Dört sarayın hikayesi * Eleştiriler muhtelifti. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı buna “megalomanyak mimari” adını verdi. Daily Telegraph, mimari tarzının Osmanlı ve Selçuklu geleneklerinin modern bir Çin tren istasyonuyla kesiştiğini yazarken, bir Türk ekonomist binaya “yeni Reich Şansölyeliği” adını verdi.

Dört sarayın hikayesi

Robert Ellis / Şub 04 2021

Çok eski zamanlardan beri hükümdarlar,
büyüklüklerinin nişanesi olarak anıtlar diktiler.
Keops piramidi, Karnak ve Luksor tapınakları var. Angkor Wat ve İnka imparatorluğunun şehirleri de var. Roma’nın Aziz Petrus’u, Bizans İmparatorluğu’nun ihtişamı ise Konstantinopolis’teki Ayasofya idi. Geçen yıl Temmuz ayında yeniden camiye çevrilmesi, Türkiye’nin Müslüman kimliğinin bir onayıydı.
Geride kalmamak için Güneş Kralı 14.Louis, Versay Sarayı‘nı yarattı ve Albert Speer, Germania’ya (Berlin) hakim olmak ve “Neue Ordnung-Yeni Düzen”i kutlamak için devasa bir Volkshalle inşa etmeyi planladı. Nikolay Çavuşesku, eşi ile birlikte 1989 devriminde idam edilmeden önce devasa bir parlamento binası inşa etmeyi başardı.
1933’te Adolf Hitler, bin yıl sürecek Üçüncü Reich’ı ilan ederken, Haziran 1940’taki “en iyi saat” konuşmasında Winston Churchill ise Britanya İmparatorluğu ve İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth) uzun süre yaşayacağını öne sürdü.
Nisan 2014’te Türkiye’nin ‘neo-Osmanlı’ dış politikasının mimarı Ahmet Davutoğlu, Konya’da yaptığı konuşmada iktidardaki AK Parti’nin sadece bir siyasi parti değil, kıyamete kadar durdurulamayacak büyük bir tarihi hareket olduğunu söyledi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, dört yıl önceki cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında, 1990’larda İstanbul belediye başkanı olduğundan bu yana tüm gücü tek kişide toplamayı planladığını itiraf etti.
Erdoğan’ın Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçilmesinden çok önce, 1937’de modern Türkiye’nin kurucusundan miras kalan Atatürk Orman Çiftliği‘nin Ankara’nın dışındaki bir rekreasyon alanında, başbakan için yeni bir kompleks inşasına başlandı.
1992’de burası birinci derece sit alanı ilan edildi, ancak bu karar daha sonra 2012’de bölgede inşaat yapılmasına izin vermek için iptal edildi. Karar Şubat 2014’te iptal edilmesine rağmen çalışmalar yine de devam etti. Dönemin başbakanı Erdoğan “Güçleri varsa yıksınlar” diyerek meydan okudu.
Ekim ayında tamamlandığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1.150 odalı sarayın “yeni Türkiye”nin hükümet makamı olacağını duyurdu. Beyaz Saray’ın otuz katı ve Versay‘ın dört katı büyüklüğünde bir arsa üzerine inşa edilen saray, ABD’den cam, 200 Swarovski kristalli avize, ithal çift kanatlı kapılar ve İtalya’dan yaldızlı Bizassa mermeri ile cömertçe döşenmişti. Akşam yemeğinde altın kaplama bardaklar bile vardı. Ayrıca kamyonlar dolusu ağaç ve Hollanda’dan getirilen çiçeklerle peysajı yapıldı.
Bilinen maliyeti 1.37 milyar TL (615 milyon $) idi, ancak bakım oldukça pahalıydı; 2017’de günde 300 bin dolardı. Eleştiriler muhtelifti. Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı buna “megalomanyak mimari” adını verdi. Daily Telegraph, mimari tarzının Osmanlı ve Selçuklu geleneklerinin modern bir Çin tren istasyonuyla kesiştiğini yazarken, bir Türk ekonomist binaya “yeni Reich Şansölyeliği” adını verdi.
İlk önce Ak Saray dendi, kısa sürede Kaçak Saray adını aldı, bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” olarak yeniden adlandırmaya karar verdi. Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı kabul ettiğinde, yanında tarihi kostümler giymiş Türk savaşçıları vardı. Şu anda cezaevinde olan Kürt lider Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın 17. Yüzyıl’da hüküm süren “Deli İbrahim” gibi giyinerek resmi tamamlayabileceğini öne sürdü.
Her türlü israf suçlamasını çürütmek için hükümet yanlısı Yeni Şafak, Emine Erdoğan’ın doğal ve sade yaşamı üzerine, kilosu yaklaşık 4 bin lira ile asgari ücretin iki katı olan beyaz çay içmesi de dahil bir makale yayınladı. Bayan Erdoğan, 50 bin dolarlık Hermes çantasını ve alışveriş çılgınlığını sergilediği için de eleştirildi. Yoksulluk ve işsizlik artarken, bu tür davranışların iyi gitmesi pek olası değildir.
Erdoğan iktidarının alamet-i farikası, inşaatın ekonomide oynadığı baskın rol oldu: otobanlar, havaalanları, hastaneler, konutlar, oteller, alışveriş merkezleri ve gökdelenler, muazzam kârlar nedeniyle üretimden inşaata geçişe yol açtı. Devlet garantileri ve dış krediler, Türkiye’nin ağır bir şekilde borçlanmasına neden oldu.
Boğaz üzerindeki üçüncü köprü ve yeni havaalanı gibi mega projeler, İstanbul’un kuzey ormanlarının tahrip olmasına ve şehrin su kaynağına yönelik bir tehdit oluşturduğundan çevresel sonuçlar da doğurmuştur. Erdoğan’ın “çılgın projesi” Kanal İstanbul daha fazla yıkıma yol açabilir.
2013’teki Gezi Parkı isyanı, İstanbul’daki küçük bir parkın yıkılıp yerine bir alışveriş merkezi inşa edilmesi planına karşı bir protesto olarak başladı. Hükümetin sert tepkisi gösterilerin Erdoğan yönetiminin artan otoriterliğine karşı çıkmaya dönüştü.
Ankara’daki sarayından memnun olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekim 2015’te Şansölye Angela Merkel’i kabul ettiği İstanbul’daki Yıldız Sarayı’nı İstanbul’daki ofisi olarak kullanımına tahsis etti.
Rusya’da muhalefet lideri Alexei Navalny’nin ortaya çıkardığı Putin’in gizli sarayı Erdoğan’ınkini geride bırakabilir. Ancak Türkiye’nin güneybatısındaki Okluk Koyu’nda Erdoğan için 85,6 milyon dolarlık bir yazlık saray ile Türkiye’nin doğusunda Van Gölü yakınlarında başka bir başkanlık kompleksi inşa ediliyor. Anayasa Mahkemesi’nin yasaklamasına rağmen çalışmalar devam ediyor.
Roman Polanski’nin “Çin Mahallesi”nde özel bir ajan olan Jake Gittes, vicdansız bir inşaatçıyla yüzleşir ve sorar, “Bunu neden yapıyorsun? Ne kadar daha iyi yiyebilirsin? Şu anda alamayacağın daha ne alabilirsin?” Yanıtı şöyledir: “Gelecek, Bay Gittes! Gelecek.”
Durum böyleyse, Türkiye’nin geleceği oldukça kasvetli görünüyor.

https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/erdogan/dort-sarayin-hikayesi
This entry was posted in Ekonomi, FAŞİZM, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *