II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ ve MARSHALL PLANI

Hava nasıl olursa olsun, refaha yalnızca birlikte ulaşırız” sloganı ile imzalanan Marshall Planı.

II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ


II. Dünya Savaşı tamamlandıktan sonra Yalta Konferansı, 4 Şubat 1945’de Kırım’ın Yalta şehrinde Lavidia Sarayı’nda yapıldı. Konferans’ta ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyordu. Konferans’ta Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması, Avrupa’nın etki alanlarının taraflarca belirlenmesi gibi hususların yanı sıra, BM’nin kurulması da teklif edilmişti.
1945’de Türkiye BM’ye katıldı. 1947’de Truman Doktrini kabul edildi. İSMET İNÖNÜ döneminde ABD ile bir dizi ikili antlaşmalar imzalandı. Bu antlaşmalar Türkiye’yi ağır sorumluluklar altına soktu. Bu maddelerden birinde: T.C. Hükümeti sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ne sağlayacaktı.” Bu antlaşmanın sınırı da belirsizdi…
II. Dünya Savaşı sonrasında Truman Doktrini, esas itibarıyla Sovyetler Birliği’nin doğrudan doğruya baskısı ve tehdidi altında olduğu vurgulanmış ve buna istinaden sadece Yunanistan ve Türkiye’ye askeri yardım öngörmüştür. Fakat bu sırada Avrupa’nın durumu iktisaden son derece kötüdür.
Altı yıllık savaş, bütün ülkelerin ekonomik kaynaklarını tüketmiştir. Savaş, bütün ülkelerde ağır tahribat yapmıştır. Sovyetler Birliğinin, bu durumu fırsat bilerek komünizm propagandasını şiddetlendirmiştir. Bunun üzerine ABD, 1945 Haziranı ile 1946 sonu arasında Batı Avrupa ve beraberindeki 16 ülkeye toplamda 15 milyar dolar ekonomik yardımda bulunmuştur. Fakat bu yardım, bütçe açıklarının kapanması, ithalat için kullanılması yüzünden sonuç alınamamıştır.
Bunun üzerine ABD yeni planlar aramış ve Dışişleri Bakanı George Marshall’ın “Marshall Planı” 5 Haziran 1947 günü Harvard Üniversitesi’nde verdiği bir nutukta açıklanmıştır. Buna göre, “Avrupa ülkeleri her şeyden önce kendi aralarında bir ekonomik iş birliğine girişmeliler ve birbirlerinin eksikliklerini kendileri tamamlamalılar, bu genel iş birliği sonunda bir açık ortaya çıktığında Amerika, bu açığın kapatılması için yardım etmeli. Bunun için de önce bir iş birliği programı yapmalılar.” ilkesi benimsenmiştir.
17 Temmuz – 2 Ağustos 1945 tarihinde Birleşik Krallık, SSCB ve Amerika Birleşik Devletleri arasında düzenlenen Potsdam Konferansı’nda görüşülen önemli konulardan birisi de Türk Boğazları konusu olmuştur.
18 Temmuz gecesi yemekte Sovyetler Birliği lideri Stalin, Birleşik Krallık lideri Churchill’e, Türkiye-SSCB arasındaki bir ittifakın ancak aralarındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle mümkün olacağını, fakat Türkiye’nin Kars ve Ardahan’ı SSCB’ye geri vermeyi, Montreux Antlaşması’nı tartışmayı reddettiğini söyledi. Daha sonra 23 Temmuz gecesi başka bir yemekte Stalin, Churchill’e
““Eğer Marmara’da bize tahkim edilmiş bir pozisyon vermeniz mümkün değilse o zaman Dedeağaç’ta bir üs alamaz mıyız?”
diye sorarak Boğazların denetimi ile ilgili niyetini açıkça dile getirdi. Churchill, Boğazlarda SSCB’nin istediği yönde bir düzenlemeyi desteklediğini ama bunun Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıma koşuluna bağlı bulunduğunu söylemiştir.
SSCB’nin tavrı ve ABD çıkarlarına ters istekleri üzerine Potsdam Konferansı’ndan kısa bir süre sonra, ABD’nin Boğazlarla ilgili politikası görüşmelerin sonunda değişmiştir ve ABD Türkiye’yi destekleme kararı almıştır. ABD’nin destek kararına dönemin Türkiye hükümeti ABD lehine taraf olmuş ve böylece ikili ilişkilerde büyük gelişmeler olmuştur. Bu durum Marshall Planı doğrultusunda ABD’nin Avrupa ülkelerine yaptığı Marshall yardımlarınıda kapsayan günümüz ABD-Türkiye ilişkilerine dek sürmüştü.
Eğitim Antlaşması 27-Aralık 1949 yılında imzalandı. İmzalanan antlaşmaya göre Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu kurulacak, parasını Türk Devleti verecekti. Komisyon üyeleri dördü ABD, dördü Türk olmak üzere 8 kişiden teşekkül edecek, oylar eşit olduğu takdirde kararı komisyon başkanı verecekti. Komisyon başkanı ABD’nin diplomatik misyon şefi idi.
Avrupa’da yükselen sol dalga ve ABD’ye karşı Sovyetler Birliği’nin yükselmesi ABD’yi Avrupa’yı ekonomik olarak destekleme projelerine yöneltti. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, 5 Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde verdiği bir nutukta “Marshall Planı“nı sundu. Plana göre;
Avrupa ülkeleri her şeyden önce kendi aralarında bir ekonomik işbirliğine girişmelilerdi ve birbirlerinin eksikliklerini kendileri tamamlamalılardı. Bu genel işbirliği sonunda bir açık ortaya çıktığında Amerika, bu açığın kapatılması için yardım etmeliydi. Marshall Planı, 11 Eylül 1947’de ABD kongresi tarafından onaylandı. İsmet İnönü’nün tek parti yönetimi1948’de Marshall yardımı planını imzaladı.

Marshall Planı, yardımın kullanım alanlarının ve genel olarak Türk ekonomisinin temel hedeflerinin Amerikalılarca belirlenmesi sonucunda, Truman Doktrini ile gelen yardımlar Türkiye’nin dışa bağımlı hale gelmesine yol açıyordu.
Bundan altı ay sonra 1948’in Haziran ayında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Siyaset Planlama Müdürü ve aynı zamanda Marshall Planı’nın da mimarı olan George Kennan’ın hazırladığı NSC-10/2 kodlu başka bir kararname ise CIA’ın örtülü savaş yöntemlerini sınırsız hale getiriyordu.
“Washington tarafından var sayılan Komünizm tehlikesine karşı çıkarılan bu son kararname; ABD hükümetlerine ahlak kurallarını ortadan kaldıran her türlü gizli harekâtı meşru kabul eden” bir yetki veriyordu. ABD gizli belgesinde CIA’e verilen yetkileri özetleyen şu paragraf her şeyi anlatıyor.
ABD’nin gizli harekât yöntemleri: “Doğrudan önleyici eylemlerde bulunma; bu amaçla propaganda, ekonomik savaş, sabotaj, anti sabotaj, tahrip, tahliye gibi tedbirlere başvurmak; düşman yönetimleri devirmek; bu amaç doğrultusunda teröristlere, direniş hareketlerine, sığınmacı gruplara destek vermek!”
NSC-10/2 kodlu bu gizli belgede, örtülü casusluk faaliyetlerinin deşifre olması halinde nasıl davranılması gerektiği de tedbiren belirlenmiş ve şu yöntemler kayda geçirilmişti. “Bütün bu eylemler öyle bir şekilde planlanmalıdır ve uygulamaya konmalıdır ki; Amerikan hükümetinin bu eylemlerdeki sorumluluğunu yetkisiz kişiler açıkça göremesin; gören olursa da ABD hükümeti bunu inandırıcı bir şekilde reddedebilsin…”
Gizli kararnamede “gizli eylem” de şöyle tanımlanmıştı: “ABD’nin dış politikası doğrultusunda hükümetleri, olayları, örgütleri ya da kişileri etkilemek üzere yapılan ama Birleşik Amerika hükümetinin ilişkisinin belli olmayacağı örtülü eylem.”
Washington, kendine bağladığı zayıf ve çaresiz ülkeleri havuç ve sopayla ABD çizgisinde hizaya getiriyordu. Marshall Planı’yla da CIA operasyonları örtülü yürütülüyordu.
İsmet İnönü’den sonra Türkiye-ABD ilişkileri:
1945’lerden başlayan ABD kementleri süreci,1960 darbesiyle, Nato’nun Türkiye hegemonyasını sağladı. Sovyetler Birliği’nin, 1979’dan itibaren Müslüman Afganistan’ı işgale başlaması, ABD(CIA-Pentagon)Müslüman dünyaya yönelmesi, Türkiye’nin daha çok kıskaca alınması söz konusu oldu. Nitekim1980 Kenan Evren darbesi, bir ABD-CIA-Pentagon planıyla Türkiye’nin boğazına kement atılmasında büyük rol oynadı.
Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal ettiğinde Afgan halkı zayıf ve çaresizdi. Sovyet işgaline karşı çeşitli direniş örgütleri kuruldu. Kurulan örgütlerin önderi El Kaide, CIA-Pentagon planı ile geliştirildi. Para ve silah gücü ABD ve Suudi Arabistan desteğinden kaynaklanıyordu. Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgal edilmesi karşısında ABD yönetimi El Kaide’yi “Komünizmin yayılmasını durdurmak’ gerekçesiyle desteklediğini söylüyordu.
Afganistan’da aldığı hezimet Sovyetlerin sonunu getirdi. Varşova Paktı dağıldı. Washington, ABD liderliğinde tek kutuplu bir dünya hayali kurmaya başladı. Hedefe bu defa Müslümanlar ve İslam ülkeleri konuldu.
Dünyayı ikna edecek “meşru” bir gerekçe CIA tarafından bulundu. Derin ABD o güne kadar destekleyip büyüttüğü El Kaide’ye son bir iş daha verdi. 11 Eylül 2001’de yaptırılan ÇAKMA CIA-MOSSAD OPERASYONLARIYLA İslam ülkelerinin işgaline sebep bulundu. CIA’nin planıyla El Kaide tarafından uygulanan kurgu saldırı, bir NSC-10/2 kodlu belgeye uygun eylemdi.
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, DIŞ POLİTİKA, EĞİTİM, Ekonomi, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

One Response to II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ ve MARSHALL PLANI

  1. Emin says:

    Marshall planı demek o ülkenin kalkınması ve gelişmesinin önündeki en büyük engeli olmak demektir…..ne yazıkki yapılan yardımlar sanayici olan Vehbi Koç tarafından ülkenin çiftçisine ve halkına dağıttırılmıştır.büyük yolsuzluklar yapılmıştır.bununla beraber Milli eğitim bakanlığı ABD ye teslim edilmiş ve bir kaç sene içindende Köy ens.Halk evleri CH P nin içindeki toprak ağalarının yardımıyla tarihten silinmiştir.en büyük ihanetinde Başbakan olan Şemsettin günaltay ın desteklemesiyle İmam hatip okullarını eğitime açmış ve bugünkü yaşadığımız sorunları ortaya çıkartmıştır.

Leave a Reply to Emin Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *