Kavala davasının anlamı: Amerika ile yüksek gerilimi, içeride ise baskı ve zulmü arttıracak

Osman Kavala hakkında açılmış olan “casusluk davası” bitmeyen şarkıya dönen Gezi davası ile birleştirdi. AİHM’in ‘içi boş’ hükmü vererek derhal tahliye istediği casusluk davası şark kurnazlığı ile Gezi ile birleştirilerek üç yıldır aleyhinde tek bir delil olmadan özgürlüğünden alıkonulan Kavala’ya tahliye yolunu kapattı. Bu hukuki bir karar değildir, Saray’ın talimatıyla alınmış bir karardır.
Türkiye’de yargının bu tip davalardaki tutumunu hukuki terimlerle, yorumlarla ve içtihatla tartışmak anlamsız ve saçma hale gelmiştir. Bu artık bir dikta yargısıdır, mahkemeler tiyatro salonudur. Erdoğan’ın mahkeme bu kararı alırken Osman Kavala’nın eşi Profesör Ayşe Buğra’yı ismini vererek hedef göstermesi bu ailenin başına gelenlerin nedenini ortaya koymaktadır aslında… Erdoğan sadece Kavala Ailesi’ni değil, özgürlük talep eden tüm gençleri ve öğretim üyelerini de hedef aldı:
”Kendi ülkelerinde sokakta en küçük taşkınlar gösterenlerin başını ezenlerin, ülkemizde sokakları terörize edenleri masum göstermeye çalışmasını da önemsemiyoruz. Elbette teröre bulaşmış olan örgütlerin oyuncağı haline gelen, şiddeti bir hak arama vasıtası olarak gösteren hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız, yakalarından tutup yargının karşısına çıkartacağız.”
Erdoğan açıkça geri adım atmayacağını ve baskıyı artıracağını ilan ediyor. Araştırmalar AKP-MHP Rejimi’nin halk desteğinin her geçen gün azaldığını gösterirken artık sandığın ortaya konulma umudunun da azaldığını net olarak görmek gerekiyor. Kendi halkına zulmeden, hakkında yolsuzluktan IŞİD’le işbirliğine kadar bir çok ağır suçlama bulunan Erdoğan iktidarı bırakamaz.
Örnek mi istiyorsunuz Myanmar’daki darbeye bakın. İnsanlığa karşı suç işleyenlerin iktidarı seçimle ve barışçıl bir şekilde bırakmasını beklemek ham bir hayaldir. Trump bile kaybettiği seçimi hileyle kazanmak için Amerika’nın altını üstüne getirdi, Erdoğan’ın neler yapacağını siz düşünün.
Saray Rejimi 2023’e Batı’dan tamamen koparak başta Amerika olmak üzere Batı’nın olası etkisini sıfırlayarak gitmek istiyor. Süleyman Soylu’nun “15 Temmuz”u doğrudan Biden Yönetimi’ne bağlaması boşuna değil. Biden, bir zamanların stratejik ortağı ülkenin başkanını aramadı, Dışişleri Bakanı Blinken, Çavuşoğlu’nu muhatap almadı. Tek temas Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın arasında gerçekleşti. Nisbeten olumlu denilebilecek bu gelişmenin ardından Soylu hemen topa girdi.
  • Soylu, Biden’ı Türkiye’de darbe girişimiyle suçlayan sözleriyle birlikte LGBT bireyleri hedef alan bir dizi nefret söyleminde bulundu. Sulh Ceza Mahkemeleri’nin Boğaziçi öğrencilerini serbest bıraktığı gece ev baskınlarıyla çok sayıda genci gözaltına aldırdı. Bu tablo bize ne anlatıyor:
  • Erdoğan’ın ittifak içindeki eli her geçen gün zayıflamakta, temel kararlar MHP’yi yöneten güçlerin istekleri doğrultusunda alınmaktadır. Bu kesimin hedefi ABD ile ipleri tamamen koparmak ve sadece Rusya ile işbirliği içinde yola devam etmektir. Avrupa Birliği etkisiz bir oyuncudur ve kendisine zarar vermediği sürece Türkiye ile ilgilenmeyecektir.
  • ABD-Türkiye arasındaki S-400 sorununa çok yakın bir zamanda Halk Bankası davası tüm ağırlığıyla eklenecektir. Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress) Türkiye uzmanı Alan Makovksy’nin bu davayla ilgili değerlendirmesi şöyledir: “Ancak çoğu kişi bankanın suçlu bulunmasını ve para cezası verilmesini bekliyor. Ne kadar ağır bir ceza olur göreceğiz. Ancak 10-15 milyar dolar ya da daha büyük bir miktar para cezası olabileceğini düşünmek için sebep var. Böyle bir para cezasının da Türkiye’nin kredi notunu ve yatırım çekme kapasitesini etkileyecektir.”
  • Türkiye muhtemelen bu cezayı ödemeyecek ve Halk Bankası uluslararası piyasadan silinerek iflasa sürüklenecektir. Bunun sallantıda olan Türkiye ekonomisinde yaratacağı tahribat öngörülenin çok üzerinde olacaktır.
  • Erdoğan Rejimi bu gözü karalıkla Rusya’ya daha fazla yaklaşacak bunun muhtemel sonucu da S-400 yaptırımlarının ekonomi alanını da kapsayacak şekilde ağırlaştırılması biçiminde görülecektir.
  • Özetle, Türkiye hem ABD’den hem de NATO’dan uzaklaşacak, bu ittifaktan çıkarılamasa bile yalnızlaştırılıp değersiz bir üye haline getirilecektir.
  • Gerilimin tırmanması İncirlik Üssü’nün kapatılmasına kadar varacak sonuçlara yol açacak ve iki ülke ilişkileri tamir edilmesi çok zor bir yara alacaktır.
LGBT bireyler başta olmak üzere Erdoğan’ın her alanda topluma yaptığı baskı Biden yönetiminden sert tepki görecek, keyfi yönetim tarzına alışmış Erdoğan’ı çileden çıkaracaktır. Soylu’nun açıklamaları, Dışişleri Bakanlığı’nın Amerikan Yönetimine verdiği seviyesiz cevap liderler düzeyinde bir görüşmenin yakın zamanda gerçekleşmeyeceğinin göstergesi.
Türkiye’yi karanlık ve zor günler bekliyor maalesef…

This entry was posted in FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *