WIKILEAKS BELGELERİNDE TÜRKİYE – 3
WIKILEAKS SIZINTILARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER VE YORUMLAR
Değerli okur,
Wikileaks’ın sızıntı belgelerinin henüz çok az kısmının yayımlanmasına rağmen Türkiye ile ilgili olan belgeler ortalığı toz-dumana buladı.Bir gerçek var ki durum bizler için “malümun ilanıdır”
AKP’li siyasetçiler daha henüz çok azı açıklanmış olan belgelerden yine Başbakan Erdoğan’ı övecek bir kaç cümleyi cımbızla seçerek gereken “yağlama ve yıkama” operasyonunu yaptılar !!! Türkiye’nin böyle bir siyasetçi profiline sahip olması , bu siyasetçi türünün gerçekleri görmekten kaçınması ,akıl ve düşünce yöntemiyle neler olduğunu anlamaktan aciz olmaları ülkemiz adına büyük bir şanssızlıktır.Bu tür siyasetçilerin Wikileaks kriptolarında ABD Büyükelçisi Eric Edelmann tarafından 2004′te yazıldığı gibi
” hükümette gerçek bilgi sahibi olan çok az kişi olduğunu, bazı AKP’lilerin göreviyle büyüyüp geliştiklerini, diğerlerinin ise beceriksiz ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini veya bağlı oldukları cemaatlerin amaçlarına hizmet ettiklerini” bilmeleri ve unutmamaları gerektir.
Ne yazıktır ki Edelman’ın yazdıklarını basınımızda taraf olmayan gerçek köşe yazarları devamlı dile getirmelerine rağmen bu söylem ve yazılar ilgililerinin bir kulağından girip diğerinden çıkmaktadır …
Gelelim bizlerce bilinenlerin yabancı kripto belgelerine döküldüğü Wikileaks belgelerindeki yolsuzluk konularına ;
Ülkemizdeki yolsuzluklar AKP iktidarı sürecinde tavan yapmadı mı ?
Kombassan-Yimpaş-Deniz Deneri Derneği yolsuzluğu-Yerel yönetimlerin yüzlerce yolsuzluğu ört bas edilmedi mi ? Yolsuzluğun mimarları AKP’li siyasetçilerle aynı kare içinde girmediler mi ?
Başbakan veya Adalet ve İçişleri Bakanları bu yolsuzluğa karışan ve siyasetçilerle hatta başbakanla iç içe,kol kola olanlar hakkında soruşturma izini vermedikleri her gün gazetelere yansımadı mı ?
Türkiye’nin laik demokratik Cumhuriyet sisteminden şeriata ve irticaya doğru eksen kaymasına uğradığı gerçek değil mi ?
Dini derneklere,vakıflara ve cemaatlara kolaylık sağlayacak kanunlar çıkartılmadı mı ?
Bürokraside görev verilenlerde liyakat,ehliyet,uygun eğitim,bilgi yerine yandaş olmak ve eşinin türbanlı olması durumları atamalara esas alınmadı mı ?
Vergiden bağışık kılındılar,izinsiz açılan kuran kurslarına verilen cezalar tecil edilecek şekilde düşürülmedi mi ?
Din adına kanunlara aykırı eylemler içinde bulunanlara verilen hapis cezaları kaldırılmadı mı ?
İrtica’nın “TEHDİT OLMADIĞI” Milli güvenlik belgesinden çıkartılmadı mı ?
ULUSALCILIK ülkeye tehdit olarak kefeye konmadı mı ?
Örneğin ABD’nin PKK’ya yardım ettiği hakkındaki belgeye hiç bir yorum yapmayan Başbakanın en çok önemsediği konu,
Başbakan Erdoğan 1 kasım 2010 tarihinde Wikileaks belgelerine cevap verirken Türkiye hakkında yayımlanan belgelerden birisini çok öfkeli tavrıyla ve konuyu haberleştiren medyayı tehdit ederek gösterdi.Eksen kayması,gittikçe güçlenen tarikatlar,sonu gelmeyen yolsuzluklar başbakanın gündemine gereğince girmedi.Başbakan Erdoğan İsviçre bankalarında olduğu yazılan 8 ayrı hesabı için esti gürledi !!!
Ne demişti Erdoğan ;
“Başbakan Erdoğan Wikileaks belgeleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Erdoğan, “Bu belgeleri ispatlamayan alçaktır.Belediye başkanlığı dönemimde “Erdoğan’ın 1 milyar doları var” diyen kişi bugün Ergenekon’dan içeride” dedi. Bu iftiraları atanlar ne kadar alçaksa bu iftiraları manşetleri atanlar siyaset malzemesi yapanlar da aynı derecede müfteridir alçaktır.İspat görevi benim değil. İspatlamayan alçaktır. Ana muhalefet lideri bu iddiayı ortaya atanlara sorsun.Benden bunu ispat etmemi istemek kadar cehalet olur mu? Benim İsviçre bankalarına bir Allah’ın kuruşu param yok ki ispat edeyim.”
Aynı Erdoğan Galataport’un satışı sürecinde Ofer’le görüşmediğini sabah vakti beyan edip,
akşam vakti de görüştüğünü kabul eden kişi değil midir ?
Ne kadar üzücüdür ki , kendisi hakkında yabancı Büyükelçilerin kripto raporlarını ve belgelerini öfkeyle reddeden ve bu nedenle medyayı da tehdit eden Erdoğan ,yapay ve siyasi davalarla ve asılsızlığı bir çok kereler kanıtlanmış olan iddianamelerle tutuklanan ülkemizin değerli aydın,bilge ve Devlet’e hizmetler vermiş kişilerin tutuklandığı davaların Savcısı olduğunu beyan ederek bu değerli insanların onurlarını ve haysiyetlerini hiç düşünmedi …Bu değerli aydınlarımız hala Silivri’de tutsaklar….
Kendisi konu olduğunda etrafı yakıp yıkanların, özeleştiri yaparak,iğneyi kendilerine nasıl batırmaları gerektiğini bilmeli ve öğrenmelidirler.
Wikileaks belgeleri ve siyasetçiler hakkında yapılan yorumlar ve konu hakkındaki köşe yazarlarının görüşleri aşağıda sunulmuştur.
Naci Kaptan
02 Aralık 2010
KONU BAŞLIKLARI
* ABD-AKP İŞBİRLİĞİ WİKİLEAKS’LE ÇIRILÇIPLAK – Mehmet Ali Güller
* Bu ne şiddet bu ne celal! – Rifat SERDAROĞLU
* Rahmi Koç’tan sonra Edelman ve asıl deprem! – Sabahattin ÖNKİBAR
* Koç: Tayyip Bey’in 1 milyar doları varmış – Sabahattin ÖNKİBAR
* Kutsal yalan! – Hulki CEVİZOĞLU
ABD-AKP İŞBİRLİĞİ WİKİLEAKS’LE ÇIRILÇIPLAK
Mehmet Ali Güller
29 Kasım 2010
WikiLeaks’in yayımlamaya başladığı belgelerin ilk partisi, ABD-AKP işbirliğini çırılçıplak ortaya sermiş vaziyette. Kürt Açılımı’ndan AB sürecine, İsrail’le ilişkilerden AKP’nin yolsuzluklarına kadar pek çok şey “belgeli” olarak artık kanıtlanmış durumda…
KÜRT AÇILIMI
Örneğin, Eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey, Kürt Açılımı konusunda şöyle diyor: “Büyükelçiliğimiz, bizim verdiğimiz istihbarat desteğiyle PKK’ya karşı kazanılan askeri başarının, sivillere bu açılımı yapmak, Mesut Barzani ve diğer Kürtler ile doğrudan ilişki kurmak için siyasi alan yarattığına inanıyor”. Kürt Açılımı tam da bu işte: AKP üzerinden Türkiye’ye Barzani’yi ve devletini kabul ettirme…
İRAN
Örneğin, AKP’nin İran-İsrail-Suriye ilişkilerinin tamamen ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uyumlu olduğu da ortaya çıktı. ABD adına Ortadoğu’da görev üstlenen AKP, sözde İsrail karşıtı görüntü sergileyip, hem Arap ülkelerinin liderliğine soyunuyor hem de İran’ı yalnızlaştırıyordu. İşte bu gerçek, ABD Büyükelçisi James Jeffrey’in ağzından belgeye şöyle yansıyordu: “Eğer Türkler, Suriye’yi İran’dan ayırmak konusundaki isteklerinde ciddilerse, bu konuda telefon defteri değerinde tartışmalı protokoller imzalamak yerine, gerçek başarılar elde etmeye başlamaları halinde, bu hepimizin çıkarına olur…”
İSRAİL
İsrail’le izlenen kontrollü gerilim de Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns arasındaki ikili temasta günyüzüne çıkıyor. Buna göre, Sinirlioğlu, yaşanan gerilime rağmen, Erdoğan’ı Netenyahu ile bir araya getirmeyi arzuladıklarını beyan ediyor.
FÜZE KALKANI
AKP’nin sözde füze kalkanına karşıymış gibi davranmasının da, tamamen tabanından gelecek tepkilere karşı planlandığı belgelerde ortaya çıktı. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Washignton’a yazdığı bilgi notunda, AKP hükümetinin füze savunma sistemini kendi kamuoylarına anlatabilmek için, “NATO ile bağlamaya ihtiyaç duyduklarına” dikkat çekiyor ve şu gerçeğin altını çiziyor: “Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin bu füze sistemine katılımının, ileride bir İran saldırısına karşı İsrail’e savunma sağlamasından endişeli…”
AZERBAYCAN
Belgeler sayesinde, AKP’nin ABD için Kafkasya’da uyguladığı politikaların, Azerbaycan’ın çıkarlarına aykırı olduğu da kanıtlanmış oldu. Aliyev belgelerde, açıkça “Erdoğan hükümetinden hazzetmediğini” ifade ediyor.
AB ÜYELİĞİ
Yine belgelerde, aslında Türkiye’nin AB’ye asla üye olamayacağı da sergileniyor. Türkiye’nin AB kapısına, üye yapılmamak üzere bağlandığı gerçeği, belgelerle somutlanıyor.
YOLSUZLUK
İsviçre’de sekiz ayrı banka hesabı; ihale yolsuzlukları; İran doğal gazından pay alımları; Trabzon belediyesini CHP’den alabilmek için Bakan Faruk Nafiz Özak’ın önce Trabzonspor başkanı yapılması, ardından da kulübe para akıtılması; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, vatandaşı olduğu İngiltere’de bir grup yatırımcıya, “Doğan hisselerinizi satın, çünkü onlar gidici” demesi; Hikmet Balduk, Cüneyd Zapsu ve Mücahit Arslan’ın ihalelerde etkin olduğu; Aksu ve Tüzmen gibi bakanlarla, Müezzinoğlu gibi parti yöneticilerinin yolsuzluklara bulaştığı; AKP’li Bakan Abdülkadir Aksu’nun eroin işine bulaşmakla suçlanması, Emine Erdoğan’ın Tayyip Erdoğan’ı “Allah’a inanan ama Allah’a güvenmeyen” şeklinde tanımladığının bir belgede yer alması…
Bakanların ilişkileri, düşkünlükleri gibi ayrıntılara ise basın-yayın ilkeleri gereği hiç girmiyoruz…
SONUÇ
251 bin 287 belgeden henüz 226’sı bu denli kirli ilişkiyi ortaya çıkardığına göre, bakalım belgelerin tamamı yayınlandığında nasıl bir tabloyla karşı karşıya olacağız?!
www.odatv.com
www.maliguller.blogspot.com
Rifat SERDAROĞLU
9 yıldır tek başına ülkeyi yöneten ve Türkiye’yi “adaletle ve herkese eşit” olarak yönetmesi, mevcut yasalarımızın ve inancımız gereği Allahın emri olan Başbakan Erdoğan önce, “eteklerindeki taşları döksünler, görelim sonra cevap veririz” dedi. Hemen ertesi gün, doğrulukları Amerika tarafından kabul edilmiş belgelerden sadece, “Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de 8 banka hesabı var” diye iddia edeni için esti,gürledi,yağdı…
Bu hepimizi çok üzüyor. Lütfen bu iftiraları, söyleyenlerin ağızlarına tıkayın Başbakanım…
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem”
“Müddei, iddiasını ispatla yükümlüdür”
“Abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan olsun”
“ Bir Allah kuruşu param yok”
Beni kırmayacağınızı biliyorum, civanım delikanlım, canım Başbakanım benim…
“Tayyip Erdoğan’ın bir milyar doları var” gibi bir ifadeyi kullanabilir mi?
Belli ki Rahmi Bey’de özel bilgiler var!
Diyeceksiniz ki hani kanıt?
Nasıl mı?
Bizim neredeyse her yazımıza dava açan Tayyip Bey, her ne hikmetse Rahmi Koç gibi bir isme üstelik o beyanına rağmen dava açmadı yani “Hadi kanıtla diyerek” tazminat istemedi?
Yoksa Rahmi Koç’un o sözü benim her gün yazdığım yazılardan daha mı önemsiz?
Sebep muhtemelen şudur:
İşte yaşanan bu örnekten hareketle WikiLeaks’daki Edelman belgesi önem taşıyor!
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi!
Başka?
ABD Dışişlerinin en parlak isimlerinden biri!
Malum, dünyada bütün elçilikler ve konsolosluklar, ülkeleri adına istihbarat yaparlar!
Tamam, diplomatların tamamı istihbaratçı değildir ama yanlarında çok sayıda istihbaratçı bulundururlar.
Buradan hareketle Ankara gibi önemli bir başkentte sefirlik yapan Edelman’ın CIA ile yakın ilişkisi tartışılamaz, dolayısı ile aktardığı bilgileri bu çerçeveden değerlendirmek gerekiyor.
Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı gizli hesabı var!
Dikkat edin; Abdullah Gül ya da başka biri için demiyor da Erdoğan için söylüyor!
Efendim bu dedikodu olamaz mı?
Büyükelçilerin dedikoduları merkezlerine rapor edip etmeyeceği ortadadır!
Buradan hareketle, WikiLeaks’den sızan iddiaların etkilerinin olacağı muhakkaktır!
Bize göre sızan belgeler henüz artçıdır ve asıl deprem geridedir.
Gelelim WikiLieaks sızıntısı için söylenen operasyonun tanımlanmasına?
Onu kestiremiyorum ama belgelerin gerçekliği Hillary Clinton’un özrü ile artık sabittir.
Dahası; New York Times, Guardian, Le Monde, Der Spiegel ve El Pais gibi dünya medyasının amiral gemileri emin olmasalardı böyle bir ortak yayına girişmezlerdi!
Eşyanın tabiatı gereği, son 10 yılda AKP iktidar olduğundan raporların büyük çoğunluğu, onların hakkında olacak ancak bazılarının sunduğu gibi bu raporlar AKP’nin kaleminin kırıldığı anlamına da gelmiyor zira AKP, Patrikhane’den Kıbrıs’a kadar pek çok konuda övülüyor. Keza Balyoz için de “Boş değil” değerlendirmeleri var. Aynı şekilde CHP ile alakalı eleştiriler de söz konusu!
Şimdi, manşetlere ve ekranlara çıkarak yorum yapanlar ise, nedense birdenbire “sağır”, “dilsiz”, “kör” ve “cahil” oluverdiler!..
Belgelere sırt çeviriyorlar, küçümsüyorlar akıllarınca.
Bunlar “dedikodu” imiş!..
Sizler değil miydiniz, dedikodular ile Atatürkçü aydınları, Türk generalleri, orduyu ve ulusal değerlerimizi itibarsızlaştıran, dedikoduları manşet ve ekranlara taşıyarak aylarca, yıllarca kampanyalar yapan, toplumun üzerinde baskı ve terör oluşturan?..
WikiLeaks belgeleri dedikoduymuş, yeni bir şey yokmuş, Ankara’da bunlar zaten konuşuluyormuş, v.s.
Öyle mi?
Sevsinler.
ABD’li diplomatlara bilgi veren, yorum yapan AKP’ye yakın kişiler, (içlerinde başbakanın -eski- danışmanları da var) şimdi savunmadalar. Siz bunları yapınca normal, başkası yapınca casusluk, öyle mi?
Siz Amerikalı ile konuşursanız “sohbet”, rahmetli İlhan Selçuk ve Silivri “Zulümhanesi” nde çile dolduran Mustafa Balbay konuşursa “casusluk” oluyor, öyle mi?
Dedikoduymuş!..
Sizler değil miydiniz Tuncay Güney’in dedikoduları üzerine en ağır iftiralar atan, manşet ve ekranları aylarca bunlarla terörize eden, insanları mahkum ettiren?..
İki gündür ekranlara çıkıp cahilce yorum yapan, geçmişi bir anda unutuveren hatta Atatürkçü geçinip de bunları ekranda -nedense- dile getirmeyen konuşmacıları görünce acı acı gülümsüyorum. (Sakın beni de çağırmayın, ben de konuşmam!..)
Bunlar yalanmış!..
Şimdi, medyaya sahip olmanın, medyayı ele geçirip denetlemenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz değil mi?..
Oysa yapılması gereken, çıkıp mantıklı ve inandırıcı yanıtlar vererek, bu yalanları çürütmektir.
Demiyoruz ki, “özel yetkili bir savcı” çıkıp da adı geçenleri toparlasın ve “WikiLeaks zindanlarına” atsın…
Dedikodu ve iddianamelerle ülke yönetilemeyeceğini, toplumun yönlendirilemeyeceğini çok söyledim. (En son Beyaz TV’de Düşünce Fırtınası programında.)
Ama başbakan, bakanları, danışmanları, AKP yöneticileri yolsuzluklarla, yurt dışında gizli hesapları olmakla, uyuşturucu kaçakçılığıyla ve benzeri ağır ithamlarla suçlanıyorsa, bu geçiştirilemez.
Adı geçenler ve başbakan bunlara çok ağır yanıt vermelidir. Tokat gibi bir yanıt olmalıdır ki, inandırıcı olsun.
Üstelik belgelerin daha yüzde 1’inin ortaya çıktığı unutulmasın.
* * *
Ne yazık ki, “yalan ve dedikodu” yeryüzünde kutsallaşmıştır!..
Politikalar ve hatta ekonomi, çoğu zaman yalan ve dedikoduyu bir silah gibi kullanmaktadır. Daha inandırıcı yalan söyleyen politikacı başarılı olmakta, doğrudan ayrılmayan politikacı ise “kabız” ve “beceriksiz” görülerek, oy bile verilmemektedir.
Kimse kabul etmese de bu gerçek ortada.
Yalan ve dedikodu ekonomide, reklamlarda, borsada, politikada, devletlerarası ilişkilerde ve istihbaratta kimi zaman “manipülasyon”, kimi zaman da “imha silahı” olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Hem de, ta dünya kurulduğundan bu yana.
WikiLeaks baştan sona yalan olsa da, iki gündür Türkiye Borsası yüzde 3,2 ile başta olmak üzere tüm dünya borsalarını düşürmüş, Türkiye’de doları tırmandırmıştır.
Alın size yalan..
İşin başka bir boyutu var.
AKP ve hükümet muhalifleri açısından bu belgeler nasıl değerlendirilmelidir?
Henüz yüzde 1’i biri bile olay yaratan yazışma notlarına itibar etmeli miyiz?
Yabancıların hele ABD’nin belgelerine bakarak yorum yapmak doğru mu?..
Hayır.
Ama bu belgeler bizlerin söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu gösterir, bize inanmayanlar bir de bunlara baksın.
Bizler özetle ne diyorduk?
Uluslararası güçler, emperyalist güçler, ABD ve AB sizleri kullanır ve atar, oyun bitince şahı da piyonu da aynı kutuya koyar, postalar. Bunlara inanmayın, alet olmayın.. diyorduk.
Bizler yabancıların sözleri ve belgeleriyle değil, akıl, fikir, bilgi, gözlem ve Atatürk ilkelerini esas alarak değerlendirmeler yapıyorduk.
Gelinen durum, tam bir “deliğe süpürülme” durumudur.
Bakalım, bu durumdan hangi tavizlerle çıkılacak?
Bu belgeler yüzde yüz doğru da olsa, ABD’ye ve ona rağmen açıklama yapıyormuş gibi gözüken WikiLeaks’e güvenmek doğru değil.
Şimdi WikiLeaks’den şu belgeleri bekliyoruz:
* ABD’nin PKK’ya yardımının belge ve yazışmalarını,
* Soros’un dağıttığı paralar ve karşılıklarını,
* ABD’nin, NATO numarasıyla Türkiye’ye yerleştirdiği nükleer silahları, atom bombalarını,
* ABD’nin iktidara getirmek için hangi partileri nasıl desteklediğini,
* Atatürkçü aydınlara, Türk Ordusuna ve vatanseverlere hangi komplo ve tertipleri nasıl kurduklarını,
* Hangi sahte belge ve iftiraları nasıl ve nerelerde ürettiklerini,
* ABD’nin, füze kalkanını Türkiye’ye niye yerleştirdiğini.
* * *
Bakınız şu ifadeye: “Bu koreografinin nasıl sonlanacağını kimse bilmiyor. Burada (Türkiye) her gün yeni bir gün…”