NEREDE O YÜREKLİ, YURTSEVER CUMHURİYET SAVCILARI? Ali Eralp‏

Değerli arkadaşlar,
Yazılarını beğenerek izlediğim sayın Ali Eralp’in NEREDE O YÜREKLİ YURTSEVER CUMHURİYET SAVCILARI başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Hepimiz biliyoruz ki ülke aydınları,
Türk Silahlı Kuvvetleri,
Yargı üzerinde büyük bir baskı var…
Emperyalizm – Yandaş siyasetçiler –
Yandaş medya – tarikat / cemaat el ele bu faşizan baskıyı
demokrasi maskesini kullanarak topluma dayatıyorlar.
Demokrasi söylemi ile insan hakları ve demokrasi yok ediliyor.
Ülkenin varlığına dayanak olan kurumlar örselenerek linç ediliyor.
Türkiye küresel siyasi ve ekonomik talan çetelerine yem ediliyor.
Yazan,çizen,yol gösteren,aydınlatan,uyaran,Vatan bilincine sahip çıkanlar
Silivri’ye sürgün gönderiliyor.
Hak aramalarına izin verilmiyor.
Ülkenin bilge uluları yok edilmeye çalışılıyor.
Sivil darbe kendi ülkesinin aydınlarını yiyor.
Hak aramak üzere baş kaldıranlar tutuklanıyor.
Kahraman ve onurlu bir bürokrat,
Bir polis müdürü çıktı.
Kalın bir kitapla Türkiye’yi teslim almakta olan güçleri
bir bir olaylarla açıkladı.
Şimdi sıra meslek onuruna sahip,
Vatanını seven Cumhuriyet savcılarında .
Ailesindeki kadınları pazarlayan,
ardında cinayetler olan,
PKK teröristi olan kişinin sözlerini ciddiye alarak,
ordusunun komutanlarını tutuklayan Cumhuriyet savcılarını emsal alın.
O savcılar yalancı teröristlerin çakma ifadelerine itibar ederken,
Siz,Atatürk’ün gerçek Cumhuriyet savcıları,
Siz,
sizler,
Neden sessiz kalıyorsunuz ?
Neden değerli bir Polis müdürünün kitabını ihbar kabul etmiyorsunuz ?
Kişiliğini dürüstlüğüyle ve Devletine sahip çıkmakla taçlandırmış olan,
Emniyet Müdürü sayın Hanefi Avcı kadar Vatanını seven savcı yok mu ?
Değerli ve gerçek Cumhuriyet Savcılarına rahmetli Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın
SAVCIYA isimli şiirini armağan ediyorum.
Naci Kaptan
***
Savcıya
 
Savcı, nedir düşündün mü,
Dağları sorguçlu kılan?
Onlar susmaz, gece gündüz, onlar haykırır yüceden.
Gelmiş dağlardan yalnayak, durmuş kapına bir ıssız,
Seni bile içli kılan.
 
Savcı, nedir düşündün mü,
Bıçakları uçlu kılan?
Bir eski hak alınmamış, bir dere kan sorulmamış,
Şunun bunun alın teri,
Alınları taçlı kılan.
 
Savcı, nedir düşündün mü?
Yazıları suçlu kılan?
Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı,
Ama nedir çağlar üzre,
Beni senden güçlü kılan.

Fazıl Hüsnü Dağlarca
***
  

NEREDE O YÜREKLİ,YURTSEVER

CUMHURİYET SAVCILARI?

Ali Eralp

25 Ağustos 2010
Atatürk’ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılara verilen “Cumhuriyet Savcısı” unvanının isim babasıdır.

-Bir başbakan çıkıyor:
Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım, şimdi o görevi yapıyorum…“ diyor.

Ve bunu tam 34 yerde açıklıyor, tekrarlıyor…

Lozan’da doktora yaptıktan sonra yurda dönen değerli bilim adamı ve politikacı, Atatürk tarafından ‘Hukuk Reformu yapmakla’ görevlendirilir. Ata’nın huzurunda ‘Hukuk Reformu” tartışılırken Bozkurt, “Cumhuriyet Savcısı” adı üzerine çok tepki alır ve sıkıştırılır:Ona “Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı diyorsun?” diye sorarlar.
Cumhuriyet Başbakanı,
Cumhuriyet Bakanı,
Cumhuriyet Müsteşarı,
Cumhuriyet Valisi,
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da,
Neden Cumhuriyet Savcısı?
Savcılara neden bu imtiyaz?
Atatürk, Bozkurt’a “Ne diyorsun?” der.
Bozkurt’un cevabı çok net olur:
Çünkü öyle zaman olur ki, Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı’dır.”

Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder. “Devam et Bozkurt” der.
İşte şimdi, değerli devlet adamı Mahmut Esat Bozkurt’un sözünü ettiği o dönemden geçiyoruz. “Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sorulması gereken” bir dönemi yaşıyor, o dönemin tüm pisliklerine tanık oluyoruz. Hem de tartışmaya bile gerek kalmayacak kadar açık, seçik bir “ihanet dönemi”nin tam merkezindeyiz.

Bir başbakan çıkıyor:
Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım, şimdi o görevi yapıyorum…“ diyor. Ve bunu tam 34 yerde açıklıyor, tekrarlıyor.Peki, Başbakanın 34 yerde “eşbaşkanı” olduğunu vurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Ne anlama geliyor?

Çok özet ve net: Amerika’nın bir sömürü ve paylaşım programıdır. Ülkelerin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalayarak, halkları etnik bölgelere ayırıp, köleliye mahkûm eden bir projedir. Doğrudan devletlerin sınırlarını değiştirmeyi hedeflemektedir. 24 ülkeyi kapsamaktadır ve içerisinde Türkiye de vardır.
Bu Yenidünya düzeninin haritası ABD tarafından çizilmiş, Amerikan Silahlı Kuvvetleri dergisinde yayınlanmıştır. Ayrıca 15 Eylül 2006’da Roma’da yapılan bir NATO toplantısında subaylarımızın gözü önünde duvara da asılmıştır.


Bu haritaya göre vatanımız Kürt, Ermeni, Rum ve daha başka etnik bölgelere ayrılmaktadır. Doğu, Güneydoğu bölgesi Kürtlere verilmekte, Diyarbakır Kürdistan’ın başkenti yapılmaktadır. Bu gerçek daha sonra başbakan tarafından 16 Şubat 2004 gecesi Kanal D ekranında da ortaya konmuştur. Başbakan şunları söylemiştir: “Şu anda Amerika’nın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya Genişletilmiş Ortadoğu yani, bu proje içerisinde Diyarbakır’ı bir merkez yapacağız. Bunu başarmamız lazım.”

Türkiye Anayasasına ve yasalarına göre bu bir suçtur. “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs suçudur. Deniz Gezmiş’ler işlemedikleri bir suçtan yargılanıp, idama mahkûm olmuşlardı. Gerçekte Türkiye’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü onlar savunuyordu. Emperyalizme karşı canlarını ortaya koyarak mücadele vermişlerdi. Ama şu anda işbaşında bulunan iktidar Türkiye’yi bölme, parçalama girişiminde bulunmaktadır ve “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs” suçu işlemektedir.

Bir zamanlar, 2 Nisan 2003 tarihinde Abdullah Gül de yine bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa, 9 maddelik gizli bir anlaşma yapmıştı. Bunu da 24 Mayıs 2003 tarihli Vatan gazetesinde Sedat Sertoğlu’na açıklamıştı.
Bu suçlara ek olarak, geçenlerde iktidar terör örgütünün elebaşıları ile Kandil’de, İmralı’da ateşkes pazarlığına girmiş, bir takım ödünler vererek, suç dosyasını biraz daha kalınlaştırmıştı. Görünen o ki, ihanet giderek derinleşmekte, netleşmektedir.

Ayrıca devlet daireleri şeriatçı bir örgüte teslim edilmiş bir durumdadır bugün. Devlet, imamlar tarafından yönetilmektedir. Devletin yerini cemaat almıştır. Ergenekon dahil tüm “darbe” tertiplerinin ve senaryolarının altında bu örgütün parmağı vardır. Tüm dinlemeleri o yaptırmaktadır.
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanifi Avcı “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabında, gelinen boyutun korkunçluğunu ortaya koymuştur. Ama şu ana kadar hükümet tarafından henüz hiçbir idari soruşturma, inceleme başlatılmamıştır. Adli soruşturma da başlatılmamıştır.
Bütün bu işler olup biterken, yüce Atatürk’ün “Cumhuriyeti koruma, kollama görevi”ni verdiği savcılar da ortalarda görünmüyor. Neredeler, ne yapıyorlar, harekete geçmek için daha neyi bekliyorlar? Bilen yok!..

Cumhuriyet düşmanlarının her yanı veba gibi sarması, bebek katillerinin Türkiye üzerinde söz sahibi olması, cemaatçilerin devleti teslim alması Doğan Öz’lerin, İlhan Cihaner’lerin azlığından, Zekeriya Öz’lerin, Osman Şanal’ların çokluğundan kaynaklanmıyor mu sizce? Ne dersiniz?Namuslu, dürüst, Atatürkçü savcılar neden susuyorlar? Sustukça sıranın bir gün kendilerine de geleceğini bilmiyorlar mı? Bu memlekette Cumhuriyeti gerçekten koruyacak, kollayacak savcılar yok mu? Kalmadı mı?

Nerede o yürekli, yurtsever cumhuriyet savcıları? Nerede o beyaz atlılar? Ne zaman doğacaklar dağların doruklarından Mustafa Kemal’ler gibi… http://www.ilk-kursun.com/2010/08/nerede-o-yurekli-yurtsever-cumhuriyet-savcilari/

ALİ ERALP/İLK KURŞUN

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *