E. BÜYÜK ELÇİLER-E. AMİRALLER-E. PARLAMENTERLER TEHLİKEYİ UYARI İÇİN İŞARET FİŞEĞİ ATTILAR * ABD’nin Montrö hedefi ve Karadeniz’e girme planı

AMİRALLER HAKLI ÇIKTI


Kuzeyimizde, Karadeniz’e ve bize sınırdaş olan Ukrayna Rusya tarafından işgal edilmektedir. Rusya Uluslararası hukuku çiğneyerek bir başka ülkeye asker ve silah kullanarak , sınırları geçerek girmiş ve Ukrayna’da askeri ve stratejik yerleşkeleri imha etmektedir. Ukrayna halkı gruplar halinde daha güvenli yerlere gidebilmek için göçe başlamıştır.

Bu durum ülkemizi sosyal, politik, stratejik, ekonomik ve enerji ikmali başlıklarıyla doğrudan etkiliyor ve MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİ çok daha önemli kılıyor.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın geçmişte MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİ değersizleştiren ve önemsiz kılmaya çalışan açıklamaları olmuştu. Hatta İSTANBUL KANALI projesinin Montrö Sözleşmesini bypass etmek için gündeme alınan bir proje olduğu savı ortaya atıldı.

07 Nisan 2021 tarihinde Emekli 104 amiralimiz tarafından MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİN önemine dikkat çeken bir bildiri yayınlanmış ve AKP iktidarı/Erdoğan tamamen MİLLİ DÜŞÜNCELERLE kaleme alınmış olan bu bildiriye siyasi bir kılıf giydirerek bu değerli, bilge amirallerimizi darbe! iddiası ile  yargılamaya başlamıştı.

Ve bugün, 24 Şubat günü bu davanın ilk duruşma günüdür. Derler ya “Allah’ın sopası yoktur” İşte tam bugün, Ukrayna’da savaş başladı ve Ukrayna Devleti Türkiye’den, MONTRÖ SÖZLEŞMESİ gereği Boğazların Rus savaş gemilerine kapatılmasını talep etti. Bu arada Başta ABD savaş gemileri olmak üzere Nato ülkeleri de Karadeniz’e savaş gemisi sokmak isteğindeler.

Karadeniz’de bu yaşananlar MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİN önemini ve değerli amirallerimizin yayınladıkları aşağıdaki bildiri konusunda ne kadar çok haklı olduklarını gösteriyor.

Güncellendi – Naci Kaptan – 24 Şubat 2022


EMEKLİ AMİRALLERİN BİLDİRİ METNİ

*Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

*Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir.

*Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

*Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

*Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur.

*TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

*Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz.

*Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir.

*Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.

ABD Donanmasına ait 78 Borda numaralı USS ‘Porter’ adlı güdümlü füze destroyeri  İstanbul Boğazında

ABD’nin Montrö hedefi ve Karadeniz’e girme planı


Cumhuriyet – 06 Nisan 2021 Salı

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, Montrö tartışmaları, emekli amirallerin uyarısının kamuoyuna ‘darbe çıkışı’ gibi yansıtılmasını ve Karadeniz’deki büyük tehlikeyi yazdı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop’un başlattığı Montrö sözleşmesi tartışması, Türkiye’nin gündemine oturdu.

Montrö’nün önemine değinen ve önemli uyarılarda bulunan emekli amirallerin bildirisi iktidar tarafından tepkiyle karşılanırken, emekli amirallere darbecilik suçlamasında bulunuldu.

Tartışmalar, Montrö Sözleşmesi’nin Türkiye açısından büyük bir kazanım olduğunu bir kez daha ortaya koyarken, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, CRI Türk için kaleme aldığı yazısında Amerika Birleşik Devletleri’nin Karadeniz’deki planlarını ve geçmişte ABD’nin beklentilerine “Dur” diyen generallerin başına neler geldiğini aktardı.


İşte Güller’in o yazısı 

İktidarıyla ve muhalefetiyle siyasetimizin çapsızlığının resmidir: 126 emekli büyükelçinin ve ardından 104 emekli amiralin Montrö konulu uyarısı, “darbecilik” tartışmasına boğuldu!

Oysa normal bir ülkede, ülkenin uluslararası bir sözleşme konusundaki en kıdemli ve en deneyimli 230 asker ve diplomatı o sözleşme konusunda bir riske dikkat çekiyorsa, o ülkede iktidarıyla ve muhalefetiyle herkes o dikkat çekilen konuya odaklanmalıydı.

Yapılmadı…

İktidar, “darbe bildirisi” diye işi amirallere operasyona kadar götürdü, muhalefetin bir bölümü de “iktidara yarar” diyerek bildiri sahiplerini kınadı…

DARBENİN İMASI BİLE YOK!

Bildirilerin elbette darbeyle ilgisi yok. Nitekim amiralleri darbecilikle suçlayan iktidar bile “darbe iması” var diyebiliyor en fazla ki o da yok.

Diğer yandan Cumhurbaşkanı, özetle amirallerin bildirideki görüşleri zaten tek tek değişik mecralarda dile getirdiğini, hiçbirine operasyon yapılmadığını, o nedenle ortada bir ifade özgürlüğü sorunu olmadığını ama amirallerin o görüşleri topluca bir bildiri haline getirmesinin “darbe iması” olduğunu savundu ki hukuken soruşturmayı iki kere çökertir!

