Değerli dostlar,
Bu yazı yüreği nasır bağlamamış olanlaradır.
Değerli Banu Avar’ın göndermiş olduğu DAYANIŞMAYA ÇAĞRI yazısının girişidir.
İşssizlik ve yoksulluğa,
Ulusal kazanımlarımızın el değiştirmesine karşı çıkanlaradır.
Küreselleşme,liberal ekonomi, emperyalizmin acımasız baronları,
kendilerine yandaş kıldıkları yönetimlerle işbirliği yaparak,
ele geçirdikleri ülkelerin ulusal birikimlerini bir bir ele geçiriyorlar.
Turuncu ve yeşil devrimleri dayatıyorlar.
Emperyalizm ahtapotun kolları gibi sarıyor.
Türkiye de bu döngüden nasibini aldı .
Ulusal birikimlerimiz ucuza el değiştirirken,
El değiştiren çalışma alanlarının emekçileri de açıkta kalıyor.
işçilerin ve çalışanların işsiz ve yoksul kaldığı bir süreci yaşıyoruz. .
Emperyalizm,
Düşük ücret ,
Azaltılmış işçi sayısıyla,
Yüksek verim istiyor !!!
İktidarlar küresel baronların isteklerine uygun yeni yasalar çıkartıyorlar.
Ücretler düşüyor,
İşsizlik artıyor.
Yoksulluk ülkeyi sarıyor.
Geçtiğimiz kış zamanı TEKEL işçileri Ankara’da çadırlarda idiler.
Bu kış sıra KARDEMİR işçilerinde !!!
Onlar ki cehennem sıcağının ateşiylee,
kömürü harmanlayıp,
Demir,çelik üreterek,
Ekmek parasını çıkartanlar.
Kapıya konma sırası yarın sende,
Oğlunda,
Kızında,
Yakınlarında…
Ulusal birikimlerimizle birlikte,
Bağımsızlığımız da el değiştiriyor.
Ulus Devlet eritiliyor …
Örümceğin ağı Türkiye’yi sarmalıyor…
Sıra sizde…
Bakın ne diyor Banu Avar ;
Naci Kaptan
HADİ İŞBAŞINA!
BU BİR DAYANIŞMA ÇAĞRISI.
BU BİR DAYANIŞMA ÇAĞRISI.
ACİL!
Gece. Karabük’e girdiğimizde kilometrelerce süren bir masal fabrika bana
Cumhuriyeti anlattı. Sisli ışıkları, koyu lacivertin içinde nadide bir
mücevher gibi pırıldıyordu..
Bugün onu varedenler binbir acı içinde, o işçilerin yanına yaklaşmaya cüret
edenler polis gözetimine alınıyor. Karabük sancılar içinde kıvranıyor.Türk
halkının karşısında yeralan medya onları görmüyor, duymuyor!
Orada geçirdiğim 2 gün boyunca 5 sivil polis tarafından izlendim. Son
saatlerde yanıma yaklaşan biri, ‘Emir kuluyuz, ne yapalım, Kardemir hassas
konu..’ dedi.
Tüm kent ve çeşitli kurumlar Kardemir’i soyup soğana çevirenler tarafından
denetleniyor.
Birçok ilimizde durum aynı ama KARDEMİR’in varlığı nedeniyle oluşan Karabük
baskı imparatorluğunun simge kenti..
KARDEMİR işçisinin rızkına göz dikenler tüm kenti ele geçirmiş
gibiler.Karabük üniversitesi rektörlüğü üniversite kapılarını Amerikan
büyükelçiliğinden gelen diplomatlara açıyor ama Kardemir işçileri için gelen
benim gibiler, ‘Meğer aynı saatte Sigara ile savaş derneği toplantısı varmış’
diyerek iptal ediyor.
KARDEMİR’e dokunan yanıyor.
Şehit ve gazilerin çocuklarına ait olan fabrika.’
Cumhuriyetin ilk demir çelik fabrikası, Atatürk’ün ilk gözağrısı 1937’de
şu sözlerle kuruluyor:
‘Kurtuluş savaşı sırasında yurt sathında en fazla şehit ve gaziyi Kastamonu
havzasında verdik. O bölgeye demir çelik fabrikası kuralım ki o şehit ve
gazilerin çocukları, torunları bu fabrikada çalışsınlar!’
Ve 13 haneli bir köyden cumhuriyet kenti, Karabük kuruluyor..
1994’de Tansu Çiller hükümeti ABD’den verilen özelleştirme emriyle
harekete geçiyor. ‘Zarar ediyor!’ bahanesi ile KARDEMİR’in ipi çekiliyor.
8 kasım 1994 Karabük’de hayat duruyor!
Tüm kent ayaklanıyor. KARDEMİR bize ait, bize ait kalacak!’ diye
haykırıyor..
Özelleştirmeciler çaresiz kalıyor.. 100 bin kişi meydanlarda, tüm ahali
ayakta, KARDEMİR’in idamı hayata geçirilemiyor.
Hükümet KARDEMİR’i çalışanlara ve yöre halkına satmakya mecbur kalıyor.
Şahıs ya da kurumlar % 1 den fazla hisseye sahip olamayacak şartı
getiriliyor.
2001 yılına kadar KARDEMİR bir işçi şirketi olarak yönetiliyor.. Sonra
birbiri ardı sıra çevirilen bol akçeli fırıldaklarla fabrika yönetimi işgal
ediliyor. Bir küçük azınlık yetkileri, üretimi, satışı ve sendika ağalığını
ele geçiriyor.
Karanlık çöküyor işçinin üzerine.. zamlar durduruluyor, KARDEMİR ciğerleri
demir tozuyla dolan işçilerin maharetiyle 250 trilyon kar ediyor ama
işçilere bir kuruş kar payı dağıtılmıyor.. 20 küsur yıldır KARDEMİR’i
KARDEMİR yapanlar , en fazla 1500 liraya çalışıyor.
‘Haklarını’ isteyenler işten atılıyor. Sonunda işçiler, patron sendikası
Çelik-İş’den ayrılıp Türk Metal Sendikasına toplu geçiş yapıyor.
Üç günde 2641 sendikalı işçinin 2155’i Türk Metal’de birleşiyor! Patron
sendikası işlevsiz kalıyor.’Müdahale’ de başlıyor!
Türk Metal sendikası üyeliği seçen işçilere ve ailelerine uygulanan baskı
ve şiddet her geçen gün artıyor! Önce 185 işçi izne çıkarılıyor.. Haziran
2010 da 29 işçi işten atılıyor. Gerekçe olarak ‘anayasal haklarını
kullanmaları!’ gösteriliyor.
Fabrika içi cehenneme dönüyor, kısım amir ve şefleri baskı ve tehditle
işçileri patron sendikasına döndürmeye çalışıyor.. .. Yolda yürüyen
işçilerin üzerine arabalar sürülüyor. Aşırı baskı ortamına dayanamayıp kalp
krizine yenilenler oluyor..
Hayatını kaybeden ve aç açıkta kalan Kardemir çalışanları ve ailelerinden
derhal ‘işçi lojmanlarını terketmeleri’ isteniyor.. Kış ortasında, okula
giden küçük çocuklar ve yaslı anneler, KARDEMİR yolunda can vermiş bir
babadan geriye kalanlar.
Allahtan Karabük halkı tek yumruk. Orada sımsıkı kenetlenmiş bir işçi ve
esnaf ailesi var.
KARDEMİR işgal altında!
Baskı ve zulüm aralıksız devam ediyor. KARDEMİR’in kapılarında, üstelik tam
vardiya çıkışlarında yüzlerce yeni kölenin iş alımı yapılıyor. Yarı ücrete
razı, yeni köleler, eskilerine gözdağı vermek için vardiya çıkışlarında
kapılara sıralanıyor..
Allahım acaba doğru çağda mıyız?! Roma imparatorluğunun bir arenasında mıyız
yoksa!!!
Karabük konsülleri ve gladyatörlerin parmağa bağlı yaşam iplikleri mi
izlediklerimiz?!
Yeni işe alınan köleler zorunlu olarak patron sendikasına üye
kaydediliyorlar. Ayrıca 350 şef, güvenlik görevlisi büro çalışanları da
‘kapsam dışı’ olmalarına rağmen, İŞTEN ATILMA TEHDİDİ ile patron sendikasına
üye alınıyorlar.
Haziran 2010 dan bugüne 6 ay içinde bir takım ‘bahanelerle’ 240 KARDEMİR
çalışanı işten atıldı. ‘Demokrasi havarisi’ medyamız, demokrasi havarisi
meclisimizden gelen ses TISSSS!
Erdoğan’ın kahvesinde bir aradayız. Hasan, Kemal, Oktay ve
diğerleri.Sessiz, çekingen aydınlık yüzlü biri, Türk musikisine gönül vermiş
bir işçi.. Ya da Kardemir işsizi. ‘Kemanımı çıkardım, çalmaya başladım,
polis engelledi. Dedim ki İstiklal caddesinde hergün onlarca kişi sokakta
müzik icra ediyor. Dediler ki: Burası Karabük, İstanbul değil!’ tek tek
çaylar dağıtılıyor. Öyle zarif, öyle sessizce. vakarlı.. Kahvenin camları
gerisinde karanlıkta birileri bekliyor.
Bir bir işten atılıyorlar, ‘Düşük verim’ ‘huzuru bozmak’ gibi bahaneler
içeren 4-5 satırlık kağıtlar ellerine tutuşturuluyor. Kağıtta bundan böyle,
hayatlarını verdikleri KARDEMİR’e giremeyecekleri yazılı! Sokaklara
düşüyorlar, Atatürk’ün yarattığı şehirde, Cumhuriyetin imzası KARDEMİR’de
dönen fırıldakları Karabük halkına anlatıyorlar..
Haksızlığın resmi onlar.
Direniş, kadın çocuk coluk yürüyüşler, sonunda Kurban bayramı öncesi
alınlarında ‘kurbanlık’ yazısıyla kendilerini zincirlediler. Fabrikayı
soyanlar, fabrikanın asıl sahiplerinin işlerini gaspetmeye devam edince
açlık grevine girdiler! Karabük zonkladı!!
Açlık grevi sonrası işten atılmalar duracak sözü aldılar. Ama soyguncunun
sözüne güven olur mu?!
KARDEMİR işgal altında, işportacılıktan gelip cumhuriyet fabrikasına el
koyanlar ve fabrikanın gerçek sahiplerini dışarı atanlara 3 yaşındaki Zeynep’in
söyleyecek sözü var. Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifi’nde * konuşmamı
yaparken yanıma geliyor. Onu kucağıma aldığımda kürsüdeki mikrofonla
karşılaşıyor. Mikrofona yapışıp aylardır duyduğu cümleyi tekrarlıyor:
‘İşçiye vuuy(r)an elley(r) kıy(r)ılsın!’
Türk Metal Sendikasının bir odasında baş başa kaldığımızda, ona peynirli
tostumun yarısını uzatıyorum.. Gülümseyip yarım yarım konuşarak, ‘içinde
salam var mı’ diye soruyor. ‘Yok peynirli’ diyorum. ‘Evde peyniy bitmişşşş!’
diyerek gülüyor. Ciddileşip ‘Annem alacak ama!’ diyor.
Tacettin, 15 yaşında, anlatrtım, babası kalbine yenildi bu savaşın sonunda.
Yakında lojmanlardan da çıkarılacaklar. Anadolu teknikte Bilişim okuyor.
Annesinin yanında metanetle evin reisi olarak oturuyor. Başsağlığı
ziyaretimiz sırasında pek az konuşuyor. Güzel siyah gözleri uzaklara
bakıyor.İncecik bedeni dimdik duruyor.
Nebahat, işsiz Ayhan’ın eşi. Derin siyah gözleri, bembeyaz yüzünde birer
mücevher gibi..
Her melanetin üstesinden geleceklerini söylüyor.. KARDEMİR’in yiğit
işçilerinin yiğit kadınları onlar. Yardımlar için örgütleniyorlar..
Başvurdukları yerlerde sorguya çekildiklerini anlatıyor. Bir kendini bilmez
‘Sen niye geldin, işten atılan kocan!’ demiş ona. ‘Ne cevap verdin Nebahat’
diyorum. ‘Kocam işten atılınca eve gelen ekmek gitti..yani evdeki herkesin
rızkı bitti de ondan!’ dedim diyor! O kendinden, ve Kardemir’in yiğit
işçilerinden emin, nerede durduğunu biliyor..
Kardemir işçisi Cumhuriyetin işçisi. Onlar gerçek insanlar. Televizyonda
izlediğiniz sanal figürler değil. Çağın temsilcileri onlar. Tarihi bu
duruşlarıyla onlar yazacaklar. . Onlar kendilerini değil aynı zamanda
aldıkları mirası ve vatanı savunuyorlar.
KARDEMİR VATAN çünkü!
Tıpkı İSDEMİR, ERDEMİR, TEKEL, SEKA, TELECOM, ŞEKER
Gece. Karabük’e girdiğimizde kilometrelerce süren bir masal fabrika bana
Cumhuriyeti anlattı. Sisli ışıkları, koyu lacivertin içinde nadide bir
mücevher gibi pırıldıyordu..
Bugün onu varedenler binbir acı içinde, o işçilerin yanına yaklaşmaya cüret
edenler polis gözetimine alınıyor. Karabük sancılar içinde kıvranıyor.Türk
halkının karşısında yeralan medya onları görmüyor, duymuyor!
Orada geçirdiğim 2 gün boyunca 5 sivil polis tarafından izlendim. Son
saatlerde yanıma yaklaşan biri, ‘Emir kuluyuz, ne yapalım, Kardemir hassas
konu..’ dedi.
Tüm kent ve çeşitli kurumlar Kardemir’i soyup soğana çevirenler tarafından
denetleniyor.
Birçok ilimizde durum aynı ama KARDEMİR’in varlığı nedeniyle oluşan Karabük
baskı imparatorluğunun simge kenti..
KARDEMİR işçisinin rızkına göz dikenler tüm kenti ele geçirmiş
gibiler.Karabük üniversitesi rektörlüğü üniversite kapılarını Amerikan
büyükelçiliğinden gelen diplomatlara açıyor ama Kardemir işçileri için gelen
benim gibiler, ‘Meğer aynı saatte Sigara ile savaş derneği toplantısı varmış’
diyerek iptal ediyor.
KARDEMİR’e dokunan yanıyor.
Şehit ve gazilerin çocuklarına ait olan fabrika.’
Cumhuriyetin ilk demir çelik fabrikası, Atatürk’ün ilk gözağrısı 1937’de
şu sözlerle kuruluyor:
‘Kurtuluş savaşı sırasında yurt sathında en fazla şehit ve gaziyi Kastamonu
havzasında verdik. O bölgeye demir çelik fabrikası kuralım ki o şehit ve
gazilerin çocukları, torunları bu fabrikada çalışsınlar!’
Ve 13 haneli bir köyden cumhuriyet kenti, Karabük kuruluyor..
1994’de Tansu Çiller hükümeti ABD’den verilen özelleştirme emriyle
harekete geçiyor. ‘Zarar ediyor!’ bahanesi ile KARDEMİR’in ipi çekiliyor.
8 kasım 1994 Karabük’de hayat duruyor!
Tüm kent ayaklanıyor. KARDEMİR bize ait, bize ait kalacak!’ diye
haykırıyor..
Özelleştirmeciler çaresiz kalıyor.. 100 bin kişi meydanlarda, tüm ahali
ayakta, KARDEMİR’in idamı hayata geçirilemiyor.
Hükümet KARDEMİR’i çalışanlara ve yöre halkına satmakya mecbur kalıyor.
Şahıs ya da kurumlar % 1 den fazla hisseye sahip olamayacak şartı
getiriliyor.
2001 yılına kadar KARDEMİR bir işçi şirketi olarak yönetiliyor.. Sonra
birbiri ardı sıra çevirilen bol akçeli fırıldaklarla fabrika yönetimi işgal
ediliyor. Bir küçük azınlık yetkileri, üretimi, satışı ve sendika ağalığını
ele geçiriyor.
Karanlık çöküyor işçinin üzerine.. zamlar durduruluyor, KARDEMİR ciğerleri
demir tozuyla dolan işçilerin maharetiyle 250 trilyon kar ediyor ama
işçilere bir kuruş kar payı dağıtılmıyor.. 20 küsur yıldır KARDEMİR’i
KARDEMİR yapanlar , en fazla 1500 liraya çalışıyor.
‘Haklarını’ isteyenler işten atılıyor. Sonunda işçiler, patron sendikası
Çelik-İş’den ayrılıp Türk Metal Sendikasına toplu geçiş yapıyor.
Üç günde 2641 sendikalı işçinin 2155’i Türk Metal’de birleşiyor! Patron
sendikası işlevsiz kalıyor.’Müdahale’ de başlıyor!
Türk Metal sendikası üyeliği seçen işçilere ve ailelerine uygulanan baskı
ve şiddet her geçen gün artıyor! Önce 185 işçi izne çıkarılıyor.. Haziran
2010 da 29 işçi işten atılıyor. Gerekçe olarak ‘anayasal haklarını
kullanmaları!’ gösteriliyor.
Fabrika içi cehenneme dönüyor, kısım amir ve şefleri baskı ve tehditle
işçileri patron sendikasına döndürmeye çalışıyor.. .. Yolda yürüyen
işçilerin üzerine arabalar sürülüyor. Aşırı baskı ortamına dayanamayıp kalp
krizine yenilenler oluyor..
Hayatını kaybeden ve aç açıkta kalan Kardemir çalışanları ve ailelerinden
derhal ‘işçi lojmanlarını terketmeleri’ isteniyor.. Kış ortasında, okula
giden küçük çocuklar ve yaslı anneler, KARDEMİR yolunda can vermiş bir
babadan geriye kalanlar.
Allahtan Karabük halkı tek yumruk. Orada sımsıkı kenetlenmiş bir işçi ve
esnaf ailesi var.
KARDEMİR işgal altında!
Baskı ve zulüm aralıksız devam ediyor. KARDEMİR’in kapılarında, üstelik tam
vardiya çıkışlarında yüzlerce yeni kölenin iş alımı yapılıyor. Yarı ücrete
razı, yeni köleler, eskilerine gözdağı vermek için vardiya çıkışlarında
kapılara sıralanıyor..
Allahım acaba doğru çağda mıyız?! Roma imparatorluğunun bir arenasında mıyız
yoksa!!!
Karabük konsülleri ve gladyatörlerin parmağa bağlı yaşam iplikleri mi
izlediklerimiz?!
Yeni işe alınan köleler zorunlu olarak patron sendikasına üye
kaydediliyorlar. Ayrıca 350 şef, güvenlik görevlisi büro çalışanları da
‘kapsam dışı’ olmalarına rağmen, İŞTEN ATILMA TEHDİDİ ile patron sendikasına
üye alınıyorlar.
Haziran 2010 dan bugüne 6 ay içinde bir takım ‘bahanelerle’ 240 KARDEMİR
çalışanı işten atıldı. ‘Demokrasi havarisi’ medyamız, demokrasi havarisi
meclisimizden gelen ses TISSSS!
Erdoğan’ın kahvesinde bir aradayız. Hasan, Kemal, Oktay ve
diğerleri.Sessiz, çekingen aydınlık yüzlü biri, Türk musikisine gönül vermiş
bir işçi.. Ya da Kardemir işsizi. ‘Kemanımı çıkardım, çalmaya başladım,
polis engelledi. Dedim ki İstiklal caddesinde hergün onlarca kişi sokakta
müzik icra ediyor. Dediler ki: Burası Karabük, İstanbul değil!’ tek tek
çaylar dağıtılıyor. Öyle zarif, öyle sessizce. vakarlı.. Kahvenin camları
gerisinde karanlıkta birileri bekliyor.
Bir bir işten atılıyorlar, ‘Düşük verim’ ‘huzuru bozmak’ gibi bahaneler
içeren 4-5 satırlık kağıtlar ellerine tutuşturuluyor. Kağıtta bundan böyle,
hayatlarını verdikleri KARDEMİR’e giremeyecekleri yazılı! Sokaklara
düşüyorlar, Atatürk’ün yarattığı şehirde, Cumhuriyetin imzası KARDEMİR’de
dönen fırıldakları Karabük halkına anlatıyorlar..
Haksızlığın resmi onlar.
Direniş, kadın çocuk coluk yürüyüşler, sonunda Kurban bayramı öncesi
alınlarında ‘kurbanlık’ yazısıyla kendilerini zincirlediler. Fabrikayı
soyanlar, fabrikanın asıl sahiplerinin işlerini gaspetmeye devam edince
açlık grevine girdiler! Karabük zonkladı!!
Açlık grevi sonrası işten atılmalar duracak sözü aldılar. Ama soyguncunun
sözüne güven olur mu?!
KARDEMİR işgal altında, işportacılıktan gelip cumhuriyet fabrikasına el
koyanlar ve fabrikanın gerçek sahiplerini dışarı atanlara 3 yaşındaki Zeynep’in
söyleyecek sözü var. Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifi’nde * konuşmamı
yaparken yanıma geliyor. Onu kucağıma aldığımda kürsüdeki mikrofonla
karşılaşıyor. Mikrofona yapışıp aylardır duyduğu cümleyi tekrarlıyor:
‘İşçiye vuuy(r)an elley(r) kıy(r)ılsın!’
Türk Metal Sendikasının bir odasında baş başa kaldığımızda, ona peynirli
tostumun yarısını uzatıyorum.. Gülümseyip yarım yarım konuşarak, ‘içinde
salam var mı’ diye soruyor. ‘Yok peynirli’ diyorum. ‘Evde peyniy bitmişşşş!’
diyerek gülüyor. Ciddileşip ‘Annem alacak ama!’ diyor.
Tacettin, 15 yaşında, anlatrtım, babası kalbine yenildi bu savaşın sonunda.
Yakında lojmanlardan da çıkarılacaklar. Anadolu teknikte Bilişim okuyor.
Annesinin yanında metanetle evin reisi olarak oturuyor. Başsağlığı
ziyaretimiz sırasında pek az konuşuyor. Güzel siyah gözleri uzaklara
bakıyor.İncecik bedeni dimdik duruyor.
Nebahat, işsiz Ayhan’ın eşi. Derin siyah gözleri, bembeyaz yüzünde birer
mücevher gibi..
Her melanetin üstesinden geleceklerini söylüyor.. KARDEMİR’in yiğit
işçilerinin yiğit kadınları onlar. Yardımlar için örgütleniyorlar..
Başvurdukları yerlerde sorguya çekildiklerini anlatıyor. Bir kendini bilmez
‘Sen niye geldin, işten atılan kocan!’ demiş ona. ‘Ne cevap verdin Nebahat’
diyorum. ‘Kocam işten atılınca eve gelen ekmek gitti..yani evdeki herkesin
rızkı bitti de ondan!’ dedim diyor! O kendinden, ve Kardemir’in yiğit
işçilerinden emin, nerede durduğunu biliyor..
Kardemir işçisi Cumhuriyetin işçisi. Onlar gerçek insanlar. Televizyonda
izlediğiniz sanal figürler değil. Çağın temsilcileri onlar. Tarihi bu
duruşlarıyla onlar yazacaklar. . Onlar kendilerini değil aynı zamanda
aldıkları mirası ve vatanı savunuyorlar.
KARDEMİR VATAN çünkü!
Tıpkı İSDEMİR, ERDEMİR, TEKEL, SEKA, TELECOM, ŞEKER
gibi, işgale uğramış bize ait olanlar!
EY CUMHURİYET İNSANLARI!
Aydınlar! Gelin yere inelim. Mücadele tek bir şekilde somutlaşır. Vatanın
yiğit işçileriyle elele vermedikçe gelecek karanlıktır. Tekel işçilerine
verilen destekle aydınlar, halk ve işçi bir araya gelmiştir. Bir hasret
bitmiştir. Bu yepyeni bir kavuşmadır… Ve KARDEMİR’de bu buluşma devam
etmelidir. Zincirin halkaları böyle çelikleşir. Her buluşma ve dayanışma
geleceğimizi örmektedir..
6-7 aylık bir süreçte KARDEMİR işçilerinin geleceği, açtıkları davalarla
durum, belirlenecektir. Bu süreç içinde KARDEMİR işçilerine ailelerine,
yardım amacıyla bir fon oluşturulmasına karar verilmiştir.
Tamamen işçilerin denetiminde bir açık hesap oluşturulmuştur. KARDEMİR
Atatürk’ün gazi ve şehit çocuklarına bıraktığı mirastır. Bugün
adaletsizliğin, yolsuzluğun, baskı ve şiddetin eline düşmüştür.. Kardemir
işçilerinin üretimi, kentte haddehaneleri olan birilerinin tezgahına
akmakta, bire 500 karlarla tüm kent satın alınmaktadır. Cumhuriyetin
kurumlarına da el atılmaktadır.
Bize düşen bununla mücadele edenlere destek olmaktır. Yanlarında
olamıyorsanız, imkanlarınız ölçüsünde madden destek olunuz..
Şimdi bir AKBANK’a ulaşınız, her türlü hakları gasp edilerek sokağa atılan
KARDEMİR işçileri yardım fonu hesabına para yollayınız, yollatınız. İBAN NO:
TR46 0004 6000 8188 8000 11 3602
Sonucu size ocak sonunda bildireceğiz.Ayrıca destek mesajlarınızı işçi
sitesi www.karabuknethaber.com a iletmenizi onlara güç vermenizi rica
ederiz.
KARDEMİR gerçek sahiplerine er ya da geç kavuşacaktır. Korkun ey
dolandırıcılar.! Korkun ey sahtekarlar! ‘Bu böyle yarım kalmayacaktır!’
Banu AVAR
banuavar@superonline.com
www.facebook.com/BanuAVAR
EY CUMHURİYET İNSANLARI!
Aydınlar! Gelin yere inelim. Mücadele tek bir şekilde somutlaşır. Vatanın
yiğit işçileriyle elele vermedikçe gelecek karanlıktır. Tekel işçilerine
verilen destekle aydınlar, halk ve işçi bir araya gelmiştir. Bir hasret
bitmiştir. Bu yepyeni bir kavuşmadır… Ve KARDEMİR’de bu buluşma devam
etmelidir. Zincirin halkaları böyle çelikleşir. Her buluşma ve dayanışma
geleceğimizi örmektedir..
6-7 aylık bir süreçte KARDEMİR işçilerinin geleceği, açtıkları davalarla
durum, belirlenecektir. Bu süreç içinde KARDEMİR işçilerine ailelerine,
yardım amacıyla bir fon oluşturulmasına karar verilmiştir.
Tamamen işçilerin denetiminde bir açık hesap oluşturulmuştur. KARDEMİR
Atatürk’ün gazi ve şehit çocuklarına bıraktığı mirastır. Bugün
adaletsizliğin, yolsuzluğun, baskı ve şiddetin eline düşmüştür.. Kardemir
işçilerinin üretimi, kentte haddehaneleri olan birilerinin tezgahına
akmakta, bire 500 karlarla tüm kent satın alınmaktadır. Cumhuriyetin
kurumlarına da el atılmaktadır.
Bize düşen bununla mücadele edenlere destek olmaktır. Yanlarında
olamıyorsanız, imkanlarınız ölçüsünde madden destek olunuz..
Şimdi bir AKBANK’a ulaşınız, her türlü hakları gasp edilerek sokağa atılan
KARDEMİR işçileri yardım fonu hesabına para yollayınız, yollatınız. İBAN NO:
TR46 0004 6000 8188 8000 11 3602
Sonucu size ocak sonunda bildireceğiz.Ayrıca destek mesajlarınızı işçi
sitesi www.karabuknethaber.com a iletmenizi onlara güç vermenizi rica
ederiz.
KARDEMİR gerçek sahiplerine er ya da geç kavuşacaktır. Korkun ey
dolandırıcılar.! Korkun ey sahtekarlar! ‘Bu böyle yarım kalmayacaktır!’
Banu AVAR
banuavar@superonline.com
www.facebook.com/BanuAVAR