FAİLİ MECHULLERİN ADRESİ DEĞİŞTİ
KATİLLERİ KENDİ CENAHINIZDA ARAYIN.
Hikmet YAVAŞ
Bu ülkenin Sayın Milletvekilleri, Aydınları, Yazarları ve Akademisyenleri,
Türkiye Cumhuriyeti düşmanı olan, bu ülkenin barışa, huzura ve demokrasiye kavuşmasını asla istemeyen bölücüler ile vatansız ve vicdansız işbirlikçiler, ikide bir;
Ø 17 bin faili meçhulden bahsediyorlar.
Ø Faili meçhullerin devlet politikası olduğunu iddia ediyorlar.
Ø Buradan hareketle, faili meçhul cinayetleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerine yıkıyorlar.
Bölücüler ve işbirlikçiler tarafından pompalanan bu yalan; maalesef bu ülkenin bazı milletvekilleri, bazı profesörleri, bazı sözde aydınları ve Ordu düşmanı din tüccarları tarafından doğruymuş gibi kabul edilmekte, maddi ve siyasal çıkarları için densizce kullanılmaktadır.
Ø Her şeyden önce “17 BİN” rakamı yalandır. Çünkü Türkiye’de böyle bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır, kayıt ve istatistik tutulmamıştır. Hiç kimse bu konuda bir belge gösteremez.
Ø Diğer taraftan, faili meçhullerin devlet politikası olduğunu iddia etmek, bu devlete atılabilecek en büyük iftiradır. Öyle bir yalan ve iftira ki, bütün siyasi ortamı gerecek, ayrışmayı derinleştirecek, dostluğun gelişimini baltalayacak, dünya kamuoyu nezdinde Türkiye’nin haklı tezlerini çürütecek, Türkiye’yi devlet terörü uygulayan bir ülke durumuna düşürecek bir yalandır.
Böyle bir iddiada bulunanlar, çamuru atıp kenara çekilemezler. Bunu, belgeleriyle kanıtlamak mecburiyetindedirler. Aksi takdirde müfteri ve işbirlikçi durumuna düşmekten kendilerini kurtaramazlar.
Ø Yalan ve iftiradır, çünkü PKK’nın yaptığı açıkça belli olan birçok eylemin bile, değişik senaryolar ile “derin devletin sırtına” hatta bizzat askerin üzerine yıkılmaya çalışıldığını cümle âlem bilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin aleyhindeki her çabanın hedefinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, bütünlüğü ve bölünmezliği olduğu unutulmamalıdır.
Şimdi, PKK’nın yaptığı açıkça belli olan birçok eylemin, değişik senaryolar ile “ devletin sırtına” hatta bizzat askerin üzerine yıkılmaya çalışıldığı ve faili meçhul denen cinayetlerin aslında PKK tarafından işlendiği iddiamız malum çevreleri çok rahatsız edecektir. Bölücüler ile her türlü siyasi ve sosyal tezini Cumhuriyet ve ordu düşmanlığı üzerine oturtan ikinci cumhuriyetçiler, liberal faşistler ve din tüccarları hemen itiraz edeceklerdir.
Kanıt mı istiyorsunuz? PKK terör örgütünün içini dışını, saklısını gizlisini ve her şeyini bilen ünlü Kürt aydını İbrahim GÜÇLÜ’nün 24 Ağustos 2010 tarihinde RİZGARİ sitesinde yazdığı şu satırları dikkatle ve ibretle okumanızı öneriyorum:
“… PKK, kendi dışındaki tüm Kürdistanlı örgütleri gayri meşru ve düşman ilân etti. Kendi içinde ortaya çıkan ve çıkacak muhalefeti işbirlikçi, hain, ajan olarak tanımladı. Kendisine taraf olamayan tüm toplumsal kesimleri, özellikle de toplumun üst, egemen, yönetici sınıflarını düşman kabul etti. Hem kendi dışındaki siyasi örgüt ve partilerin, hem tüm Kürdistan toplumsal kesimlerini birinci derecede tasfiye etmek için katı, faşizan, otoriter bir eylem çizgisini ve yol haritasını benimsedi…
…Öncelikle Kürdistanlı örgüt ve partilere karşı savaş açtı. Bütün Kürdistanlı örgüt ve partilerin liderlerini ve ileri kadrolarını fiziki olarak ortadan kaldırmak için harekete geçti. İlk olarak Özgürlük Yolu taraftarı Mustafa Çamlıbel’i Ağrı’da öldürdü. KAWA örgütü lideri Ferit Uzun’u (Siverek’te suikast metoduyla) ve birçok ileri kadrosunu öldürdü. DDK-Şıvancı Örgüte saldırdı, onlardan birkaç yurtseveri öldürdü. Kürdistan’da Stêrka SOR olarak örgütlenen grubu tümden katlederek ortadan kaldırdı. Têkoşin Örgütüne saldırdı, birçok seçkin kadrosunu katletti. 1979 yılında KUK’a karşı savaş açtı. Onlarca KUK kadrosunu ve ileri gelenini katletti. Rizgarî’ye saldırdı.
…PKK, bütün Türk sol örgütlerinin Kürdistan’da örgütlenmesini gayrı meşru kabul etti, o örgütleri düşman olarak tanımladı. Bu nedenle, DEV-YOL, TİKP, TKP, TİKKO, Halkın Kurtuluşu gibi örgütlerden devrimcileri katletti.
…Bu savaşın amacı aynı zamanda Siverek’te çok örgütlü olan Kürt yurtsever hareketlerini tasfiye etmekti. Bu savaş sonucunda, ölüm bilançosu resmi olarak 600 kişi (örgütlü yurtseverler ve halktan insanlar), Siverek’te bir kaos, bu kaos ve şiddet sonucu devletin stratejik amacı olan kitlesel göçü sağladı. Siverek’in nüfusu 60 binden 29 bine indi. Sonuçta Kürt yurtsever hareketleri tasfiye edildi, devletin o güne kadar teslim alamadığı Bucaklar, devletin en yakın taraftarları haline geldi. Halen de Siverek’te Bucakların bu yapısı devam ediyor.
…PKK, aynı stratejiyi, Hilvan ve Batman’da geliştirdi. Batman ve Hilvan’da da bir yandan Kürt yurtsever güçlerini, diğer yandan da toplumsal güçleri, aşiret topluluklarını tasfiye etmek için fiziki katliamlar yaptı. Batman’da ünlü ve güçlü Raman aşiretini yok etti. Birçok Kürt yurtseverinin katliamına yol açtı.
…PKK, kendi içinde farklı düşünceleri dile getiren tüm unsurları ajan ve hain ilân ederek öldürdü. Bu olgu, hem 12 Eylül 1980 öncesi ve hem de 12 Eylül 1980 sonrası sürdü. Günümüzde de devam etmektedir. Semir (Çetin Güngör), Enver Ata, Mehmet Şener, Haki Karer, Mehmet Şener, Kani Yılmaz, Hikmet Fidan PKK içinde öldürülen binlerce kürdün sembolleşen isimleridir.
…köy baskınları ve diğer biçimler altında kitlesel ve faili meçhul katliamları ve cinayetleri tertiplediler.”
Bunları biz uydurmuyoruz. Kendileri söylüyorlar. Şimdi gördünüz mü, faili meçhul cinayetlerin gerçek faillerini? Gördünüz mü faili meçhullerin kimin politikası olduğunu?
Türkiye Cumhuriyetini ve Ordusunu itham eden hainlere ve işbirlikçilere sesleniyorum, artık “artık faili meçhullerin” adresi değişti. O “katilleri” kendi cenahınızda aramaya başlamanızda yarar var.
Saygılarımla.
Saygılarımla.
Hikmet YAVAŞ (İZMİR)