Bir AKP’li “Papazın Planını” Hatırladı… Acaba Neden?

Bir AKP’li “Papazın Planını” Hatırladı. Acaba Neden?

Müyesser YILDIZ, 27 Kasım 2021


Bağlantılı yazı; Arjantin olur muyuz? https://nacikaptan.com/?p=95024


Dünkü “Arjantin Olur muyuz?” başlıklı yazıda; 2001’deki ekonomik krizde Arjantin’de yaşanan yağma olaylarının neden Türkiye’de yaşanmadığını dair o dönem çiçeği burnunda bir muhalefet lideri olan Erdoğan’ın yaptığı değerlendirmeleri hatırlattık.

Erdoğan’a göre, -Allah göstermesin- bunlar olmuyordu; çünkü büyük bir devlet geleneğine sahiptik… Milletimiz, devlete saygı duyuyordu… Aile kurumumuza önem veriyorduk… Geleneksel dayanışma mekanizmalarımız hâlâ ayaktaydı… Tüm bunların temelinde ise “inancımız, inancımızın bize yüklediği sorumluluk” vardı.

Erdoğan, o vakitler şu uyarıyı yapmayı da ihmal etmemişti:

“Ancak bu gelişmeleri yorumlarken, ‘Bizde olmadı, olmuyor.’ diye sevinmek yerine ibret almak, halkın duygularını daha fazla zorlamamak gerekir.”

Önce Çöküş Sonra Seferberlik mi?

Arada kaynadı; geçtiğimiz günlerde AKP’li eski Bakan, Cumhurbaşkanlığı Irak Özel Temsilcisi ve Afyon Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bir toplantıda Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını sağlayan 1821’deki Mora isyanı sırasında devrin Fener Patriği Grigoryos’un, Rus Çarı l. Aleksandr’a yazdığı mektubun defalarca okunması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

“Patrik mektubunda, ‘Bu milleti siz topla tüfekle yok edemezsiniz. Çar Hazretleri ben size bu milleti yok etmeniz için bir formül vereceğim.’ diyor. ‘Siz bu milletin arasına insanlar sokarak, onlara kötü alışkanlıklar kazandırarak vs. şekillerde toplumu ifsat edeceksiniz. Gençlerini ele geçireceksiniz. Aile yapısını bozarak, aileleri yok edeceksiniz. O zaman bu milleti yok edersiniz. Başka yolu yoktur.’ demiştir.”

Eroğlu’nun diğer sözlerini aktarmadan önce, o mektupta tam olarak ne yazdığına bakalım. Patrik, demişti ki;

“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak gayri mümkündür. Çünkü Türkler başka milletleri gurur ve ifrata sevk edecek zaferler önünde olduğu kadar her türlü ümitleri kaybedecekleri mağlubiyetlere ve felaketlere karşı sakin, sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefislerine fevkalade düşkündürler. Ferdi iradelerin üstündeki hadisatı değişmez mukadderat sayma inancına sahiptirler. Bu inanışları dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevkli idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine olan bağlılıklarından ahlâklarının salabet ve safiyetinden bilhassa dini ve manevi hayatlarını tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir. Türkleri evvela bu din ve maneviyat şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, buhran anlarında İrşat vazifesini ifa edecek şahsiyet ve mihraklardan nasipsiz kılmak icap eder. Bunun da kestirme yolu dini ve manevi hayatı temsil eden teşkilât ve şahsiyetleri milletleri üzerinde müessir kudret halinden çıkarmak. Halkı da ananat-ı dinîye ve milliyetlerine intibak etmeyen harici telkin ve fikirlerle tahrip etmektir. Manevi mihraklardan mahrum oldukları gün Türkleri, kendilerinden şeklen çok kudretli, kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kuvvetleri sarsılacak ve ancak o zaman maddi vesaitin faikıyetine istinat edilerek Türkleri yıkmak mümkün olacaktır.”

Sadece o mektup mu? 1884’te Ayvalık’taki Cunda Adası’nda Papaz İkonomis tarafından kurulan papaz okulunun ders programı da şöyleydi:

“Türkleri ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtmak, Türkleri iktisaden çürütmek; Türk Milletini ahlâk, milliyet, din ve gelenekleri bakımından zaafa uğratmak, Türkleri dini açıdan sarsmak, Türk halkı arasına fitne ve fesat sokmak; kadıları, devlet idare amirlerini rüşvet, ziyafet, hatta kadın ikramlarıyla Rumların emrine almak, Türklerin en ufak hatalarını büyüterek Avrupa’ya duyurmak bu suretle medeni alemi Türklere düşman etmek” [Sami Emirhan – Fener Rum Patrikhanesinin Dünü-Bugünü Yarını -Harp Akademileri Yayını]

AKP’li Eroğlu’nun konuşmasına dönelim, devamında özetle şunları anlattı:

“Bu yönde yakın geçmişte yüzlerce proje hazırlanmıştır. Şimdi ise milletimizi yok etmeye yönelik muhtemeldir ki, en az bin proje vardır. Çünkü gönül coğrafyamızın son kalesi Türkiye’dir. Burayı yıkmak için o kadar çok çalışma yapılıyor ki hayal bile edilemez. Bizim bildiklerimizi bilseniz, yerinizde duramazsınız. Tabii bazı bilgileri bizler biliyoruz, ama bunu söylemek herkese mümkün olmuyor. Devletin belli sırları vardır… Aileler parçalanıyor. Şu anda boşanma oranı yüzde 33’e çıkmış durumdadır. Önceden ‘ABD’de yüzde 50 oranda boşanma var’ denildi mi, gülünürdü. Şimdi o duruma biz düşüyoruz farkında değiliz. Afyon’da bile boşanma oranı yüzde 27’dir… Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile özel konuşurken kendilerine, ‘Sayın Cumhurbaşkanım Allah razı olsun çok büyük hizmetler yaptınız. Barajlar, göletler, havaalanları, bölünmüş yollar, hızlı tren özellikle şehir hastaneleri muazzam oldu. Başı dik Türkiye haline geldik. Ama özellikle bizim ailelere ve gençlerimize sahip çıkmamız lazımdır’ dedim. Kendileri ‘tamam’ diyerek 2022 yılında tüm Türkiye’de seferberlik başlaması için hazırlık yapılması talimatını verdi.”

Papazların Planları Ve 19 Yıl

Şimdi şu 19 yılda yaşananları düşünelim. Sadece boşanma oranı artıp, aileler ve gençlerimiz sahipsiz kalmadı ki… Maddi, manevi tam bir yıkım yaşanmadı mı?

Keza Erdoğan’ın 2001’deki tespitlerine bakarsak; devlet geleneği yıkılıp, milletin devlete saygısı zedelenmedi mi? Milletin değerlerinin temeli olan din ağır tahribata uğrayıp adeta ateist-deist bir nesil yaratılmadı mı?

Başka? Türklük bizatihi ülkeyi yönetenler tarafından ayaklar altına alınmadı mı?.. Yolsuzluk ve kirli ilişkiler ayyuka çıkarken açlık, sefalet, yoksulluk, yılgınlık, bezginlik, umutsuzluk milletin kaderi haline gelmedi mi?

Sözü, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e bırakalım. Çarşamba günkü grup toplantısında, “Gelin, şimdi hep birlikte bir zihin egzersizi yapalım.” diyerek şu tabloyu çizdi:

“Dış güçler, lobiler, Türkiye’ye birini gönderseydi; ve bu kişi, bu ucube sistem sayesinde, bir şekilde başa gelseydi, sizce ne olurdu? Mesela; Türkiye’yi zayıf düşürmek, milleti fukaralığa mahkum etmek için ne gerekirse onu yapardı, değil mi? Mesela; Türk lirasının değerini düşsün diye, ne gerekiyorsa yapardı. Mesela, Türkiye’ye sömürge muamelesi yapar, ‘Burada ucuz iş gücü var, gelin.’ diye, yabancıları davet ederdi. Mesela; Türk Milleti’ni her geçen gün daha çok borçlandırır, Türkiye’nin rekabet gücünü sıfıra indirir, Türk şirketlerini ayakta duramayacak hale getirir ve yabancılara kelepir fiyata peşkeş çekerdi, değil mi? Sonra mesela; Türkiye’nin en güçlü olduğu alanları çökertmek için çalışırdı. Türkiye’nin en büyük potansiyeli nerede? Tarımda. O zaman ne yapardı? Tarımı öldürmek için tarım alanlarını imara açardı. Samanı, buğdayı, eti ithal ederdi. Şeker fabrikalarını satardı. Düşük fiyat açıklayıp çiftçileri borca sokardı. Sonra da, borçlu çiftçilerin elindeki arazileri satın almak için uğraşırdı, değil mi? Ez cümle; Türk parasını pul, çiftçiyi kendine kul, yolsuzluğu da kendine yol ederdi, değil mi? Tabi şimdi bu zihin egzersizi ile AK Parti iktidarı arasındaki benzerlikleri fark edenler, bizim bu arkadaşlara her ayna tutuşumuzda yaptıkları üzere, yine bağırmaya başlayacak; ‘Ne yani, sen Cumhurbaşkanına dış güç mü diyorsun?’ diyecekler… Hayır. Ben diyorum ki; bir dış güç göreve gelse, ancak bunları yapardı.”

Ez cümle; bir vakitler adımız “Çılgın Türkler”di… Ama adeta bir plan dahilinde giderek “Çıldırtılan Türkler” haline getiriliyoruz; Bilmem farkında mıyız?

O yüzden, Allah korusun, ama bu gidiş ve yıkımla sadece Arjantin değil, başka şeyler de oluruz!..


https://muyesseryildiz.com/2021/11/27/bir-akpli-papazin-planini-hatirladi-acaba-neden/

This entry was posted in Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *