TÜRKİYE’Yİ YENİDEN YAPILANDIRMA OPERASYONU

Türkler Kemalizm’i terk edip
ılımlı İslam’ı benimsemelidir.
Ilımlı İslam,
Kemalizm’i silmeye yönelik
bir karşı devrimdir.

Bu devrimin karşısındaki tek güç
Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve
TASFİYE EDİLMELERİ gerekir”

Graham FULLER;CIA eski yöneticisi,
ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi

TÜRKİYE’Yİ YENİDEN YAPILANDIRMA OPERASYONU
ÇELİK HAREKATI-GAZİ OLAYLARI- SÜLEYMANİYE OLAYI

Naci KAPTAN

Değerli okur,

Sağ sol düşünmeden,
Siyasi parti sempatizanlığı yapmadan,
Bu yazıyı sabırla okuyunuz …
Yazı uzundur,
Sizlere yap-bozu birleştirme ödevidir.

Unutmayınız ki hepimizin içinde bulunduğu gemi,
rotasından saptırılarak tehlikeli kayalarla dolu sığlığa oturmak üzeredir.
Bu bir kaza değildir.
İstemli,bilinçli,programlı yapılan bir operasyondur.
Dümenin başında olanlar,
gemiyi selametle götürmek üzere
Yurttaşlar tarafından görevlendirilenler,
Kendilerine Devlet yönetme görevi verilenler,
Ettikleri yemine sadık kalmamışlardır.
Ve geminin yönetimini başkalarına devretmişlerdir.

Gemi batmadan önce ,
herzaman olduğu gibi fareler gemiyi terk edeceklerdir…

En önce makina dairesinde olanlar,
Sonra da daha üst güvertelerde olanlar,
Ve,
Ve,
Köprüstünde olanlar,
Yok olacaktır …
Sıra bana gelmez diyenlere de sıra gelecektir.

Sadece Müslüman olmayı ve din kimliğini öne sürerek siyaset yapanların
sizi kandırmalarına ve araç yaparak kullanmalarına izin vermeden,
ayaklarımız altından alınmakta olan bu güzel Ülkemizin,
Vatanımızın,çocuklarımızın geleceklerini düşünerek ,
Gücü kırılan Ordumuzun ve
hak terazisi elinden alınarak yandaşlaştıran
hukuk/suzluk düzenin getirdiği tehlikeleri artık görmezden gelmeyin.

Ülkemiz kumpaslarla çok büyük ve
tehlikeli Uluslararası ve emperyalist
bir yok etme ve teslim alma operasyonun kıskacına alınmıştır.

Bu süreçten çıkabilmenin tek yolu,
TBMM içinde ve dışında olan
TÜM SİYASİ PARTİLERİN BİRLEŞEREK
GÜÇ BİRLİĞİNE GİTMELERİNDEDİR.
Bu tüm muhalefet partilerinin liderlerine bir çağrıdır.
Tehlikenin işaret fişeğidir.
Uyanmaları içi KALK BORUSUDUR….

Ve
Gerçek Demokrasiyi,
Ulusal Birliği,
Ulusal Beraberliği,
Bağımsızlığı ,
Laik Cumhuriyet’i
Atatürk’ün aydınlanma yolunu
seçen
Demokratik Kitle Örgütlerinin
Omuzdaş olarak bir çatı altında,
Türkiye’ye karşı oluşturulan tehditlere karşı
Demokratik çözümler üretici,
Birlik ve beraberliğe gitmelidir.

Bu günlerde yaşadıklarımızın izleri,
aşağıdaki Yap-Boz parçalarındadır.

Ödev sizindir,
Hepimizindir.

Naci KAPTAN
14 Mart 2012

“Çelik Harekatı öncesinde CIA’nın Moskova İstasyon Şefi’nin
CNN televizyonunda Türkiye’nin ‘”karışacağını” dünyaya şöyle ilan etti:

“Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye’dir.
Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.”

***

Türkler Kemalizm’i terk edip
ılımlı İslam’ı benimsemelidir.
Ilımlı İslam,
Kemalizm’i silmeye yönelik
bir karşı devrimdir.
Bu devrimin karşısındaki tek güç
Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve
TASFİYE EDİLMELERİ gerekir”

Graham FULLER;CIA eski yöneticisi,
ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi

***

12 Mart 1995 gecesi İstanbul’da Gazi Mahallesi olayları başladı.
TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.

NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri,İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.

Türkiye’de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı.1991 yılında Özel Harp Dairesi’nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir “ulusallaştırmaydı”.ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef,Kuzey Irak’tan yöneltilen tehdite karşı mücadele olarak tanımlanıyordu.

ABD,”kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma”
denemesine girişti.1973’den beri İçişleri Bakanlığı içinde
örgütlenen “İslamcı Cunta”, artık “Fethullahçı Gladio”
olarak kontrgerilla içinde TSK’dan boşalan yeri alıyordu.
“Fethullahçı Gladio”nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır.

ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç,Irak’ın kuzeyinde 7500 “CIA Peşmergesi”nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.Eylül 1996’da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani,Türk Genelkurmayının yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı.200’e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri,ABD tarafından Guam Adası’na taşındı.ABD kaynakları, bu harekatı “ABD’nin Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirdi.

Bu harekattan 20 gün önce bir tuğgeneral, Aydınlık dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis’in uçağının ABD’ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.

TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller’e haber vermeden gerçekleştirmişti
çünkü Çiller’in ABD’ye “örgütsel” bağlılığı TSK tarafından biliniyordu.

28 Şubat harekatının en önemli başarısı,Fethullah Hocaya indirdiği darbe oldu.Fethullah Hoca kaçıp ABD’ye yerleşti.Mayıs 1997 YAŞ toplantısında “160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması”,başbakan Erbakan’a onaylaması için ” dayatıldı”.Bu uygulama, ordu içindeki Gladio’yu,yaniABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla,artık “Fethullahçı Gladio”ydu.

28 Şubat kadrosu içinde “ABD’nin Truva Atı”olan bir de general vardı:
Çevik Bir.Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, “İrtica”, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Org. Karadayı şunları yaptı:
ABD ve NATO yuvalanmasını,yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı.Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.Özel Harp subaylarımızın Çin’in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan’da “kullanılmasına” engel oldu.

1998 yılında genelkurmay başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu,ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu “açık bir dille” belirtti.Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde “ABD’yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı” olarak tarihe geçti.

Kıvrıkoğlu,”28 Şubat’ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız”diyen komutandı.
Demek istediği aslında, “ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek” olduğuydu.

Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi:

BİN YILIN MEYDAN OKUMASI
(MILLENIUM CHALLENGE 2002) !

ABD, “bu” isim altında,24 Temmuz 2002’de Nevada çölünde
Türkiye’yi işgal tatbikatı yaparak “gözdağı” verdi.
Bu, “ABD tarihinin” en büyük askeri tatbikatıydı.
ABD’nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS,
“tatbikatın Türkiye’yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu” açık açık yazdı.

Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti.
Assoc. Press’e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi:
Türkiye’de bir “deprem” oluyor (!) ve TSK, “karışıklığı önlemek için” yönetime el koyuyordu.

Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs’ı kuşatıyor ve “96 saat içinde” “hedef ülkeyi” işgal ediyordu.”96 saat”, TSK’nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından “kozmik sır” düzeyinde saklanıyordu (saklandığı “sanılıyordu”).

Tatbikatta işgal süresi olarak “96 saat” seçilerek,
“hedef ülkenin Türkiye olduğu”, “anlayan kişilere” anlatılıyordu…

O dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül,2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir “gizli anlaşma” yaptığını itiraf etti.Gül, anlaşma içeriğini “açıklayamayacağını”, “gizli olduğunu” söyledi.13 Temmuz 2003’de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı.

Birinci madde:

“TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak’tan çekilecek” şeklindeydi.

Gül’ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra,
ABD ordusu “Türk askerinin başına çuval geçirdi”.
“Çuval geçirme” eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir “ihtar”dı.
Başbakanımızın o günlerde kullandığı “Müzik notası” vecizesi, yine,
“anlaşmanın uygulanması gerektiğine” ilişkin TSK’ya yönelik bir uyarıydı.

“Biz anlaşma yaptık,Kuzey Irak’tan çık artık” diyordu Başbakan, TSK’ya.
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in,”Çuval olayı”ndan sonra Başbakan Erdoğan’a
gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:

“TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak’ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır” Rumsfeld, çuvalı “Erdoğan’ın değil”,”TSK’nın başına geçirdiklerini” böylelikle anlatarak,Başbakan Erdoğan’ın “içini rahatlatmak” istiyordu.

Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının “artık geçersiz olduğu” açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe “başına çuval geçirilen komutan” olarak kaydedildi.

Buna ses çıkarmadı, böylece “Ergenekoncu” olarak suçlanmaktan kurtuldu.
“Başına çuval geçirilmesi”ne ve Kuzey Irak’tan çıkarılmasına rağmen “akıllanmayarak”
sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK’ya karşı,Org. Torumtay zamanından beri hazırlanmakta
olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.

“ABD’ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı” ve destekleyici tüm unsurlar
“Ergenekon çetesi” olarak suçlanacaktı.
Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı,
ama Org. Özkök “Ergenekoncu olmadığından”,
onun görev süresince organizasyon “uykuya” yatırılmıştı.

Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt’a karşı kullanılan
“Şemdinli olayı”dır.O günlerde, Büyükanıt “çete kurmakla” suçlandı fakat sonuç alınamadı.

Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan
30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında “Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon,çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan,’devleti yapılandırma’ amaçlı bir örgüt” demektedir.Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir.

Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi,
daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur.
Bu,günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır.

ABD’nin belirli-belirsiz “her tür” desteğiyle iktidara gelen AKP,
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD’ye “sorun çıkarmadan”
eş başkanlık yapabilmek için,başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.

Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve “1991 öncesinde olduğu gibi”
ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır.

AB’nin de “bir kriter” olarak dayattığı gibi,TSK “sivil otoriteye”
tabi olacak,kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan
“ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma”görevini unutacaktır.

“AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi”
itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim:

CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organlarında
ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor:
“ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez,
Fazilet Partisi’nin başına yenilikçi kanadın geçmesi,
Tayyip Erdoğan’ın Başbakan , Abdullah Gül’ün de Dışişleri Bakanı olması halinde
ABD Türkiye’yi kontrol altında tutmaya devam edebilir.”

20 Ekim 1996, Abramowitz:
“Erdoğan, Erbakan’ın yerini almalıdır”
(bu tarih, 3 Kasım 2002 seçimlerinden “6 yıl” öncesidir !)

Not : Bu analiz yazısının sahibini bulamadım

ABD TSK’YA NİYE DÜŞMAN OLDU ?

Her şey 1991 yılı başında ABD’nin Körfez saldırısıyla başladı. ABD, Bağdat’a yürümedi. Bunun yerine Irak’ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.

ABD’nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak’ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak’taki yeni devleti Türkiye’nin güneydoğusu, Suriye’nin doğusu ve İran’ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan’ı, yani ikinci İsrail’i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye’deki bütün hükümetler, İncirlik’e yerleşen Çekiç Güç’ün görev süresini uzatarak ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular.

TSK, bu süreçte Kuzey Irak’taki oluşum üzerinden Türkiye’nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da farketti. İlk olay: Orgeneral Torumtay’ın istifası Özal’ın, “kuzeyden Irak’a girme” emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK,Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK’ya karşı ABD “tetik” düşürmeye karar verdi. “Ergenekon” tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır.

ÖKK NEDEN KURULDU

Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak’taki ABD varlığından gelmektedir, dolayısıyla, “ABD güdümündeki” ÖHD, “ABD’den gelen bir tehdide karşı” kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK’da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, ÖHD’i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirdi. Yıl 1991.

ÖKK’nin PKK’yı hedef alması ve Kuzey Irak’ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır.

“Tugay” düzeyindeki ÖKK, “tümen” düzeyine çıkarıldı. Ankara’da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, “kullandığı” pek çok kişi aracılığıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.

EŞREF BİTLİS ÖLDÜRÜLDÜ

ABD’nin Kuzey Irak’taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Orgeneral Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK’ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika’nın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal “hedef”e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak’a giderken, bu yolculuk önceden ABD’ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.

CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti: Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Orgeneral Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994’de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı “uygulandı” ve Kuzey Irak’a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995’de Kuzey Irak’a girdi. Kuzey Irak’a giren TSK, ABD’nin “egemenlik alanı”na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD’nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi “yarı-resmi” organlarında “Türk komutanlar hizadan çıktı”, “Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor” türünden görüşlere yer vermeye başladılar.

GAZİ OLAYLARINI KİM TERTİPLEDİ

Çelik Harekatı öncesinde CIA’nın Moskova İstasyon Şefi’nin CNN televizyonunda Türkiye’nin ‘”karışacağını” dünyaya şöyle ilan etti: “Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye’dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.”

Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye’nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu “ifadelerle” belirtti: “Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim.”

CIA Şefi’nin ve Holbrook’un “haber verdiği gibi”,12 Mart 1995 gecesi İstanbul’da Gazi Mahallesi olayları başladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.

TSK KARŞISINA POLİS ÇIKARMA

Türkiye de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı. 1991 yılında Özel Harp Dairesi’nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir “ulusallaştırmaydı”. ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak’tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak tanımlanıyordu.

ABD, “kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma” denemesine girişti. 1973’den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen “İslamcı Cunta”, artık “F Tipi Gladio” olarak kontrgerilla içinde TSK’den boşalan yeri alıyordu.

“F Tipi Gladio”nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak’ın kuzeyinde 7500 “CIA Peşmergesi”nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996’da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayı’nın yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200’e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası’na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı “ABD’nin Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirdi.

Bu harekattan 20 gün önce ismini açıklamayan bir tuğgeneral, Aydınlık dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis’in uçağının ABD’ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.

TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller’e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller’in ABD’ye “örgütsel” bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Hocaefendi’ye indirdiği darbe oldu. Hocaefendi kaçıp ABD’ye yerleşti.

GLADİOCU SUBAYLAR TASFİYESİ

Mayıs 1997 YAŞ toplantısında “160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması”, Başbakan Erbakan’a onaylaması için ” dayatıldı”. Bu uygulama, ordu içindeki Gladio’yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla, artık “F Tipi Gladio”ydu. 28 Şubat kadrosu içinde “ABD’nin Truva Atı” olan bir de general vardı: Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, “İrtica”, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Karadayı şunları yaptı:

-ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı.

-Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.

-Özel Harp subaylarımızın Çin’in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan’da “kullanılmasına” engel oldu.

TÜRKİYE’Yİ İŞGAL PLANI

1998 yılında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu “açık bir dille” belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde “ABD’yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı” olarak tarihe geçti.

Kıvrıkoğlu, “28 Şubat’ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız” diyen komutandı. Demek istediği aslında, “ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek” olduğuydu.

Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi: BİN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ABD, “bu” isim altında, 24 Temmuz 2002’de Nevada çölünde Türkiye’yi işgal tatbikatı yaparak “gözdağı” verdi.

Bu, “ABD tarihinin” en büyük askeri tatbikatıydı. ABD’nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, “tatbikatın Türkiye’yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu” açık açık yazdı. Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press’e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye’de bir “deprem” oluyor (!) ve TSK, “karışıklığı önlemek için” yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs’ı kuşatıyor ve “96 saat içinde” “hedef ülkeyi” işgal ediyordu.

“96 saat”, TSK’nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından “kozmik sır” düzeyinde saklanıyordu (saklandığı “sanılıyordu”). Tatbikatta işgal süresi olarak “96 saat” seçilerek, “hedef ülkenin Türkiye olduğu”, “anlayan kişilere” anlatılıyordu…

GİZLİ ANLAŞMA

O dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir “gizli anlaşma” yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini “açıklayamayacağını”, “gizli olduğunu” söyledi.

13 Temmuz 2003’de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı. Birinci madde: “TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak’tan çekilecek” şeklindeydi. Gül’ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu “Türk askerinin başına çuval geçirdi”.

“Çuval geçirme” eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir “ihtar”dı. Başbakan Erdoğan’ın o günlerde kullandığı “müzik notası” vecizesi, yine, “anlaşmanın uygulanması gerektiğine” ilişkin TSK’ya yönelik bir uyarıydı.

“Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak’tan çık artık” diyordu Başbakan, TSK’ya. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in, “çuval olayı”ndan sonra Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: “TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak’ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır.” Rumsfeld, çuvalı “Erdoğan’ın değil”, “TSK’nın başına geçirdiklerini” böylelikle anlatarak, Başbakan Erdoğan’ın “içini rahatlatmak” istiyordu.

BEŞ GENELKURMAY BAŞKANI

Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının “artık geçersiz olduğu” açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe “başına çuval geçirilen komutan” olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece “Ergenekoncu” olarak suçlanmaktan kurtuldu. “Başına çuval geçirilmesi”ne ve Kuzey Irak’tan çıkarılmasına rağmen “akıllanmayarak” sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK’ya karşı, Org.Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.

“ABD’ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı” ve destekleyici tüm unsurlar “Ergenekon çetesi” olarak suçlanacaktı. Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök “Ergenekoncu olmadığından”, onun görev süresince organizasyon “uykuya” yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt’a karşı kullanılan “Şemdinli olayı”dır.

BAŞROLDE FEHMİ KORU

O günlerde, Büyükanıt “çete kurmakla” suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında “Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, ‘devleti yapılandırma’ amaçlı bir örgüt” demektedir. Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir.

Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu, günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD’nin belirli-belirsiz “her tür” desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD’ye “sorun çıkarmadan” eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.

SONUÇ

Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve “1991 öncesinde olduğu gibi” ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB’nin de “bir kriter” olarak dayattığı gibi, TSK “sivil otoriteye” tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan “ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma” görevini unutacaktır.

“AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi” itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim: CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor: “ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez, Fazilet Partisi’nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye’yi kontrol altında tutmaya devam edebilir.” Tarih:20 Ekim 1996.

Ve ABD Ankara büyükelçiliği yapmış CIA eski elamanı Abramowitz: “Erdoğan, Erbakan’ın yerini almalıdır” Bu tarih de, 3 Kasım 2002 seçimlerinden “6 yıl” öncesidir !”

12.01.2010
(Yazının sahibi Noel Baba rumuzlu bir kişidir.)
Odatv.com

***

millenium challenge 2002
Bin yılın meydan okuması.

Amerikan ordusu’nun bir tatbikatı.
“amerikan ordusu, 2002 yılında, Temmuz-15 Agustos tarihleri arasında, Virginia Suffolk ve San Diago merkezlerinden yönetilen ve 26 bölgede 13.500 askerin katıldigi 250 milyon dolar harcanan bir teknolojik tatbikat gerçeklestirmisti.

Tatbikatın açıklanan amaci, “ABD ordusunu 2020 yılına hazırlamak”tı. Amerikan ordusu, 2002 yilinda senaryosu : hedef ülke, bazı denizyollarını kontrol etmektedir. bir ada ülkesiyle şiddetli sorunları vardır. bu ülkede çok büyük bir deprem olur. sivil hükümet depremle mücadele edemez ve kaos durumunda ordu duruma el koyar. uluslararası yardım çağrısı yapılır.

Abd yardımlarının kendi askerleri tarafından yapılmasını şart koyar. böylece ülkeye girmekte olan abd askerlerinin miktar ve faaliyetlerinden kuşkulanan hedef ülke ordusuyla abd ordusu arasında savaş çıkar ve ülke 96 saat içinde işgal edilir. Ayrıca ABD 1980lerde Türkiye’ye devrettiği Belbaşı Sismik Araştırma istasyonu’nu daha modern ve daha hassas cihazlarla modernize ederek devralıyor.

Deprem yarattığı söylenen HAARP projesine de başka bir yazıda değineceğim. Yıllardan 1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD’yi ziyaret etmeyen ilk Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu, “28 Şubat’ı BiN YILLIK MÜCADELE AZMiYLE sürdürmeye kararlıyız” dedi. 28 Şubat ile temizlenen kadro Amerikan kadrosu olabilirdi.

Sonuçlar: Bahsedilen tatbikatın adı MILLENIUM CHALLENGE 2002 dir yani MiLENYUMUN MEYDAN OKUMASI dir.96 SAAT Türk ordusunun intikal süresidir.24 TEMMUZ Lozan Barış Antlaşması’nın kabul tarihidir.

Türkiye’nin 3 tarafı denizle kaplıdır.Şu anda saldırmaları için bir sebep yok,iktidar işlerini gayet iyi görüyor ve Türk ordusu her yönden yıpratılmaya çalışılınıyor,ama gün olur ,deprem olur Amerika’nın sevmeyeceği sivil idare (köşebaşları zamanında tutulduğundan depremle kaosla mücadele edemez)kontrolu yitirir,Ordu sindirilmemiş olur,yıl 2020 olur ise bunlar olabilir,biz hala demokratik haklar ermeni hakları,kürt hakları vs.den Atatürkçülüğün demode olmasından Avrupalı Birliğinden,maçlardan ,magazinlerden bahsedelim,bize ne yahu!

Kaynakça http://www.tümgazeteler.com
Ümit Zileli/ Cumhuriyet gazetesi köşe yazısı

ABD’NİN 28 ŞUBAT’A “MEYDAN OKUMA”SI

Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı

Org. Kıvrıkoğlu’nun “bin yıllık” kararlılığına cevap nereden geldi. Bin yıla bin yıl! ABD’nin Millenium Challenge2002 tatbikatının hedef ülkesi neresi? Tatbikat senaryosundaki ilginç rastlantılar? Kıbrıs’ın ablukaya alınması ve darbe. Uluslararası Mahkeme kimi yargılayacakmış? Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki o madde? Hangisi darbe, hangisi demokrasi?

Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, 3 Eylül 1999 günü “28 Şubat’ı bin yıl sürdürme kararlılığını ilan ediyor.
Anahtar kavram: Bin yıl!
İngilizcesi: “Millenium”.

Bin yıla bin yıl!
Türkiye Genelkurmay Başkanı’nın bu “Bin yıllık kararlılık” açıklamasından kısa süre sonra ABD Ordusu, tarihinin en büyük askeri tatbikatı için hazırlıklara başlıyor.
Adı: “Millenium Challange2002”.
Türkçesi: Bin Yılın Meydan Okuması 2002.

Bin yıla bin yıl!
Tatbikat, 24 Temmuz 2002’de California eyaletinin Nevada çöllerinde başlıyor. Ancak tatbikatın belgelerinden, hazırlığa 2 yıl önce girişildiğini anlıyoruz. Org. Kıvrıkoğlu’nun Bin yıllık kararlılık ilanından kısa süre sonra tatbikat kararı alındığı ortaya çıkıyor.

Rastlantılar dizisi
28 Şubat’ın bin yıllık kararlılığı, acaba ABD’yi niçin kızdırmış?
Yoksa bu bin yıl kavramı rastlantı mı?
Tatbikat, 24 Temmuz 2002 günü başlıyor.
Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı tarihin yıldönümü!
Bu da rastlantı olmasın?
Tatbikat, 22 gün sürüyor.

Alın size bir rastlantı daha: Sakarya Savaşı da 22 gün sürmüştü.
Tatbikatın senaryosunda hedef ülkenin 96 saat içinde işgal edileceği yazılı.
Türk Ordusunun seferberlik süresi 96 saat.
Olabilir, bu da rastlantıdır; sanki seferberlik süresi 96 saat olan başka ülke yok mu?

Bu, rastlantı olamıyor. Çünkü senaryonun coğrafyası olan bölgemizde seferberlik süresi 96 saat olan, bir tek Türk Ordusu var.

Senaryo
Senaryodan başka bilgiler:

– Hedef ülke, deniz yollarını kontrol ediyor ve bir ada ülkesiyle problemleri var (Bölgede Kıbrıs’tan başka ada ülkesi yok).

– Hedef ülkenin azınlık sorunları var.

– Hedef ülkede büyük bir deprem oluyor.

– Uluslararası mahkeme, o ülkenin sınırlarını ilgilendiren olumsuz bir karar alıyor (Abdullah Gül’ün imzaladığı Müzakere Çerçeve Belgesi’nde Türkiye’nin anlaşmazlık konusu olan sınırlarının uluslararası mahkemede çözüleceği yükümü altına girilmiş).

– Hedef ülkede ordu darbe yapıyor ve ada ülkesini denizden kuşatıyor.

– BM, ABD’nin girişimiyle hedef ülkeye yaptırım kararı alıyor. ABD ordusu, “kitle imha silahları bulunduğu” söylenen hedef ülkenin sinir merkezlerini tahrip eden bir hava saldırısına geçiyor ve hedef ülkeyi 96 saat içinde işgal ediyor!

– Bazı değerli uzmanlar diyor ki, “Türkiye’nin elinde kitle imha silahı yok, burası tutmuyor.”

– Irak’ın elinde var mıydı?

– Ya İran’ın elinde var mı?

– ABD’nin bu propagandaya başvurması için, kitle imha silahı olması gerekiyor mu?

– Ve noktayı Associated Press (AP) koyuyor: Hedef ülkenin Türkiye olduğu bildiriliyor (18 Temmuz 2002 günlü bülten).

– Tatbikatın senaryosu için internete bakabilirsiniz:
www.defenselink.mil
Eğer kaldırdılarsa İşçi Partisi’ne başvurun hemen yollarlar.

İç cephedeki operasyon
Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, “28 Şubat’ı bin yıl sürdürme kararlılığını” açıklamasından sonra 2 ay geçmeden Ergenekon tertibinin tezgâhı da çalışmaya başlıyor. Tuncay Güney’in bürosunda imal edildiği bilgisayar analizleriyle ispatlanmış bulunan “Ergenekon Reorganizasyon” belgesinin tarihi 29 Ekim 1999.
İç cephede, “Ergenekon demek TSK demektir” parolasıyla Türk Ordusunun savaş kabiliyetini çökertme operasyonu.
Dış cephede, hedef ülkeyi 96 saatte işgal tatbikatı!
Hem de ABD tarihinin en büyük tatbikatı!

Bin yılın meydan okuması!

Bin yıllık kin!
Bugün Türkiye’deki Amerikancılara bakın, hepsi 28 Şubat’a bin yıllık kinle saldırıyorlar.Ve 28 Şubatçı olmakla suçlananlara bakın, hepsi yurtsever ve ABD karşıtı.

En önemlisi, 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Konseyi’nin 18 maddelik kararını bir kez daha okuyun:

Her maddesi ABD’nin Türkiye planlarına çomak sokuyor.
Her maddesi, ABD’nin Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisini iktidar koltuğuna oturtma tertibini bozuyor!

Hangisi darbe ve
Hangisi demokrasi
Hangisi demokrasi?

CIA’ya bağlı Rand Corporation’ın 1996 yılında ilan ettiği, ABD’nin Tayyip Erdoğan’ı başbakan ve Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı koltuğuna oturtma operasyonu mu demokrasi?

Yoksa emperyalizmin “Kemalizmi bitirin” fermanına karşı, Cumhuriyeti savunmak ve milletin bağımsızlığı için kararlı mücadele mi?
Hangisi darbe?

1996’da ilan edilen ABD planını uygulamak için, ABD’nin Körfez Savaşı takvimine uygun olarak 2002 yılında DSP’nin bölünmesi ve Ecevit hükümetinin dağıtılması ve erken seçim operasyonu mu demokrasi?
Yoksa yabancı devletlere “deliğe süpürülme” yetkisi tanımış BOP Eşbaşkanlığı’nın kurulmasına direnmek mi?

KİTAP: Millenium Challange2002 tatbikatı ve 28 Şubat konusunda geniş bilgi için bkz. Doğu Perinçek, Türk Ordusu Kuşatmayı Nasıl Yaracak, s.29-32, s.142-145. Yılmaz Dikbaş dostumuz ise, 28 Şubat’ın “ABD-Siyonist İsrail Operasyonu” olduğu görüşünde. Bkz. İsrail’in Nükleer Silah Cephaneliği, Asya Şafak Yayınları, İstanbul 2006, s. 134-172.

Neden TSK Hedefte ?

Türk Milleti aylardır şaşkınlıkla Silahlı Kuvvetleri üzerindeki baskıyı, kozmik büro aramalarını, hayretle basın organlarına sızan belge ve planları izlemektedir. Neden TSK hedefte sorusu, herkesin aklını meşgul etmektedir.

Cevap pek de o kadar karmaşık değil aslında;

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin kırk yıllık rüyası Büyük Ortadoğu Projesi’ni adeta kilitledi.

12 Eylül 1980 öncesi sağ-sol çatışmaları ile başlayan, ülkeyi zayıf düşürme, bölgesinde etkisiz hale getirme ve Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimi ile meşgul etme, planı ile işe başlanmıştır.

1986 da ABD, Türkiye’ye Musul ve Kerkük’ü alın dedi, Planı Türkiye himayesinde Kürdistan’ı oluşturmaktı. Planı dönemin Genel Kurmay Başkanı bozdu.

1991 yılında Körfez Savaşı sonrası, yine ABD Kürtleri Saddam zulmünden kurtarmak bahanesi altında Kürt Devleti kurma teşebbüsünde bulundu.ABD,Çelik Güç Birlikleriyle PKK’ya Lojistik ve Stratejik destek sağladı, Ancak TSK, ABD’nin bu oyununu da PKK’ya vurduğu büyük darbelerle bozdu.

ABD bu politikalardan rahatsızdı.Çekiç güce bağlı uçak ve helikopterler, uçaklarımızı taciz etmiş, bu tacizlerden kısa süre sonra Eşref Bitlis Paşanın uçağı düşmüş yada düşürülmüştür.

1995 baharında iki aya yakın süren, otuz binin üzerinde TSK mensubunun katıldığı Çelik Harekatı’yla altı yüze yakın PKK teröristi etkisiz hale getirilmiş, Kuzey Irak’taki devlet oluşumları bundan büyük zarar görmüştür. Bu harekat sonrası ABD, TSK’leri Türkiye-ABD ilişkilerini bozuyor yorumu yapmıştır.

1996 Eylülünde TSK, Sınır ötesi operasyonla; CIA aracılığıyla eğitilen Peşmerge güçlerine büyük darbe indirmiş, eğitimli Peşmergeler Guam adasına kaçırılmak zorunda kalınmıştır.

DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükümeti ve Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun, ABD’nin Irak’a harekat taleplerine karşı çıkışları, Koalisyonun bozulmasına ve DSP’nin darbe ile yok edilmesi ve AKP’nin iktidara gelmesiyle sonuçlanmıştır.

1 Mart Tezkeresi’nin reddinden sonra Irak’ın kuzeyine yerleşen TSK unsurlarına karşı ABD tutumu açıkça saldırıya dönüşmüştür. 4 Temmuz 2003’de Süleymaniye’de Özel Kuvvetler irtibat bürosu ABD ve Peşmerge güçlerince basılmış, Türk askerinin başına çuval geçirilmiştir. ABD Savunma Bakanı TSK’nin faaliyetlerini Başbakan Erdoğan’a şikayet etmiştir.

21 Ocak 2002’de PKK Başkanlık konseyi ABD Dışişleri’ne bir mektup göndererek, ABD’nin Ortadoğu da yapacağı harekatlara yardımcı olabileceği talebi ile ABD-PKK ilişkileri basına yansımıştır.

Başbakanın eş başkanlığını yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi ile oluşacak harita ortaya çıkmıştı. Haritaya göre; Türkiye dahil olmak üzere çok sayıda ülkenin sınırı değişmekte, baş da Kürdistan olmak üzere çok sayıda yeni ülke kurulmakta idi. Haritaya Türk Genelkurmayı çok sert tepki gösterdi.

Bundan sonra PKK terörü hız kazandı, Kürtlere siyasal haklar verilmesi adı altında uluslar arası arenada Türkiye’ye yönelik baskılar arttı. DTP Meclise sokuldu ve PKK stratejik eylemler gerçekleştirdi. Dağlıca ve Aktütün baskınları ile Türk ordusuna yönelik asimetrik psikolojik savaş hızlandı. PKK’ya ABD desteği PKK itirafçılarınca açıklandı.

Türk Ordusu, ABD’nin her türlü isteksizliğine rağmen, sınır ötesi operasyonlarını kararlılıkla sürdürdü. Dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt basın mensuplarına tehdidin kaynağının PKK veya Barzani değil arkasındaki güç (ABD) olduğunu açıkça söyledi.

Yukarıda saydığım ve sayamadığım sayısız olaylarla Türk Ordusu, ABD’nin BOP hayalini kilitledi. ABD Irak’tan çekilme takvimi açıklamak zorunda kaldı. Şimdi ABD, Kuzey Irak petrollerinin Batı’ya akışını sağlama almadan, bu maksatla da Kürt devletini kurmadan Irak’tan çekilmek istemiyor. Oluşacak Kürt devletinin güvenliğini sağlamak içinde Türk Ordusu’nu tehdit olmak dan çıkarıp, zayıflatmak istiyor. Ordu üzerinde oynan oyunların sebebi budur işte. Ülke içindeki maşaları da bu durumu demokrasi kamuflajına sokmak istemektedir. Ancak hevesleri kursaklarında kalacak, hatta gün gelecek hesap vereceklerdir.

Türk ordusu vakur bekleyişiyle çaresizmiş gibi görünebilir. Ancak bütün kışkırtmalara rağmen demokrasi çizgisinden şaşmayan Genelkurmay Başkanını kutlamak gerekir. Aksi davranışların orduyu yıpratmak isteyenlerin işine yarayacağı, iç savaş yada darbeyi getireceği bilinmelidir. Sabırla beklemek Amerikan uşaklarının kimler olduğunun Yüce Türk Milletince görülmesine sebep olmaktadır.

Saygılarımla
Güven MUTLU

Çelik Harekâtı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
PKK’ya karşı yapmış olduğu askeri harekâtın adıdır.

Harekât, 1994-1995 yılları arasında Kuzey Irak’ta yapılmış ve 43 gün sürmüştür. Türk askerlerinin komutanlığını Korgeneral Hasan Kundakçı yürütmüştür. Türkiye harekâtın amacının bölgeyi 3.000 PKK’lı Teröristi temizlemek olduğunu açıklamıştır. Harekâta Türkiye tarafından 35.000 asker katılırken, PKK’nın gücü bilinmemektedir. Türkiye 64 askerini kaybederken, PKK’nın kayıp sayısı 568 olarak açıklanmıştır

Mehmetçik Kuzey Irak’ta 50 bin askerle 4 bin korucu,
Kuzey Irak’taki PKK kamplarına operasyon başlattı

Ali SEVMİŞ, İrfan SELVİ, Veli KADOOĞLU,
Özge ÖZGEN – HAKKARİ / ŞEMDİNLİ / CİZRE / ANKARA

TÜRK Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’taki PKK kamplarına karşı bir süredir hazırlandığı büyük operasyon önceki gece başladı. Çukurca’nın 49 ve 51 numaralı sınır taşları arasındaki Çayırlı, Üzümlü, Işıklı ve Çığlı köyü ile 49 numaralı sınır taşı bölgelerinden 50 bin Mehmetçik ve dört bin korucunun Kuzey Irak’a girdiği bildirildi.

Birlikler sabahın ilk ışıklarına kadar 15 kilometre ilerlerken Kanimasi, Zay suyu havzası, Duthaza ve Ürek bölgeleri asker ve hava harekatıyla kuşatıldı. Aynı saatlerde Habur Sınır Kapısı’ndan Zaho’ya 50 tank ve zırhlı taşıyıcılar desteğinde askeri sevkiyat yapıldı.

Öncü birliklerin bölgeyi kuşatma altına almasının ardından önceki gece saat 21.00’de Hakkari semalarında yoğun bir hava harekatı başladı. Savaş uçakları, Cobra ve Skorsky helikopterlerinin bir saat süren hava saldırısının ardından saat 23.00’e kadar uçuşlara ara verildi. Bu sırada askeri birlikler Çukurca’nın Üzümlü köyünden Kanimasi, 51 numaralı sınır taşı bölgesinden Zap suyu havzası, Işıklı köyü yakınlarından Duthaza ve Çığlı köyü yakınlarından Ürek bölgelerinden Irak’a giriş yaptı.

23.00 – 24.00 saatlerinde yeniden başlayan hava harekatı sabaha kadar sürerken, öncü birliklerin Kuzey Irak topraklarına girmesinden önce savaş uçakları ve helikopterler iki saat süreyle PKK’nın seyyar kamplarının bulunduğu bölgeleri bombaladı.

Diyarbakır ve Malatya’dan önceki gün kalkan savaş uçaklarının, örgütün Sinat, Avagöze, Haftanin, Kerşan, Zap ve diğer kampları bombaladığı da öğrenildi.
Hakkari Dağ ve Komando Tugay’ından 300 araçla hareket eden sekiz bin asker saat 04.30 sıralarında Çukurca’nın 49 ve 51 numaralı sınır taşlarından bölgeye kaydırıldı. Çukurca’dan Kuzey Irak’a giren birliklerin PKK’nın ZAP Kampı’nı hedeflediği belirtildi.

Uludere’nin Gülyazı, Taşdelen, Ortabağ, Çukurca’nın Çığlı, Üzümlü ve 49 No’lu sınır bölgesinde konuşlandırılan birliklerin, Irak’ın kuzeyine doğru rahat hareket edebilmeleri için bazı kesimlerde portatif köprüler kurulduğu öğrenildi. Bölgede Kızılay’a ait bir seyyar hastane de kuruldu.

Birliklerin Kuzey Irak topraklarına girmesinin ardından bombalanan kamplardan kaçan teröristlerle yer yer sıcak temas sağlandı. Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Tuncay Kavuncu ile bir aydır bölgede bulunan Van 21. Seyyar Jandarma Tugay Komutanı Tuğgeneral Yusuf Soybaş’ın sevk ve idare ettiği harekatta birlikler 15 kilometre ilerledi.

Yaklaşık bir aydır PKK ile TSK arasında yaşanan taktik savaşına sahne olan sınırda, PKK’nın döşediği mayınları öncü birlikler temizledi.Harekatın başlaması nedeniyle önceki gece saat 02.00 sıralarında Cizre ve Silopi’den geçen E – 24 karayolu araç trafiğine kapatıldı. Tank ve zırhlı birlikler desteğinde karayolunda uzun kuyruklar oluşturan askeri konvoyların Habur sınır kapısından Kuzey Irak topraklarına girdiği ve Zaho bölgesinde konuşlandığı öğrenildi.

Güneydoğu’da PKK’ya yönelik başlatılan kapsamlı operasyonlara ise halen devam edildiği bildirildi. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından yapılan açıklamada, Şırnak’ın Düğün dağında örgüte yönelik kapsamlı operasyon başlatıldığını belirtti.

Düğün dağındaki çatışmalarda 20, Siirt’in Eruh ilçesinin kırsal kesimlerinde 8, Bitlis’in Tatvan ile Şırnak’ın Silopi ilçesinde birer olmmak üzere toplam 30 PKK’lı öldürüldü.

Ankara: “Barzani çağırdı”

DIŞİŞLERİ, Türkiye’nin KDP lideri Mesut Barzani’nin Kuzey Irak’ta kontrolü ele geçirmeye çalışan PKK’ya karşı dün sabah saatlerinde başlattığı operasyona hava ve topçu desteği verdiğini açıkladı.Dışişleri, Barzani’nin Türkiye’ye yaptığı destek ve yardım talebi üzerine TSK’nın kara ve topçu ateş desteği sağlamaya başladığını açıkladı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Elçi Sermet Atacanlı, “KDP liderinin talebi üzerine bölgedeki bir kısım birliklerimiz Habur – Zaho istikametinde bölgeye girmiştir. Burada bu harekatın büyük bir kısmı Barzani’ye bağlı kuvvetlerce icra edilmektedir” dedi.

Atacanlı, “Türkiye, harekata sınırlı sayıda kuvvetlerle iştirak etmektedir” dedi.
Atacanlı Türk askerinin sınır ötesi hareketı ile ilgili olarak Irak ve ABD’ye bilgi verilip verilmediğinin sorulması üzerine de “Daha önceden haber verme ihtiyacımız yok. Ancak sonrasında tabii ki bilgilendirme oluyor” diye konuştu.

Irak’tan tepki

TSK’nın sınır ötesi operasyonu, Irak hükümeti tarafından tepkiyle karşılandı.
Irak Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yaptığı açıklamada, “Irak hükümeti, son Türk askeri saldırısını ve Irak’ın toprak bütünlüğü ile bağımsızlığının Türk askeri güçleri tarafından ihlal edilmesini şiddetle kınıyor” dedi.Sözcü, Bağdat yönetiminin, “Türk askerlerinin Irak topraklarından bir an önce çekilmesini istediğini de duyurdu.

En kapsamlı harekat

KUZEY Irak’ta faaliyet gösteren PKK’lılara karşı ilk büyük operasyon 1992’de yapıldı. KDP ve KYB peşmergeleri deseteğinde yapılan harekatlarda, örgütün Haftanin, Şive, Keşan, ZAP ve Hakurk kamplarına girildi. TSK’ya karşı cephe savaşına giren ve büyük yenilgiye uğrayan PKK, iki binin üzerinde kayıp verdi.

28.01.1994:
PKK’nın Zeli kampı savaş uçaklarınca bombalandı. Hava harekatında 600 PKK’lı öldürüldüğü açıklandı.

18.05.1994:
Zeli kampı ikinci kez bombalandı. 92 PKK’lı öldürüldü.

20.03.1995:
Kuzey Irak’a “Çelik harekatı” adı altında ikinci büyük harekat başlatıldı. Operasyonlar 35 gün sürdü. Bu harekatta, 523 PKK’lı öldürüldü.

01.01.1997:
Hakkari’nin Uludere ilçesi karşısında yer alan Kuzey Irak topraklarındaki Sinaht ve İran sınır kesiminde yer alan Hakurk’a hava harekatları yapıldı. 190 PKK’lı öldürüldü.
Bölgede zaman zaman dar kapsamlı operasyonlar da yapıldı. Geçtiğimiz yılın mayıs ayında gerçekleştirilen Ejder – 1 ve Ejder – 2 Operasyonları özellikle Hakurk bölgesinde yoğunlaştı.

****

22.02.2008

Sınır ötesi operasyonlar 1983’te başladı

Türk Silahlı Kuvvetleri, 1983’ten bu yana Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonlarda PKK’lılara ağır kayıplar verdirildi.

Türkiye, Irak’ın kuzeyindeki terör örgütü PKK/Kongra-Gel’e yönelik dün hava destekli olarak karadan başlatılan sınırötesi operasyon öncesi 10’larca kez havadan ve karadan sınırötesi operasyon düzenledi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), terör örgütüne yönelik sınır ötesi operasyonları arasında dikkati çeken operasyonların ilki 2 Eylül 1992’de havadan ve karadan Irak sınırları içerisindeki PKK kamplarına karşı başlattığı yoğun harekat oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 27 Ekim’de teröristlere karşı Hantur Dağı’nda başlattığı harekatta 100 terörist öldürüldü.

Türkiye ile Irak’ın kuzeyi arasında stratejik öneme sahip Sinhat Boğazı’nı 29 Ekim’de ele geçiren TSK, burada çıkan çatışmalarda 90 teröristi etkisiz hale getirdi.

Irak’ın kuzeyindeki terör üssü Haftanin Kampı ise 31 Ekim’de Türk askerinin kontrolüne geçti. Güvenlik kuvvetlerinin Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta 10 Ekim 1993’te başlattığı operasyonlarda 41 terörist ölü ele geçirildi.

Diyarbakır’dan 30 Kasım’da havalanan 16 savaş uçağı da Kuzey Irak’ın 10 kilometre içinde bulunan 9 terör örgütü kampını bombaladı. Operasyonda 40’ın üzerinde terörist öldürüldü.

Irak sınırındaki Üzümlü Jandarma Karakolunu 13 Aralık 1993’te basmak isteyen terörist grubun tuzağa düşürülerek 30 teröristin öldürülmesinin ardından operasyonlar Irak’ın kuzeyinde sürdürüldü. Bu operasyonlarda da 100 terörist etkisiz hale getirildi.

Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sızmak isteyen terör örgütü PKK’nın konvoyunu 18 Aralık’ta bombalayan Türk savaş uçakları, terör örgütüne 200 civarında kayıp verdirdi.

20 Aralık’ta Irak’ın kuzeyine geçen dağ komandoları ise 27 teröristi etkisiz hale getirdi.

Türk savaş uçakları 28 Ocak 1994’te PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki en önemli üslerinden Zeli Kampı’nı bombaladı. Bu harekatta da 100 terörist öldürüldü.

Savaş uçakları, terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki Zeli Kampı’nı 18 Mayıs’ta, Mezi bölgesini 26 Temmuz’da, 3 Ağustos’ta da Irak’ın kuzeyini bombaladı. Bu harekatlarda 300’e yakın terörist öldürüldü.

1995’te Çelik Harekatı

TSK, 35 bin personelin katılımıyla Irak’ın kuzeyine 21 Mart 1995’te “Çelik Harekatı”nı başlattı. Irak’ın kuzeyine düzenlenen sınırötesi harekatta, 3 bin PKK’lı çember altına alındı. 200’ü öldürüldü, 8 erşehit oldu, 11 er yaralandı.

TSK, harekat kapsamında 23 Mart’ta Haftanin Kampı’nı kuşatırken, buradaki çatışmalarda 89 PKK mensubu ölü ele geçirildi.

Genelkurmay Başkanlığı, Çelik Harekatı’nın ardından yaptığı değerlendirmede, 2 trilyon 800 milyar liraya malolan harekat sırasında 555’i ölü olmak üzere 568 teröristin ele geçirildiğini açıkladı.

Sıcak çatışmanın sona erdiği Kuzey Irak’ta Kanimasi, Mergasor ve Barzan bölgesinde kontrolü ele geçiren Türk askeri birlikleri, 9 Temmuz’da 6 terörist daha öldürdü. Bu harekatta öldürülen terörist sayısı ise 127oldu.

1996’da Tokat Operasyonu
Irak’ın kuzeyinde başlatılan “Tokat Operasyonu” kapsamında da 14 Haziran 1996’ta 90 terörist ölü olarak ele geçirildi. Operasyonları sürdüren TSK, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki en büyük kamplarından Bote’yi 21 Temmuz’da savaş uçaklarıyla vurdu.

Irak’ın kuzeyindeki Sinat, Avagöze, Birkiavdal, Elagiş ve Haftanin bölgelerindeki terörist kampları 25 Temmuz’da bombalanırken, Kuzey Irak sınırında 8 Ekim’de yapılan operasyonlarda ise 118 terörist öldürüldü, 11 güvenlik görevlisi de şehit oldu.

Operasyonları aralıksız sürdüren TSK, Irak’ın kuzeyindeki Sinath bölgesine ise 30 Aralık’ta operasyon başlattı. Sinath bölgesine düzenlenen operasyonda ölü ele geçirilen terörist sayısı 72 olarak açıklandı.

Çekiç, Şafak ve Süpürme Harekatları
TSK, 15 Mayıs 1997’de başlatılan “Çekiç Harekatı”nın ilk gününde ise Sarıkavaklar’da 30 teröristi ele geçirildi. Bu operasyonda ölü ele geçirilen terörist sayısı da bin 817’ye ulaştı.

Ekim ayında gerçekleştirilen “Şafak Harekatı”nda da 816 terörist etkisiz hale getirildi. 5 Aralık’ta da Irak’ın kuzeyinde bazı kamplara yerleşerek kış mevsimini geçirmeye hazırlanan teröristlere karşı “Süpürme Harekatı”na başlanıldı.

TSK, 39 bin 500 personelle 29 Nisan 1998’de yine Irak’ın kuzeyine kapsamlı bir operasyon düzenledi. Bu operasyonun ilk 3 gününde de 77 PKK’lı öldürüldü.

Gün gün sınırötesi operasyonları
Bugüne kadar gerçekleştirilen operasyonlar şöyle:

1983:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi oprasyonlarının ilki 1983’te yapıldı;
5 bin ile 7 bin asker sınırı 5 km geçti.

15 Ağustos 1986:
Türk savaş uçakları, Irak sınırını aşarak teröristlerin sığınaklarını bombaladı.

4 Mart 1987:
Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları, Irak topraklarında sınırlı bir harekat yaptı. Teröristlere ait kamp, depo ve sığınaklar bombalandı.

25 Ekim 1991:
Terör örgütü PKK, Hakkari’nin Çukurca ilçesi yakınlarındaki 3 jandarma karakoluna saldırdı. 17 er şehit oldu. Teröristlere karşı sınırötesi operasyon başlatıldı.

30 Ağustos 1992:
Teröristler İran’dan sızıp, Alan Karakoluna saldırdı. Askerlerin anında karşılık vermesi üzerine 43 terörist öldürüldü. TSK’nın sınırötesi operasyonunda da 100’den fazla terörist öldürüldü.

2 Eylül 1992:
TSK, havadan ve karadan Irak sınırları içerisindeki PKK kamplarına karşı yoğun bir harekat başlattı.

7 Ekim 1992:
TSK’ya bağlı savaş uçakları, Irak’ın kuzeyinde bulunan Hakurk ve Durji kamplarına saldırı düzenledi.

27 Ekim 1992:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teröristlere karşı Hantur Dağı’nda başlattığı harekatta 100 terörist öldürüldü.

29 Ekim 1992:
Türkiye ile Irak’ın kuzeyi arasında stratejik öneme sahip Sinhat Boğazı, TSK’nın eline geçti. Çatışmalarda 90 terörist öldürüldü.

31 Ekim 1992:
TSK, Irak’ın kuzeyindeki terör üssü Haftanin kampını ele geçirdi.

10 Ekim 1993:
Güvenlik kuvvetlerinin Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlarda 41 terörist ölü ele geçirildi.

30 Kasım 1993:
Diyarbakır’dan havalanan 16 savaş uçağı, Kuzey Irak’ın 10 kilometre içinde bulunan 9 terör örgütü kampını bombaladı. Operasyonda 40’ın üzerinde terörist öldürüldü.

13 Aralık 1993:
Irak sınırındaki Üzümlü Jandarma Karakolunu basmak isteyen terörist grup tuzağa düşürüldü. Çatışma sırasında 30 terörist öldürüldü. Irak’ın kuzeyinde sürdürülen operasyonlarda öldürülen terörist sayısının 100 olduğu bildirildi.

18 Aralık 1993:
Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sızmak isteyen terör örgütü PKK’nın konvoyunu Türk savaş uçakları bombaladı. Sayıları yaklaşık 200 civarında olan teröristlere büyük kayıp verdirildi.

20 Aralık 1993:
Kuzey Irak’a geçen dağ komandoları 27 teröristi öldürdü.

28 Ocak 1994:
Türk savaş uçakları, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki en önemli üslerinden Zeli Kampı’nı bombaladı. 100 teröristin öldüğü bildirildi.

18 Mayıs 1994:
TSK’ya ait savaş uçakları, terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki Zeli Kampı’nı bombaladı. Yüzlerce militanın yok edildiği bildirildi.

26 Temmuz 1994:
TSK’ya bağlı uçaklar, Kuzey Irak’taki Mezi bölgesinde yaptığı hava harekatında 70 PKK’lıyı öldürdü.

3 Ağustos 1994:
TSK’ya bağlı savaş uçakları, sınırötesi hava harekatında 120’den fazla teröristi imha etti.

21 Mart 1995:
TSK, 35 bin personelin katılımıyla Irak’ın kuzeyine “Çelik Harekatı” başlattı. Terör örgütü PKK’nın 23 kişilik “mobil timi” yakalandı.

22 Mart 1995:
Irak’ın kuzeyine düzenlenen sınırötesi harekatta, 3 bin PKK’lı çember altına alındı. 200’ü öldürüldü, 8 er şehit oldu, 11 er yaralandı.

23 Mart 1995:
Harekatta kapsamında Haftanin kuşatıldı. 89 PKK militanı daha ölü ele geçirildi.

15 Nisan 1995:
Irak’ın kuzeyine düzenlenen harekatın 26’ıncı gününde 11 asker şehit düştü.

19 Nisan 1995:
Çelik Harekatı’nda terör örgütü PKK’nın kullandığı mağaralarda 4.5 ton uyuşturucu ele geçirildi.

25 Nisan 1995:
TSK’nın Irak’ın kuzeyine giren 35 bin personelinden 20 bininin geri çekildiği bildirildi. Operasyondan dönen 20 bin asker, 30 Nisan’da dönemin Başbakanı Tansu Çiller tarafından törenle karşılandı.

2 Mayıs 1995:
Genelkurmay Başkanlığı, Çelik Harekatı’nın 43 gününü değerlendirdi. 2 trilyon 800 milyar liraya mal olan harekat sırasında 555’i ölü olmak üzere 568 terörist ele geçirildi.

9 Temmuz 1995:
Sıcak çatışmanın sona erdiği Kuzey Irak’ta Kanimasi, Mergasor ve Barzan bölgesinde kontrolü ele geçiren Türk askeri birlikleri, 6 terörist daha öldürdü. Bu harekatta öldürülen terörist sayısı 127’ye ulaştı.

14 Haziran 1996:
Irak’ın kuzeyinde sürdürülen ve “Tokat Operasyonu”olarak adlandırılan operasyonda 90 terörist öldürüldü, 6 asker şehit oldu.

21 Temmuz 1996: Türk Hava Kuvvetleri, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki en büyük kamplarından Bote’yi vurdu.

25 Temmuz 1996:
Irak’ın kuzeyindeki Sinat, Avagöze, Birkiavdal, Elagiş ve Haftanin bölgelerindeki terörist kampları bombalandı.

8 Ekim 1996:
Kuzey Irak sınırında yapılan operasyonlarda, 118 terörist öldürüldü, 11 güvenlik görevlisi de şehit oldu.

30 Aralık 1996:
Irak’ın kuzeyindeki Sinath bölgesine operasyon başlatıldı.

1 Ocak 1997:
Sinath bölgesine düzenlenen operasyonda ölü ele geçirilen terörist sayısı 72’ye yükseldi.

14 Mayıs 1997:
TSK, Irak Kürdistan Partisi’nin isteği üzerine Kuzey Irak’a girdi.

15 Mayıs 1997:
“Çekiç Harekatı”nın ilk gününde Sarıkavaklar’da 30 terörist ele geçirildi.

28 Mayıs 1997:
Sınırötesi operasyonda ölü ele geçirilen terörist sayısı bin 817’ye ulaştı.

13 Haziran 1997:
Çekiç Harekatı’na katılan bazı zırhlı birlikler çekilmeye başladı.

20 Eylül 1997:
OHAL Bölge Valisi Aydın Arslan, son 95 ayda yapılan operasyonlarda 4 bin 546’sı ölü 5 bin 333 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.

1 Ekim 1997:
Irak’ın kuzeyinde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 361’e ulaştı.

13 Ekim 1997:
Irak’ın kuzeyinde yürütülen “Şafak Harekatı’nın” birinci aşaması sona erdi. Görevini tamamlayan birliklerden ilki yurda döndü. Ölü ele geçirilen terörist sayısı 816’ya ulaştı.

5 Aralık 1997:
Irak’ın kuzeyinde bazı kamplara yerleşerek kış mevsimini geçirmeye hazırlanan teröristlere karşı “Süpürme Harekatı” başladı.

13 Nisan 1998:
Terör örgütü PKK’nın iki numaralı adamı Şemdin Sakık ile kardeşi Arif Sakık, Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın “Yarasa Operasyonu” ile yakalanıp, Türkiye’ye getiridi. 20 Mayıs 1999’da Sakık ile kardeşi, ölüm cezasına çarptırıldılar.

29 Nisan 1998:
TSK, 39 bin 500 personelle operasyon başlattı. 3 günde 77 PKK’lı öldürüldü.

16 Şubat 1999:
Terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan, Kenya’nın Başkenti Nairobi’den, güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonla yakalanarak, Türkiye’ye getirildi.

26 Temmuz 1999:
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Irak’taki hedeflerin sıfır hatayla Türk savaş uçakları tarafından bombalandığını bildirdi.

2007 ve 2008’deki operasyonlar

1 Aralık 2007:
Terörle mücadele kapsamında sınır ötesinde ilk nokta operasyon yapıldı. Genelkurmay, ‘Irak sınırları içinde 50-60 kişilik PKK’lı terörist gruba müdahale edildiğini duyurdu.

16 Aralık 2007:
Sınır ötesi ikinci operasyon (hava harekatı) yapıldı. Genelkurmay, TSK’nın Kandil Dağı’nı bombaladığını açıkladı.

17-18 Aralık 2007:
Türkiye-Irak sınırını geçmeye çalışan teröristlere müdahale edildi. Bölgede konuşlu kara birlikleriyle sıcak takip yapıldı. Operasyon, Şemdinli Yeşilova bölgesinde sınırdan birkaç kilometre derinlikte gerçekleştirildi.

22 Aralık 2007:
Türk savaş uçakları, Kuzey Irak’taki terör örgütü hedeflerine yönelik operasyonda Amediye çevresindeki kampları hedef aldı.

Operasyonda hedef, Kandil’den sonra en büyük terörist kampının bulunduğu Zap ile Cemço bölgeleri oldu. Operasyonda ayrıca Amediye bölgesindeki Metina, Hakurk, Zap ve Haftanin kampları vuruldu.

26 Aralık 2007:
Sabah erken saatlerde Kuzey Irak’taki Zap bölgesinde savaş uçaklarıyla operasyon düzenlendi. 8 mağaranın vurulduğu harekatta, büyük bir terörist grup etkisiz hale getirildi.

15 Ocak 2008:
Kuzey Irak’taki Zap-Şivi, Avaşin-Basyan ve Hakurk bölgelerinde tespit edilen PKK’ya ait hedefler vuruldu. Genelkurmay, hava operasyonunda PKK’ya ait 60 hedefin tam isabet vurulduğunu açıkladı.

4 Şubat 2008:
Genelkurmay, Türk savaş uçaklarının Irak’ın kuzeyindeki Avaşin-Basyan ve Hakurk bölgelerindeki 70 PKK hedefini vurduğunu bildirdi.

21 Şubat 2008:
Saat 10.00-18.00 arasında K. Irak’ta belirlenen hedefler karada konuşlu uzun menzilli silahlar ve Hava Kuvvetleri’ne mensup uçaklar ile vuruldu. Saat 19.00 itibarıyla da Kuzey Irak’a sınır ötesi kara harekatı başlatıldı.

Gazi Mahallesi olayları

Olayın gelişimi

12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde İstanbul’da Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi’ndeki dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı. Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi’nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polis halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı.

İzleyen olaylar

13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul’un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polis tekrar gruba ateş edince çatışma başladı. Çatışmalar sonunda on beş kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi Mahallesi ile iki mahallede (Zübeyde Hanım ile Esentepe) daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi mahallesi’ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi’nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edildi.

Yine aynı gün Gazi Mahallesi’nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı’nda çıkan olaylarda otuz altı kişi yaralandı. 15 Mart’ta olaylar Ümraniye’ye sıçradı. Mustafa Kemal Mahallesi’nde çıkan olaylarda beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart’ta dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı.

Yargılama

Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa savcılığı’nın olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon’a gönderildi. 11 Eylül 1995’te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama süreci, beş yıl içinde otuz bir duruşma yapılarak 3 Mart 2000’de karara bağlandı.

Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edilirken, (cezalar ertelendi), diğer on sekiz sanık polisin ise beraatine karar verildi. Ancak Yargıtay, Albayrak ve Gündoğdu hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğdu’ya toplam dört yıl otuz iki ay hapis cezası verdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Kararın 11 Temmuz 2002’de Yargıtay tarafından onanması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005’te açıklanan kararda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenen, Yaşama hakkı ve 13. maddesinde düzenlenen, Milli makamlara başvuru yollarının kapatılması hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı. Mahkeme Gazi Mahallesi’nde hayatını kaybeden on iki kişi ile Ümraniye’de ölen beş vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda yaşamını yitiren on yedi kişi için ayrı ayrı otuz bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye’yi toplam 510 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti.

Naci KAPTAN
14 Mart 2012

Önüm, arkam, sağım,solum provakasyon!
Sır perdesi kalkmadı
TBMM Tutanak Dergisi

http://tr.wikipedia.org/wiki/Gazi_Mahallesi_olaylar%C4%B1
http://www.odatv.com/n.php?n=abd-tskya-niye-dusman-oldu-1201101200
http://www.wikipedia.comhttp://www.oncevatan.com.tr
http://www.anamurhaberci.com/tr/s_detay.asp?id=2216
http://www.milliyet.com.tr/1997/05/15/haber/mehmet.html
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/15292244.asp
http://www.cnnturk.com/2008/turkiye//02/22/sinir.otesi.operasyonlar.1983te.basladi/430959.0/index.html
http://web.archive.org/web/20070928005405/http://www.jfcom.mil/about/experiments/mc02.htm
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=3876

This entry was posted in Arastirma, EMPERYALİZM, Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *