“Ankara İstiklal Mahkemesinin RİZE DURUŞMALARI” * Rizeli Yazar Recep Koyuncu Şapka Olaylarının 97 Yıllık Örtüsünü Kaldırdı 

Rizeli Yazar Recep Koyuncu Şapka Olaylarının 97 Yıllık Örtüsünü Kaldırdı 

Rizeli yazar Recep Koyuncu adaşı Recep Usta ile birlikte çok değerli arşivlik bir kitap yazdı. Kitabın adı:

 “Ankara İstiklal Mahkemesinin RİZE DURUŞMALARI”

Rize’de olağanüstü ilgi gören bu kitabı yazarından imzalı olarak aldım. İpsiz Recep Emice’nin adaşı iki yazarı birlikte kutluyorum. Çok ciddi bir arşiv çalışması ve emek var ortada.
Kitapta aradığım bazı bilgileri bulacağımı düşünerek dikkatle okudum. Şapka isyanı ile medreseleri kapatan Eğitimde Birlik Yasasının bağlantısı olmalı diye düşünüyordum, yanılmamışım.
Atatürk’ün 17 Eylül 1924 Rize ziyaretinde Mataracı Mehmet Efendinin evindeki toplantılarda konuşulan, Potomya’da okul yapımıyla ilgili alınmış kararla örtüşen bilgilerdi bunlar.
Eğitimde Birlik Yasasının uygulanmasında yaşanan sıkıntıların devamıydı çıkan isyanlar. Kolay değildi, medreseler kapanmış, camiler Diyanete bağlanmış, okuryazar olmayan imamların işine son verilmişti. Menfaatlerini kaybeden imamlar itibarlarını da kaybetmişti, başlarından sarıkları da alınmıştı. Aralarında tefecilik yapanlar bile vardı. “Şapka da istemezük” dedikleri karakol baskınında bunlar var mıydı, kitapta bunu aradım ve buldum.
Tutanakları okurken önüme geldi. Mahkemede imamlara tek tek “icazetin var mı” diye sorulmuştu. Bu soru isyanda bu durumun çok önemli olduğunu gösterir. Hele tefecilik yapan imamın ticaret(!) kapısı da kapanacaktı, ki, dini siyasete alet ettiği yetmezmiş gibi dinin yasakladığı faizi iş edinmişti. Belli ki dininden çok parayı seviyordu.
Mahkemede icazeti olmadığını itiraf eden baş kışkırtıcı imam hakimin önünde şapka takarak pişmanlık gösterisi yaptı ve idamdan kurtuldu. Onca insanı perişan etti, üstelik Rizelilere yüz yıl süren kardeş kavgası bıraktı. Tipik İngiliz oyunudur. Çok da uzun yaşadı. Fevzi Kar onu görmüşlüğünü video kaydında anlatıyor. Aşağıda linkini bulacaksınız. Onu hangi kelimelerle anlattığını burada söylemeyeyim.
Recep Koyuncu’nun kitabına aldığı adı geçen isyancılardan bazıları Fevzi Kar’ın verdiği isimlerle örtüşmektedir. Örneğin, cami önünde topladıkları insanlara fetva verenler ile Fevzi Kar’ın anlatımındaki kalasları yaktıranlar, yani “Bu okula gidenlerin cenaze namazı kılınmaz” diye fetva verenler aynı kişilerdir. Kalasları yaktıran bu imamlarla şapka olaylarında karakol basan imamlar aynı kişilerdir. Bu bağlantıyı görünür kılabilmek için Recep Koyuncu’nun kitabında da anlatılan olayların bir yıllık dökümünü yapacağım.
3 Mart 1924; Eğitimde Birlik Kanunu çıktı, imamlar Diyanet’e bağlandı, okuryazar olmayanlar imamlık yapamaz oldu, medreseler kapandı. Bundan altı ay sonra;
17 Eylül 1924; Atatürk Rize’ye geldi. Gündem, Rize’de nerelerde yeni ilk ve orta mektep yapılacağının yerinde tespitiydi. Gazi Paşa yanında tutanak kâtibini de getirmişti. okul ve silah arkadaşı Rizeli Miralay Mehmet Arif (Finci) Bey de vardı. Okul yapılacak yer olarak seçilen İkizdere ve Potomya için tahsisat hızla çıkartıldı. (Rizeli gençlerden Almanya’ya motor ve inşaat, Moskova’ya ziraat mühendislik eğitimine gönderilecek olanlar da burada belirlenmiş olup Mehmet Arif beyin kuzenlerinden Muammer Morgül ile Fuat Morgül bunların arasındadır.)
1925 Yaz sonları; Potomya’da okul yapımı için kurumaya bırakılmış kalaslar yakıldı. Bunun üzerine okul tahsisatı Pazar’a kaydırıldı. Köylüler ikiye üçe bölündü; okul istemeyenler, okul isteyenler, tarafsızlar. Okul istemeyenler tefeci imamın başı çektiği gruptu, bunlar daha sonra mektep de şapka da istemeyen isyancılar olarak karakol basacaklardı.
23 Ağustos 1925: Mustafa Kemal Kastamonu’da ilk kez şapka giydi ve bundan sonra medeni insan olarak şapka giyeceğimizi ilan etti. Bunun üzerine İskilipli Atıf şapka karşıtı bir kitap yazdı. Bu kitap Erzurum’a, Giresun’a ve Rize’ye dağıtım edildi.
Eylül 1925: Rize’de ve diğer belli illerde şapka karşıtı olaylar başladı. İngilizlerin adamı  İskilipli Atıf’ın “Frenk Mukallitliği ve Şapka” kitabı Rize’de satıldı.  Bu kitabın Potomya’daki ve diğer illerdeki olaylarda kışkırtıcı rolü olacağını  tahmin etmek hiç zor değil.
25 Ekim 1925: Şapka kanunu TBMM’de görüşmeleri başladı. Başka bazı şehirlerde de buna itiraz sesleri duyuldu.
22 Kasım 1925: Potomya’da imam olmadığı halde sarıklı dolaşan kişilere resmi yazı  gönderildi. (Recep Koyuncu bunları mahkeme ifadelerinden yazdı.)
25 Kasım 1925; Şapka Kanunu Resmi Gazetede yayınlandı. Artık memurlar fes giymeyecek, din görevlileri sadece görev alanlarında sarık takabilecekti.  TBMM üyeleri ve memurları başlık olarak şapka giyecekti.
25 Kasım 1925: Bu tarihte Rize’de yaşanan olayı yazar Recep Koyuncu’nun Sonsöz’ünden  okuyalım. (s.178)
“Potomya’daki Merkez camiinin önünde toplanan ve çoğunluğu silahlı olan kalabalık grup, caminin yakınındaki karakolu basıp askerleri alıkoydu ve ardından 150 kişilik silahlı bir grup Rize’ye doğru yürüyerek harekete devam etti fakat umdukları desteği, kuvveti toplayamadıklarını görüp Rize’ye ulaşmadan dağıldı. Karakolda tutsak edilen askerler de akşamüstü saatlerinde serbest bırakıldı. Bir gün içinde yaşanan olayların hülasası budur.”
Şimdi, ben de bir yazar olarak okurlarıma bir dikkat sorusu soracağım: 25 Kasım 1925 tarihinde yaşanmış iki ayrı önemli olayı okudunuz. Şapka Kanununun (Kılık Kıyafet Kanunu)  resmi gazetede yayınlandığı gün ile aynı günde, Rize Potomya’da aynı adla bir ayaklanma yapılıyorsa, bu iş bir günde nasıl organize edilir, normal olarak aynı günde olacak iş midir?

….
Kitap üstüne söyleyeceklerim bitmedi.
Recep Koyuncu’ya bir kere daha elinize sağlık diyerek kitap hakkında bir kaç şey daha söyleyeceğim.
İstiklal Harbi sırasında Yunan uçaklarından atılan “teslim olun” bildirisini yazan İngiliz yanlısı İskilipli Atıf‘ın adı da geçiyor kitapta. Devrimlere ve şapka kanununa karşı kitap yazması çok normaldir. İsyana davet vardı kitabında. Beni üzen, ağırıma giden, Kuvayi Milliye’ye katılmış insanlardan onun çağrısıyla bu ayaklanmaya katılanlar oldu, olabildi.  Rizeli kuvvacılara karşı İngilizlerin öyle nefreti vardır ki,  sansürlü konular vardır. Mesela Malta sürgünü parlamenterlerimizi o İngiliz kalesinden denizaltıyla kaçıran kahraman denizciler Rizeliydi.
Kindar ve intikamcıdır İngilizler, unutmazlar. Bu şapka ayaklanmasında da kesin İngiliz parmağı vardır diye düşünüyorum. Onların öfkeleri sadece Mustafa Kemal’in askerlerine değildir, onlar milattan önceden beri sevmezler Rizelileri.  Özellikle Potomya iki bin yıl önce bir Oğuzlu asker barınağı ve kurgandı. Buranın Oğuz beylerine ait KURGAN (Gurcen) olduğunu çok iyi bildikleri için, bizi Potomya’dan vurmakla atalarımızdan rövanş almayı bile planlamışlardır.
Devrim kanunlarını kabul ettirmek meğerse ne kadar zormuş. Eğer tefeci imam namaz kıldırıyorsa, o cemaat da imama borçlu ise, kime itaat edecekleri bellidir.  Oysa İslâm’ın asla kabul etmediği tek şey tefeciliktir diye bilirdik.
Devrim kanunlarıyla icazetsiz imamlar başında sarıkla köyde dolaşamayacaktı! Halkın karşısında itibar kaybeden icazetsiz imamlar kullanıldı bu isyanda. Mahkemede isyancılardan birine sorulan soru tam da buydu;
Soru: Ne iş yaparsın?
Cevap: Gürgen karyesinin imamıyım.
Soru: Hükümet tarafından mı ta’yin edildin?
Cevap: Köylü tarafından ta’yin edildim.
Soru: Vesikan var mı?
Cevap: Vesika henüz almadım çünkü hasta idim.
Soru: Vesikası olmayanların sarık saramayacağı hakkında kanunu bilmiyor musun?
Cevap: Bu kanundan şimdi haberim oluyor, evvel bilmiyordum.
Bu zabıttaki her cevapta sanığın bir yalanın arkasına saklanmaya çalıştığı açıktır. Vesikası yok ama imam… Köylü tayin etmiş kendini… Hastaydı, bu isyana nasıl katıldı… Cami dışında sarık takamayacağını bildiren kanuna karşı isyan ediyor ama o kanunu bilmiyormuş…
Pek tabiidir ki isyancılar halkı galeyana getirmek için yalansız edemezdi; “Paşalar öldü, hükümet düştü, Mustafa Kemal Paşa öldü, İsmet Paşa öldü” gibi yalanlar da söylediler.
Tefecilik yapan İslahiye köyünden Kara hoca (Kandemir!) lakaplı birinin varlığından söz eden Fevzi Kar ile Kalamoz/Akpınar köyünde henüz sağken (2014’de 85 yaş.) yaptığım iki kısa video kayıt ”mayana1950” youtube kanalımda yayındadır.  Okul için ayrılan keresteleri onun yaktığını söylemektedir: Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=glU3CplPB88&t=54s
Fevzi Kar diyor ki, “tefeci Kara Hoca, bu okula çocuk gönderenin cenazesi kılınmaz, diye fetva veriyor ve  Güneysu’daki okulun kalaslarını yaktırıyor… Bana bunları anlatan Kabrel Yanmışın oğlu, ihtilalcilere karşı gelen bir adamın oğlu…“ 
Koyuncu’nun kitabında Kara hocanın bu lakabını aradım. Belgelerde Kara hoca lakabı geçmiyor, mahkemede kimlik tespitlerinde de “ne iş yaparsınız” sorusuna verilmiş böyle bir cevap çok doğaldır ki yoktu.
Eğitimde Birlik kanununa itirazı olan iki imamın o kanunun değiştirilmesi isteğiyle Atatürk’e dilekçe vermesi hususu kitapta Ali Topuz’un kitabı kaynak gösterilerek yer aldı:
“3 Mart 1924’te medreselerin Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla Maarif Vekâletine devredilmesi, medreselerde tahsil görmüş kişilerce hoş karşılanmamıştı. Şapka olaylarıyla ilgili değerlendirmelerinde Ali Topuz, medreselerin kapatılmasını, isyan hareketinin sebepleri arasında gösterir:
Mustafa Kemal’in, medreselerin açılmayacağını kesin bir ifadeyle söylemesi, Rize’deki ve özellikle Potomya’daki hocaları ve tarikatçıları kızdırmıştı. Onlar, etkinliklerini ve itibarlarını medreseden alıyorlardı. Askerlik hizmetinden muaf sayılan ve geçimlerini medreselerden sağlayan bu kişiler, imtiyazlarını kaybetmiş olmayı içlerine sindiremiyorlardı. Sıradan vatandaş haline gelmek, onların tepki göstermelerine neden oluyordu. Değişimi bu kişiler, imtiyazlarını kaybetmiş olmayı içlerine sindiremiyorlardı. Sıradan vatandaş haline gelmek, onların tepki göstermelerine neden oluyordu.” (Ali Topuz, Değişimi Yaşamak, s.35-36)
Sayın Koyuncu’nun elimizdeki kitabında okul için kesilmiş kalasların yakıldığı ve kimlerin yaktığı hususunda hiç bir bilgi yer almamaktadır. Okul yapımına eylemli olarak karşı çıkanlarla karakol basma olayındaki kişilerin arasında bağlantı olduğu kanaatindeyim. İsyancıların “Mektep da istemezuk şepka da istemezuk” dedikleri yolunda bendeki duyumlarla örtüşen bir bilgi kitapta bulur muyum diye dikkatle okudum,  göremedim.
Fevzi Kar dayının idam edildi diyerek verdiği bazı isimleri mahkeme listesinde göremedim, bunca yıl sonra karıştırmış olması normaldir. Yine de, şapkayı bahane ederek isyan çıkartanların asıl isyanı bu olaydan kısa süre önce okul yapımından kullanılacak kalasları yaktıklarını söylemesi önemli ipucudur.  Fevzi Kar dayının adını verdiği fetvacılardan Yılancoğlu’nun adı kitapta (s.31) geçmektedir:
 ”Şaban hoca, mahkemeye verdiği ifadede vesikası olmadığını, imamlık yapacak tahsili olmadığı için vesika alamadığını söylemiştir. Olayların yaşandığı gün, cami önündeki kalabalığa şapka ve hükümet karşıtı fetvalar okuyan diğer imamlar Yılancoğlu Mehmet  Efendi ve İslahiye köyü imamı Hüseyin Efendi de verdikleri ifadede vesikaları olmadığını belirtmişlerdir.”
 Yani, şu demektir ki imamlıkları ellerinden alındığı için bu kişiler şapkayı bahane ederek isyan çıkardılar, fetva verip karakol bastılar. Taraftar bulmak için isyanı din adına yapılmış gösterdiler.
Bitirirken; Sayın Recep Koyuncu ve Recep Usta, yüz yıl sonra yazdıkları bu kitapla  şapka olaylarının kapanmış perdesini açtılar, sağ olsunlar. Ciddi emek harcadılar. Ben de bu olayların öncesinde yaşananlara dikkat çekmek üzere Kalamozlu Fevzi Kar dayının ağzından bir katkı koymak istedim. Bence de İsyanın altında medreselerin kapanmasından menfaatlerini kaybedenler vardı.
Yaşadığımız dönemde bugün bile Türk Milli Eğitiminin küresel piyasaya devredilmesinden menfaat uman lobiler olduğunu yakından bilen bir eğitimci yazar olarak diyorum ki, bugün eğitimin içinin boşaltılmasıyla eğitimin gericileştirilmesi paralel yürütülmektedir, üstelik şiddet içerikli din eğitimi kitaplarıyla tahribat gücü çok daha yüksek görünmez silahlar kullanıyorlar. Yüz yıl önceki düşmanlarımız bugün maskeli olarak yine karşımızdadır.
Çocukların özgürce bayram yapacağı günler özlemiyle…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun!
Mahiye Morgül – 19.4.2021/ Rize

Not:
Potomya’da Gürgen köyü, yerel şiveyle “Cûrcen”, adı Horasan’ın antik başkenti GURGAN ile aynı olup, bugün İran’ın kuzeyinde, Hazar’ın güney sahilindeki  ELBRUZ (Ulu Pers) dağları ile aynı yerde, Kurt (Farsça Gorgi) Dağlarının doğusunda, Darius ve Kuruş adlı Oğuzlu krallarımızın çok büyük Kurganlarının olduğu antik başkenttir. Gurganlı Darius hanedanı keza tacında hilal taşıyan Kolkhis krallarımızdır. Üzerinde tepenin adı Kibele (Kibledağ) olan Potomya da keza Kolkhis krallarının Opa Damı yani Kurgan’ıydı. İlginizi çekmelidir. Milet başkenti olan Potomya’ya tarihten ve hafızalardan silme cezası veren Roma senatosu (Sezar tarafından) VI.Mitridate Hubyar Sultan’ın ölümünden sonra (M.Ö.1.yy) bu kararı vermiş, Mitra direniş dinini temsil eden Oğuzlu kralımıza ait saraylar ve bilimevleri yerle bir edilmiş, karısı Emine’ye sevdalık atma türküleri, turunçtan yaptığı panzehirin tarifi dahil el yazması ilaç reçeteleri, İskenderiye bilimevindeki toksikologlarla yazışmaları dahil, değerli neyi varsa Rize kalesinden Roma’ya götürülmüştür.

https://mahiye.com/index.php/2021/04/20/rizeli-yazar-recep-koyuncu-sapka-olaylarinin-97-yillik-ortusunu-kaldirdi-20-4-2021/
This entry was posted in ATATURK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, GEÇMİŞİN İÇİNDEN, MAHİYE MORGÜL, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *