NEDEN HAYIR 43
Başbakan’ın katakullisi
Hukuki açıdan püf noktası bununla sınırlı değil elbette.
Çünkü AK P yüzde 33 oyla iktidara geldi ve TBMM’nin yüzde 67’lik çoğunluğunu ele geçirdi.
İkinci gelişinde oyları artmış, yüzde 42’yi bulmuştu; ama bu defa yine TBMM’nin yüzde 60’ını denetledi.
Bu ise demokrasinin en önemli koşulu olan temsil adaletinin çiğnendiğini gösterir.
AK P’ye oy veren yüzde 40 ile TBMM’nin yüzde 60’ı ele geçirilmekte, bu şekilde AYM’nin 17 üyesinden 12’si hükümet tarafından belirlenmekte ve buna halkın, milletin seçimi denmektedir.
Kaldı ki AK P milletvekillerini de AK P teşkilatının değil, tek başına Tayyip Erdoğan’ın belirlediğini biliyoruz.
Yani AKP’nin sisteminde;
Recep Tayyip Erdoğan milletvekillerini belirlemekte,
O milletvekilleri cumhurbaşkanını seçmekte,
Elbette Erdoğan’ın belirlediği adayı seçmekte,
Sonra Erdoğan’ın belirlediği cumhurbaşkanı, Erdoğan’ın milletvekillerinin önerdiği adaylar arasından AYM üyelerini seçmektedir.
Bu, tam da Fethullah efendinin bahsettiği ”katakulli”dir!
R.T.Erdoğan, sistemin püf noktasını bulmuş ve aşmıştır!
Erdoğan’a Başkanlık, Kürdistan’a özerklik gelecek!
Öncelikle siyasi partilerin denetimini AYM yapıyor.
Yani Anayasal düzenin dışına çıkacak partiler, AYM tarafından denetleniyor ve en büyük yaptırım olarak da kapatılabiliyor.
AK P hakkında açılan kapatma davasında ise, AK P’nin laiklik karşıtı odak olduğu ancak kapatma yerine para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmişti.
Eğer bu referandumda evet çıkarsa, bir daha AK P hakkında açılacak davaya AK P’nin belirlediği AYM üyeleri bakacak!
AK P’nin her türlü hukuk dışılığı, bu şekilde AYM güvencesi altında yapılmış olacak.
Kaldı ki herhangi bir milletvekili, kendi partisinin kapatılmasına yol açacak bir eylemde bulunsa bile milletvekilliği düşmeyecek.
Mesela, BDP’nin bir milletvekili dağa çıksa bile milletvekilliği düşmeyecek!
Ama çok daha önemlisi, AKP’nin önümüzdeki dönem hazırlayacağı yasa teklifleri de AYM denetiminden geçecek.
Örneğin, PKK’nın önerdiği özerk Kürdistan’ı AKP bir yasa haline getirirse ne olacak?
Muhalefet AYM’ye başvuracak.
AYM’deki AK P’li üyeler ise, bunun Anayasa’ya uygun olduğu kararını verirlerse Özerk Kürdistan kurulabilecek.
Mesela, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlığı’na başkanlık yetkisi verilir ve bu yasalaştırılırsa ne olacak?
AYM, bu değişikliği de onaylayacak.
Özetle çok kısa bir dönemde, yani 2011 seçimlerine kadar geçecek dönemde Erdoğan’ın Başkanlık, Kürdistan’ın özerklik yolu açılabilecek.
Kaldı ki AYM’yi ele geçiren AK P’nin, seçim yasasında yapacağı değişiklikleri düşünmek bile korku veriyor.
Ama 2011 seçimlerini de alacak bir AKP, zaten bir daha seçime gitmeyecektir.
Çünkü tüm kurumlar ele geçmiş olacaktır.
HSYK’nın ele geçirilmesi
Referandumda ikinci önemli kurum ise, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK).
HSYK’nın görevi hakim ve savcıların atamasını yapmak, gerekirse görevden almak.
HSYK’nın 5 hukukçu üyesi var.
Bunların 3’ü Yargıtay’dan, 2’si Danıştay’dan seçiliyor.
Adalet Bakanı Kurul’un başkanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ise kurulun üyesi.
Böylelikle 7 kişilik bir kurul oluşuyor.
Referandum paketi ile kurulun hukukçu üye sayısı 10’a çıkarılıyor.
Ama bu 10 üyeyi Erdoğan’ın düşman olduğu Danıştay ve Yargıtay değil, tüm hakim ve savcılar seçiyor.
Hukuki açıdan püf noktası bununla sınırlı değil elbette.
Çünkü AK P yüzde 33 oyla iktidara geldi ve TBMM’nin yüzde 67’lik çoğunluğunu ele geçirdi.
İkinci gelişinde oyları artmış, yüzde 42’yi bulmuştu; ama bu defa yine TBMM’nin yüzde 60’ını denetledi.
Bu ise demokrasinin en önemli koşulu olan temsil adaletinin çiğnendiğini gösterir.
AK P’ye oy veren yüzde 40 ile TBMM’nin yüzde 60’ı ele geçirilmekte, bu şekilde AYM’nin 17 üyesinden 12’si hükümet tarafından belirlenmekte ve buna halkın, milletin seçimi denmektedir.
Kaldı ki AK P milletvekillerini de AK P teşkilatının değil, tek başına Tayyip Erdoğan’ın belirlediğini biliyoruz.
Yani AKP’nin sisteminde;
Recep Tayyip Erdoğan milletvekillerini belirlemekte,
O milletvekilleri cumhurbaşkanını seçmekte,
Elbette Erdoğan’ın belirlediği adayı seçmekte,
Sonra Erdoğan’ın belirlediği cumhurbaşkanı, Erdoğan’ın milletvekillerinin önerdiği adaylar arasından AYM üyelerini seçmektedir.
Bu, tam da Fethullah efendinin bahsettiği ”katakulli”dir!
R.T.Erdoğan, sistemin püf noktasını bulmuş ve aşmıştır!
Erdoğan’a Başkanlık, Kürdistan’a özerklik gelecek!
Öncelikle siyasi partilerin denetimini AYM yapıyor.
Yani Anayasal düzenin dışına çıkacak partiler, AYM tarafından denetleniyor ve en büyük yaptırım olarak da kapatılabiliyor.
AK P hakkında açılan kapatma davasında ise, AK P’nin laiklik karşıtı odak olduğu ancak kapatma yerine para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmişti.
Eğer bu referandumda evet çıkarsa, bir daha AK P hakkında açılacak davaya AK P’nin belirlediği AYM üyeleri bakacak!
AK P’nin her türlü hukuk dışılığı, bu şekilde AYM güvencesi altında yapılmış olacak.
Kaldı ki herhangi bir milletvekili, kendi partisinin kapatılmasına yol açacak bir eylemde bulunsa bile milletvekilliği düşmeyecek.
Mesela, BDP’nin bir milletvekili dağa çıksa bile milletvekilliği düşmeyecek!
Ama çok daha önemlisi, AKP’nin önümüzdeki dönem hazırlayacağı yasa teklifleri de AYM denetiminden geçecek.
Örneğin, PKK’nın önerdiği özerk Kürdistan’ı AKP bir yasa haline getirirse ne olacak?
Muhalefet AYM’ye başvuracak.
AYM’deki AK P’li üyeler ise, bunun Anayasa’ya uygun olduğu kararını verirlerse Özerk Kürdistan kurulabilecek.
Mesela, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlığı’na başkanlık yetkisi verilir ve bu yasalaştırılırsa ne olacak?
AYM, bu değişikliği de onaylayacak.
Özetle çok kısa bir dönemde, yani 2011 seçimlerine kadar geçecek dönemde Erdoğan’ın Başkanlık, Kürdistan’ın özerklik yolu açılabilecek.
Kaldı ki AYM’yi ele geçiren AK P’nin, seçim yasasında yapacağı değişiklikleri düşünmek bile korku veriyor.
Ama 2011 seçimlerini de alacak bir AKP, zaten bir daha seçime gitmeyecektir.
Çünkü tüm kurumlar ele geçmiş olacaktır.
HSYK’nın ele geçirilmesi
Referandumda ikinci önemli kurum ise, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK).
HSYK’nın görevi hakim ve savcıların atamasını yapmak, gerekirse görevden almak.
HSYK’nın 5 hukukçu üyesi var.
Bunların 3’ü Yargıtay’dan, 2’si Danıştay’dan seçiliyor.
Adalet Bakanı Kurul’un başkanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ise kurulun üyesi.
Böylelikle 7 kişilik bir kurul oluşuyor.
Referandum paketi ile kurulun hukukçu üye sayısı 10’a çıkarılıyor.
Ama bu 10 üyeyi Erdoğan’ın düşman olduğu Danıştay ve Yargıtay değil, tüm hakim ve savcılar seçiyor.
From: bekir bekiroglu
Date: 01.09.2010