ONE MINUTE MR. ERDOĞAN!
Mustafa ÖNDER
mustafaonder15@hotmail.com
Daha önce ödül aldığınız Yahudiye Davos’ta “one minute” demiş ve Gazze rantıyla Müslüman dünyaya oynamıştınız. “Bir daha gelmem” diye de resti çektiniz ama memurlarınızı göndermeye devam ediyorsunuz. Sonra vekillerinizi –ne hikmetse- bindirmediğiniz gemi ile birçok insanı ölüme gönderdiniz. Unutulup gitti, ne özür var, ne tazminat; işler de tıkır tıkır sürüyor İsrail’le…
One minute Mr. Erdoğan,
Peki, Malatya Kürecik’te o kocakulağın ne işi var?
Gazze’ye, daha doğrusu Hamas’a gösterdiğiniz hassasiyeti daha önce binlerce Müslüman kadının namusu Irak’ta Conilerce kirletilirken, başımıza çuval geçirilirken niye göstermediniz? Gözünüz aydın, BOP Eşbaşkanı olarak Sam Amcanın bir isteği gerçekleşti. Şimdi Irak’ta Yahudi Kürdistan’ının bir parçası var ve başkanı postal yalayıcıyı da Ankara’da kırmızı halıda karşılıyorsunuz!
Libya’da Kaddafi’den ödül almak, ABD isteyince NATO’yu işgale çağırmak niye? Şimdi Libya iki parça, rahat mısınız Mr. Erdoğan? “Arap baharı” dediğiniz Müslüman ülkeleri parçalatmak, İsrail’in güvenliğini sağlama almak değil mi? Suriye’ye NATO ve BM müdahalesi istiyorsunuz, ne kadar hain Suriyeli varsa memlekette besliyor, muhalefeti İstanbul’da topluyorsunuz…
O halde, ABD tarafından “halı altına süpürülmek” kaygınız bitti mi?
Dear Prime Minister,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı, Kürtçülerin hamisi ve arkasında Kürdistan bayrağı olan Barzani ile kürsüde poz veriyor ve hâlâ PKK teröründen söz ediyorsunuz! PKK’nin üssü Kandil’de ve siz Kuzey Irak’a girip Kandil’i söndürmeyi hiç düşünmüyorsunuz değil mi?
Bir “Kürt meselesi” çıkarıp açılım derdine düştünüz, Diyarbakır merkez olacaktı. Bebek katiliyle müzakereye, Oslo’da görüşmelere kalktınız. Habur’da davullu zurnalı eşkıya karşılaması, çadırda mahkeme kuruldu. Millet 36 etnik yapıya bölündü, hatta siz Mehmet Akif’in Arnavutluğundan bile bahsettiniz.
O halde, dün coşup “Kürt meselesi bitmiştir” demek de neyin nesi? “PKK terörü vardır” diye gerçeğin aynasına dönüşünüz iyi de, PKK’nin meclisteki uzantısı bölücü BDP’yi ne için muhatap alacaksınız? Elin oğlu, ilçe başkanınız kaçırılınca, “Savaş sürecinde böyle şeyler olur” diyorken hem de. T.C. Başbakanı olarak bir “savaş”ta mısınız? İçeride yatan vekiller sizi ilgilendirmiyorsa, Kürtçü Leyla’nın hapis cezası ilgilendiriyor mu?
Cesaretlendirip özerklik, ana dilde eğitim, ayrı bayrak ve güvenlik isteyen, askerinize küfreden ve bakanınıza hayvan diyebilen bu küstahlarla ne müzakeresi yapacaksınız? 15-20 tanesi PKK’li olduğu bilinen 34 kaçakçının bombalanmasını neden orduya yıkıyor, işi özür ve tazminata götürüyorsunuz? Kadınların önünde yine şehit annesinin mektubunu okuyup ağlamışsınız; “şehit”le “kaçakçı”nın tazminat farkı mı sizi ağlatan?
Referandumda da bir idamlık Ülkücünün mektubunu ağlayarak okumuş, sonra Türk milliyetçilerini ırkçılıkla, faşizmle suçlamıştınız, unuttunuz mu sayın Erdoğan? Geçenlerde de Ülkücülerin Başbuğ’u Türkeş’ten özlediğiniz “başkanlık” üzerine notlar terennüm etmeniz neden?
Başdanışmanınız Akdoğan, “Bugünkü sistemden Erdoğan veya AKP’yi çıkarırsanız geriye işleyen sistem kalmaz” diyor. Bu Türkiye’yi hallaç pamuğu gibi attığınızın ilânı değil mi? Yine başdanışmanınız sizi “lider”, diğerlerini “genel başkan” olarak niteliyor, bu öteki yüzde elliye hakaret değil mi? Yoksa siz diktatör veya “ikinci millî şef” misiniz? Veya “başkanlık” için her yol mübah mı?
One minute Mr. Erdoğan,
“Memura zam, yeni vergi demektir” dedi sizinkiler. Siz de, “Öğretmen 15 saat çalışıp alıyor, memur 40 saat, adaletsizlik bu” dediniz. Hayalinizdeki öğretmenlik, Fethullah’ın İngilizce eğitim yapan okullarında asgari ücrete çalıştırılan gencecik öğretmenler mi? Eli öpülesi öğretmene çok gördüğünüz maaşın milyonlarca katını ahbaplarınıza bir gecede verdirip gazete televizyon sahibi yapmadınız mı? Acaba karşılığında hangi vergileri ödedik? Yeryüzünde özel uçağınızla gezmediğiniz ülke kalmadı. İstanbul’dan, Dolmabahçe’den hiç çıkmıyorsunuz, eşiniz hiç yanınızdan ayrılmadı, kızınız ise hep dibinizde. Seyahatlere götürülen uçaklar dolusu yalaka gazetecinin ve Hatay’da beslenen 23 bin Suriyelinin masrafları da yeni vergilerden, dünyanın en pahalı benzininden mi karşılıyor?
Sizinkiler, cemaat liderlerini “kanaat önderi” diye niteliyor. Ülkede kiliseler ve misyonerler cirit atıyor, İsevî ya da ılımlı İslâm’dan söz ediliyor. Yalaka gazetecileriniz mollaları öve öve bitiremiyor, Fethullah’ın reklam ajansı Türkçe olimpiyatları yalanına iltifat yağıyor, Diyanet İşleri ve Danıştay Başkanları işlemeli cüppelerle dolaşıyor. Okuduğunuz İmam-Hatip’in orta kısmını açmak için eğitimi darmadağın ettiniz, “Türk” ve “Türkçe”den hiç söz etmiyorsunuz neden? Devletin resmî dilini öğretemediğiniz halka Kürtçe seçmeli ders öneriniz kime hizmet ediyor?
One minute Mr. Erdoğan,
Yandaş TRT’nin, doğu ve güneydoğuda ödenmeyen elektriğin ve verginin, yakılan iş makinelerinin, öldürülen öğretmen, asker ve polisin hayatlarının bedelinin, Ermeni kiliselerinin, yabancıya peşkeş çekilen bankaların kredi kartı tuzağında vatandaşın sömürülmesinin bedelini bize ödetmeye “Dindar Pirime Minister” olarak hakkınız var mı? Nedir bu dinler arası diyalog safsatası? Müslümanın Cuma hutbesinden neden “Hak din İslamdır” çıkarıldı?
İmam-Hatip ve İlahiyat mezunları atama beklerken, halkın eğitimi ve aydınlatılmasının medrese mezunu “mele”lere bırakılmasının ardında ne var? Neden 40 bin öğretmen ithal ediyorsunuz? Kürtçü meczup Said-i Nursilerin, cemaat mi -camia mı hizmet hareketi mi neyse- lideri Fethullahın kitaplarının Millî Eğitim’de ne işi var? Tablet bilgisayarlarla şeyhleri mi takip edecek bu milletin çocukları?
O halde, şu meşhur MYK nedir, kapalı oturumda görüşülüp kanunlaştırılmasının amacı nedir? Bir açıklasanız…
O halde, Dear Prime Minister, “tek vatan”, “tek din”, “tek bayrak”, “tek millet” ile neyi kastediyorsunuz? “Tek dil” diye bir kaygınız var mı? “Gürcüyüm” demiştiniz, “Türk vatandaşı” olarak gurur duyuyor musunuz?
O halde, açıklayın Mr. Erdoğan, “Her kürtaj Uludere’dir” diyorsunuz. Türk annelerinin karnındaki her çocuk kaçakçı adayı mı? Yatırım yapmayıp, karnını doyurmayıp kaçakçılığa mahkum edilen vatandaşın Başbakanı da sizsiniz! Payitaht İstanbul’da “Kanalİstanbul”a harcanacak paranın yarısını oralara yatırmayı düşünüyor musunuz?
Kürtaj ve sezaryen sağlık problemi dışında cinayettir, evet ama siz şikayet etme makamı değil, icraatsınız, çözün; ahlâk falan da demeyin sakın, zinayı yasallaştıran da sizdiniz galiba? Tutturmuş üç çocuk diyen de, işçi ve memurun üç kuruşluk zam isteğine “vergi salarım ha” diyen de sizsiniz!
Yes, sir?