EMPERYALİZM * “Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir”

Orhan ÖZKAYA <orhanozkaya9@hotmail.com> / 23.12.2020


“Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir”

Winston Churchill’in 1936 yılında söylediği bu söz, Ortadoğu’da milyonlarca insanın ölmesine, milyonlarcasının yaralanıp ömür boyu sakat kalmasına ve milyonlarca çocuğun yetim kalmasına neden oldu. Hâlâ da bu ölümler hız kesmeden devam ediyor.
Bir o kadar insan da göçmen duruma düşerek ülkesini, evini barkını terk ederek, kimisi denizlerde boğuluyor, kimisi de ülke değiştirerek sefalete mahkûm oluyor.
Yalnızca Ortadoğu cehenneminde 37 yıldır süren katliamda ölenlerin sayısı, 3 milyondan fazla ve ölümler devam ediyor. Irak’ta ölenlerin sayısı ise 1,5 milyonu geçmiş durumda. Bu rakamlar 2007 yılının verileri, daha sonra 10 yıllık bir süreçte devam eden can almalar ise, tarihin karanlık sayfalarında saklı…
2011 yılında Suriye iç savaşındaki ölümler 500’i geçti. Bunu bizdeki tepedeki yöneticiler açıklıyor. Libya, Afganistan katliamları akıllara durgunluk verecek kadar yüksek. Medeni diye nitelenen ülkelerin, Kara Afrika’yı yüz yıllardır sömürerek onlara “aids” hastalığını miras bırakmaları tartışılmıyor bile. Varsa yoksa silah ticareti…
Katliam yapmak ve ölüm tarlalarında sürek avı… İşte Batı’nın kahraman olarak yere göğe koyamadığı Churcill, bu cinayetleri destekleyen ilkeleriyle sözde “Hür dünya” nın demokrasi kahramanı! Milyonlarca damla kana mal olan bu cinayetler, damlalar bitmez tükenmez petrolün uğruna daha kaç yüz yıl devam edecek bilinmez?

ABD kendi kalesi Afganistan’da bile yeniliyor
Ancak bu ilkeler zincirini sürdüren ABD ve Batı, yolun sonuna geldi. Afganistan cehenneminde dahi yenilmekte olduğunu görerek, NATO adı altındaki kendi savaş örgütü eliyle 3 bin asker göndermeyi göze alacak kadar çaresiz durumda.
Çünkü Afganistan, Rusya, Çin ve Hindistan eksenine kanla dolu zeminde sessiz sessiz kaymaya devam ediyor. Eşref Gani, Rusya, Çin ve Hindistan’la karşılıklı ziyaretleri göze alacak kadar olumlu politikalar uyguluyor.
2,5 milyondan fazla insanın uyuşturucu ticaretinden beslendiği ülkede, terörün belini kırmak emperyalist eksenden uzaklaşmaya bağlı. Gerçi yeni devlet başkanı Eşref Gani, ABD Merkez Bankası orijinli ve koyu yandaşlığına karşın, koşulların dayatması sonucu, çok kutuplu arayışlara girişmek zorunda olduğunu bilecek kadar da zeki ve gerçekçi.
Filipinler Devlet Başkanı Duterte’nin uyuşturucunun belini yeni dış politikalar ve emperyalist ekseni terk etmekle mümkün olduğunu görmesi gibi, Gani’de aynı yolu izleme hedefi taşıyor.

ABD tuzakları Suudi’ye dayandı
Birbiriyle bağlantılı gelişmeleri içinde barındıran son Suudi taht kavgası; hesapsız ve plânsız bir hızla gelişiyor. ABD’nin işin tam orta yerinde yer aldığı, Trump’ın açıklamalarından belli oluyor…
ABD dayatmasıyla giriştiği Yemen saldırısında büyük bir hezimete uğrayan ve binlerce paralı askerini, dolarını kaybeden Suudi yönetimi, ipleri elinden kaçırma tehlikesini aşabilmek için, öfkeyle muhalif akrabalarına, muhaliflere saldırıyor, temizliğe girişiyor.
Veliaht prenslerin ortadan kaldırılmasından sonra sıra şüphe ettikleri işadamlarına geldi. Suikastlarla temizlenen, çatışmalarda vurulduğu iddia edilen muhalif prensler ve çevreleri henüz tam temizlenmiş olmadığı için, katliamlar devam ediyor.
Öldürülenlerin mevcut yönetimin dış politikasına tam anlamıyla karşı olmaları; Yemen saldırısı, Suriye’ye yönelik terör destekçiliği gibi olayları desteklemedikleri, tehlikeli buldukları hususlar… Bütün bu kuvvetli muhalefetin, ABD’nin tam desteği alınarak acilen temizlenmesi gerekiyordu.
İşlerin bu kadar hızlı seyretmesinin nedeni; babası yaşlı kraldan yetkileri devralan 32 yaşındaki Veliaht Prens’ in, iktidar gücünü elinden kaçırma ve otoritesini kaybetme korkusu… İşte bu nedenle çok kanlı temizlik yapıyor ve ipin ucunu kaçırmamaya çalışıyor.
En küçük bir tereddüt göstermesi halinde işlerin tersine döneceğini biliyor ve bunun kendi ölümü demek olduğunu görüyor. Gelecek günlerin daha da kanlı geçeceği anlaşılıyor; aydınlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar ve siyasi görüş sahipleri hedefe konma tehlikesiyle karşı karşıya.
Bu keskin virajı mevcut Veliaht, en küçük bir çekince duymadan, arkasına aldığı ABD ve Batı desteğine güvenerek devam ettirmek zorunda. İşte bu nedenle Batı’ya göz kırpmak amacıyla, topluma yüzeysel serbestlikler veriyor.
Tamamen göstermelik; esasa yönelik olmayan, insan haklarına, hukuka, adalete uygun olmayan dayatmalarda en ufak bir gevşeme yok. Bu tutuklama ve katliamlar hiçbir hukuksal ve adaletli tavır taşımadan sürüyor.

Nimr El Nimr, “krallar da ölür demişti”
Kılıçla katledilmesinden fazla bir uzun zaman geçmeyen bilim adamı Âlim Nimr’in, öngörüleri gerçekleşiyor. Krallar, veliahtlar, prensler ve çevreleri birer birer ölüyor. İktidar uğruna anlamsız ve halkın dışında yürüyen bir kırım sürüyor.
Frensiz bir şekilde olayların geliştiği, Suudi’de işlerin durulmasının şu anda henüz mümkün görülmediği anlaşılıyor. Bu olayların çevreye de sıçrayacağı tartışmasız bir şekilde öngörülebilir. Nüfusunun %70’i Şii olan ve yoksulluğun kol gezdiği, Suudi uydusu Bahreyn Kralı, halk ayaklanmasını ancak paralı Suudi askerleriyle bastırabilmişti.
Körfez ülkeleri içinde en güçlü muhalefet hareketine sahip ülke, içten içe kaynıyor. Muhalefet lideri hapishaneyi mesken tutmuş durumda. Sürekli hapse girip çıkıyor… Buraya kıvılcımın sıçraması an meselesi…
Körfez de yangın çıkması krallıklar, prenslikler ve emirlikler için hiç de uzun olmayan tehlikeleri su yüzüne çıkarabilir. Churcill gibi sözde devlet adamlarını, insanlığın defterinden silebilmek için, kendini yakmayı bile göze alabilen kaç bilim insanı gerekiyor, bilinmez?
Savaşları ortadan kaldırmak, ancak bu gözü pek âlimlerin ve Mustafa Kemal Atatürk gibi devlet adamlarının tükenmeyen ışığının insanlığın yolunu aydınlatmasıyla mümkün olacaktır.
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *