EMEKLİ AMİRALLERİN BİLDİRİSİ, MONTRÖ ve YILDIRIM HIZINDA GÖZALTILAR

EMEKLİ AMİRALLERİN BİLDİRİSİ, MONTRÖ
ve YILDIRIM HIZINDA GÖZALTILAR


Prof. Dr. Tolga Yarman – CHP Kurultay Onur Üyesi
Bu satıları okuyan herkesin, bilmesini dilerim ki, bizler, bu toprakların ve has göreneklerimizin çocukları olarak yetiştik… Dünyanın en bıçkın eğitim tornalarından en göz kamaştırıcı başarılarla geçmekteyken, bir an olsun, bize, yabancı diyarlarda sunulan en albenili önerilere katiyen iltifat etmedik: yurda dönüp,  buraya katkılar sunma uhrevî kilitlenmişliğinden kırıntı kadar uzaklaşmadık… Döndük…
Varlığımız; yurdumuzun, bitmek tükenmek bilmeyen acılardan adım adım geçe geçe vardığı mucize ve şerefli kere şerefli Cumhuriyetimiz’in varlığına; aynı bağlamda, yurtta ve dünyada yükseltilecek “çağdaş barış” varlığına, armağandı… Ne, bu topraklarda hangi tarih pahasına oturğumuz bilinci zihnimizde bir lahze olsun puslanmaya kalmazken, Hubble Teleskopu’nun gözüyle, kainatın derinleklerine dalmaktan ve topladığımız nadide bilgilerle yonttuğumuz bulguları insanlığa sunmaktan çıktık… Ne de, Yaradan’ın uçsuz bucaksız ummanında coşkularla at koşturmaktaylen, can şehit ve can can gazi atalarımızdan bizlere emanet mübarek vatanımızın tarihinin bilincinden kırıntı kadar uzaklaştık… Uzmanlık alanlarımızla memleketimizin sorunlarının kesiştiği ve bir çırpıda sayılamayacak kadar çok “cephede”, biteviye millî çözümler dokumaktan, şükürler olsun, geri kalmadık… Ömrümüz böyle geçti…
Yedeksubaylığımı Genelkurmay Başkanlığı’nda eda etmem uzantısında, Harp Akademileri’nde (HA), diyebilirim ki, otuz yıl aralıksız, o da arabanın benzin parasına (onur duyarım), ancak yeten ek ders ücreti zemininde, pek çok konuda, “sayısız” dersler ve konferanslar, verdim… Bunları tadat etsem, okumaktan göz yorulur… Komutanlar; önceleri babamız yaşındaydılar; yol boyu, haliyle gençleştiler, yaşdaşlarım oldular; sonraları ise öğrencilerimiz…
Balyoz, Ergenekon ve öteki davalar sırasında, Harp Akademileri’nde hocalığım sürüyordu… Birçok komutan ve öğrencim tutuklanmıştı… O arada, rahle-i tedrisimden geçmiş, Havelsan’ın Efsane Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursuyla ABD’nin 1 numarası sayılan Massachusetts Institute of  Technology’de atom mühendisliği doktorası yapmış, Biricik Kardeşim, Faruk da, tutuklanmıştı.
Türkiye’ye, başta Silahlı Kuvvetlerimiz’e, o arada savunma sanayiimize karşı, inanılmaz  çakma delillerle, bir siber savaş (bilişim, bilgi teknolojileri savaşı)   yürütülmekteydi… Harp Akademilerş’ndeki öteki pek çok dersin hocası olmam yanı sıra, “siber savaş” dersinin  hocası olsam da, bu olguyu hemen kimseye anlatamıyordum…  Tek kurşun atmadan – herhalde dünyada bir ilkti – ordumuzun tepesini biçtiler… 2013’tü, en üstteki devlet yetkililerini uyardım… Konu, yavaş yavaş anlaşılıyor gibi oldu. 15 Temmuz 2016, meseleyi, kuşkuya mahal bırakmayacak derecede ortaya döktü… Ancak, bu sefer siber savaşta, idraksizce ve öfkeyle Silahlı Kuvvetlerimiz’e karşı taraf olan yargı mesupları ve sair görevliler içeri alınırken, “Heyhat” diyecegim, ne siber savaş merkezlerinin ne de buralarda çakma delillerin üretilmesinde görev yapan ajanların üstüne gidildi… Neden gidilmedi, acep?
Söz konusu “SAVSAKLAMADA”, ya da “mecburiyetten savsaklamada”,  iktidar unsurlarının olduğu kadar, MUHALEFET yönetimlerinin de vebali vardır… 2 kere 2, 4… Bunu şimdi söylemiyorum… Hep söyleyegeldim… En son 23-25 Temmuz CHP Kurultay sürecinde söyledim… 
İKTİDAR KUŞATILMIŞTI… 
MUHALEFET, o da KUŞATILMIŞTI… Saygıdeğer bireysel gayretler istisna edilirse,   suya sabuna dokunmuyordu… Esasen, hiç bir temel meselenin üstüne gidemiyordu…
 Bunlardan biri “KANAL ISTANBUL” konusuydu…
Allaşkına, bir bakın, emekli amirallerin kaygılarını, anayasal bir hak, giderek bir yurttaşlık görevi olarak açıklamalarından sonra, iktidar ortağı, muhalefet lideri, o amirallerin (aslında şimdilerde pek tabii, olmayan) APOLETLERİNİN  SÖKÜLMESİNİ, giderek, emekli maaşlarının kesilmesini talep ederken;  öteki önde gelen muhalefet  liderlerinden biri (Kemal KILIÇDAROĞLU), açıklamaya karşı iktidar cenahından verilen tepkileri gündem değiştirme eylemi olarak okuyup, “esasa sırtını” dönüverdi… 
Diğeri (Meral AKŞENER) emekli amirallerin açıklamasına “ZEVZEVLİK” deyip, o da, özde hiç bir sorun yokmuş gibi, bir tutum sergiledi; emekli amirallerin “Kanal İstanbul” kaygılarını ağzına almadı…
Burada, gıyapta kusura düşecek olmaktan teeddüp ederim. Ama Kemal  KILIÇDAROĞLU, geçtiğimiz Kurultay sürecinde, o oldu, bu oldu, fark etmez,  arkadaşımdır… Şu da bir vakıa ki, “KUŞATILMIŞLIĞINI”, bir kez daha ifşa etmiştir… 
Meral AKŞENER’le hiç karşılaşmadım… Kendisine sempati duyanlardan biriyim… Nedir ki, emekli amirallerin açıklamasıyla ilgili demeci, çaresizlikten değilse, iz’ansızlıktandır…
Teknik bir Hoca olarak söyleyeyim: Kanal Istanbul projesi bir “MÜHENDİSLİK  FACİASIDIR”.  Buu ilk defa söylüyor değilim… Önce CHP Üsküdar İlçe Kongresi’nde (18 Ocak 2020), sonra da CHP İstanbul İl Kongresi’nde (20 Şubat 2020)  (http://www.tolgayarman.org/chp-il-kongresi-konusmasi-20-subat/), dikkatlere taşıdım…  Böylesi bir “projeyi”, “yerli ve milli” kimse onaylayamaz… Üst tarafı laf-ı güzaftır… O halde?..
Şunu hemen ekleyeyim: Siyasî iradeye elbette saygılıyım, yeter ki, o da, onun öngördüğünden farklı bir gelecek  düşleyenlere saygıda kusura düşmesin!.. Bu bağlamda dağdaki çobanın da kanaati azizdir… Emekli amirallerin de… DEMOKRASİ  hiç bir biçimde, seçimden seçime sandıkta oylanacak iktidarı ve muhalefeti, şekillendirmekten ibaret değildir… Yol boyu her türlü fikir, demokratik nezaketten elbette uzaklaşmadan, söylenmezse, sandık “kötürüm” olmaya mahkumdur…
Diğer taraftan, MİLLİ İRADE bir tek “İKTİDAR SEÇMENİ” demek değildir… Her seçmenin oyu, milli iradenin olmazsa olmazıdır…
AKP 2002’de, seçim sisteminin kusuru dolayısıyla yuvarlak 1/3 oy oranıyla parlementonun 2/3 çoğunluğunu elde etmişti…
Ne olacak şimdi: 1/3 oy oranına MİLLİ İRADE diyeceğiz ve fakat bu kümede yer almamış 2/3 oyu milli irade dışı oylar olarak mı tasnif edeceğiz? HAYIR!.. “SEÇİM KUSURUNU”  gidereceğiz ve temsilde adalet sağlayacağız… Bu bir.. Fakat yetmez… İktidar dışındaki seçmene, keza iktidar seçmenine tabii, YOL BOYU KULAK VERECEĞİZ.  Yalnızca onların konuşmasını beklemeyeceğiz, onlara sorular sorup, yol hariatamızı alacağımız yanıtlarla güncelleyeceğiz… 
Her karşıt görüşü, “terör” değilse, “milli irade dışı” gibi göstermek, olsa olsa ve maateessüf, “ZÜMRE TAHAKKÜMÜNÜ” getiririr… “Zümre”, çoğunluk ya da azınlık, fark etmez, “BELLİ BİR KESİM” demektir… “Tahakküm” ise, baskılama, yok sayma, dışarlama…   “Zümre tahakkümü” demek ki, belli bir kesimin kendi dışında kalanları, mazallah YOK SAYMASI, dışarlaması, demek olmaktadır…
Ana fikir ne yazık ki şudur: “Büyük Orta Projesi” (BOP) ve “YENİ OSMANLICLIK”; “ILIMLI ISLAM” kıvamında olarak, yürürlüktedir…
Nereden belli?
Bir defa, AYASOFYA’nın çiçeği burnundaki Diyanet memuru olan imamı,  bayram değil, seyran değil, yanağımıza buse kondurmaya meyleden eniştemiz vari, “HİLAFET” çağrısına davetiye çıkartmış… Ancak, hemen hepsi torun torba sahibi emekli “dede amiraller” hakkında kovuşturma talebiyle beraber gözaltılar başlamışken… Hala daha Diyanet’in,  başta ise iktidar sorumlularının,  İMAM EFENDİ,  cüppeni çıkarttıktan sonra, vatandaş olarak ne istersen de, ama, hele memurken böyle uluorta konuşamazsın”dememesinden belli…
 Ayasofya; altında Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün imzası bulunan kararname ortadan kaldırılıp, ibadete açıldığında; Korona maskelerini ve seccadelerini kapıp Cuma’ya giden bizimkilerin, minberden, Atatürk’e ve silah arkadaşlarına lanet yağdıran Hoca Efendi’ye (25 Temmuz’da, Kurultayız’da dikkate taşıdığım şekliyle), hiç bir TEPKİ VERMEMELERİNDEN belli…
Emekli Amiraller’inhemen hepsi uzun yol kaptanı… Muhripleri, gemileri, her bir denizde ve hayatları boyunca, parmaklarında çevirmişler … Hukuk doktoralı olanları var… Mühendis olanları var… Bir bildilkleri var, yani…  Müsaade edelim de, sorumluluklarını yerine getirip, bizi UYARSINLAR, aydınlatsınlar…
Bir de ne var biliyor musunuz? Aralarında BALYOZ’dan, yıllarını hiç sebep yokken, SİLİVRİ’de çürütmüş olanlar var…
5 yıla yakın yatıp çıkmış olanlar var ki, çıkınca, iktidara (o güzel insanların hayatlarının mahvı yönündeki “taksiratı” saklı tutuyorum), şükran borcu ifade edenleri, kulaklarımla duydum… Bu sabah GÖZALTINA alındılar…
NE OLUYORUZ?
BALYOZ ve ERGENEKON boşa çıktı ya… İçeride de dışarıda da, bundan RÖVANŞ almak isteyenler aportta bekliyorlardır…
İKTİDAR, doğrusu, kendi elimizle kucağımıza beş milyon Suriyeli’yi bırakan, Suriye hatasından sonra; BOP’tan, giderek FETÖ’den, yakayı sıyırabilmek üzere, evet çok çaba sarfetti, ancak, içine sıkıştığı cendereden, o arada “YENİ OSMANLICIK” girdabından, çıkamıyor…  
MUHALEFET ise, BAKIYOR!..
IKTİDAR TEHDİT ALTINDA, kuşatılmış… 
Nereden belli? Trump’ın haysiyet kırıcı mektubundan (9 Ekim 2019) belli… Başka? Keşke kof çıksa, ABD Temsilciler Meclis’nin “MAL VARLIĞI” soruşturmasından belli…
MUHALEFET ise, o da KUŞATILMIŞ, feci BASKI ALTINDA… Hiç bir temel konuyu, tutması gereken yerden katiyen tutamıyor… Tehdit altındaki İKTİDARA, baskıyla, PAYANDA OLUYOR…
Ey İktidar ve Muhalefet Yetkilileri,
Ne diyorsak, vukufiyetle ve kalbî olarak dediğimizi biliyorsunuz… Bizden kaçmayın… Çünkü biz size, bütün bilgimizle, yüreğimizle ve alabildiğine gönülle, kucak açıyoruz…
Bir adım geri çekilmeli, memleketin her kesimimden KUVA-YI MİLLİYEYİ (milli kuvvetleri), GÖREVE davet etmrli, üstümüzde uçuşan şer bulutlarını hep beraber dağıtmamıza, imkan açmalısınız…
Bölünerek değil, çoğalarak ve gerçekçelere gözlerimizi kapatarak değil, onları en kuvvetli farlarımızla aydınlatıp, meselelerimizi, omuz omuza göğüsleyip, tarihin minderine, mıhlamak zorundayız…
EY KUVAYI MİLLİYECİLER,
Bu memleket bizim, onun bunun ne kursağına ve postalına bırakmayız!..
Gazi’nin ve Silah Arkadaşları’nın ulusumuza kutsal emaneti, istiklal ve cumhuriyetimizi, ilelebed müdafaa ve muhafaza etmek, boynumuzun borcudur….

Prof. Dr. Tolga Yarman – CHP Kurultay Onur Üyesi
This entry was posted in Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *