İnanıp inanmamanız gerçeği değiştirmez

İnanıp inanmamanız gerçeği değiştirmez

Soner Yalçın – 9 Nisan 2021

Emekli Amiraller meselesine şuradan bakınız:
Tarih: 4 Aralık 1922…Lozan’da Boğazlar Meselesi gündeme geldi.
Müttefik Devletler, boğazların hem ticaret hem de savaş gemileri için mutlak olarak açık olmasını, boğazların iki tarafının da askerden arındırılmasını ve boğazların  uluslararası bir komisyonun idaresine verilmesini istedi.
Sovyetler Birliği, boğazların yalnız ticaret gemilerine açık olmasını, bütün savaş  gemilerine kapalı tutulmasını ve boğazların Türk hâkimiyetinde olmasını istedi. Türkiye ise, İstanbul ve Marmara’nın güvenliğinin sağlanması şartıyla boğazların dünya ticaretine ve uluslararası ulaşıma açılabileceğini bildirdi.
Tarih: 24 Temmuz 1923…
İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Rusya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Türkiye tarafından, “Boğazların Tâbi Olacağı Usule Dair Mukavelename”   imzalandı. Bu sözleşmenin birinci maddesi, boğazlardan geçişin serbest olmasını esasa bağladı.
İstanbul’da Türk temsilcisinin başkanlığı altında, imzacı devletlerin temsilcilerinin katılımıyla  “Boğazlar Komisyonu” kuruldu. Böylece Boğazlar üzerindeki Türk egemenliğini uluslararası bir kurulun yönetimine bırakıldı…
Sovyetler Birliği, bu  sözleşmeyi beğenmedi ve parlamentosu tasdik etmedi.
İKİNCİ ÇANAKKALE ZAFERİ
Bir yanda Mussolini ve diğer yanda Hitler’in silahlanmaya başlaması dünyayı tehlikeye soktu. Ardından… Almanya, Rhineland ve İtalya, Etiyopya’yı işgal etti; İspanya iç savaşı başladı…
Bu durum Türkiye’nin boğaz güvenliği konusunda adım atmasını zorunlu kıldı.  Örneğin, boğazlarının her iki yakasını silahlandırmak istedi. 1933’te Silahsızlanma Konferansı’nda bu hükmün kaldırılmasını istedi, olumlu yanıt alamadı. Talebini 1935’te Milletler Cemiyeti Konseyi’ne taşıdı. İngiltere, Fransa ve İtalya karşı çıktı; sadece Sovyetler Birliği destek verdi. Bu destek sayesinde 1925’te imzalanan Sovyet-Türk Dostluk Antlaşması 1935’te on yıllığına yenilendi.
Nihayet 11 Nisan 1936’da Türkiye, hazırladığı notayı, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalamış olan devletlere gönderdi. Dünyada silahlanma ve işgallerin arttığı dönemde Türkiye’nin diplomasi manevralarıyla isteklerini uluslararası hukuka uygun yoldan dile getirmesi barışçı olduğunu gözler önüne serdi…
Tarih:20 Temmuz 1936…
Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme Montrö‘de imzalandı.
Savaş gemilerinin barışta ve savaşta geçiş rejimi, Karadeniz’de kıyısı bulunan devletler ile bulunmayan devletler için değişiklik gösterecek şekilde düzenlendi. Türkiye’nin katılmadığı bir savaşta, savaşanların savaş gemilerinin geçişleri yasaklandı.
Keza: Uçakların gerek Akdeniz ile Karadeniz arasında ve gerek Avrupa ile Asya arasında yasak bölgeler dışındaki yollarını, geçişin koşullarını Türkiye belirleyecekti.
Sözleşme TBMM’de görüşülürken milletvekilleri Montrö’nün imzalanmasını Çanakkale zaferi ile özdeşleştirdi. Tıpkı Çanakkale gibi Montrö zaferinin de Atatürk’ün eseri olduğu söylendi. Milletvekili Mehmet Emin Yurdakul konuşmasında, “Ve Türk ordusu 13 yıl hasret çektiği Çanakkale sahillerine girmiş bulunuyor” dedi…
İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye, Montrö Sözleşmesi sayesinde savaşa bulaşmadı.
ABD KUMPASI
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD bölgeye geldi. Montrö Sözleşmesi’nden rahatsızdı. Delmek için her yolu denedi. Örneğin… Amerikan savaş gemisi Missouri‘nin 6 Nisan 1946’da Türkiye’yi ziyareti Sovyetler Birliği’ni kızdırdı. Gemi sözde, Türkiye’nin ABD büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün‘ün cenazesini Türkiye’ye getirmek için gelmişti! Sovyetler Birliği, geminin gelişinin tesadüfi olmadığını ve bunun Montrö’nün açıkça ihlali olduğunu Amerikalı yetkililere bildirdi…
Ardından… ABD, Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nın kaderini belirlemek için uluslararası bir konferansın yapılmasını önerdi. Sovyetler Birliği, düzenlenen bu konferansın kabul edilemez olduğunu iddia etti.
Ama ABD bu sevdasından hiç vazgeçmedi…
İmzacı emekli amirallerden Atilla Kıyat, Karadeniz ve Boğazlardan sorumlu olduğu Kuzey Deniz Saha Komutanı  iken -2008 yılında Gürcistan krizi yaşanırken- ABD Büyükelçisi James Jeffrey’ın, Türk ordusuna Montrö’yü delme teklifi yaptığını açıkladı…
Amerika’nın bu planına karşı çıkan amiraller, CIA-FETÖ kumpasıyla Silivri zindanına atıldı. Balyoz duruşmalarında denizci komutanlar ABD’nin Karadeniz’e girme projesini sıklıkla dile getirdi.
Bugün hâlâ ABD, himayesindeki Ukrayna ve Gürcistan yönetimine askeri destek için Montrö’nün ortadan kalkmasını, Karadeniz’e rahatça girmeyi istiyor. Emekli Amirallerin açıklamalarının ağırlığını Montrö‘nün oluşturması şaşırtıcı değil; Türkiye’ye neyin dayatılacağının farkında Denizciler…
FETÖ ile dün kol kola olanların, bugün 104 emekli Amirali “darbeci” diye itham etmeleri aynı kumpasın sürdüğünü gösteriyor!
Meselenin tarihi perspektifi budur.
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, Politika ve Gundem, SONER YALÇIN yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *