BİR EĞİTİM DESTANI KÖY ENSTİTÜLERİ * Köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, 23 Haziran 1960’ta aramızdan ayrıldı * Eğitime Adanmış Bir Yaşam: Tonguç * Tonguç’un Enstitü Müdürleri * Tonguç’un Beslendiği Kaynaklar

Eğitime Adanmış Bir Yaşam: Tonguç

Cumhuriyet – Mustafa GAZALCI – 23 haziran 2021


Köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, 23 Haziran 1960’ta aramızdan ayrıldı. Tonguç, yaşamı boyunca ilköğretimin, her çocuk için temel bir hak olduğunu savundu. İlköğretim genel müdürü olduğu yıllarda, bunu gerçekleştirmek için çalıştı.

Ölümünden kısa süre önce 27 Mayıs 1960 ihtilali olunca, yapılacak anayasaya ilköğretim hakkının doğru ve kalıcı biçimde girmesi için bir metin hazırladı. Metne göre ilköğretim zorunlu ve parasız olmalıydı. Laik ve Cumhuriyetçi yetiştirilecek çocukların öğretim süresince, sağlık gereksinimleri, çağdaş bir okul binası ihtiyaçları, kitap, öğretim ve taşıt araçları ücretsiz karşılanmalıydı.

Tonguç, bir süre Kastamonu’da okudu. İstanbul Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Almanya’da güzel sanatlar okulunda, beden eğitimi enstitüsünde eğitim gördü. Çeşitli okullarda resim-iş öğretmenliği yaptı. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü kurdu. Yurdun çeşitli yerlerinde gezici eğitim sergisi düzenledi. İlköğretim genel müdürü olmadan önce yazılarında, konuşmalarında ileride uygulanacak yeni eğitimin ipuçlarını verdi.

YENİ EĞİTİM ANLAYIŞI

1934’te, “Ders Yılı Başlarken” adlı yazısında ezberci eğitimden, kitabi okullardan yakındı. Geleceğin eğitiminin “bilimle, uzmanlıkla, gözlemle” olacağını belirtti. Öğretmenin bilgi anlatan kişi değil, öğrencinin çalışma arkadaşı, onun yeteneklerini ortaya çıkaran kişi olması gerektiğini savundu. Tonguç’a göre her işte olduğu gibi eğitimde de planlı bir siyaset, sistemli bir çalışma gerekliydi.

Genel müdür olunca, bakana, ülkemizdeki ilköğretimin durumunu belirten kapsamlı bir rapor sundu. Atatürk’ün, Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın ve arkadaşlarının desteğiyle, alışılmış ezberci eğitime karşı iş eğitiminin uygulanması için harekete geçti. Bu anlayışla köy eğitmen kursları (1936), köy öğretmen okulları (1937) açıldı.

Tonguç, ilköğretim kurumlarını incelemek üzere, Bulgaristan, Macaristan ve Almanya’ya gönderildi 1938’de. Atatürk’ün ölümünden sonra, Hasan Âli Yücel milli eğitim bakanı oldu. Yücel ve Tonguç ikilisi, coşkuyla çalışmaya devam ettiler ve 17 Nisan 1940’ta, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün desteğiyle Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldı. 1942’de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.

Yüzyıllarca karanlıkta bırakılan köyler, kasabalar, temelini Tonguç’un belirlediği canlandırıcı eğitimle aydınlanmaya başladı. Dünya savaşla kavrulurken Türkiye, eğitmenli okullar, bölge okulları ve köy enstitülerindeki eğitimle canlandı. Bu eğitimden geçen insanlar bilinçlendi, sorguladı, yaşamı boyunca geliştireceği alışkanlıklar kazandı.

DİNO’NUN SORUSU

Bundan rahatsız olan egemen çevreler, Tonguç ve arkadaşlarını görevden uzaklaştırdılar. Açığa aldılar. Ekonomik sıkıntılara soktular. Ancak o inandığı düşünceleri ölümüne değin savundu. Tonguç’un tohum serpen çizimini yapan Abidin Dino, 1970’te, Forum’daki yazısında “Köy enstitülerini kuran en güçlü kafa, Tonguç Baba, yorulmak, dinmek bilmeyen bir araştırıcı, bir yenilik işçisi değil miydi?” diye sormuştu.

Dino’nun sorusu, Tonguç’u tanımlıyordu. [1]

MUSTAFA GAZALCI – EĞİTİMCİ / 16. VE 22. DÖNEM DENİZLİ MİLLETVEKİLİ

Tonguç’un Enstitü Müdürleri

Cumhuriyet – Erdal ATICI – 23 Haziran 2021 Çarşamba


23 Haziran 1960’ta yitirdiğimiz İsmail Hakkı Tonguç eğitim yöneticiliğinin her aşamasında ortaklaşa yönetim anlayışını benimsemiştir. Tonguç’un dava arkadaşları da olan enstitü müdürleri, öğretmenler, öğrenciler çağdaş eğitim davasına yürekten inanmış, cehalete savaş açmış ve başarılı olmuşlardır. Günümüzün eğitim yöneticilerinin, Tonguç ve müdürlerinin hangi tarihi koşullara direnerek sorunları nasıl çözdüklerini, nasıl başardıklarını bilmelerinde yarar vardır.

Çifteler Köy Enstitüsü’nde eğitim başı olarak görev yapan Nazif Evren, Tonguç’un o kahraman müdürlerden biridir. Bir gün Tonguç onu genel müdürlüğe çağırır. Evren, bakanlığa vardığında mesai bitmiş, çalışanlar çoktan evlerine gitmiştir. Tonguç makamında çalışmaktadır. Sandalye çeker, Nazif Hoca’yı yanına oturtur. Çekmecesinden bir zarf çıkarır, Evren’e verir. Zarfın içinde yeni kurulacak olan Dicle Köy Enstitüsü’nün yerleşim ve bina planları vardır:

Onları açıp bana bilgi verdi. Sonra çekmecenin öteki gözünü çekti içinden üç kutu ampul kinin, bir kutu atebrin çıkardı, önüme koydu. Savaş yıllarıydı. Bunlar eczanelerde bulunmuyordu. Bana enjektörüm olup olmadığını, kullanıp kullanmadığımı sordu. Enjektörüm vardı, kullanmasını biliyordum. Çifteler Köy Enstitüsü’nde askeri doktorlar nöbetle görev yaptıkları sırada onlara yardım etmiş, enjektör kullanmasını öğrenmiştim. Hazırladıklarını büyük bir zarfa koyup verdi ve sonra bana ‘Sana şimdilik 50.000 TL’lik bir ödenek gönderiyorum. İlerde gerekirse bir miktar daha yollarız. 15 günde işler hakkında bana durumu bildir. Başarılar dilerim’ deyip beni uğurladı.” (*)

Yokluk, sıkıntı ve sorunlarla kahramanca savaşıyordu

Enstitü yapılacak yer, Diyarbakır’ın Ergani ilçesi istasyonuna 700 metre uzaklıkta, 850 dekarlık bir tarlaydı. Nazif Evren buraya müdür olarak gidecek, koca bir tarlaya planlanan binaları ekiplerle birlikte yapacak, öğrenci kaydedecek, onları çadırlara yerleştirecek,  çalışan insanların karnını doyuracak, dinlenmelerini sağlayacaktı. Tüm bunları yaparken Evren’in elinde, bir çift öküz, iki at ve hem at hem öküz koşulabilen bir tatar arabası olacaktı. Yalnızca Nazif Evren değil, enstitülerde çalışan tüm müdür ve öğretmenler, bu yokluk, sıkıntı ve sorunlarla kahramanca savaşıyordu. Enstitü müdürleri tarafından Tonguç’a yazılan mektuplar, müdürlerin yaşadığı sıkıntıları anlatıyordu. (**)

Ortaklar Köy Enstitüsü Müdürü Hayri Çakaloz, Çifteler Köy Öğretmen Okulu Müdürü Rauf İnan, Aksu Köy Enstitüsü Müdürü Talat Ersoy, Düziçi Köy Enstitüsü Müdürü Lütfi Dağlar, Arifiye Köy Enstitüsü Müdürü Süleyman Edip Balkır kahraman eğitimcilerimizden birkaçıydı.

GÖREVDEN ALINMASI

Enstitülerdeki öğrencilerin sağlığını korumak, müdürlerin temel görevleri arasındaydı. Enstitülerde revir vardı. Ancak her enstitüde doktor yoktu. Tüm Anadolu gibi enstitüler de salgın hastalıklarla mücadele ediyordu. 1946 Seçimleri sonucunda kurulan hükümette, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e yer verilmedi. Yeni Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, köy enstitülerine karşıydı. Tonguç’u, 21 Eylül 1946’da görevden aldı. Aynı gün Tonguç, enstitü müdürlerine mektup yazdı. Göreve aynı kararlılıkla devam etmelerini istedi.

İlerleyen günlerde Sirer enstitülere savaş açtı. Görevlerini yapan müdürler, yöneticilerin baskısıyla bunaldılar. Çoğu istifa etti. Tonguç’un fikirlerini uygulayan kahramanların yerine, gerici, ırkçı, enstitü düşmanı müdürler atandı. Yıkım, müdürlerin görevden alınması ya da ayrılmasıyla başlamıştı… [2]

ERDAL ATICI

KÖY ENSTİTÜLERİ VE ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI BAŞKANI 

(*) Nazif Evren, Köy Enstitüleri Neydi, Ne Değildi, Güldikeni Yayınları, 1998, s.175.

(**) Tonguç’a Mektuplarla Köy Enstitüleri Yılları, haz. Mustafa Aydoğan, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, 2007.


Tonguç’un Beslendiği Kaynaklar

Cumhuriyet – Yunus TEMİZ – 23 Haziran 2021


Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, köy enstitülerinin  öncüleridir. Tonguç kırsal kesimin yoksul çocuklarını kurtaran özgün eğitimin kuramcısı, uygulamacısıdır. Anadolu insanının zengin, bilgece imece anlayışının paylaşımcı, dayanışmacı özelliğini, işbirliğini, eyleme dönüştürmüştür. Buna ulaşmak için insanın arı gibi olmasını istemiştir. Tonguç’un esinlendiği yurtiçi ve yurtdışı eğitimcilerle, Atatürk Orman Çiftliği, halkevleri, Merinos gibi kurumlar arasındaki benzerlikleri inceleyelim…

Tonguç, Batılı eğitimcileri hem eleştirmiş hem onlardan yararlanmıştır. Kimlerden mi? Çocuğu merkeze alan, çiftçiliği bilen öğretmenler yetiştirilmesini, eğitimin uygulamalı olmasını, özgür insana ulaşmayı benimseyen John Dewey’den. Doğaya dönülmesini savunan Jean Jacques Rousseau’dan. Oyuna önem veren, karma eğitimi benimseyen Johann Heinrich Pestalozzi’den. Emek (iş) ve çocukların doğal yeteneklerinden yararlanılmasını savunan Georg Kerschensteiner’den.

ÖYKÜNEN BATICILIK DEĞİL

Tonguç, öykünen Batıcı değildir, araştıran Batılıdır. Gelişmiş Batı, eşsiz Doğu’nun sanat ve ekinini yoğurarak bizlere sunmaktadır. Muzaffer Sarısözen’nin türküleri, Âşık Veysel’in bağlaması, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resimleri, ulusal ve evrensel olunabileceğinin kanıtlarıdır.

Tonguç, Osmanlı’da köy eğitimini başlatan İsmail Mahir ile İsmail Hakkı Baltacıoğlu’ndan yararlanmıştır. Nusret Köymen’in Köy Okul Projesi’nden, Halil Fikret Kanat’ın köy öğretmenlerine ilişkin görüşlerinden esinlenmiştir. Başöğretmen Atatürk’ün eğitime ilişkin yazı ve konuşmalarını rehber edinmiştir. Köy enstitülerinin temelini oluşturan eğitmen yetiştirmeyi uygulayan Saffet Arıkan’dan yararlanmıştır. Tonguç, Batı’nın iş okulu ile Doğu’nun politeknik okulunu eleştirip yeni ve örnek bir senteze ulaşmıştır. Günümüzde Almanya gibi pek çok ülkede Tonguç Modeli uygulanmasının nedeni budur.

ENSTİTÜLER VE ÇİFTÇİLİK

1925’te kurulan Atatürk Orman Çiftliği’nde tarım ve hayvancılık, kooperatifleşme, araştırma, halk eğitimi gibi etkinlikler özgürce ve özerkçe yapılmıştır. Çiftlik tıpkı köy enstitüleri gibi bataklık, sazlık gibi yerlerde kurulmuştur. Köy enstitüleri, çiftlik uygulamasından yararlanmıştır.

1932’de açılan halkevlerinde yetişkin eğitimi çok önemsenmiştir. Köy enstitülerinin öğretmenleri de aynı şeyleri yapmıştır. Özerk olan halkevleri, toplumun demokratikleşmesi için işlevsel kollarla halka ulaşmıştır. Köy enstitülerindeki kümeler, birer halkevi kolu gibidir. Aynı dönemde kurulan Merinos, İpekiş, şeker fabrikaları gibi kuruluşlarda da üretim, sanat, eğitim ve bilim birlikte uygulanmıştır. Bütünsel kalkınma, planlı şekilde gerçekleşmiştir.

Sonrası acı bir öyküdür. Atatürk Orman Çiftliği, yapılaşmaya açılmıştır. Halkevleri işlevsiz kılınmış, kamu yararı gütmekten çıkarılmış, yerine de halk eğitim merkezleri açılarak, basit becerilerin öğretimine yöneltilmiştir. Günümüzdeki çarpık, postmodern eğitimle ancak tüketici, sömürülen, korkak insan yetiştirilebilir. Tonguç’un, Eskişehir’de, İngilizlerin saldırısına karşı öğrencilerini sakinleştirmeye çalıştığı şu sözler, her zaman geçerlidir ve günceldir: “Sorun sokak kavgalarıyla değil, bağımsızlığımızı kazanarak çözülebilir. Bağımsız olmayan uluslar, böyle tokatlara layıktırlar.” [3]

YUNUS TEMİZ – EMEKLİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/egitime-adanmis-bir-yasam-tonguc-mustafa-gazalci-1846606

[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/tongucun-enstitu-mudurleri-erdal-atici-1846605

[3] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/tongucun-beslendigi-kaynaklar-yunus-temiz-1846604

This entry was posted in EĞİTİM, KÖY ENSTİTÜLERİ, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *