İktidarın Valileri

DÜZ YAZI

ORHAN BİRGİT

İktidarın Valileri

Cumhuriyet 16.02.2010

Giresun Valisi Mustafa Yaman’ın, önceki görev yeri Tunceli’de 2009 yılında yapılan yerel seçimler sırasında seçmenlere buzdolabı, çamaşır makinesi, koltuk, kanepe dağıttığı için Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından verilen 7 ay 15 günlük hapis ve memuriyetten men cezasının kesinleşmesi, Yargıtay Genel Kurulunun temyiz dosyası üzerinde vereceği karara bağlı.

Ama öyle de olsa valiler için, Cumhuriyet tarihimizde ilk sayılabilecek bir hüküm var önümüzde: Yüksek Seçim Kurulu’nun suç duyurusu üzerine, yüksek dereceli bir devlet memuru Valilik imkânlarını bir siyasi partinin seçim propagandasına alet etmek için kullandığı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yargı önüne çıkarılıyor. Ve ceza alıyor.

29 Mart 2009’da yapılan yerel yönetim seçimlerinin propaganda kampanyası ile örtüşen o eşya dağıtımının seçim yasalarına aykırı olduğu için durdurulmasını isteyenlerin uyarılarına kulak asmamakta direnen Vali Bey’in arkasında olduğunu Erdoğan, AKP’nin 10 Şubat 2009 Salı günkü grup toplantısındaki konuşmasında, Ben valimizin bu hassasiyetini takdir ve tebrik ediyorum sözleri ile açıklamıştı.

Erdoğan’ın verdiği gazla..

Karda kışta sürdürdüğü dağıtım eylemi için, arkasında Başbakan’ın olduğunu öğrenen Tunceli Valisi, Yüksek Seçim Kurulu’nun uyarı kararlarına aldırış etmemiş, Tunceli Sosyal Yardım Vakfı tarafından devlet olanakları ile sağlanan beyaz eşyaların saklandığı il özel idare müdürlüğünün deposunda yapılan aramada da AKP dövizleri bulunmuştu. Devletin, illerdeki en yüksek temsilcilerini …benim valim olarak tanıtmaktan hoşlanan Başbakan, Yargıtay Ceza Dairesi’nin kararı karşısında sadece üzüldüğünü söylemekle yetiniyor. Mustafa Yaman’ın savunulmasını, AKP Meclis Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’a havale ediyor. Elitaş, sosyal devlet ilkesi gereği, vatandaşa yapılan yardımın siyasi faaliyet olarak değerlendirilmesini yadırgadıklarını söylemekle yetinmiyor, yargı siyasi parti gibi davranmamalı diyor.

AKP’lilerin gözlükleriyle, seçimler sırasında beyaz eşya yüklü kamyonlarla ev ev dağıtım yapan valiler, siyasi partili gibi davranmıyor. Ama onların devlet olanaklarını bir siyasi partinin seçim propagandasına alet etmek amacıyla sürdürdükleri eyleme durdediği için yargıya partizan yaftası yapıştırılabiliyor.

Tıpkı, Başbakan’ın Danıştay’ın ÖSYM ile ilgili son kararının kendisi de imam hatip lisesi mezunu olduğu için alınmış olduğunu söylemesi türünden kolaycılığa kaçıyor iktidar partisi.

Sayıları çoğalıyor…

Ve öylece partizanlık yapan, yaptıkları da yanlarına bırakılan valilerin sayıları çoğalıyor. Onlardan birisi Bolu Valisi olarak görev yapan ve Abant platformlarının açılış konuşmalarını üstlendiği sırada hakkında Almanya ve Türkiye’de dava açılmış bulunan Deniz Feneri Derneği’ne övgüler yağdıran Halil İbrahim Akpınar, kendi internet sitesinde politik yazılar yazdığı için bu köşede de eleştirilmişti.

Bir başkası, Fethullahçıların Afrika’da açtığı okullarda görev alan öğretmenleri, Sadece rızai ilahiye sebeb olacak bir amelimiz olabilir mi, diye gittiler tarzında överken, ABD Başkanı karşısında 1 milyon için hazır duran başbakan istemiyorum. One minute diyen başbakan istiyorumsözlerinin sahibi Elazığ Valisi Muammer Erol!

Cemaatçiliğinin gereği olmalı. Sadece siyaset yaparak Devlet Memurları Kanunu’nu çiğnemekle kalmıyor. ABD Başkanı ile görüşürken, protokol kurallarına uygun bir biçimde oturmasını bilen, ama o sırada ev sahibine Türkiyenin çıkarlarını korumak için Iraka asker göndermeyeceğini açık açık anlatan, o nedenle de CIA operasyonları ile düşürülen rahmetli Başbakan Eceviti sözüm ona eleştirmeye kalkabiliyor.

O eleştirisini yaparken de, koltuk arasına sığınmaya kalktığı kişinin, devrilen Ecevit’e halef olabilmesi için aynı ABD tarafından nasıl pompalandığını bile bilemeyecek kadar olan bitenden habersiz.

Elazığ Genç İş Adamları Derneği’nin toplantısında, kendi deyişi ile ortalığı boş bulduğu için yeşil gidiyormuş”.

Yargıtay, eski Tunceli Valisi hakkındaki kararı onaylarsa, Mustafa Yaman, beş yıl süre ile aynı türden bir eylem yapmamak koşulu ile cezaevine girmeyecek. Ama memurluktan men hükmü de yine o koşullarla uygulanmasa bile yansız bir vali olarak görev yapmayı sürdürebilecek mi?

Bence incelenmeye, irdelenmeye değer bir sorudur bu. Öyle anlaşılıyor ki, bu iktidarın İçişleri Bakanlığı partizan valilerin sayılarını arttırmak çabasındadır. Partizan, yani sadece AKP yanlısı olmakla kalmayan cemaat ve tarikatçılığı da ağır basan, ama kartvizitlerinde Cumhuriyet valisi yazan kişiler.

Ya o yazıları; ya da milletvekillerinin önergelerini sürdürmemek amacı ile İçişleri Bakanlığı, o vali için teftiş kurulunu görevlendirdiğini söylüyor.

Sonra?.. Sonrası başından belli. Çünkü müfettişler soruyor soruşturuyorlar, ama sonuç hep aklanma ile bitiriliyor. Tıpkı Hatip Dicle’nin Beşir Atalay’a atfen Habur’da savcı ve hâkimlerin ayarlandığını açıklaması üzerine bakanlıktan ve bazı BDPlilerden gelen yalanlamalar türünden, Sayın Bakan’ın aklanmaya çalışılması gibi…

Türkiye, hukuk devleti imiş. O nedenle yürütme erki hâkimleri ayarlayamazmış. Tamam da, öyle ise o savcı ve hâkimleri, görev yerlerinden sınır kapısına gönderen iradenin sahibi kimdir? Ve nasıl bir rastlantıdır ki, gelen teröristler kurulan çadır mahkemesinin bir kapısından girip beş dakikada öbür kapısından çıkmıştır?

İyi ama, devran hep böyle mi sürer? Kervanlar hep bu türlü mü yürütülür?

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner sözlerini atalarımız boşuna mı söylemişler?

Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *