Deniz Feneri’nin merkezinde AKP var
Yaklaşık 3 yıla yakın süredir soruşturma Türkiye’de devam etmesine rağmen, sanıklar bugüne kadar gözaltına alınmadı, evleri basılmadı, bilgisayarlarına el konmadı, geçmiş telefon konuşmaları incelenmedi. Rahat rahat çalışmaya devam edip delilleri karartmaya çalıştılar. Ancak deliller o kadar çok ve açık ki, hepsinin kapatılması imkansız.
İşçi Partisi Genel Başkan Yard. Avukat Mehmet Cengiz şunları söyledi: “Bu soruşturmanın gereği gibi yürütülmesi halinde, işin ucu AKP ve Erdoğan’a dayanır.
İşlenen suç, parti kapatmayı gerektirir”
Ancak yargı tümüyle AKP denetimine geçmiş durumda.Soruşturma ve yargılama yandaş hakimlere verilecek, parti kapatma davasına bakan Anayasa Mahkemesi de şeriatçı başkanın denetiminde.Her şeyin üstü kapatılacak.
Mehmet Cengiz, şu noktaları öne çıkardı:
— Almanya ve Türkiye’deki Deniz Feneri Dernekleri birbiri ile bağlantılı.Bu dernekler, Kanal 7 ve YİMPAŞ ile birlikte çalışmakta. Almanya’da Deniz Feneri ve Kanal 7 aynı binada…
— Almanya’da mahkumiyetle sonuçlanan davanın iddianamesinin 42. sayfasından: “Gerek bu şirketler, gerekse zimmete geçirilen paraları aklamak için Almanya’da kurulan şirketlerin sahipleri Türkiye’deki iktidarla iç içeler ve AKP’nin siyasetine sıkı sıkıya bağlılar”
— İddianame sayfa 85-87, 136-138: “Deniz Feneri yapılanmasının muhasebe kayıtları gayrıresmi tutulmaktadır, ve 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir ‘server’e kaydedilmiştir.”
— İddianame sayfa 42: “Almanya’da yürütülen soruşturma süresince, Türk Hükümeti, tutukluluğa mani olmaya çalışmıştır.”
— İddianame sayfa 164: “Türk Hükümeti’nin suçu koruyucu tutumu nedeniyle, suç örgütünün Türkiye’ye kaçan mensuplarına, Türkiye’deki kanıtlarına, Türkiye’deki yapılanmasına ve işledikleri suça ulaşılamamaktadır” “Sanık Mehmet Gürhan, toplanan paraların bir bölümünü diğer sanık Firdevsi Ermiş vasıtası ile 2005 yılında başbakan Erdoğan’a göndermiştir”
— Bu konular Sermaye Piyasası Kurulu’nca Kanal 7 hakkında 2004’te başlayıp 2007’de rapora bağlanan soruşturmada saptanmış, başbakanlığa bildirilmiştir.Ancak Başbakanlık, gerek bunu ve gerekse Alman makamlarınca gönderilen dosyayı MASAK’ta yıllarca bekleterek delillerin karartılmasına yardımcı olmuştur.
Aydınlık, 7-8 -14 Temmuz 2011
Bütün yollar AKP’ye çıkıyor
AKP’ye çıkan 7 yol Alman Savcı: “Asıl suçlular Türkiye’de” demişti.Suçlular AKP himayesinde 3 yıl ellerini kollarını sallayarak dolaştılar. Almanya’daki ilk mahkemede Tayyip Erdoğan’ın yakın dostu Mehmet Gürhan 5 yıl 10 aya mahkum olmuştu.
İkinci mahkeme, Türkiye’deki suçluları isteyecek. Bunun önüne geçmek için Türkiye’deki sanıklar göstermelik olarak gözaltına alındı. Bir sanık iki ayrı yerde aynı suçtan yargılanamayacağı için suçlular Alman mahkemelerinden kaçırılmış oldu.
HSYK, Danıştay, tüm yargı AKP denetimine geçti. Özel yetkili mahkemeler zaten AKP ve Fethullah denetiminde idi. Dolayısıyla Deniz Feneri sanıklarını Türkiye’de yargılamakta bir sakınca kalmamıştı. Göstermelik olarak gözaltına alınan sanıklar: Zahid Akman : Eski RTÜK Başkanı, şimdi RTÜK Üyesi Zekeriya Karaman : Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Çelik : Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni İsmail Karahan : Kanal 7 Yönetim Kurulu Üyesi
Kanal 7 Int. Finans Müdürü Firdevsi Ermiş’in bilgisayarında ele geçirilen belge.Alman Savcının İddianamesinde bu belge şöyle anlatılıyor: “2 Şubat 2005 tarihli alındı belgesinde Mehmet Gürhan, parayı Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’a (Doğu Asya’daki tsunamiden zarar görenlere dağıtması için) vermek üzere aldığını tasdik ediyor.Sanık Ermiş’e soruldu, tasdik etti.” 2 Almanya’daki Deniz Feneri 1 davasında suçlu bulunarak 5 yıl 10 ay hapis cezası alan Deniz Feneri e.V. yöneticisi Mehmet Gürhan, halen Hünfeld Hapishanesi’nde yatıyor.Tayyip Erdoğan, bu dava açıldığı zaman “Mehmet Gürhan’ı tanımam” demişti.Bunun üzerine, “Tanımam” dediği Mehmet Gürhan ile çekilmiş fotoğrafını, Aydınlık Dergisi kapaktan yayımlamıştı.İşte o fotoğraf:
Savcı Moeller Scheu “Almanya’daki bu operasyon yapılmasaydı, Mehmet Gürhan 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den milletvekili adayı gösterilecekti” demişti. 3 Mehmet Gürhan’ın yanısıra, çetenin Türkiye’deki ayakları olan Eski RTÜK Başkanı ve şu anda RTÜK üyesi olan Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni İsmail Karahan ve iki Kanal 7 yöneticisinin sanık olması, bu davanın AKP ile doğrudan ilişkisi olduğunu gösteriyor. Yasadışı para transferinde kullanılan şirketlerden biri de Beyaz Holding’in Almanya’daki şirketi.Beyaz Holding’in sahibi, Zekeriya Karaman.AKP’li Beşir Atalay, holdingin eski ortağı. Abdullah Gül’ün yakın arkadaşı Fehmi Koru, holdingin eski yöneticisi.Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, Meclis mutfak malzemeleri ihalesini Deniz Feneri Derneği’ne verdi.Ayrıca derneğe “Meclis Üstün Hizmet Ödülü” verdi. 4 Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın kara para hareketleri yaşandığı dönemde Deniz Feneri ve Kanal 7’nin bulunduğu Almanya’daki binaya sık sık gelip gidiyor.Başbakan’ın oğlu olarak VIP salonlarını kullanıyor ve üstü aranmıyor. Bu da Alman Savcının İddianamesinde yazılı. 5 AKP Hükümeti 20 Aralık 2004 Bakanlar Kurulu Kararı ile Deniz Feneri’ne “kamu yararına dernek” statüsü verdi.Böylece derneğe vergi ve harç muafiyeti, izin almadan bağış toplama olanağı sağlandı.3 yıldır yolsuzluk soruşturması devam etmesine rağmen AKP Hükümeti bu olanakları dernekten geri almadı. 6 AKP, soruşturmanın hem Almanya hem de Türkiye ayağını engelledi.2004’te SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) müfettişleri yolsuzluğu tespit etti, Başbakanlığa gönderdi.Başbakanlık suç duyurusu yapmadı.Savcılık Zahid Akman için soruşturma izni istedi, Başbakanlık izin vermedi. Danıştay kararı ile inceleme mümkün oldu. (Danıştay artık AKP’nin eline geçti, bundan sonra Danıştay da böyle durumlarda izin vermeyecek.)
Alman Savcının İddianamesinde şöyle deniyor (sayfa 42): “Almanya’da yürütülen soruşturma süresince, Türk Hükümeti, tutukluluğa mani olmaya çalışmıştır.” 7 Alman Savcının iddianamesinden: “YİMPAŞ, dünyanın her tarafında binlerce yatırımcıdan para toplayarak zimmetine geçirmiş, AKP gibi parti ve İslami örgütlerin finasmanında kullanmıştır.”
Asuman Aranca bildiriyor:
Davutoğlu Fener kuryesi
Belgeyi Alman polisi ele geçirmiş.
Alman Savcının İddianamesinde “Balkan” başlığı altında şunlar yazıyor: “Weitere Überweisungen in 2005 erfolgten in Höhe von 77,500.00 Euro an den Verein IIARC (Istanbul Dernegi) und in Höhe von 21,000.00 Euro an Fondatsia Ahmet Davutoglu”
Yani IIARC Istanbul Şubesi’ne 77,500, Ahmet Davutoğlu’na da 21,000 Euro gönderilmiş. Fondatsia adlı kuruluşa vermesi için… İddianamenin tasdikli Türkçe tercümesinde şunlar yazıyor (sayfa 123-124):
“Ancak bu projelerle ilgili olarak, ne ele geçirilip değerlendirilen evraklarda ve ne de bilgisayar kayıtlarında, kişi ve kuruluşlar arasında, gerektiği şekilde, projelerle ilgili herhangi bir yazışma veya buna benzer bir şey görülmemektedir. Bu projelerin gerçekleşmesi için görevlendirilen kişilerin kimler olduğu ortaya çıkmamaktadır”
“Bu paraların gerçekte nerelere kullanıldığı ve ilgili belgeler ve paraların miktarı ve alanları ile ilgili veriler çelişkilidir. Örneğin kurban bayramı için verildi gösterilen paraların kurban bayramından sonra verilmiş olması gibi…”
Buradan şunu anlıyoruz: Yasadışı gönderilen bu paraların nerelerde kullanıldığı belli değil… Tsunami felaketine yardım, kurban bayramı yardımı falan denmiş ama harcama evrakı yok, paralar iç edilmiş.
Alman polis ve maliye raporları :
Alman polis raporunda sanık listesinde birinci sırada Tayyip Erdoğan yer alıyor.Raporun 55. sayfasından itibaren Erdoğan’ın özgeçmişi ve siyasi görüşleri anlatılıyor
Erdoğan, “Rizeli Müslüman Gürcü” olarak tanıtılıyor: “Erdogan entstammt einer georgisch-muslimischen Zuwandererfamilie aus Rize im Nordosten der Türkei….”
15 Aralık 2006 tarihli Frankfurt Vergi Mali İstihbarat Birimi raporunda, Deniz Feneri, “organize suç örgütü” (organisierte Kriminelle Vereinigung) olarak tanıtılıyor.Daha aşağıda, “Deniz Feneri e.V, bu çalıntı paralarla Türkiye Hükümet Partisi AKP’yi finanse etti” deniyor:
“Die Deniz Feneri e.V. hat mit Spendengeldern die jetzte türkische Regierung Partei AKP finanziert”
AKP – Yimpaş – Deniz Feneri – Kanal 7 (Euro 7 Fernseh) – Beyaz Holding -Avrupa Gıda – Atlas Medya – Zahit Akman – Mehmet Gürhan – Şükrü Kurum – Faik Gürler vesaire ilişkileri bu raporda ayrıntılı olarak açıklanıyor.
7.2 milyon Euronun belgesi :
Asuman Aranca bildiriyor: Aydınlık, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasındaki belgelere ulaştı.Belgede, toplam 74 teslimat sonucu 7.158.500 Euroyu kimlerin kimlere verdiğinin dökümü var. RTÜK Eski Başkanı Zahid Akman,Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Kanal 7 yöneticileri 2003-2006 arasında Almanya’daki Deniz Feneri yöneticilerinden 7.158.500 Euro alarak Türkiye’ye getirmişler. Almanya’daki ilk mahkemede suçlu bulunarak mahkum olan Mehmet Gürkan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş, Deniz Feneri Derneği e.V.’ye ait 3.869.000 Euroyu Zekeriya Karaman’a vermişler.İşte belgesi:
Aynı kişiler, Zahit Akman’a da 114.000 Euro vermişler. İ. Karahan vasıtasıyla Z.K.’ya 50.000 İzzet Kurum vasıtasıyla zk’ya 80.000 İzzet Kurum ile MG’ye 150.000 Böyle devam edip giden listede şu kısaltmalar altında açıklamalar görülüyor:
zk teslimat z akman eliyle zk teslimat zk Almanya’da teslimat F Ermiş eliyle teslimat z karaman mg eliyle zk emanet paranın teslimatı harun beye f ermiş zk tarafından atlasr den alınan vesaire İşte belgenin baş tarafı:
Diğer sanıklardan Harun Kapıyoldaş’a 4 teslimatta 350.000 İsmail Karahan’a 2 teslimatta 205.000 İzzet Kurum’a da 3 teslimatta 280.000 Euro verildiği görülüyor. Alman Savcının İddianamesinde: Resmi kayıtlara geçirilmeyen çıkışların “Teslimat Gürhan” olarak yazıldığı;
Derneğin hem resmi hem gayrıresmi muhasebe kayıtlarının tutulduğu,Almanya’da toplanan yardım paralarının ya Gürhan tarafından, ya da görevlendirdiği Ermiş, Taşkan, Kurum tarafından bankadan çekilip Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği Başkanı Zekeriya Karaman’a götürülüp teslim edildiği yazılmaktadır.
“DECEP AMCA” kasetleri Almanların elinde
Alman polisinin ele geçirdiği “DECEP AMCA” ve “Decep Amca Batum Anlasmasi” kasetlerinin tutanağı:
Dinci şirketler tarafından Avrupa’da dolandırılan gurbetçilerin sözcüsü Muhammet Demirci’nin anlattıklarına bakılırsa, bu dinci soyguncular, istediklerini yaptırabilmek için, Tayyip Erdoğan aleyhine dosyalar tutuyor, kasetler hazırlıyorlarmış.
Şimdi bu kasetler Alman polisinin elinde. Türkiye Başbakanı, şantaj tehdidi ile karşı karşıyadır.Bir ülkenin Başbakanının şantaj tehdidi altında olması, o devletin çıkarları için büyük bir tehlikedir. İşte Muhammet Demirci’nin anlattıkları: “Alman istihbaratının elinde Erdoğan kodlu kaset var.” “Biz Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği olarak, Deniz Feneri davasında tarafız.Bu nedenle mahkeme kararları ve delillerle ilgili bilgiler bize ulaşıyor. Deniz Feneri’nin Almanya’daki binasında yapılan aramalarda ele geçirilen “DECEP AMCA” isimli kasetin Tayyip Erdoğan ile ilgili olduğu,hatta,Deniz Feneri ve Kanal 7 sahiplerinin, bu kaseti Tayyip Erdoğan’a karşı) koz olarak kullandıkları yönünde bilgiler gelmişti. Biz de, basın yoluyla, bu konu hakkında Başbakan ve AKP’den bilgilendirme istemiştik.Bu zamana kadar hiçbir açıklama duymadık, görmedik.Tam tersi, Erdoğan ve Bakanlarından Almanya’ya geldiklerinde engellemelerle karşılaştık.” “Kasetin içeriği hakkında kesin bilgimiz yok.Ancak içinde Başbakan’ı zora sokabilecek görüntüler olduğu tahmin ediliyor.” “Bu İslami holdingler gurbetçileri 30 milyar dolar dolandırdı. Bu bilgi AB ilerleme raporlarına kadar yansıdı.Almanya ve İsviçre mahkemeleri, insanların dolandırıldığına dair kararlar aldı. Ama Türkiye mahkemeleri bugüne kadar bir şey yapmadı.Son olarak Başbakan’ın arkadaşı olan Demirkaya’nın alenen kurtarılması gibi gelişmeler nedeniyle Erdoğan’ın bu konularla ilişkilendirilmesi normaldir.Çünkü gerek Deniz Feneri, gerekse dolandırıcı holdingler konusunda yol Başbakan’a çıkmaktadır.”