GİRME DEDİK SANA ORTADOĞU ÇAMURUNA

 

GİRME DEDİK SANA ORTADOĞU ÇAMURUNA

Rıfat Serdaroğlu


Türkler kadar hoşgörülü, gönlünü ve makamlarını her etnik kökenden insana açan başka bir millet yoktur. Bu konuda bazen o kadar ileri gideriz ki bu güzel duygular, yabancılar tarafından “saflık” olarak değerlendirilir!

Örneğin Türkiye’de Ermeni kökenli bir vatandaş, çalışırsa devletin her makamına gelebilir, kökeniyle gurur duyduğunu açıkça söyleyebilir ve kendi kültürünü yaşayabilir. Ermeni kökenli vatandaşlarımız, istedikleri yerde istedikleri zamanda T.C Devletinin bazı uygulamalarını protesto edebilirler. “Hepimiz Ermeni’yiz” diye binlerce pankart taşıyabilirler. Kendi dillerinde yayın organları vardır.

Peki, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türk’ü Ermenistan vatandaşları, bu haklara sahip midir? Protesto yürüyüşü yapıp, “Hepimiz Türk’üz” diye pankart taşıyabilirler mi?
Erivan’daki soykırım anıtının önüne serilen ve her geçenin çiğnemek zorunda olduğu Türk Bayrağını çiğnemeden geçebilirler mi? Bunu yapmayan biri Ermeni devletinin kapısından içeri girebilir mi? İran’da nüfusun %33’ünü oluşturan Azerbaycan Türkleri de benzer kısıtlamaya tabidir.

Aynı durum T.C Vatandaşı olan Yahudi vatandaşlarımız için de geçerlidir. Biz, hepsini zenginliğimiz olarak kabul eder ve severiz. Gönlümüzün de devletimizin de kapıları onlara sonuna kadar açıktır. Fakat İsrail’deki durum Ermenistan’dan farklı mı? Bırakın Türk kökenli birini kabullenmek, Türkiye’de uzun yıllar yaşamış Yahudilere bile, şüpheyle yaklaşır İsrail Devleti! Keza sayıları 150 bin ile 200 bin arasında olduğu tahmin edilen ve “Mızrahi” denen Kürt Yahudilerinin de gelebilecekleri makamlar sınırlıdır.

ABD ve Avrupa ülkelerine göre ise İsrail demokratik bir devlettir. Zaten Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ne göre İsrail demokrasisinin, ABD tarafından 22 Arap ve 4 Müslüman ülke için örnek gösterilmesinin sebebi budur!

İsrail, kendini Ortadoğu’nun tek lâik ülkesi olarak tanımlar. Halbuki tüm liderler ve partiler Tevrat ideolojisine taparlar. İsrail, din devletidir ve Yahudi din şeriatı ile yönetilir. İsrail devletinin tamamı Siyonizm idealine inanmıştır ve Filistin düşmanıdırlar.
Ezan yasağı ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasındaki ısrar bunun kanıtıdır.

İsrail, Müslüman coğrafyası içine çeşitli oyunlarla zorla sokulduğu için, varlık sebebini kargaşa-kaos-savaş stratejilerinde aramaktadır. Yaşamak için çevresindeki Müslüman devletlerin bir ve beraber olmamaları gerekmektedir. Özellikle Araplar, maddi menfaat uğruna kendi dindaşlarını satmaya, Müslümanları arkadan hançerlemeye çok müsaittirler.
İsrail elbette ki bu durumdan yararlanmaktadır.

Kendi gücü yetmediği zaman devreye ABD ve İngiltere girer ve İsrail’in yolunu “Demokrasi getiriyoruz” bahanesiyle ölüm ve yağma yaparak açarlar. Nasıl Yunanistan Avrupa’nın şımarık çocuğu olarak kabul edilir ve her zaman korunur kollanırsa, İsrail de ABD ve İngiltere tarafından korunmaktadır.

İsrail devleti nükleer silaha sahip olabilir ama hiçbir Müslüman ülke bu silaha sahip olamaz! İsrail devleti her devletin iç işlerine müdahale edebilir ama ona kimse karışamaz!
İsrail’in şımarıklığının nedeni, ABD ve İngiltere’nin verdiği karşılıksız destektir.

Barzani, bağımsızlık için referandum yaptı. Türkiye’nin güneyini de kapsayacak “Kürt Devletinin” kurulmasını ilk önce ve en güçlü olarak İsrail devleti destekledi. İsrailli subaylar yıllarca PKK militanlarını eğittiler ve Türk Askerlerinin ölümüne sebep oldular.
İsrail devletinin “kendi güvenliği” için, bölgede ikinci İsrail olacak Kürt devletinin kurulmasına çalışmak bir haktır (!) ama Türkiye’nin bunu engellemek için PKK terör örgütüyle savaşması, tüm dünyaya en azından “İnsan hakları ihlali” olarak aktarılır! İsrail Devleti “Kürt Devleti kurulmasını” desteklediğini açıkladığında, Yahudi kökenli T.C vatandaşlarından “Vatanımızı böldürmeyiz” diye bir açıklama duydunuz mu?

İsrail devleti bu yayılmacı ve saldırgan politikalarına kaynak olarak “Tevrat’ı” göstermektedir. O zaman bizde ilişkilerimizi, Kur’an-ı Kerim’deki İsrail için gönderilen 41 ayete göre mi düzenleyeceğiz? Dünya yeniden orta çağın barbar din savaşlarına mı dönsün? İstenen bu mu?

İsrail’in en büyük başarısı, içten çürüteceği ülkelerde hain yetiştirmekteki becerisidir. Özellikle zayıf karakterli siyasetçileri avlamakta çok ustadırlar. Bazılarına “Yahudi Cesaret Madalyası” bile verirler. Bu madalyalar, Yahudiliğe ve Yahudilere hizmet etmiş, savunmuş, muhafaza etmiş kişilere verilir.

ABD-İngiltere-İsrail kendi ülkelerindeki hainleri anında yok ederler ama kendi hesaplarına çalışan hainleri çok bonkörce beslerler…


Atatürk boş yere “Yurtta sulh, cihanda sulh” dememiştir.

DOĞRU Parti olarak düşüncemiz şudur;
Biz kendimiz her konuda güçlü olacağız. Tarihimizden ders alarak geleceğimizi akıl-bilim ve cesaretle hazırlayacağız. Kendi barışımızı koruyacak, dünya barışına da destek olacağız. Dosta dost gibi, düşmana da düşman gibi davranacağız. Bunu yapabilmek için dürüst-bilgili-vatansever-çağdaş ve yürekli devlet adamlarına ihtiyaç var. Madalya alıp, palavradan nutuk atan ve el altından İsrail ile gizli anlaşmalar imzalayan siyaset cambazlarıyla bu işleri olmayacağını artık herkesin, özellikle üst seviyedeki bürokratların görmesi lazım.

Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Ekim 2021

This entry was posted in Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *