İSLAMİ BURJUVAZİ
“Ey haram yiyenler, ey gayr-i meşru yollarla zengin olanlar! Şeytanlardan aldığınız fetvalar sizi kurtarmaz. İslam’a, Kuran’a, Sünnete taban tabana zıt öyle aykırı fetva ve ruhsatların geçerliliği ve kıymeti yoktur. Bir Müslüman burjuva sınıfı oluşturmak için bu kötü düzende bazı kötülükleri yapmak, çalıp çırpmak, soymak, talan etmek, haram yemek caizdir… Böyle bir fetvaya inanan ve mucibince amel eden kimsenin kafir olmasından korkulur. Bir Müslüman Allah ile olan işlerinde ihlasa, halk ile olan işlerinde adalete ve istikamete (doğruluğa dürüstlüğe) uygun hareket etmelidir. Hırsızlıkla, haramla, soygunla Müslümanlık bağdaşmaz, uyuşmaz, bir arada olmaz. Haram yiyerek İslam’a, Ümmete, ülkeye hizmet edilmez. Sizi uyarıyorum: Yaptıklarınız ilahi gazabı ve azabı celp eder (getirir) ve sonunda perişan olursunuz.”
Ey gönülden inanan mütedeyyin Müslümanlar ;
Son 10 sene içinde cami arkadaşınız Ahmet,
komşu müteahhit Kayseri’li Abdullah , Bakkal Remzi,Nalbur Hasan,Kasap Recep;
Önce arabalarını değiştirdiler.Sonra da daha lüks semtlerde,rezidans denilen lüks sitelerde evler aldılar.bazıları villa aldı …Çocuklarını Yurtdışına okutmaya gönderdiler.
Bazıları ise imam nikahı ile yeni eşler aldı,onlara yeni eler döşediler.
Dost sohbetlerinde bu yeni zenginlerin artık sizlerle aynı kahveye,camiye gelmediğini.Hatta lüks cipiyle yanınızdan geçerken kafasını çevirdiği sohbet edilir oldu.
Sizler ibadetinizi ,vicdani inancınızla,Yüce Yaradan’a gönül bağıyla yaparken,
Onlar Devlet’i,Belediye’yi,nasıl daha iyi kazıklarımın hesabını yapıyordu.
Sizler halen “Bir lokma,Bir hırka”dasınız.
Zorlukla geçinseniz de,
Vicdanınız rahat.
Şimdi gelelim diğer kesime ;
İSLAMİ BURJUVAZİ ÜZERİNE
Naci KAPTAN
Ünlü sosyolog Max Weber Püriten mezheplerin tutumlu oluşlarına bil mukabil Katoliklerin savurgan ve lükse kaçan tutumlar içinde olduklarını söyler.Erol Yarar ‘ın‘’Türkiye’nin gerçek burjuvası olduğunu’’ söylemesi,bizlerin ‘’burjuvazi’’kelimesine salt ekonomik anlamlandırmalar yüklememize sebep olabilir.
Ancak ‘’burjuvazi’’ sadece ekonomik etkenlerle açıklanamaz.Zira ‘’Müslüman burjuvazi’’ aynı zamanda kendi alt-kültürünü,sosyal kalıplarını,müzik ve yemek zevkini,giyinişini,entelektüel konumunu,ev dekorasyonunu kendi dünya görüşüne(!) göre şekillendirmektedir.Fakat bu dünya görüşü; liberalizmin kökenindeki ‘’Batı modernitesi’’ ve ‘’muhafazakarlık’’kaynaklı bir korumacı tereddüt arasında ‘’Ne İsa’ya,ne Musa’ya’’ gibi bir durum oluşturmaktadır.
Çarşaf ile Converse’in dayanılmaz hafifliğine,kot pantolon ve baş örtüsünün eşsiz(!)birlikteliği eklenince ‘’İslami Jet sosyete’’kendi ikonunu oluşturmuş olmakta…Öte yandan ev dekorasyonlarındaki lükse kaçışların çokça haber mevzusu yapılması,birtakım şeylerin sorgulanmasını vacip kılmaktadır.’’Var olan şey kendini ispat etmek ister’’deyip ,belki de bir noktada hak verilebilir ancak dikkat edilmesi gereken motto; ”bu ispatın nerede başlayıp nerede biteceğiyle ilgilidir. Varolanın dışavurumu,sindirilerek yansıtılmalı,”kusum”halini almamalı,”bendeki benden”taviz verilmemelidir…
Veblen’in ‘’gösterişçi tüketim’’terimi aslında meramımı çok güzel ifade ediyor.Yanlış algılanan modernleşme;özentiliğe,teşhire,gösterişe ,dönüşmekte ve dönüşmeye de bu gidişle devam edecektir… (*)
İslami Burjuvazi konusunu irdelemeden önce ön söz ve son söz İslamcı yazar
Mehmet Şevki Eygi’dedir ;
“İslami brujuva için fetva verildi” *1*
Ünlü İslamcı yazar Mehmet Şevket Eygi,
İslami burjuvazi yaratmak için fetva verildiğini iddia etti.
14 Aralık 2008
İslami kesimin önde gelen kalemlerinden, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, “Müslüman burjuvazisi” oluşturulmasına ilişkin “fetva” verildiği iddiasını ortaya attı ve buna inananların káfir olacağını yazdı. “Haram yiyenlere uyarı” başlıklı dünkü köşe yazısında isim vermeden iktidara yüklenen Eygi, şunları söyledi:
O fetvalar sizi kurtarmaz
“Ey haram yiyenler, ey gayr-i meşru yollarla zengin olanlar! Şeytanlardan aldığınız fetvalar sizi kurtarmaz. İslam’a, Kuran’a, Sünnete taban tabana zıt öyle aykırı fetva ve ruhsatların geçerliliği ve kıymeti yoktur. Bir Müslüman burjuva sınıfı oluşturmak için bu kötü düzende bazı kötülükleri yapmak, çalıp çırpmak, soymak, talan etmek, haram yemek caizdir… Böyle bir fetvaya inanan ve mucibince amel eden kimsenin kafir olmasından korkulur. Bir Müslüman Allah ile olan işlerinde ihlasa, halk ile olan işlerinde adalete ve istikamete (doğruluğa dürüstlüğe) uygun hareket etmelidir. Hırsızlıkla, haramla, soygunla Müslümanlık bağdaşmaz, uyuşmaz, bir arada olmaz. Haram yiyerek İslam’a, Ümmete, ülkeye hizmet edilmez. Sizi uyarıyorum: Yaptıklarınız ilahi gazabı ve azabı celp eder (getirir) ve sonunda perişan olursunuz.”
Müslüman kara zengin olur mu
“Gözlerinizin içine bakarak sizi suçluyorum” diyen Eygi şöyle devam etti: “Saçı bitmedik yetimlerin hakkını yiyorsunuz. Halkın bütçelerinden meşru olmayan yollarla para apartıyor ve kara zengin oluyorsunuz. Şu soruyu yöneltiyorum:
Sizler nasıl Müslümanlarsınız?
Müslüman haram yer mi?
Müslüman kara para zengini olur mu?
Müslüman yolsuzluk, talan, hırsızlık, suiistimal yapar mı?
Müslüman ahlaka ve hukuka aykırı rantlar peşinde koşar mı?
Ey namus, ey şeref, ey temizlik ve şeffaflık (saydamlık),
ey doğruluk ve dürüstlük, ey fazilet nerdesiniz? ,
Ey haram yiyiciler! Dünyanın çeşitli yerlerinde villalar, köşkler, konaklar almışsınız, gerekirse oralara kaçıp mutluluk ve güven içinde yaşayacakmışsınız. Boş hayaller, aldatıcı kuruntulardır bunlar. Sizi bekleyen dünyada rezillik, ahirette rezilliktir.”
İslami Burjuvazi Var mı? *2*
Varaklar, aynalar, arabesk mobilyalarla dolu evler, plazma ekranlardan 24 saat Boğaz ya da Kâbe manzaraları. Swarovski taşlarla bezenmiş banyolar, Prada süpürgelikler! Gül kokusu püskürten havalandırma sistemleri… Harem-selamlık fantezileri, üst kat genelde kadınların…
Tüm objelerin “kişiye özel” tasarlandığı bu mekânlarda oturan ve İslama uygun yaşamayı hedefleyen pek değerli yeni zenginler “İslami Burjuvazi” olarak tanımlanıyor şu sıralar. Çoğunluğu genç. Kadınları bakımlı. Kapalı ama pahalı marka giysileri, siyah camlı güneş gözlükleriyle parlak siyah ciplere biniyorlar. Havalı havalı sosyetik cafelerde oturuyorlar. Yüzme havuzlu evlerini hizmetçilerle dolduruyor, su gibi para harcıyorlar.
Çocukları İstanbul’un en iyi okullarında ya da Dubai’deki Amerikan kolejlerinde okuyor. Kendileri de genelde yurtdışında yükseköğrenim görmüşler, aile şirketlerinde aktif rol alıyor, hayallerinin evinde oturmak için hiçbir özveriden kaçınmıyorlar. Malikâne ve arabalar zenginlik ve seçkinlik konumlarının göstergesi. Çok rağbet ettikleri bir iç mimarın söylediğine göre, gösteriş önemli, ön planda. “Öyle bir ev olsun ki otuz milyarlık görüneyim!” Para sorun değil. Ödemeler nakit, kesinlikle çek ve senet kullanmıyorlar. Evlerde büyük çelik kasalar bulunuyor.
İslamcı burjuvazi mi, yoksa din bezirgânı, görgüsüz yeni zengin sınıfı mı?
Mimar, magazin basınında arada bir, -akla ziyan- uygulama fotolarıyla görünüyor ve siparişleri hayata geçirirken İslam felsefesiyle örtüşmeyen, gözü çıkarılmış, olmazsa olmaz bir şatafata imza atıyor. Burjuvalık şık bir şey, ama sanat ve yaşama kültürü, birikimi, yüzyıllarla incelmiş zevkleri olmayanlar için uygun tanım değil. Sınırlı, yasaklı dünya zevkleri ve dogmalarla özgür düşüncenin, hayatın, sanatın, estetiğin önünü açmak kolay değil. Binlerce dolarlık sultan yataklarında uyuyup fosforlu, mor, turuncu renkte ithal Luis Vuitton ve Chanel tuvalet kâğıtları kullanarak sınıf atlamak mümkün olamıyor.
***
Siyasal iktidarın borç ve mirasyedi ekonomisi süper zenginler yaratırken yandaşların siyasi ve ekonomik yükselişi çok hızlı oldu. Din olgusuyla belirlenen sosyal ve kültürel hayat bu yükselişin gerisinde kaldı, yeşil sermayenin birikimi gidecek pek fazla ‘İslami alternatif’ bulamadı. Zaman içinde etkin modern ve kapitalist hayattan ödünç değerler ve kavrayışlar almak zorunda kaldı. Ama taşıma suyla değirmen dönmüyor. Sanatı, edebiyatı, sineması, çağdaş bir felsefesi olmayan özgün olamaz. Kapitalist tüketim ekonomisi modelini, Arabi desteklerle yeniden ve kendince inşaya çalışan İslamcının algı ve beğenisi de çağdaş estetik değerlerle çelişmekte. Yatak odalarına dev plastik palmiyeler, 50 metrekarelik namaz odaları, yaldızlı tahtlar, asansörlü mimberler türünden ‘kitch’ler, banallikler çıkıyor işte ortaya. Ama gelişme dinamiği gizemli bir çizgi izleyen bir ülkede, bir yerlere oluk gibi kara para akıyorken israfın günah değil hak sayılıyor olması da bilmediğimiz ihtiyaçlarla ilgili olabilir.
Kuşkusuz her yerde olduğu gibi İslami sermaye sınıfı içinde de sonradan görmeler, hazımsızlar olabilir. Oysa gün görmüşler ve entelektüeller arasında gelişmiş, alçakgönüllü zevk ve değerleri olan birçok insan var. Bunlar da söz konusu savurgan ve gösterişçi tavrı eleştirmekten ve kınamaktan geri durmuyorlar. Belki de asıl çelişki parayla yozlaşmamış inanç ve değerlerle tüketim kültürü arasında.
İSRAF
Kuran’a Göre İsraf Nedir? *5*
Gereksiz, amaçsız ve yararsız yere mal, zaman ve benzeri harcamalar yapılmasına ve tutumsuz davranışlarda bulunulmasına “israf” denir. İsraf, Allah’ın Kuran’da yasakladığı çirkin bir davranıştır.
Fakat Kuran ahlakından uzak yaşayan pek çok insan için sınır tanımaz bir şekilde para harcayıp sonra bununla övünmek sözde bir prestij kaynağıdır. Bu kişilerin tutumu Kuran’da şu şekilde bildirilmiştir:
“O: “Yığınla mal tüketip-yok ettim” diyor. Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?” (Beled Suresi, 6-7)
Bu ayette bildirildiği şekilde bir gaflet içinde olan kişilerin göz ardı ettikleri bir gerçek bulunmaktadır: Yüce Rabbimiz dünya hayatında insana, kendi bedeninden soluduğu havaya, yediği yemekten kullandığı teknik aletlere kadar sonsuz nimetler nasip etmiştir. Gökte ve yerde bulunanları onun emrine vermiş, görünür ve görünmez nimet ve rızıklarını onun kullanımına vermiştir. İnsana düşen bu nimetleri Allah rızası için ölçülü bir biçimde kullanmak ve israftan kaçınmaktır.
Allah İsraf Edenleri Sevmez
İsraf edenler için ayette “şeytanın kardeşi” ifadesi kullanılmaktadır:
“…İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” (İsra Suresi, 26-27)
Şeytanı en büyük düşman edinen müminlerin bu ayet gereği, israf konusunda özel bir titizlik göstermeleri gerekir…
Allah Kur’an da “… yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (Araf Suresi, 31)
“Yiyiniz, harcayınız, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve kibire kaçmayınız.” (Hadis)
İşte İslami Burjuvanın Ev Hali! *3*
Ece Vahapoğlu “İslami Burjuva” , Vogue Interiprs’un sahibi 33 yaşındaki genç iç mimar Şafak Çak ile son dönemdeki İslami burjuvazinin eve dair zevklerini konuştu.
İslami holdingler ve yeşil sermaye son yıllarda sürekli tartışılıyor. Ekonomik yapıdaki bu değişiklik kendini yaşam tarzında da gösteriyor.
Yatak odalarında üç metrelik palmiye ağaçları, sedir yerine tavandan sarkan salıncaklar, en küçüğü 5O metrekarelik namaz odaları bulunan bu yeni kesim, kimi İslami çevrelerce de fazla gösteriş düşkünü oldukları gerekçesiyle eleştiriliyor.
Aktüel dergisinden Ece Vahapoğlu “İslami Burjuva” diye tanımladığı kesimin evlerini tasarlayan, Vogue Interiprs’un sahibi 33 yaşındaki genç iç mimar Şafak Çak ile son dönemdeki İslami burjuvazinin eve dair zevklerini konuştu.
İşte, yeni zenginlerin yaşamlarını şekillendiren Şafak Çak’ın yaşadıkları ve kendisinden talep edilen ilginç istekler…
Daha çok hangi semtlerdeki evlerde çalışıyorsunuz?
En fazla Florya, Yeşilköy ve Alkent 2000’de projem oldu ancak iki senedir bunlara Ataköy Konakları, Levent Loft. tstinye Park, Sapphire ve Pelican Hill eklendi. Şu an genç îslami burjuvasında şiddetle residence’lara ilgi var. Öyle ki, şu an Fulya, Istinye ve Şişli’deki satılık residence’larda metrekare fiyatları 3-4 bin dolar iken Kiler grubunun yaptığı Sapphire Residences, metrekaresi 8 bin-12 bin dolar arasında alıcı buluyor. Bu genç kesim tüm dünyada bilhassa Dubai’de yapılmış residence’ları görerek ve özenerek İstanbul’da aynı şekilde bir yaşam alanı yaratmak istiyor.
Sizin hayat tarzınızdan çok farklı yaşamları nasıl dizayn ediyorsunuz?
Bu röportajı okuyanlar beni belli bir tarikata veya mezhebe mensup sanabilirler ama hiçbir yerle bağlantım yok. Müslüman’ım, cuma namazı ve bayram namazına giderim, Allah inancım sonsuzdur, bir o kadar da Atatürkçü ve laikim. Sadece hayalgücüm çok yüksek. Karşımdaki bana ne istediğini anlatmaya başladığı an onun hayalindeki evi zihnimde yaratabiliyorum.
İSLAMİ BURJUVA’NIN EV HALLERİ *4*
Elif Ergu’nun röportajı…
Mimar Şafak Çak, “İslami burjuvanın mimarı” olarak ünlendi. 8 yıldır iç mimarlık yapan Çak, her ne kadar bizim röportajımızda üzerini vurgulayarak, “Ben aynı zamanda laik kesimin de evlerini yapıyorum, minimalist çalışmalarım da var” dese de, İslami burjuva için yaptığı evler hayli dikkat çekici. Röportaja başlamadan önce “Asla fotoğraflarını veremem” dediği bir evin görsellerini bizle paylaşıyor. Fotoğrafları çeken arkadaşım Gamze’yle gözlerimiz yerinden fırlıyor! İnanın abartmıyorum.
Ev diyemeyeceğim, villa mı saray yavrusu mu desem daha iyi anlatır tam bilemiyorum, varaklar, aynalar, pırıltılar… Evde tahtlar var. “Fatih Sultan Mehmet’in tahtından esinlendik” diyor Çak. Tam 8 taht konmuş eve. Evin manzarasından Tarabya tarafında olduğunu saptıyorum. Şafak Çak yalanlamıyor. Evin içine yerleştirilen plazma ekranlardan 24 saat Boğaz manzarası izleniyor. Mimber hayli şatafatlı. Yani mimber de var evde. Zaten evin her köşesi şatafatlı. Swarovski taşın girmediği nokta yok, tuvaletler bile taşlı. Napolyon’un at üzerindeki görüntüsünü çağrıştıran tablo dikkatimizi çekiyor ama resimdeki Napolyon değilmiş!
Bu evin sahibinin ilginç zevklerinin de olduğunu fotoğraflardan çıkarıyoruz. Taht benzeri koltuğun hemen yanında bir müzik sistemi ve sahnecik var. Bu evin sahibi dilerse İbrahim Tatlıses’i, dilerse de Sibel Can’ı evinde konsere çağırırmış. Kişiye özel konser! Şafak Çak, ezcümle şöyle diyor: “İstanbul’da böyle bir hayat var. Biz bu kesime uzun süre zenci muamelesi yaptık, onların da bir zevki var.”
İşe nasıl başladınız?
45 senedir babam bu işin içinde, mobilya sektörünün önde gelen isimlerden biri. Babam Kaya Çak 1970′li yıllarda yuvarlak yatak satardı. Yenilikler getirirdi Türkiye’ye. Kaya Çak’ı İstanbul’da herkes bilirdi. Babam siyasete girdi ve işi bıraktı. Sonra işi ben devraldım.
İşin içinde doğmuşsunuz. Eğitim aldınız mı?
Ben yuvadayken de işin içindeydim. Çok yaramazdım. Herkes “Eyvah Şafak geliyor” derdi. Amerika’da okudum. Askerlik dönüşü babam siyaseti bırakmıştı, 2000 Mayıs’ında ben ve Başak Ablam işi devraldı.
İlk işiniz neydi?
İlk aldığım iş Deha Orhan’ın eviydi. Ten çamaşırlarının sahibinin oğlu. Deha Orhan hayatımı değiştirdi. Bana güvendi… Ben müşteri bekliyordum, ofisin kapısından girdi ve bana işi verdi. İlk onun evini yaptım. Kendi aile çevrem ve babamın siyasi çevresiyle işe başladım. Şanslıyım ama çok da çalışkanım. Küçükken çok iyi yaptığım iki iş vardı. Biri piyano çalmak, ikincisi lego yapmaktı. 5 yaşında AKM’de konser verdim. Altın çocuk gibiydim.
Muhafazakâr çevrenin evlerini yapmaya nasıl başladınız?
Tamamıyla tesadüf. Florya’da bir daire yapıyordum. 2005 yılıydı. Aslında zaten muhafazakâr çevre 2004′ten sonra bu tip evler yaptırmaya başladı. Ben de o dönemde içlerine girdim. Ama şunun altını şiddetle çizmek isterim. Ben müşterilerimle gizlilik anlaşması yapıyorum. 5 yıl onlar evlerini basınla paylaşmıyor, ben de onların evlerini basına vermiyorum. Aktüel Dergisi’ne de yaşam tarzı değişikliğiyle ilgili bir röportajda bunları anlattım. Yaptığım işlerin basında reklamını yapma amacında olan biri değilim.
Ama bunun getirisi de oldu size…
Evet. Şu anda özellikle de New York Times’taki haberden sonra Hindistan’dan bana kumaş parçaları gönderenler oldu. Artık dünya küçük. Dubai’de ve New York’ta da iş aldım. Bunlar çok heyecan verici. Ama ben yine de fısıltının en iyi reklam olduğuna inanıyorum. Yaptığım evler beğenildi, o evleri ziyaret edenler beni buldu. Müşteri müşteriyi getirdi. Ben hiçbir şeye tukaka demedim.
İslami burjuvanın evlerindeki yaşam tarzı hayli dikkat çekici… Şatafat, gösteriş ön planda. Bu da çok tartışıldı. Bu insanlar bundan rahatsız değil mi?
Bir kere herkesin zevki farklı. Ben insanların isteklerini iyi anlıyor ve çok çalışıyorum. Teknolojiyi çok iyi takip ediyorum. Ben tadilat yapmıyorum, bir evde cazibe noktaları yaratıyorum. Bu kişiler özellikle çocuklarını çok iyi okullarda okutuyor. Çocuklarını genelde Dubai’de Amerikan Kolejleri’nde ve üniversitelerinde okuyor. Oradaki zevki buraya taşıyorlar.
O zevki nasıl anlatırsınız?
Evet şatafatlı, abartılı, Arabik. Orada ileri teknoloji var, yenilikler var. Onları burada da istiyorlar.
Evlerine çok para harcıyorlar diyebiliriz…
Harcayanlar var. 50 milyar harcayan da var milyon dolarlar harcayanlar da…
Sizin projelerinize baktım. Namaz salonu var örneğin asansörlü… Ne gerek var böyle bir teknolojiye namaz salonunda?
Müşterilerin akıllarına fitneyi ben sokuyorum. Onu neden yaptık. Küçük oda vardı, çok geniş değildi. Müşterim hem namaz odası hem de sohbet odası istiyordu. Ben de bu ikisini aynı odada yaptım. Namaz kılınacak sedir uzaktan kumandalı oldu ve tavandan çıktı. Müşterim de bu fikri çok sevdi.
İlginç!
Aslında hiç de ilginç değil. Çünkü aynı modeli yaptığım modern evlerde de kullanıyorum. Onlarda da DVD platformunu ve barı tavana gömüyorum. DVD izleyecekleri zaman indiriyorlar. Kısacası müşterinin talebine bakıyorum. İleri teknolojiyi kullanarak yolumda ilerliyorum. Modern bir çiftin iki katlı evini yapıyorum. Onların da salonunda bir anda gece kulübü ortamı olacak. Müzik sistemi ve barı tavana yapıyorum. Kumandayla aşağı inecek.
Evde sürekli Boğaz manzarasını izlemek için plazmalar ve kameralar kuruyormuşsunuz. Bunu talep eden müşteriniz mi oldu?
Yaptığım villa Boğaz manzaralıydı. Evin de odalarına, salonuna, birçok köşesine farklı büyüklüklerde plazmalar yerleştirdik. Boğaz’ı izlemek için de evin çatısına 360 derece dönen kameralar koyduk. Bu evlerin güvenliği için zaten bu tür sistemler kuruyoruz. Boğaz görüntüsünü 24 saat evin içine verdik. Yatağına yatıyor, dilerse Boğaz’ı izliyor.
Kâbe’yi de izletiyormuşsunuz…
Doğru. Bunu yapınca “Niye Kâbe’yi izlemesinler” diye düşündüm. Talep de vardı.
24 saat Kâbe’yi mi görmek istiyorlar?
Aynen. Bunu da sağladık birkaç eve. Teknolojinin nimetlerinden yararlanıyoruz.
Muhafazakâr aileler Swarovski’yi çok seviyor, parkede bile var
Projelerinizin hemen hemen çoğunda Swarovski taş kullanılmış. Banyolarda, parkelerde…
Evet. Bunu da talep ettiler. Ben de Swarovski taşları alıyorum, istenilen yerlere mıhlama yapılıyor. İşçiliğimiz iyi. Parke taşlarda da var, lavabolarda, musluklarda hatta tuvaletlerde de var. Müşterilerimiz istiyor.
Para olunca harcamanın sınırı yok!
Valla sonu yok. Bir plazma ekranı Swarovski’yle kaplarız, bir anda 45 bin lira olur. Muhafazakâr aileler Swarovski taşını çok seviyor.
Ben aslında yeter diyorum ama istenince de ne yapayım? Dünyada sadelik var, biz de özellikle bu kesimde şatafat var.
Antika, Osmanlı kültürü merakları var mı?
Antikaya hiç meraklı değiller. Eskiyi sevmiyorlar. Şatafat olma nedeni, bu ailelerin çocuklarının çoğunun Dubai’de okuması, biraz önce de söylediğim gibi. Yeni teknoloji ve gösteriş ön planda. Tarih merakı yok. Antikaya meraklı değiller.
Dubai’de de proje yapıyorsunuz…
Dubai’de Palmiye Adası’nda iş yapmaya başladım, bir de New York’ta iş aldım. Bunlar beni çok mutlu etti. Dubai’deki müşterim Türk. Oradaki evde de 24 saat Boğaz izlenecek.
Salona bakan camdan banyo yaptık kapısını kilitleyince camı buzlu oluyor
Başka neler yapıyorsunuz, teknolojiyi kullanarak?
Çok farklı şeyler var. Banyoda bir farklılık yakaladık. Birkaç evde banyo salonun ortasına bakıyor ve camdan. Ama banyonun içine girip kilitlediğinizde cam buzlu oluyor.
Bu Bodrum’da Kervansaray Otel’de var. Pahalı bir teknoloji. Düşünün banyo cam, manzaraya bakıyor. Ayrıca biz Ataköy’de de jakuziyi pencerenin dibine dayadık, çok keyifli oldu. Yağmurda karda pencere dibinde jakuzi.
Süpürgelikler niye Prada yapılır?
Çok talep var. Kumaşı Prada. Ahşap üzeri Prada kumaş geçirilmiş.
Bu ne kadarlık bir fiyat farkı yaratıyor?
Normal süpürgeliğin metresi 50 lirayken, Prada süpürgeliğin metresi 350 Euro.
Siz yeni bir çalışma da başlatıyorsunuz. “50 bin TL’ye de ev yaparım” diyorsunuz…
Ben orta halli ailelere de hesaplı evler yapmak istiyorum. Şu anda birçok projede evler kaba halde teslim ediliyor. Müşteriler ne yapacaklarını şaşırıyor. Bir evi kabadan aldıklarında kendileri yapmaya kalkıyorlar ve çok para harcıyorlar. Oradan buradan çok güzel şeyler buluyorlar ama bir araya gelince bunlar iyi olmuyor. Bu şuna benziyor, dünyanın en güzel on kadını alın, birinin dudağını, birinin bacağını alın birleştirin, en güzeli çıkmaz. Türkiye’de evler çıfıt çarşısı gibi. Evet özeniyoruz ama zevk sahibi değil Türkler. Minimal ev çok az. Ben 100 metrekarelik evler için farklı paketler tasarladım. İçinde elektronik eşyası, beyaz eşyası ve her türlü mobilyası var. Ödeme sistemini de müşteri seçiyor.
Siz evlere kilimadan gül suyu da pompalıyorsunuz…
Amerika’da sokakta yürürken gördüm bir mağazada. Klimaya takıyorsun, istediğin parfümü püskürtüyor. 30 dolarlık bir aparat. Ben ona gülsuyu koydum. Muhafazakâr ailelerde gülsuyu çok kışkırtıcı, deli edici bir şey. Çok isteniyor.
Muhafazakâr kesim ya da İslami burjuva daha çok evde mi yaşıyor?
Evdeki yaşamı, evlerini önemsiyorlar. Hakkasan’a da gidiyorlar. Benim o kesimdeki müşterilerimle iş yaptığım sürece onlarla aile gibi oluyorum. “Evinizi yapacaksam, sizin kaç iç çamaşırınız var bilmek zorundayım, dolaplarınızı ona göre yapıyorum” diyorum. Zevklerini ve ihtiyaçlarını biliyorum.
Bu kişiler evlerinde alkol alabilecek misafir ağırlamak için bir talepte bulunuyor mu?
Hiç alkol alan misafirleri olduğunu sanmıyorum. Yok. Bence burada ispat var. “Artık bizde varız, bizim zevkimiz var” diyorlar. Zevk bir arabayla, bir de evle yansıyor dışarıya.
Tablolar gördüm projelerinizde, o tablolar nasıl seçiliyor?
Ben alıyorum müşteriler için. Paris’ten alıyorum genelde. Daha ekonomik oluyor. Buradaki müzayede ortamını zaten onlar sevmiyor. Avrupa’da çok Osmanlı tablosu koleksiyonerleri var.
Bu müşterileriniz profili nasıl?
Az konuşuyorlar, sakinler, çalışkanlar. Ödemeleri genelde nakit yaparlar.
Bu evler haremlik-selamlık mı?
Alt kat, üst kat var. Bu evler öyle. Kadınlar üst katta.
Cami gibi…
Biraz öyle. Hocanın oturacağı yerler yapılıyor. Mimber yapıyoruz.
Global krizden etkilenmedi mi müşterileriniz?
Krizden bizim müşteriler etkilenmedi. Ama bizim perakende işimiz etkilendi. Projelerde biraz daralma oldu. 600 kişiye iş olanağı sağlıyoruz. Krizde bu kişilere iş vermemezlik etmedik.
Beyinleri hızlı okuyorum, sonra da dua edip istihâreye yatıyorum
Bir müşteriniz size “Bana bir ev yap, bu eve giren adamın 30 milyon doları var desin” demiş. Ne yaptınız o evde?
Salonun ortasına mermerden kuğu astım. Parayı iyi gösteririm.
Sizi neden tercih ediyorlar?
Ben yalnızca İslami burjuvaya iş yapmıyorum. Müşterilerimin yüzde 50’si laik kesimden. Modern evler de yapıyorum. Ben beyinleri hızlı okuyorum. İyi dinliyorum. Sonra istihâreye yatıyorum…
Nasıl?
İstihâreye yatıyorum, inanın yalnızca o işi düşünüyorum. Müşterinin istedikleri benim için tamamdır. Herkes beste yapamaz. Yeni ev gelince, sanatçı sahneye çıkmadan önce nasıl heyecanlanırsa ben de öyleyim. Allah’a dua ediyorum, sürekli o projeyi düşünüyorum. Bana gelip bir kanepe yaptıran da var, milyon dolarlık ev yaptıranlar da… Projeyi hazırladığımda genelde hemen “olur” alırım. Evi bitirince davet veriyoruz. En yakın 20-25 yakın arkadaşlarını çağırıyoruz.
Evi teslim ederken neler yaşıyorsunuz?
Ne kadar zaman biçtiysek, genelde en son anda bitmiş halini görüyorlar. Müşteri eve girince “Eline sağlık teşekkür ediyorum” diyorsa başarısızsın. Müşteri evini görünce hiç konuşamıyorsa, “Hadi ya, bu o ev mi” diyorsa başarılısınız. Bu çok büyük bir zevk veriyor.
Müşterileriniz hep İstanbul’da mı?
Hayır. Bu aralar Anadolu’nun ötesinden çok talep var.
Anadolu Kaplanları mı?
Evet ama onlar genelde ev değil ofis istiyor.
Nasıl ofisler?
Kurtlar Vadisi ofisleri. Eskiden bir masa, bir kasa vardı, şimdi öyle değil. Duvarın arkasında gizli oda olsun, kütüphane olsun filan istiyorlar. Türkler animasyonları ve oyuncakları çok seviyor. Otomasyon işini çok seviyoruz. Ortada dekorasyon olmasın, ben şu kalemi buradan şuraya kaldırayım “Vavvv’ diyorlar. Ben de son zamanlarda İzmir’den etkileniyorum. Kendimi California’da gibi hissediyorum orada. İzmir yeniye ve teknolojiye çok meraklı. Orada iş yapacağım. Bodrum’da “Halikarnas’ı evimden sürekli izlemek istiyorum” diyen oldu.
Yurt dışından Louis Vuitton ve Chanel tuvalet kağıdı getiriyorum
Bu tuvalet kağıtları işi nereden çıktı?
Tuvalet kağıtlarını ilk Amerika’da gördüm. Bush, dolar filan vardı. Sonra renklilerini gördüm Amsterdam’da. Fosforlu, mor, turuncu renklerde. Ben de getirmeye başladım. Louis Vuitton, Chanel’in de tuvalet kağıtlarını getiriyorum. Bunu markalara tepki göstermek için satıyorlar Amerika’da. Türkiye’de ise farklı. Evler markalar için iyi bir pazar. Herkes aslında her şeye meraklı. Bu tuvalet kağıtlarını daha çok “Ben bu markaları ancak böyle kullanırım” diyenler alıyor.
Toplumumuzda iç mimarla çalışmak çok yeni gelişiyor… İşiniz bu anlamda zor değil mi?
Bizim memleketimizde iç mimarla çalışmayı bilmiyorlar. Bir güven yok. Şöyle bir laf var biliyorsunuz, “Bir adamın parasını en iyi metres ya da iç mimar yer.”
Bir de tekne…
Aynen. Benim ekibim de çok iyi. Ayrıca bir iç mimarın en iyi bilmesi gereken şey parayı nasıl kullanacağı. Boyacını, marangozunu iyi seçmen lazım, bunlar seni kral da yapar idama da götürür.
Size “Benim bütçem şu, şöyle bir ev istiyorum” diye mi geliyorlar?
Dediğiniz doğru ama öyle olmuyor. “Cebimdeki para seni neden ilgilendiriyor, kaça yapıyorsun?” diyorlar. Ben bütçe istiyorum. Ben her şeyi, müzik sistemini, buzdolabını nereden ne kadara aldığımı söylüyorum. Paris’ten nereden tablo aldığımı biliyorlar. Bazı şeyleri toptan aldığım için aslında müşteriye de hesaplı işle geliyorum.
İslami kesimin bu kadar para harcaması sizce doğru mu? Evinde şatafattan vazgeçmemesi?
Parası varsa ve sadece kendine değil, kazandığını başkalarına da dağıtıyorsa bir kişi, harcasın ne var ki bunda. Ben biliyorum, bu kişiler onlarca, yüzlerce kişiye de bakıyor aynı zamanda. Bu kişiler kendilerine harcadıkları kadar dışarıya da harcıyorlar.
Son söz İslamcı yazar Mehmet Şevki Eygi’de ;
Allah Cezanızı Versin!..
İslâmcılığın cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!..
Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim,
ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz.
Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz.
Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol,
mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın.
Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz.
Allah bin kere belânızı versin!
Bre uğursuzlar!..
İslam’da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır?
Rüşvet almak var mıdır?
Haram yemek var mıdır?
Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır?
Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır?
Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak,
binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak
haram komisyonlar almak var mıdır?
İhalelere fesat karıştırmak var mıdır?
Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır?
Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!..
İki yakanız bir araya gelmesin!..
Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..
Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız…
Başınız belâdan kurtulmasın.”
Mehmet Şevket Eygi
7 Ağustos 2010
Milli Gazete
KAYNAKLAR :
(*) http://unigundem.com/2009/09/14/ne-isaya-ne-musaya-2/
*1* http://www.haber3.com/islami-brujuva-icin-fetva-verildi-430782h.htm#ixzz1yMv2xWsN
*2* İnci ARAL – Cumhuriyet 12.06.2012
*3* 08 Kasım 2008 Cumartesi – Kaynak : Aktüel
*4* Vatan 17 Mayıs, 2009
*5* http://www.yenidenergenekon.com/131-islami-burjuvanin-ev-halleri/