NEDEN HAYIR 36 – Hukuk devletini korumak için AKP’nin anayasa paketine “Hayır” demek zorundayız.

NEDEN HAYIR 36 

Cumhuriyet 02.08.2010

Hukuk devletini korumak için AKP’nin anayasa paketine

  

“Hayır” demek zorundayız.

 

AKP’nin Türkiye’yi demokratikleştirmek gibi bir derdi bulunmuyor. AKP, her yönden ülkeyi ele geçirmek istiyor. Bunu da büyük ölçüde başardı. Yasama ve yürütme erkleri tümüyle AKP’nin denetimindedir. Şimdi sıra yargıyı ele geçirmeye gelmiştir. 12 Eylül günü yapılacak halkoylamasının tek amacı budur.

AKP’nin zorlamaları ile 12 Eylül günü gerçekleştirilecek anayasa değişikliği halkoylaması öncesinde seçmenin kafasını karıştırmak için çeşitli oyunlar tezgâhlanıyor. Kimi insanlar vardır ki, çağdaşlık, demokratlık onlara yakışmaz. Ağlasalar da, kükreseler de kimseyi aldatamazlar. Asıl şaşırtıcı olanlar, yıllarca kendilerini demokrasiyi savunanlar arasında gösterdikten sonra AKP’nin girişimlerini ciddiye almış görünenlerin davranışlarıdır. Bu işin en aldatıcı yöntemi, Anayasa değişiklik paketinin olumluveyaolumsuzyönlerinin tartışmaya açılmasıdır. Böyle bir karşılaştırmaya destek vermek, kurulan tuzakların gönüllü savunuculuğunu üstlenerek Adalet ve Kalkınma Partisi’nin çığırtkanlığını yapmak anlamındadır.

Dertleri demokratikleşme değil

AKP’nin Türkiye’yi demokratikleştirmek gibi bir derdi bulunmuyor. AKP, her yönden ülkeyi ele geçirmek istiyor. Bunu da büyük ölçüde başardı. Yasama ve yürütme erkleri tümüyle AKP’nin denetimindedir. Şimdi sıra yargıyı ele geçirmeye gelmiştir. 12 Eylül günü yapılacak halkoylamasının tek amacı budur. AKP egemenliğinin ne anlama geldiğini görmek için, çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bugüne kadar yaptıklarını değerlendirmek yeterlidir. YÖK, RTÜK, TÜBİTAK, TRT gibi kurumların yapılanmaları ve sekiz yıllık uygulamaları ortadadır. Üniversitelere rektör atanmalarında izlenen yöntemler, öğretim elemanlarının seçimlerinin gözetilmediğini ortaya koymuştur. Tüm bu kuruluşlarda çoğulculuk, düşünce çeşitliliği, düşünce özgürlüğü ortadan kalkmıştır. Tek tip düşünen ya da bir yerlere atanmak için öyle görünen insanlar göreve getirilmiştir. Kamu hizmeti personeli büyük ölçüde AKP’lileştirilmiştir.

AKP’nin nasıl bir demokrasi ve hukuk istediğini görmek için, Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz 2008 günü bu parti ile ilgili verdiği kararı bir kez daha anımsamakta yarar bulunuyor. Anayasa Mahkemesi; … Anayasanın 24. maddesindeki açık hüküm gereği, siyasi partilerin bu taleplere yönelik politika üretirken dini ve dince kutsal sayılan değerleri ve dinsel duyguları siyasal mücadele aracı halinde görerek, toplumda dinsel talep ekseninde ayrışmalara yol açması, laiklik ilkeleriyle bağdaşamaz. Toplumsal sorunların ve ülkenin aşması gereken birçok engelin yoğunluğu ve karmaşıklığı dikkate alındığında, dinselliğin sırf siyasal mücadelede üstünlük sağlaması nedeniyle siyasal alanda gerektiğinden daha fazla yer alması, toplum ile toplumsallık ekseninde yürütülmesi gereken siyaset arasındaki sağlıklı temsil ilişkisini zedeleyebilir. Bu ilişkinin zedelenmesi, siyaset ile toplum arasında yabancılaşmaya ve siyasal düzenin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabilir. Bu sakınca, söz konusu eylemlerin devletin iktidarını kullanan bir parti tarafından işlenmesi durumunda daha da artar.

Hani, Biz yüzde 47 oy aldık, anayasayı kendimize göre değiştiririz, istediğimiz yasayı yaparızdiyorlar ya; Anayasa Mahkemesi, kararında bu konuya da açıklık getiriyor, Hele büyük bir ekseriyetle iktidara gelen bir partinin bu işleri yapması ve devletin geleneksel laiklik temelini ortadan kaldıracak eylemler içerisine girmesi daha da önemli ve daha da tehlikeli sonuçlar getirirdiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararının gerekçelerinde yer alan Davalı partinin, (yani AKPnin) anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen demokratik ve laik cumhuriyet ilkesine aykırı bazı eylemleri belirlenmiştir… Bu sorunlar toplumda ayrışma ve gerginliklere yol açacak düzeyde siyasetin temel sorunu haline dönüştürülmüş, toplumun dinsel konulardaki duyarlılıkları siyasal çıkar amacıyla amaçsallaştırılmış, toplumun temel ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarının siyasetin gündeminde yer alması güçleşmiştir Dinin ve dinsel duyguların istismarı temelinde laikliğe aykırı görülen davalı parti eylemlerinin toplumu devlete ve siyasete yabancılaştırması yoluyla demokratik işleyişi engelleyebileceği ve anayasal düzenin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabileceği inkâr edilemeztümceleri, günümüzde yürürlükte olan anayasa doğrultusunda kesinlik taşıyan yargısal değerlendirmelerdir. AKP’nin nasıl bir parti olduğu, neleri amaçladığı Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davası sonucunda verdiği kararla kesinlik kazanmıştır. İşte şimdi anayasa sorgulanıyor. Böyle bir partinin kendisini değiştirip hukuka uyarlamaya niyeti olmadığı için, anayasayı değiştirmek istediği ortada değil mi?

Engeller temizleniyor

Yargının işlevlerini yerine getirmesi, dava konusu yapılan olaylar karşısında verdiği kararlarla gerçekleşiyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi, önüne getirilen bir yasayı veya anayasa maddesini iptal ediyor. Danıştay, hukuka aykırı gördüğü bir ihaleyi, imar planını veya telefonların dinlenmesini öngören bir düzenleyici işlemi iptal edebiliyor. Ceza mahkemesi, çok abartılı sunumlarla açılan bazı davaların tutuklu sanıklarının salıverilmelerine karar verebiliyor. Bu gibi durumlarda iktidar çevrelerinden hemen yoğun tepkiler geliyor. Yargının yasama ve yürütme ile uyum içinde çalışması gerektiğini söylüyorlar. Demokrasilerde, hukuk devletinde böyle şey olmaz. Çoğulcu demokrasilerde yargı, yasama ve yürütmeyi denetler. Böylece demokratik denge sağlanır. AKP, denetim istemiyor. Kendi gruplarının çıkardığı yasaların iptal edilmesini, hükümetin uygulamalarının Danıştay’ca hukuka aykırı bulunmasını, kendilerine karşı bir saldırı ve itaatsizlik olarak algılıyor. Hemen herkes bilmektedir ki, yargı, yasamayla ve yürütmeyle işbirliği içinde olamaz. AKP insanları yanlışlara inanmaya zorluyor. Yargı, yasamanın da yürütmenin de üzerindedir. Bu, sadece Türkiye’de değil, erkler ayrılığı ilkesinin uygulandığı her ülkede böyledir.

Gündemdeki halkoylamasının tek amacı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçiminde, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının atanmasında siyasal iktidarın yetkilerini arttırarak AKP’nin yargıyı ele geçirmesini sağlamaktır. Ancak iktidar, salt bu iki madde ile halkın önüne çıkma yürekliliğini gösterememiş, seçmenin kafasını karıştırmak için yararlı sayılabilecek bazı maddeleri de pakete katarak, demokrasiye karşı girişimini gölgeleme yoluna gitmiştir. Bu oyuna düşmemek gerekiyor.

Hukuk devletini korumak için AKP’nin anayasa paketine “Hayır” demek zorundayız.

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *