Beton lale

Beton lale

Sözcü – YILMAZ ÖZDİL – 30.05.2021

Lale, özbeöz Türk evladıdır.
Tarihte ilk görüldüğü yer, Pamir dağlarıdır, Tanrı dağlarıdır.
Bize yoldaş olur, bizimle beraber Anadolu’ya gelir.
Selçuklu’da bu mübarek topraklara uyum sağlar, yerleşir.
Osmanlı’da kökleşir.
Fetihle beraber İstanbul’un sembolü olur.
Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı’nı laleyle donatır, bahçelerin sultanı yapar laleyi… Avni mahlasıyla lale üzerine şiirler yazar. Kanuni Sultan Süleyman bizzat elleriyle eker, bizzat yetiştirir, Muhibbi mahlasıyla lale mısraları yazar. Tarihte ilk kez İstanbul’da ıslah edilir, renkleri çeşitlenir, sadece kırmızıyken, sarı olur, pembe olur, mor olur, beyaz olur.
Ebru olur, suya çizilir, su bile lale açar.
Bir döneme adını verir, Lale devri bile olur.
Lale kelimesi, lal taşı kökenlidir, kırmızı manasındadır.
Bugün Batı dillerinde tulip denmesinin sebebiyse, pek matraktır.
1593’te Avusturya’nın İstanbul elçisi olan Busbecq, delikanlıların beğendikleri kıza mesaj vermek için kavuklarına lale taktıklarını görür, böyle bir çiçeği hiç görmemiştir, kendi memleketinde yoktur, parmağıyla işaret ederek “bunun adı ne?” diye sorar, delikanlı kavuğuna sarılı tülbenti sorduğunu zanneder, “tülbent” der, halbuki tülbente sıkıştırılan laleyi sormuştur ama, bu yanlış anlama ve bu yanlış cevap, lale’nin Batı dillerindeki ismi olur, tülbent döner dolaşır, tulip olur… Avusturya elçisi, lale soğanlarını sandıklara koyar, Viyanalı botanikçi Clusius’a gönderir, Clusius kısa süre sonra Hollanda Leiden Üniversitesi’nin botanik bahçesi müdürü olur, lale soğanlarını Avrupa’da ilk kez Hollanda’da yetiştirir, bu silsileyle, bizim lale tüm dünyada tulip olarak tanınır.
Sanattır lale.
Renoir, Matisse, Monet, Picasso tuvallerindedir.
Hoca Ali Rıza tablosundadır.
Tasavvuftur lale, Mevlana’nın rubailerinde vardır, Mesnevi’de yeralır… Ey gönül, canına üflenen refhayla yan da kavrul / amma lale gibi ol ki, halinden sadece yar haberdar olsun. Halk edebiyatıdır, Karacaoğlan’ın koşmalarındadır… Kaşların göz ile ediyor cengi / söyleşir yavrılar, koçyiğit dengi / çiçekte, meyvede yoktur menendi / laleden kırmızı, gülden ziyade.
Şarkıdır.
Şiirdir.
Sevgilinin al yanağıdır.
Aşkın dudağıdır.
Dişidir.
Yahya Kemal’dir… Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde gönül / ya lale açmalıdır göğsümüzde, yahut gül.
Faruk Nafiz Çamlıbel’dir… Hayretteyim, seninle geçen hoş zaman gibi / vurdukça laleler, derelerden şarap akar / halinde gizli bir azamet, haklı bir vekaar / tarihe vermiş ismini bir kahraman gibi.
Cahit Sıtkı Tarancı’dır… Mevsim tam lale zamanı, geçtim bir akşam Sadabat’tan koltuğumda Nedim divanı / sorma ne kalmış o hayattan? Ne def-i gam eyleyen şarap, ne mest-i naz, sadabat harap.
Ümit Yaşar Oğuzcan’dır… Bugün ölüp yem olmaktansa balıklara / bilene aslında her devir Lale Devri / aklınız varsa Nedim gibi yaşayın / Orhan Veli misali dinleyin bu şehri.
Ahmet Haşim’dir… Zannetme ki güldür ne de lale / ateş doludur tutma yanarsın.
Ahmet Muhip Dıranas’tır… Göz alan bir güneş doğardı, gökçegelin gibi Ağrı’dan / ve iki yüce dağın ardı, kızıl bir laleydi Tanrı’dan.
Nazım Hikmet’tir… Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek, şarap içmek lale bahçesinde, ayın altında / bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize, bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında.
Cahit Külebi’dir… Üst üste iki dağ lalesi, bir çift doru at dudakların / ve arasındaki ince çizgi, erişilmezliği ayrılıkların.
Metin Altıok’tur… Lale Devri’nin yürüyen şamdanları, tersine yanıyor geçmişte şimdi / bugüne uzayan imgesel mumlarını.
Turgut Uyar’dır… İpekler tel tel biraraya geldiler, dokunmak üzere lale nerdeyse menekşeye, gül suya dokunmak üzere.
Özdemir İnce’dir… Nereye dokunsan binlerce çiçek toz pembesi / rüzgara karşı çiçek, yüreğimizde çoğalan çiçek, laleler: dağlarımızda açan.
Ve dün, Çamlıca kulesi açıldı.
369 metre beton.
Peki, hiç düşündünüz mü neden o şekilde yapıldı?
Çünkü güya o bir lale!
Hem vallahi hem billahi.
Bizzat ulaştırma bakanı izah etti.
“Beton aksamın etrafına lale motifli giydirme yapacağız, herbiri 13.5 metre yüksekliğindeki 15 parçayı dışardan, aşağıdan yukarıya giydirerek, kuleyi lale şeklinde tamamlamış olacağız” dedi.
Tanrı dağlarının hediyesi.
Aşkın çiçeği.
Romantizmin simgesi.
Duyguların tuvali.
Tasavvuf imgesi.
Şarkı güftesi.
Şiir dizesi.
Dünya tarihinde ilk “beton lale”yi bunlar yaptı iyi mi! 25 yıl yönettikleri İstanbul’a seyir terasından bakıyorsun, komple betonarme… İstanbul’dan, diktikleri kuleye bakıyorsun, beton lale.
Sü’lale devrinin lalesi anca böyle!

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/beton-lale-6458314/
This entry was posted in Yılmaz Özdil, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *