Vatandaşa tahammül edemeyenlerin anayasası!

Vatandaşa tahammül edemeyenlerin anayasası!   
 
Muharrem Bayraktar  
 
 
Bir: Devlet Bakanı Egemen Bağış Sarıyer’de bir iftara katıldı. İftarda anayasa değişikliği paketini anlatmaya başladı. İki vatandaş ayağa kalktı ve ““İftar yemeğine geliyorsunuz ama bize burada propaganda yapıyorsunuz. Burada propaganda yapmayın. İlk önce yakılan, yıkılan ormanların hesabını verin” diye bağırdı. Çok medeni bir protesto idi bu. Küfürsüz, hakaretsiz, şiddetsiz bir protesto.
 
Bağış hemen kükredi:
“Biz sizin kimler olduğunuzu biliyoruz. Sizler provokatörsünüz.  Burası protesto yeri değildir.”
Egemen Bağış protestocuların kim olduklarını “bir bakışta!” anlama kerametini göstermiş onların provokatör olduklarını ilan etmişti.Polisler, protestocuları apar topar dışarı attı. Oysa bir siyasetçi halka konuşuyorsa halkın kendisini eleştirmesine, tepki göstermesine de hazır olmalı.Ne demek “burası protesto yeri değil!”

Bal gibi de protesto yeri. Hem demokratik bir anayasa getireceğiz diyorsunuz hem size biat etmeyen vatandaşın demokratik tepkisini anında ve tahammülsüzce polis coplarıyla boğuyorsunuz.Vatandaş size yakılan ormanları soruyor siz kapı dışarı ediyorsunuz.
 
İki: Aynı gün Muş’ta benzer bir olay. Bu defa sahnede Devlet Bakanı Zafer Çağlayan. Vatandaşların da bulunduğu belediye başkanının makamında bir kişi el kaldırarak Bakan Zafer Çağlayan’a soru sordu. Adının Kamil Karslı olduğunu söyleyen 30 yaşlarındaki vatandaş, “yıllarca Ticaret Odası Başkanlığı yaptınız. Koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti’nin Sanayi Bakanısınız. Bugün Muş’a hiçbir yatırım yapmadınız. Yani 8 senedir AK Partidesiniz Muş’a hiçbir yatırımınız yok” diye bağırdı.
 
 Araya giren Bakan Çağlayan ‘nereye’ dedi. “Muş’a şu ana kadar hiçbir yatırım yok. Çimento fabrikası zaten siz gelmeden önce de vardı. Ne yaptınız, bugüne kadar? Bir vatandaş olarak soruyorum” dedi. Sonuç:
 
 Çağlayan “sen uzayda mı yaşıyorsun diye sordu ve vatandaş Kamil, polislerce dışarı atıldı.
 
 Suçu, bir bakana “ilimize ne yatırım yaptınız?” diye sorma küstahlığında(!) bulunmak.
 
Üç: Çevre ve Orman eski bakanı Osman Pepe, İzmit’te partisinin düzenlediği” evet kampanyasına katıldı. 65 yaşındaki Nezih Baba, AKP’nin dağıttığı evet yazılı paketi  “işçi, memur,emekli perişan” diyerek almayıp geri çevirdi.
 
Vatandaş Nezih Baba durmadı, devam etti:
 
“Ben 65 yaşında insanım. Emekli, işçi, köylü, memur hepsi perişan. Şurada yüz kişiye sorun 99’u yok diyorsa ben şurada çırılçıplak soyunurum.
 
Başbakan diyecek ki, işçiye şunu veriyorum, emekliye bunu veriyorum diye açık açık söyleyecek.”
 
Pepe emekli vatandaşın tepkisi üzerine daha fazla dayanamadı ve “sen sus artık, biraz da başkası konuşsun” dedi. Polisler Nezih Baba’yı götürmek istedi halk engelledi. Pepe de diğer AKP’li bakan ve vekiller gibi “eleştirenlerin” değil “öven, alkışlayan” yalakaların konuşmasını istiyor.Diğerlerine tahammülü yok.
 
Diğerleri susmalı, kaybolmalı, coplanmalı, nezarete alınmalı.
Egemen Bağış, iftar sofrasında da olsa vatandaşın tepkisini sineye çekmeliydi, gözünün önünde oruçlu bir kişinin polislerce alınıp götürülmesine karşı çıkmalıydı.
Zafer Çağlayan, mübarek ramazan günü Muş’lu bir garibanın gayet doğal ve estetik sözlerini doğal karşılamalı, vatandaşı derdest eden polislere haddini bildirmeliydi.
 
Osman Pepe, “işçi, memur, emekli perişan” diye haykıran Nezih Baba’ya “sen sus artık” demeyip  elini öpmeliydi.AKP’li bakan ve vekiller her şeyin toz pembe gitmediğini halkın arasına girince anladılar.
 
Anlayınca hatalarını kabul etmek yerine “arkalarındaki polisi vatandaşın üzerine salma” yolunu seçtiler.
 
Bu da AKP’nin demokratik anayasa paketi adı altında vatandaşın önüne koyduğu  referandum sandığında ne kadar samimiyetsiz ve  “beyinlerinin  baskı, totalitarizm ve tahammülsüzlük”  dolu olduğunu gösteriyor. Bu beyinlerin anayasasını varın siz düşünün. 

 

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *