan annemin her geçen gün sağlığı bozuluyor, doktorları o mahkum koğuşunda kalmasının sakıncalı olduğunu söylüyorlar ama annem babamı yalnız bırakmak istemiyor. Hastanenin 5 aylık tedavi süreci sonunda verdiği raporu görmek, duymak istemiyorlar. 10. Ağır Ceza mahkemesi, son derece açık ve net olan bu rapor doğrultusunda tutuksuz yargılama kararı vermesi gerekirken, babamı 3. kez Adli Tıp’a sevk etti. Aynı döngüye, kurumlar arası paslaşılmaya, oradan oraya taşınmaya devam ediyoruz. Bu döngüyü artık akıl, mantık ve vicdan kabul etmiyor.”
(Aydınlık, 30 Aralık 2012)
Kuddusi Okkır’dan başlayan infaz süreci bugüne kadar yirmiye yakın can aldı.Ergenekon ve Balyoz Mahkeme Heyetlerinin elleri yurtseverlerin kanına bulaşmıştır.
Cinayete tam teşebbüs ve taammüden ölüme sebebiyet suçlarından müebbetle yargılanmaları için suç duyurusu yapıyor, Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırıyorum.
********
Org.Saygun:
“Beni öldüremeyeceksiniz”
Ali Serdar Bolat
18 Ağustos 2012
16 Ağustos günü Balyoz Davası’nın 98, duruşmasında son savunmasını yapan eski 1. Ordu Komutanı Org. Ergin Saygun, Mahkeme Heyeti’ne şöyle seslendi:
“Beni öldüremeyeceksiniz.Tam bir kurgu olan bu davaların TSK’ya kurulmuş öc alma amaçlı bir linç komplosu, bir kıyım olduğunu ispat edene kadar mücadele edeceğim”
“Bana yaptığınız, TCK 81 ve 82. maddeletine göre kasten adam öldürme suçudur.Yaşam hakkım gasp edildi. Kuddusi Okkır’ın canı size emanetti.”
Org. Saygun, Savcılar ve Hakimler Heyetinin cinayet kastı ile hareket ettiğini yüzlerine karşı söylediSuç, kayıt altına alındı. Tarih bunu böyle yazacak.
Aydınlık,17 Ağustos 2012
Org. Saygun, bunun bir mahkeme olmadığını,siyasi nedenlerle komutanların esir edildiğini,ama sanki bir suç varmış da yargılama yapılıyormuş gibi tiyatro oynandığını tespit etmiştir.Mahkeme Heyeti, cinayet kastı ile, “tutukluluğun devamı”na karar vermektedir.Tutukluların sağlık hizmeti almaları bu suretle Mahkeme Heyeti tarafından bilinçli olarak engellenerek hayatlarını kaybetmeleri veya sakat kalmaları sağlanmaktadır.
AKP’nin bir numaralı yalakası Mehmet Ali Birand bile mahkemenin cinayet işlemekte olduğunu yazdıDemek ki içinde hala bir vicdan kırıntısı kalmış. Diğer yalakalarda o kırıntı bile yok.
(POSTA, 21 Temmuz 2012)
********
Kuddusi Okkır’dan başlayan cinayet zinciri bugüne kadar 20’den fazla can aldı.Görevde Topçu Albay Mehmet Haşimoğlu’nu iki gün önce öldürdüler.
Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü de kalp krizi geçirdi, yoğun bakımda.
********
Org. Saygun’un suçlamaya dönüşen savunmasından önemli bölümler.
“Hala CD’lerin gerçek olduğunda direnerek bunlarla yargılamada ısrar etmek bir anlam ifade etmiyor.Sahte CD’leri kim üretti? Artık sorulması gereken soru budur.Bu sorunun cevabı bulunmadan, memleketimizde kimse kendini güven içinde hissedemeyecektir.””
“Orhan Aykut’un “2007 yılında Balyoz soruşturmasına delil olarak kullanılan belgeleri bir çuval içinde uzun saçlı bir Binbaşı ve Amerikalı Senatör getirerek 4. Levent’teki bir otelde İhsan Aslan’a teslim etti” açıklamasını neden soruşturma dosyasına ekleme gereği duymadınız?”
(Gayet doğal, bu davaların Amerikan güdümlü olduğunu gösterecek her delil ve ifade anında ortadan kaldırılır.)
“Genelkurmay’dan evrak çalanın adını verdik, dinlemediniz. Org. Aytaç Yalman’ı tanık gösterdik, çağırmadınız.”
“İddia makamının sanıklar lehindeki delilleri sakladığı ve yanlış aksettirdiği ortaya çıktı. Ne yapıldı?”
“Mahkeme karar aşamasına geldi, ama henüz kimse Balyoz Planı’nı görmedi.
“Deliller nerede? Delil gösteremiyorsanız, bu yazdıklarınız iftira olmaktan öteye geçemez. İftira bir suçtur”
“İddia makamı, ifademi almadan esas hakkında mütalaasını sunmuştur.
Yani “Biz kararımızı verdik, sen ne söylersen söyle bir kıymeti yok” denmektedir.
(Birkaç hafta önce, “Bu iş Nazım Hikmet’in Donanma ve Harbiye Davalarına döndü, karar önceden verilmiştir, delillerin sahte olmasının falan hiç önemi yok” diye yazmıştım.Org.Saygun aynı noktadan vurmuştur.)
********
Kasım 2006’da, Org. Saygun’un Amerika’nın başkenti Vaşington’da, Beyaz Saray’da randevusu vardı.Üst düzey Amerikalı yetkililerle toplantı yapacaktı.Girişte üstünü aramak istediler, aratmadı. Ceketini çıkartıp x-ışını cihazından geçirmesini istediler, çıkarmadı.Bu bir onur kırma ve baş eğdirme denemesi idi.Oradan ayrılıp oteline geri döndü.Amerikalılar otele gelmeye mecbur kaldılar, toplantı otelde yapıldı.
Hayrullah Mahmud bugünkü yazısında açıkladı:
Tayyip ve Gül Beyler AKP Genel Merkezi’nde bu olayın video çekimini gülerek ve keyifle izlemişler.Org. Saygun’a yapılan muamele çok hoşlarına gitmiş.Ama, sağır odada da birileri onları izleyip not almış.İletişimde temel kuraldır: İzleyeni izlerler, dinleyeni dinlerler. Vatana ihanet edenin yedi sülalesinin nefes alışını gözlerler.
İşte üçbuçuk Fethullahçı Savcı ve Hakim, bu nedenle, cezaevinde ölmesi için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar Ki, ders olsun, bundan böyle Amerikalılara kimse direnemesin.
********
E.Org.Saygun sinsice öldürülmek isteniyor
Ali Serdar Bolat
22 Temmuz 2012
Balyoz tutuklusu E. Org. Ergin Saygun, tutuklu olduğu 4 ay içinde tam 11 defa hastaneye sevk edildi.Adli Tıp, bu sevkiyatlardan birinde rapor düzenledi.Raporda, “Kontrolleri, tedavisi ve diyeti sağlanabildiği taktirde cezaevinde kalabilir” deniyordu.Bu rapor üzerine, kontrol, tedavi ve şartlarının cezaevinde sağlanıp sağlanamayacağına bakılmaksızın cezaevine getirildi.
Halbuki cezaevinde ne kontrolleri zamanında yapacak personel bulunmakta ne de diyet şartları sağlanabilmekteydi.Cezaevi yönetimi ve cezaevi doktoru resmi bir rapor ile “Tedavi ve diyet şartlarının cezaevinde sağlanamadığını” tespit etmelerine rağmen, Hakimler ve Savcılar bu rapora kulak asmadılar.
Org. Saygun’un kalbi %30, akciğerleri %40 çalışmakta, 18 ayrı hastalığı için her gün 25 çeşit ilaç kullanmaktadır.Durumu kötüleşince de hastaneye ambulans ile değil, kliması olmayan ve fırın gibi yanan demir yığını cezaevi aracı ile götürülmektedir.
66 yaşındaki Org, Saygun sinsice öldürülmek istenmektedir.İkinci bir Kuddusi Okkır cinayeti tasarlanmaktadır. Savcı ve Hakimler açıkça cinayete teşebbüs suçu işlemektedirler.
http://aliserdarbolat.blogspot.com/