Zira tek tek suç olmayan konu topluca da suç olmaz, kaldı ki anayasa açıktır; isteyen tek tek, isteyen topluca, ister yazılı, ister sözlü görüşlerini açıklar.

ABD’NİN MONTRÖ’YÜ DELME TEKLİFİ

Konuyu darbe tartışmasında boğmak, meselenin özünü örtmenin bir yolu elbette… Peki ne örtülüyor?

Bakınız imzacı amirallerden Atilla Kıyat iki yıl önce açıklamıştı: Dönemin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçisi James Jeffrey, Türk ordusuna Montrö’yü delme teklifi yapmıştı. Teklife itiraz eden amiraller FETÖ’nün Ergenekon-Balyoz kumpaslarına uğradı!

Silivri duruşmalarında dava tutanaklarına da girdi: Bir bölümü bugünkü imzacılar olan amiraller, tek tek ABD’nin Montrö’yü delerek nasıl Karadeniz’e girmek istediğini, kendilerinin bunu nasıl engellediğini belgeleriyle anlattılar.

Bunlardan kamuoyunun en fazla bildiği örneklerden biri, ABD’nin Gürcistan’a 2008’de yardıma gitmeye çalışmasının önlenmesiydi örneğin…

Ki, bırakın bizim amirallerimizin bu konuda ne dediğini, ABD’nin kendisinin dediği bile konunun esasını ortaya koyuyor. Geçen yaz, tam da Montrö Sözleşmesi’nin yıldönümü olan günlerde bir askeri tatbikat nedeniyle mesaj yayımlayan ABD’nin Ankara Büyükelçiliği şöyle demişti: “… Karadeniz’in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla…”

ABD’NİN HEDEFİ KARADENİZ’E GİRMEK

Darbeydi, imaydı, şuydu, buydu, geçiniz…

Konunun esası budur! ABD, dünyada giremediği tek deniz olan Karadeniz’e girmek istemektedir. 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi, ABD’yi gün ve tonaj olarak sınırlamaktadır. ABD, 21 gün ve 15 bin ton sınırının kaldırılmasını ve Karadeniz’de sınırsızca bulunmayı istemektedir.

Neden? Çünkü ABD, Avrasya’nın göğsüne oturmak istemektedir. Karadeniz’in kuzey batısındaki Doğu Avrupa’dan, Karadeniz’in güneydoğusundaki Kafkaslar’a kadar tüm bölgeyi denetim altında tutmak istemektedir.

Yeni ABD yönetiminin iki hedefi var: Almanya-Rusya enerji iş birliği ile Türkiye-Rusya enerji ve siyasi iş birliğini kesmek…

Almanya ABD’nin bu talebini kabul etmedi. Kuzey Akım-2 projesi tamamlanmak üzere. ABD ise Rusya’yı “şeytanlaştırılıp” Avrupa Birliği (AB) ve NATO için “resmi düşman” ilan ederek ve Ukrayna cephesi üzerinden Avrupa ile Rusya’yı karşı karşıya getirerek hedefine ulaşmaya çalışıyor. Böylece AB’yle ilişkileri düzeltmek adı altında Avrupa’yı yeniden yedeğine almak istiyor.

Yeni ABD yönetimi, Türkiye’yi Rusya’ya daha fazla itmeden Atlantik kampında tutma stratejisi belirlemiş durumda. Bunun için de Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirebileceği Karadeniz konusunu ve onunla bağlantılı olarak Ukrayna konusunu deşebildiği kadar deşmek istiyor.

Son dönemde Karadeniz’de artan askeri hareketlilik bu nedenle önemli. Ukrayna merkezli Rusya-NATO gerilimi bu nedenle önemli. Ankara’nın Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destek veriyor olması bu nedenle önemli.

MONTRÖ’NÜN FESİH RİSKİ

İşte ABD tüm bunları kullanarak hem Türkiye’yi hem de Almanya’yı Rusya ile karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

Montrö Sözleşmesi de ABD’nin tüm bu stratejik planlaması içerisinde kritik öneme sahip. O nedenle konunun Kanal İstanbul projesi üzerinden, Karadeniz’e kıyısı olan ABD denetimindeki ülkelerce tartışmaya açılabilme olasılığı büyük risktir. İşte büyükelçiler ve amiraller buna dikkat çekmektedir.

Nitekim Erdoğan’ın dünkü sözleri de o risk konusundaki haklılığı ortaya koymaktadır. Zira Erdoğan’ın “daha iyisi olana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz” sözleri, sözleşmeden rahatsız olan taraflara “yeni masa kurma” teklifi sunma fırsatı doğurmaktadır!

AMİRALLER RİSK ALDI

Görüldüğü gibi konu gerçekte Türkiye’nin ulusal çıkarları bakımından hayati önemdedir. O nedenle hem büyükelçiler hem de amiraller, üstelik bu siyasi iklimde büyük risk olduğunu bile bile, bildiriler hazırlayarak kamuoyunu bilgilendirmektedir.

Ancak başta da belirttiğimiz gibi, ne yazık ki iktidarı da muhalefetinin bir bölümü de konuyu “darbe tartışması” içinde boğdu ve bu tartışmayı Karadeniz merkezli yeni güç mücadelesine örtü yaptı!

Hayat er geç bu kritik konuyla yüzleştirecek hepimizi…

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, DENİZ VE DENİZCİLİK, DIŞ POLİTİKA. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *