ABD Kâğıt Parasının Küresel Diktatörlüğü…

ABD Kâğıt Parasının Küresel Diktatörlüğü…

Orhan Özkaya (Arş-Yazar) 10.01.2022
<orhanozkaya9@hotmail.com>


Soğuk Savaş” kuşatması stratejik bir yöntemdir

Vahşi kapitalizm, dünya üzerindeki diktatörlüğünü sürdürebilmek için yeni stratejiler geliştirmeye devam ediyor. Afganistan’ı kendi ürettiği terör örgütü Taliban’a vekâleten teslim edip, yoluna devam etmeye çalışıyor. Vakit kaybetmeden hemen Ukrayna tuzağını devreye soktu, bütün gücünü yeni oyunlara, tuzaklara yoğunlaştırarak Afganistan’ı ve Ortadoğu’yu; Irak, Libya, Suriye’ yi boşalttığını açıklayarak, yeni stratejisinin önünü engelsiz açmış oldu.

Dünya ekonomisini küresel finansın kıskacına bağlayarak, egemenliğini pekiştirmeye çalışıyor, çıkış yolu arayan ülkelere karşı vahşi bir kuşatma altına alarak, ambargolarla, istihbarat tuzaklarıyla kendi ekseninde tutmaya çalışıyor. Uyguladığı yöntemlerin işe yaramasıyla bu tuzağı tekrar tekrar vizyona sokmaktan geri durmuyor. “Soğuk Savaş” saldırıları, tuzakları ve baskılarının semeresini “Sovyetler Birliği” gibi dev bir gücü, dünya ekonomik sisteminin denge unsurunu aksatmayı başararak, kaosa sokuyor. Ancak yine o dev, köklü birikimleriyle ayakta durmasını bilerek, halkının bilinç gücüyle eski konumunu korumasını bildi. Çok “Kutuplu Dünya” seçeneğinin liderlerinden biri olmayı başardı.

        Serbest pazar sistemi kilitliyor 

Yine en büyük rakibi gördüğü Çin, İran, Latin Amerika ve Küba’ya karşı orantısız kuşatma altına almaya çalışıyor. Çok büyük çekince duyduğu, “Bir Kuşak, Bir Yol” projesinin Asya, Afrika, Afganistan ve Avrupa güzergâhını engelleyebilmek amacıyla bütün tuzakları, kışkırtmaları uygulamaktan geri durmuyor. Askeri alanını azaltarak, silahsız yöntemlere yani “Soğuk Savaş” aletine başvuruyor.

Dünya ticaret platformunu mayınlarla tuzaklayarak ve ticari enstrüman aracı olan kâğıt diktatörlüğü altına alıp serbest pazar sarmalı içinde kuralsız, sistemsiz vahşi uygulamalarla denge dışı düzenlemelerle soğuk savaşın kuşatması altına almaya çalışıyor. Sistemi aşmaya çalışan Küba, Latin Amerika ülkeleri ve benzerlerinde olduğu gibi ambargo ve ekonomik kriz altına alınıyor, para politikasıyla, döşenen kur mayınlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. İşte bu çıkmazı aşabilmek için küresel finans sisteminin söz de yardım eli diye devreye soktuğu borçlandırma yöntemleri, “Dünya Bankası” “Uluslararası Para Fonu-İMF” devreye giriyor.

Bütün bunların hiçbir çıkış vermediği bilindiği halde, çaresiz kalan, çıkış bulamayan yoksul ülkeler paranın efendilerinin elinde iliklerine kadar borç altına giriyorlar, bu elitlerin egemenliği altında “Bağımsızlıklarını, üretim kaynaklarını” da yitiriyorlar. Küresel efendiler işte buna “Serbest Pazar” ekonomisi diyerek tükettikleri ülkeleri, bir daha ayağa kalkamayacak kadar eritiyorlar. O ülkelerin Hazinesini borçlandırarak sonuna kadar boşaltıyorlar, kendi paralarını bassalar dahi içeride mübadele aracı olmasına olanak bulunmuyor. Zira küresel para diktatörlüğü kurulmuş oluyor.

        Üretim dışı kalan halk, ithal paraya güveniyor

Ülkemizdeki gibi halk dolar ya da dövize bağımlı hale geliyor, kendi parasına güven duymuyor. Böylece karşılığı olmayan, Merkez bankasında bastıkları kadar kaynağı bulunmayan (Munzam karşılığı- altın rezervi) para basarak, boşlukta kalıyorlar. Bu nedenle üretmeyen ülkenin mübadele aracı olarak parası da ithal ikame ürün haline geliyor. İktidarlar ayakta kalabilmek için, halkını bağımlı hale getirdiği dolara tutsak oluyor. Oysa üretim yapabilse, yabancı üreticinin ürününe muhtaç hale gelmeyecek. Ancak küresel finansın temsilciliğine soyunan iktidarların sonu, ne yazık ki hep böyle…

Onlar için, bir türlü tam anlamıyla yıkamadıkları, kendi sistemlerini dünya düzenine egemen kılamadıkları toplumları kontrol altına almak, kendi sistemlerini yani kapitalizmi dünyanın başına musallat etmeyi sürdürmek söz konusudur. Dünya ticaret sistemini bütün alanlarıyla kuşatma altına almak, hiçbir kıymet taşımayan, altın ölçüsü olmayan kâğıt tomarlarla bastıkları paraları dünyaya sürerek dev bir kıskaç inşa ederler.

Sistemin en büyük değeri haline gelen para yani dolar, döviz dünya ölçeğindeki iktidarı, imparatorluğu böylece geçmişten de gelen yolculuğuna devam etmeyi sürdürüyor. Bu nedenle bütün savaşlar, vahşilikler hiçbir kurala bağlı kalmadan, insanlık değerlerine önem vermeden yürümeye devam eder. Barış ve özgürlük bir anlam ifade etmez, sadece kâğıt üzerinde işe yaramaz birer alet olarak, insanlığın hırsı, kör karanlık yanı şeklinde kuşatmasını sürdürmeye çalışır. İşte bu olumsuz dünya atmosferini değiştirmek için sosyal, ekonomik yönden bilimsel çabalara imza atan Marx ve Engels, aydınlık çalışmalarını ortaya koyarak, insanlığı ışıklı bir sistemin içine almaya, barış ve özgür düşünceye kavuşturmaya yöneldiler.

        “Soğuk Savaşı” alt edecek sistem sosyalizm    

Bu nedenle tarihi dönemeçleri yeniden aşılmaya, uzun soluklu mücadele yolculuğuna girişilir. Bugüne kadar süren bu inişli çıkışlı yolculuk, insanlığın sömürü düzenine karşı başkaldırması, kapitalist emperyalizmin ahtapot kollarının kırılması amacına yönelik olması üzerinedir. Sistemin kendisini korumak için tahkim ettiği silahları olan “Soğuk Savaş”, en büyük gücü sayılır. Kurulması için mücadele edilen sosyalist sistem, soğuk savaşın yarattığı fay hatlarının sağladığı kazanımları aşamamanın verdiği tıkanıkları, duraksamaları aşabilmek için, engel döşeyen sistemi yineleye yineleye zorlamaya devam eder. Her ne kadar geriye düşüşler yaşanırsa da, soğuk savaşı alt edecek sistem daima sosyalizmden başka bir sistem olamaz.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Ekonomi, FAŞİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *