Cumhuriyet 04.11.2012
LEYLA TAVŞANOĞLU’nun Hüsamettin Cindoruk ile söyleşisi ■
“Sayın Başbakan her konuşmasında bunu vurguluyor. Necip Fazıl Kısakürek’ten yaptığı alıntıların temelinde de bu var. Necip Fazıl 31 Mart’ın devamının en büyük fikir akımıdır. Onun “ideologya” dediği aslında şeriat düzenine benzer bir rejimi getirmektir.”
“Bugünkü Milli Eğitim Bakanı’nın 1988’de tercüme ettiği bir kitap var. O kitap İslamın her şeye yeterli olacağını savunuyordu. Ama aradan geçen 24 yılda İslam âleminden hiçbir teknolojik yenilik çıkmadı. Bir İslam bilgini cep telefonunu icat etmiş olsaydı belki bugüne kadar söylediklerinin bir temel dayanağı olabilirdi. Dünyada tek bir din teknolojiyi, gelişmeyi, çağdaşlığı sağlamaya yeterli değil. O nedenle zaman zaman dinler arası uzlaşmalar aranıyor. Zaman zaman da laiklik öne çıkıyor. ”
CİNDORUK’TAN HÜKÜMETE ELEŞTİRİ ;
Cumhuriyetle sorunları var
Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, AKP hükümetinin rejimi değiştirmeyi amaçladığını söyledi. Cindoruk, Erdoğan’ın kendi hayat tarzını devlet hayatında yaşama geçirmeye çalıştığını vurguladı.
Yılların siyasetçisi Cindoruk AKP Hükümeti’ne zehir zemberek eleştiriler yöneltti
Amacı rejimi değiştirmek
Osmanlı Devleti’nin şeyhülislamlı, halifeli yönetimini bile beğenmeyenler bugün de laik Cumhuriyeti beğenmiyorlar. Kavga çok derin, tarihi bir kavgadır.
Atatürk’ü yok sayıp resimlerini indirmek geçmişte de denendi ama tutmadı. Siyasi hayatım boyunca izledim, hep Atatürk kazandı. Bu iktidarın başarısı da geçicidir.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Yılların siyasetçisi, önceki TBMM başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, AKP Hükümeti’nin rejimi değiştirmeyi amaçladığını söylüyor. AKP’nin reformdan her zaman İslami reformu anladığına işaret eden Cindoruk, “İktidarların icraat başarısı, onların demok-ratik başarısı anlamına gelmiyor” diyor. Başbakan Erdoğan’ın kendi hayat tarzını devlet hayatında yaşama geçirmeyi hedeflediğini savunan Cindoruk, bir de önemli şu görüşlerinin altını çiziyor: “Dünyada tek bir din çağdaşlaşmayı, teknolojik gelişmeyi sağlamaya yetmedi. Öyle olsaydı İslam bilginleri çoktan cep telefonunu icat etmiş olurlardı.”
– Ankara’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları muhalefetle hükümet arasında çok ciddi krizlere yol açtı. Sizce AKP Hükümeti’nin Cumhuriyet’le alıp veremediği ne olabilir?
H.C.- Bu çok tarihi bir süreç. Cumhuriyet’le alıp veremedikleri özellikle 31 Mart’tan bu yana gelen bir akımın sonucu. 31 Mart’ta ortaya çıkan insanlar ne söylemişlerse bugün iktidar partisi de aynı şeyleri söylüyor. Çünkü onlar için reform İslami reform demek. İslami reform dediğinizde de din devletine yakın bir devlet kurulması projesi ortaya çıkıyor. Çağdaş düzeni ihmal etmeden ama buna mukabil İslami temellere dayalı bir devlet. Atatürk’ün 1924’le 1937 arasında tamamladığı laik devleti değiştirmek istiyorlar.
– İyi de bu rejim değişikliği isteği olmuyor mu?
H.C.- Tabii ki rejim değişikliği isteği. Osmanlı Devleti’nin şeyhülislamlı, halifeli yönetimini bile beğenmeyenler bugün de laik Cumhuriyeti beğenmiyorlar. Kavga çok derin, tarihi bir kavgadır. Bu kavganın taraflarından biri de bugünkü AKP’dir. İnanın, kendileri dahi belki bunun farkında değiller. Ama iç duyguları bu.
– Nasıl farkında olmazlar? Her şeyi bilerek yaptıkları apaçık ortada değil mi?
H.C.- Ben lider kadrosunu kastetmiyorum. Tabandaki hatta gruptaki arkadaşlarımız bunun tam farkında olmayabilir.
– Ama lider kadrosu farkında mı?
H.C.- Sayın Başbakan her konuşmasında bunu vurguluyor. Necip Fazıl Kısakürek’ten yaptığı alıntıların temelinde de bu var. Necip Fazıl 31 Mart’ın devamının en büyük fikir akımıdır. Onun “ideologya” dediği aslında şeriat düzenine benzer bir rejimi getirmektir. Necip Fazıl Yassıada’da “Rönesansla İslamiyeti buluşturmak istiyorum” dedi.
Başbakan da buna benzer bir şey söylüyor. “Biz kimsenin özel hayatına karışmıyoruz. Ama bizim hayatımızın devlet hayatında yaşama geçmesini istiyoruz” diyor. Başkanlık sistemini talep etmesinin nedeni de bu. Vereceği kararların bir ferman, fetva niteliğinde olmasını sağlamayı hedefliyor. Kendi devrimlerini tamamlamak için böyle bir şeye ihtiyacı var. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün parlamenter demokrasiyle bir sıkıntısı yok. AKP’liler başarılı bir on yıl geçirdiklerini, istikrar yaşattıklarını söylüyorlar.
Başbakan bilmediğini bilmiyor
– Madem istikrar var, o zaman bu başarıyla istikrar yaşatan rejimi neden değiştirmek istiyorlar?
H.C.- Ben siyasette şunu yaşadım ve gördüm: İktidarların icraat başarısı onların demokratik başarısı anlamına gelmiyor. İcraat başarısı geçmiş dönemlerde benim de mensubu olduğum siyasal partiler tarafından gerçekleştirildi. Hem Menderes hem Demirel’in icraat başarısı yüksektir.
Ama ne var ki bu, ülkenin birliğini, halkın beraberliğini sağlamaya yetmedi. İnsanlar bir süre sonra boşluk hissetmeye başlıyorlar. Biraz da değişim istekleri ortaya çıkıyor. Üstelik büyük siyasi reformlar yapmak isteyenler şunu bilmeliler: Dünya değişiyor; demokrasiye hızla gidiyor, teknolojide büyük ilerlemeler kaydediyor ve bunların etkileri hızla Türkiye’ye geliyor. Bu, bence İslamda reform yapmak isteyenlerin başarısızlığının temel kaynaklarını oluşturuyor.
Bugünkü Milli Eğitim Bakanı’nın 1988’de tercüme ettiği bir kitap var. O kitap İslamın her şeye yeterli olacağını savunuyordu. Ama aradan geçen 24 yılda İslam âleminden hiçbir teknolojik yenilik çıkmadı. Bir İslam bilgini cep telefonunu icat etmiş olsaydı belki bugüne kadar söylediklerinin bir temel dayanağı olabilirdi. Dünyada tek bir din teknolojiyi, gelişmeyi, çağdaşlığı sağlamaya yeterli değil. O nedenle zaman zaman dinler arası uzlaşmalar aranıyor. Zaman zaman da laiklik öne çıkıyor.