Padişah diyor ki
BİZ NE SÖYLEDİYSEK O !!! …………
Naci KAPTAN
25 Ocak 2013
“ULUSAL demek MİLLİ demektir.
Milli olmayan da GAYRİ MİLLİDİR”
“ULUSALCI olmayanların ne olduklarını açıklamaları gerekir.Örneğin ulusalcı olmayanlar, ümmetçi,arapçı,Kürtçü ya da Amerikancı olabilirler.Dünyada hiçbir çağdaş ve gelişmiş demokraside Ulusal çıkarları savunan yurttaşlarına kızan bir başbakan örneği bulunmamaktadır.”
ULUSALCILIK VE ULUSALCILARA KARŞI OLANLAR NE’CİDİR ?
Başbakan Erdoğan, yanındaki bakanlarla tesisin açılış kurdelesini keserken kalabalık arasında atanamayan öğretmen olduğu öne sürülen bir kişi “Şubatta atama bekliyoruz” diye bağırdı. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, “Kusura bakmayın. Biz bir şey söylediysek olur. Ne söylediysek o olur. Başkası olmaz” yanıtını verdi. Aynı kişinin “Size oy yok” demesi üzerine Başbakan Erdoğan, “Sağol, o oy senin olsun. Biz öyle spekülasyonlara girmeyiz. Al onu kendine sakla. Tamam kendine sakla. Gereken yere ver. Bize kimin oy vereceği belli” dedi. Polisler kimliği açıklanmayan protestocu öğretmen ile yanındaki bir kişiyi, kalabalık arasında gözaltına alıp götürdü.
“ULUSALCILARIN UZANTISI”
Kalabalık arasından ’En büyük başkan, bizim başkan’ ve ’Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganları yükselince Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
“Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Biz bu ülkede birliğin, beraberliğin, dayanışmanın sigortasıyız. Böyle bu yola çıktık.Spekülasyonlara prim vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Bu ülkede ulusalcı geçinenler önümüzü kesmeye çalıştılar,kesemediler,kesemeyecekler. Ulusalcıların uzantısı olmaya aday olanlar,bizden bir şey beklemesin, bulamayacaklar. Bunu da özellikle söylüyorum. Biz milletin temsilcisiyiz.Bizim rotamızı siz çizdiniz. Bu rotada biz yürümeye devam edeceğiz. “
Bu sözleri Başbakan Erdoğan’ın Ulusalcılık ve Ulusalcılara hangi gözle bakıyor olduğunun açık göstergesidir.Başbakan ya Ulusalcığın ne olduğunu bilmiyor veya Ulusalcılığa karşıdır !!!
**
Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez 22 Ocak 2013 tarihli Aydınlık Gazetesinde Ulusalcıları ötekileştiren Başbakana şöyle yanıt verdi ;
“Hayretle ve yadırgayarak izledik.ULUSAL demek MİLLİ demektir.Milli olmayan da GAYRİ MİLLİDİR.Milletin birliği,dirliği ve bağımsızlığını savunan Atatürk Cumhuriyetine gönülden bağlı,vatansever, demokrat,Atatürk milliyetçileri olarak bununla gurur duyduğumuz bilinmelidir.ULUSALCI olmayanların ne olduklarını açıklamaları gerekir.Örneğin ulusalcı olmayanlar,ümmetçi,arapçı,Kürtçü ya da Amerikancı olabilirler.Dünyada hiçbir çağdaş ve gelişmiş demokraside Ulusal çıkarları savunan yurttaşlarına kızan bir başbakan örneği bulunmamaktadır.Sayın Erdoğan’ı milli değerlerimize,milli dilimize,milli birliğimize,milli bağımsızlığımıza sahip çıkmaya ve ayrıştırıcı,kutuplaştırıcı gayri milli söylemleri terk etmeye davet ediyoruz.”
Başbakan Erdoğan’ın politikaları Ulusalcılığın karşıtıdır.Emperyalizmin liberal ve sömürgeci politikalarıyla paralel ve ABD,AB ülkelerinin istekleriyle uyumludur.
Emperyalizm sadece işbirlikçi politikacılarla değil,işbirlikçi sözde din adamlarını da amaçlarına uygun kullanmaktadır;
“Sait Molla`nın Kuva-yi Milliye`ye karşı çıkması gibi, bugünkü ulusalcılara karşı çıkan kim? Bu karşı çıkışın sahibi, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrikleri, zangoçları ile İstanbul’da, Vatikan’da ve halen ikamet ettiği ABD`de bir araya gelip, sözde Dinlerarası Diyalog kuran Fethullah Gülen`dir.[5] ” —Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005
***
Herşey Cumhuriyet Mitingleri ile başladı.
2007 yılında, Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte “Cumhuriyet Mitingleri” düzenlendi. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi bazı dernekler ile çeşitli siyasi partiler tarafından desteklenen mitinglere, ulusalcı görüşe sahip milyonlarca kişilik halk kitleleri katıldı.Mitinglerde hiç bir taşkınlık olmadı. Mitinglere katılanlar Türk bayrakları taşımış, meydanlara Türk bayrakları asılmıştı. “Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” gibi sloganların atıldı.
Her üç mitingde milyonlarca Yurtseverin bir araya gelmesi iktidar hükümetini korkuttuğu gibi, AB ülkelerinden ve ABD’den de tepkiler ve eleştiriler geldi.Ilımlı İslam projesi ve GOP denemesinin odağında bulunan bir ülkede Ulusalcılığın kenetlenerek yükselmesi bu ülkeleri ve özellikle Nur’cu cemaat ve önderini rahatsız etmişti.Nur’cu tarikatın hocası acaba neden Amerika ve AB ülkeleriyle ağız birliği yapıyordu ?
Ne demişti Nur Cemaatinin hocası Fetullah Gülen ;
—Fethullah Gülen, Haftalık Aktüel dergisi, Sayı 14, 18 Ekim 2005
Fethullah Gülen, Aktüel dergisine verdiği demeçte, ülkenin önünde karmaşık ve kapsamlı, aşılması gereken bir süreç bulunduğunu söyledi. Gülen, ulusal cepheyi tanımlarken, taraftarlarının fikren bir araya gelmesi mümkün olmayan farklı görüşlerden ve söylemlerden oluşan bir yapı olduğunu ve bu durumlarıyla suni bir görünüm arz ettiklerini açıkladı. Gülen, ulusalcı yapıyı, “kemiksiz ve kimliksiz, iğreti, suni ve hedefsiz manipülatif bir yapı” olarak değerlendirdi ve bu dalganın aşılacağını söyledi.”
Bu sözlerin dini bir cemaat önderiyle ne ilgisi vardır ? Fetullah Gülen ve cemaati Ülkesinin bağımsızlığını isteyen Ulusalcı oluşuma neden karşıdır ? Neden Ulusalcı dalganın aşılacağını düşünüyor ve istiyordu ?Neden ABD ve AB ağzı ile konuşuyordu.
Bunların yanıtı Ergenekon,Balyoz,sözde Casusluk davalarında cemaatin etkisi sonucu ortaya çıkmıştır. Cemaatin bir bölümü Türkiye’yi emperyalist işgale açan,TSK’yı ve ülke aydınlarını hedef alan projenin içindedir.
Gülen-Bulut tartışması
Gülen’in açıklamasından 7 gün sonra Arslan Bulut, 25 Ekim 2005 tarihindeki makalesinde Gülen’in Aktüel’deki demecinde açıkladığı görüşlere çok sert bir üslûpla cevap verdi.
“Bulut yazısında Türkiye’nin ekonomik, askeri ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında fark ederek Atilla İlhan’ın öncülüğünde yayınlar yapmaya başladığını; bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı. Arslan Bulut, Fethullah Gülen’i açıklaması dolayısıyla Kuva-yı Milliye aleyhine yazılar yazmış Said Molla’ya benzetti. Papalığın Mesih ve İncil’i duyurmayı hedefleyen kurtarıcı misyonunu Gülen’in gönüllü olarak üstlendiğini ve “Dinler arası diyalog” faaliyetlerini bu yüzden başlattığını yazdı. Arslan Bulut, Gülen’in Türkiye’de oluşan sivil direnci çözmekle görevlendirildiğini iddia etti. Bulut, yazısında 1997 yılında bir kıvılcımı yakarken, kimseden emir almadığını söyledi ve Gülen’e Dinlerarası Diyalog faaliyetlerini kendi arzusuyla başlatıp başlatmadığını sordu.[5]”
Ulusalcılık; Türkiye’de 2000’li yıllarda, Atatürk’ün öngördüğü tam bağımsızlık, ulusal sanayinin gelişimi, dışa bağımlılıktan kurtulma gibi hedeflerin terk edildiğine, devletin temel kuruluş ilkelerinden kopulduğuna ve ulusal çıkarların korunmadığına inanan; Avrupa Birliği’ne girebilmek için uluslararası platformdaki ulusal davalardan ve diplomasideki kırmızı çizgilerden tavizler verildiğini, ülkenin iç işlerine Osmanlı Devleti’nin yıkılışındaki gibi yabancı devletlerce karışıldığını iddia eden siyasi akım.[1][2][3] Görüşü paylaşan kimselere “ulusalcı” adı verilir.
Atilla İlhan, “Türkçü ve Sosyalist” görüşlerini dile getirdiği yazılarında ve konuşmalarında, Atatürk’ün yabancı devletler karşısındaki dik duruşunu da örnek göstererek, 1938 yılından sonra milli menfaatler yerine “küresel emperyalizmin” isteklerine boyun eğildiği vurgusunu yapmaktaydı. Farklı siyasi fikre sahip yayınları çıkaran çevreler ve yazarlara fikirlerini açtığında birçok konuda hemfikir olduklarını gördü. Yeniçağ gazetesi yazarı, gazeteci Arslan Bulut da Atilla İlhan ile 1997 yılından itibaren görüşmeler yapanlar arasındaydı. Görüşmeler sonucunda ulusalcı görüşlerin açıklandığı, Atilla İlhan’ın yönetiminde Bir Millet Uyanıyor ismi verilen, bir kitaplar dizisi ortaya çıktı. Bu yayınlarda İlhan, önce kendi başına ulusalcı görüşlerini anlattığı yazılar yazmaktaydı. Bir Millet Uyanıyor kitap dizisinin öncesinde ve sonrasında da Atilla İlhan’ın fikirlerini paylaşan sayısız yazar benzer konularda kitaplar yazdılar.[4] Gazeteci-yazar Arslan Bulut Türkiye’nin ekonomik, askeri ve kültürel yapısının yok edildiğini 1997 yılında farkederek Atilla İlhan’ımn öncülüğünde yayınlar yapmaya başlandığını, bu yayınların beklediklerinin ötesinde gelişerek büyüdüğünü yazdı.[5]
İlk defa Attila İlhan’ın yazılarında yazdığı “dip dalgası” tabiri ile ulusalcı akımın, devletin üst kademelerinden, popüler bir siyasi liderin söylemlerinden esinlenmediği, tabandan tavana doğru yükselen, değişik siyasi görüşlerden insanların desteklediği siyasi bir fikir oluşumu olduğu vurgulanır.[6]
Milli mücadele sırasında en önemli husus, birlik ve beraberliği sağlamaktı. Atatürk, bu sebeple Hacıbektaş’a uğruyor, Alevilerin tam desteğini alıyor, Kürtlerin de üzerine titriyordu… Biz 1997 yılında, Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve askeri bağımsızlığının giderek zayıflatıldığını görerek, en azından Türk aydınlarının farklılıkları bir kenara bırakarak, artık ortak çözümler üretmeleri gerektiği kabulüyle çeşitli hamleler, yayınlar yaptık. Attila İlhan, yaptığımız işe “Türkçü-devrimci diyaloğu” dedi ve bu işin öncülüğünü üstlendi. Biz de elimizden geldiğince kendisine destek verdik.—Arslan Bulut, Yeniçağ gazetesi, 25 Ekim 2005
Ulusalcılar, ulus devletin üniter yapısının koruması gerektiğini, ülkeyi etnik unsurlara ayrıştırmanın ve ülkenin mozaik olduğunu söylemenin, Atatürk’ün belirlediği ülkenin kuruluş ilkelerine ters olduğunu, bunun emperyalizmin ülkeyi bölmek için uyguladığı bir oyun olduğunu savunurlar.
Anayasanın 3. maddesinde belirtildiği üzere; laik ve sosyal bir hukuk devletini savunurlar ve tam bağımsızlıktan yanadırlar. Atatürk’ün uygun gördüğü şekilde “tek devlet, tek bayrak ve tek dil” fikrini desteklerler. Yugoslavya’nın bir ulus devlet iken etnik kimliklere bölünüp ayrıştırıldığını, sonra da parçalanarak yok edildiğini örnek gösterirler. Anayasada belirtilmiş Atatürk milliyetçiliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk’tür. fikrini savunurlar.[2][7]
Ekonomide ise liberalizme karşı, Atatürk’ün halkçı, devletçi görüşlerine ve devletçiliğin milli çıkarlara daha uygun düştüğüne inanırlar.
Ulusal akım, devletin kuruluş ilkelerinden kopmasına ve kazanılmış uluslararası haklarından tavizler verilmesine ve stratejik değeri olduğu düşünülen veya kârlı olan devlet kuruluşlarının özelleştirilmesine karşıdır. Devletin laik yapısının bozulduğu, eğitim birliğinin (Tevhid-i Tedrisat) uygulanmadığı da önemli söylemler arasındadır.
Türkiye’de son yıllarda, muhafazakâr ve Kemalist siyasi çizgideki bazı çevreler, 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde attığı adımlar ile Kıbrıs sorunu ve Kürt sorunu konularındaki tutumlarını milli çıkarlardan taviz vermek olarak nitelemiş, Atatürkçülüğün altı ilkesinden biri olan milliyetçilik konusundaki hassasiyetlerini ön plana çıkarmış ve milli menfaatlerin boşverildiği savunmuşlardır.[1]
***
ATİLLA İLHAN’DAN BİR AKTARI
Bu anlatıyla yazıya nokta koyalım ;
Bir Millet Uyanıyor
Atilla İlhan, siyasi görüşlerine bakmaksızın, tanıdığı gazeteci ve yazarlara “halkın uyutulduğunu, diplomaside Türkiye’ye köpek muamelesi yapıldığını” anlattığını ve görüştüğü yazarların da aynı kaygılarla dolu olduğunu belirtti.[4] Daha sonra, İlhan’ın çağrısı ile ve onun yönetiminde “Bir Millet Uyanıyor” adlı kitap dizisi ortaya çıktı. Bu kitap dizisinde ulusalcı fikirler, “Millet, 1938 yılından beri uyutuluyor” görüşü temelinde anlatılmakta ve kitapların arka kapaklarındaki “Parola: Vatan, İşareti: Namus” sözü ile, milli menfaatler ile ilgili kaygıların milliyetçi yönü vurgulanmaktadır.
Parola: Vatan, İşareti: Namus” sözü
Atilla İlhan 1960 yılında İzmir’de gazetecilik yaparken Alsancak’ta bir dikili taş görür. Taşın üserinde eski yazıyla bir şeyler yazmaktadır. İlhan yazıyı kopya ederek eski yazı bilen arkadaşlarına okutur. Taşta vatan ve namus yazmaktadır. İlhan bu taşın tarihini araştırınca 1922 yılında Fahrettin Paşa’ya bağlı süvarilerden Şerafettin Bey’e bağlı bölüğün Manisa’dan İzmir’e girerken Yunan askerlerinin pususuna düşmesi sonucu 3 süvarinin şehit olduğunu ve bu olayı unutamayan İzmir eşrafının taşı diktirdiğini öğrenir.[4] Bu sebeple Bir Millet Uyanıyor kitap dizisinin arkasına “Parola: Vatan, İşareti: Namus” sözü konmuştur.
Dipnotlar
- “Kim bu ulusalcılar?”. Tempo. 21 Ekim 2005.
- Cevizoğlu, Hulki (2004). Attila İlhan ile birkaç saat, Bütün Kaleler Zaptedilmedi. Ceviz Kabuğu.
- Cevizoğlu, Hulki (2007). İşgal ve Direniş, 1919 ve Bugün. Ceviz Kabuğu. ISBN 9789756613221.
- “Parola Vatan, İşareti Namus” nereden geliyor?
- Ülkücü yazar, Gülen’e misyoner dedi
- Manisalı, Erol (2005). Atilla İlhan ile 1000 Saat. Bilgi. ISBN 978-975-494-953-7.
- Savaş, Vural (2006). Dip Dalgası. Bilgi. ISBN 9752201571.
- İşçi Partililer, Mehmet Gül’ü çiçeklerle karşıladı
- “Gülen Tehdit mi veya Cunta, Darbe, Kan”. Aktüel (Sayı 14,18 Ekim 2005). 2 Nisan 2008.
- “Şu “ulusalcılık” meselesi”. Sol Gazetesi. 22 Aralık 2012. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/su-ulusalcilik-meselesi-64768. Erişim tarihi: 3 Ocak 2013.
- “Kılıçdaroğlu: “Hepimiz ulusalcıyız””. Gerçek Gündem sitesi. 2 Ocak 2013. http://www.gercekgundem.com/?p=516033. Erişim tarihi: 2 Ocak 2013.
- “Ulusalcılık” terör dosyasına girdi”. Gazete Vatan. 29 Mart 2008. http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=169937. Erişim tarihi: 7 Ekim 2008.
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Ulusalc%C4%B1l%C4%B1k