EDEBİYAT-ŞİİR DÜNYASINDAN * Yapayalnızlığın şairi; Emily!

Naci Kaptan – 24 Mart 2021

Ölüm için duramadığımdan
O benim için durdu kibarca
Faytonda ikimiz vardık
Ve ölümsüzlük yalnızca.”

Yapayalnızlığın şairi; Emily!

Emily Dickinson’ın şiirlerinin İngilizce orijinallerinin de çevirileriyle birlikte yer bulduğu bu seçki, Dickinson’ın usta trajik imgelerine, entelektüel zenginliğine ve duygusal keşiflerine tanıklık niteliğinde.
“Emily Dickinson – Shakespeare’i saymazsak – Dante’den bu yana en çok bilişsel özgünlük gösteren Batılı şairdir. Bu konuda en yakın rakibi onun gibi her şeyi kendisi için yeniden kavramlaştıran Blake olabilir. Fakat Blake sistematik bir mit yaratıcısıydı, Dickinson ise her şeyi yeniden düşündü ama sahne oyunları ya da mitik şiirsel epikler yerine lirik düşünceler yazdı.” *Harold Bloom*
Amerikan edebiyatının önde gelen şairlerinden Emily Dickinson’ın 1886’da yaşamını yitirmeden önce yazdığı yaklaşık bin sekiz yüz şiirden sadece on biri o hayattayken yayımlanmıştı. İngilizce orijinallerinin de çevirileriyle birlikte yer bulduğu bu seçkide, okurlar Dickinson’ın şiirlerindeki usta trajik imgelere, entelektüel zenginliğe ve duygusal keşiflere tanıklık niteliğinde.
1830’da Amherst Massachusetts’de doğan Emily Dickinson, 19’uncu yüzyılın en önemli yenilikçi şairleri arasında sayılıyor. Dedesi, Amherst’de birçok okul kurmuş bir eğitimci, babası ise avukat ve politikacıydı.
Amherst Akademisinde ve ilahiyat okulunda eğitim gören Emily, ilk dizelerini 1880 yılında yazmaya başladı. Daha sonraları Emerson ve Emily Bronte’nin etkisi altında kalan Dickinson, özellikle iç savaş yıllarında çok verimli bir dönem geçirerek, 800’den fazla şiir kaleme alır.

Kısa lirik şiirin ustalarından kabul edilen Emily Dickinson sıradan hayatlarda büyüleyici sözcükler yakalamış, geleneksel şiirin dışında özgün bir yorumu benimsediği eserler de kaleme almıştır.
İç savaştan sonra münzevi bir hayatı tercih eden şair, çoğu vaktini odasında geçirmeye başlar. Dışarıya çıkmaz, ziyaretçi kabul etmez, en yakın arkadaşlarıyla bile görüşmeyip, mektuplaşmayı seçerek, kendini tamamıyla edebiyata verir.
İnzivadayken yazdığı şiirlerin bazılarını eleştirmen Thomas Higginson’a göndermiş fakat kendisine verdiği tavsiyeleri göz önüne almayarak, daha da içine kapanmıştır.
Genç şairin şiirlerinin çoğunu ithaf ettiği gizli bir aşkı vardır, aynı zamanda öğretmeni olan, evli bir din adamı Charles Wadsworth. Bu genç adama karşı hisleri onu daha da içe dönük bir hale getirmiştir.
Hayattayken sadece on bir şiiri yayınlanan şair öldükten sonra, kız kardeşi Lavinia tarafından kilitli bir çekmecede 1800 kadar şiiri ve mektupları bulunur. Lavinia tüm şiirleri ve mektuplarının yayınlanmasını sağladığında, eserler oldukça ilgi çeker ve hayattayken kimsenin tanımadığı Emily Dickinson 1920’lerde ABD’de en sevilen şairlerden biri olur.

ANLATMAKTAN VAZGEÇENLER SUSARLAR
Anlatmayı beceremeyenler susarlar.
Anlatmaktan vazgeçenler susarlar.
Anlaşılmayacağına karar vermiş olanlar susarlar.
Diğerlerinden ümidi kesmiş olanlar susarlar.
Hata yapmaktan korkanlar susarlar.
Kendilerini açığa çıkarmaktan korkanlar susarlar.
Zannettikleri kişi olmadıkları,
Zannettikleri dünyada yaşamadıkları gerçeğini
hazmedemeyecek kadar güçsüz olanlar susarlar.
Olaylar ve olgular dünyasıyla baş edemeyenler susarlar.

ÇİÇEĞİMDE GİZLİYORUM KENDİMİ
Çiçeğimde gizliyorum kendimi,
Göğsünde taşıdığın, habersizce,
Beni de taşıdığından kuşku duymadan
Ve melekler biliyor ötesini.

BİR ANDA
Bir anda olur biter ölmek
Hiç canın yanmaz diyorlar
Solmaktır aşama aşama
Sonra gözden tamamen yitmek

 

Tam adı ile Emily Elizabeth Dickinson, 10 Aralık 1830’da doğduğu Massachusetts’teki Amherst kentinden yaşamı boyunca pek ayrılmadı. Hatta kız kardeşi ile birlikte hiç evlenmediler ve aileleriyle birlikte yaşadılar. Emily, 1862’den sonra tamamen eve kapandı ve bir daha ölünceye kadar kimse ile görüşmedi; en yakın arkadaşlarıyla bile. Onlarla ilişkisini sadece mektuplar ve küçük hediyeler göndererek sürdürdü. Kendi seçimi ile girdiği inziva 1864’te, kendisi yaklaşık 30 yaşındayken başlamış ve 55 yaşında, ölümüyle sona ermiştir.
Bundan böyle kapandığı odasında sadece yazdı, sürekli yazdı. Eleştirmenlere göre bunun sebebi umutsuz bir aşktı. Emily, ilk mektuplarında kendini betimlerken canlı bir ruh ön plana çıkıyorken kendini odasına, evine kapatmasından varmışlardı bu sonuca. İnzivası sırasında beyaz giymeyi ve odasının sınırlarının dışına asla çıkmamayı tercih etmiştir.
Emily belki kendi dünyasında, dışarıdaki hayatla bağlantı kurmadan yaşamıştı; ama yazılarında her şeyin yerli yerinde olduğu bir dünya vardı. Yaratıcılığı ve yüksek imge gücü ile dikkat çeken bir edebiyatçı oldu.
1886’da öldüğünde kız kardeşi odasından 1.800 kadar şiir buldu. 1890’a kadar şiirlerin neredeyse tamamı yayımlandı. Emily Dickinson, 1920’lerde, Amerika’nın en sevilen şairlerden biri olarak ünlendi.

BİR SAAT BEKLEMEK ÇOK UZUN İŞ
Bir saat beklemek çok uzun iş,
Aşk biraz ötede duruyorsa,
Kısadır sonsuzluğu bekleyiş,
Sonunda aşk armağanı varsa…

BİLSEYDİM
Bilseydim sonbaharda olacağını bu işin
Yazı bir yana iterdim
Yarı kızgın, yarı gülüşle
Ev kadınlarının sinekleri kovduğu gibi…
Bilseydim ne zaman biteceğini ömrün;
İkimizin ömrünün,
Onları bir meyve kabuğu gibi soyar,
Tatlarına bakardım…

ŞİİR YAZMAYA BAŞLADI
Emily, ilk şiirlerini yazmaya başladığında henüz pek eğitim almamıştı. Elizabeth Browning ve Bronte Kız Kardeşler gibi kadın yazarlarla ilgileniyordu sadece. Henüz Shakespeare ile de klasik mitoloji ile de tanışmamıştı. Ancak Ralph Waldo Emerson, Hawthorn ve Thoreaut’yu biliyordu. Geleneksel olarak din ile ilgilenen birisi değildi; ama İncil’i incelemişti. Böylece pek çok şiirinde dinsel formlara da yer verdi.
Yaşamının farklı dönemlerinde öğretmenleri de esin kaynakları da hep öğretmenleri oldu. Kendini eve kapattığı için Amerika’da süregelen iç savaş, Emily’i pek etkilemedi. İnzivaya çekildiğinde yazdığı şiirlerin bir kısmını döneminin önemli eleştirmenlerinden Thomas Higginson’a gönderdi. Ancak beklediği ilgiyi görmediğinde daha da içine kapandı. Yine de yazmaya devam etti. Ancak yaşarken sadece 7 şiiri basıldı…
ŞİİR ANLAYIŞI
Emily, çoğunlukla tek bir imge ya da simgeye dayanan kısa şiirler yazdı. Yine de yaşamındaki en önemli duyguları en etkili şekilde aktarabilmişti. Doğa hakkında da yazdı, ulaşamadığı başarı ve hep arkadaşı olarak gördüğü başarısızlıktan da söz etti; ama şiirlerinde asla yaşayamadığı aşkı ve kavuşamadığı sevgilisi hep başrolde oldu.
Neyi anlatırsa anlatsın şiirlerinde dili hep etkileyiciydi. Amerika, onu ancak ölümünden sonra keşfedebildi…
Dickinson’ın hayatında dikkat çeken en önemli özellik yalnızlığıdır. 23 yaşında sosyal hayatla bağını kesen şair, 15 Mayıs 1886’da Amherst, Massachusetts’te babasının evinde ölünceye dek yazmaya devam etmiştir.

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yapayalnizligin-sairi-emily-1822641
https://www.ensonhaber.com/kitap/siirlerinden-seckilerle-emily-dickinsonun-siir-anlayisi
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, GEÇMİŞİN İÇİNDEN YAŞAM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *