Görkemli büyük saraylar itibar sağlasaydı, Türkiye’nin çevresinde dostları, hazinesinde parası, Yurt dışında kredisi olur, hiç bir kimse ” cumhurbaşkanına akıllı ol, aptal olma” demek cesaretini gösteremezdi… İTİBAR SARAYLARDA DEĞİL, DEVLET ADAMLIĞINDADIR *

Volkan Akyıldırım / 16.11.2020

Kıbrıs, saray ve itibar


Salgın kontrolden çıkmış, milyonlarca insan işsiz ve çaresiz durumda. Erdoğan ve Bahçeli ise Kıbrıs’a mangal yapmaya gitti ve KKTC’yi ekonomik olarak şahlandırma vaadinde bulundu.
Hazine’nin kasası boşalmışken Ankara’nın adayı olarak seçimleri kazanan KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a destek gösterisinde konuşan Erdoğan, “5 dönüm arazi verin, KKTC’de Cumhurbaşkanlığı makamını inşa edelim” dedi ve şöyle devam etti: “Zira bu tür makamlar farklı ülkelerin bakışını değiştirir❞
Saraylar ve borç krizi
Ekonomik büyümeden, inşaat şirketlerinin büyümesini anlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, haklı olsaydı biri Beştepe de diğeri Ahlat da yapılan iki saray sayesinde, 400 milyar dolarlık dış borç küresel piyasalardan kolayca karşılanmıştı.
Küresel kapitalizm ve devletler arası ilişkilerde itibar demek, kredi demektir.
Türkiye kapitalizmine büyük itibar kazandıracağı iddiasıyla Beştepe’tepeye yapılan 1. sarayın maliyeti, resmi açıklamalara göre 350 milyon dolar tuttu. Gerçek maliyetin bunun çok üzerinde olduğu söylendi. Sayıştay’ın 2019 yayınladığı rapora göre Külliye’nin günlük harcaması 4,5 milyon lirayı aştı.
Külliye’nin açılışı 2014’te yapıldı. 4 yıl sonra bağımlı olduğu dış kredileri bulamayan Türkiye kapitalizmi mali krize girdi. Şirketlerin borcunu ödemek için borç bulamaz hale geldi. Başkanlık sistemi altında geçen dönemde ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası ilişkiler tarihte görülmemiş seviyede bozuldu.
Bu arada iktidar ortağı Bahçeli’nin önerisiyle Ahlat’a da yazlık saray yapıldı. Resmi açıklamaya göre buraya da 125 milyon lira harcandı. Saraylarla geçen altı yılda Türkiye kapitalizmi kredi, yani itibarı bulamadı ve şimdi derin bir ekonomik krize doğru tam gaz gidiyor.
Kıbrıs sorunu
Erdoğan’ın 5 dönüm arazi istediği KKTC için ise durum daha da karışık.
1974’te yapılan askeri harekâtın ardından de facto (fiilen) ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler tarafında tanınmıyor. Uluslararası ilişkilere göre adadaki tek cumhuriyet, Güney’deki Kıbrıs Cumhuriyeti.
Ankara ile Ersin Tatar, Kıbrıs’ta iki devletli çözümü savunuyor. İki devletli çözüm fikri için ön koşul KKTC’nin bir devlet olarak tanınması. Lefkoşa’da 3. sarayı yapmak, KKTC’yi BM nezdinde legal bir devlet olarak kabul ettiremeyeceği gibi, Kıbrıs’ın şimdiki bölünmüşlüğünü tahkim etmekten, yani çözümsüzlükten başka bir şey değildir.
Erdoğan’ın saray vaadi ise dışarıya değil içeriye sesleniş.
Koronavirüs salgını ile Kıbrıs’ın iki tarafı da ekonomik krize girdi. Ankara’ya bağımlı bir ekonomik yapıya sahip KKTC, kumarhane ve turizm gelirlerini kaybetti. KKTC’nin Ankara yanlısı egemenleri, işsizlik ve geleceksizlikle karşı karşıya olan Türkiyeli göçmenleri de yanlarına çekerek, kendi hegemonyalarını oluşturmak istiyor.
Türkiye’de sefaletten kırılan kitlelere ‘Kıbrıs’ta ne yapıyoruz?’ sorusuna yanıt olaraksa “Saray yapıyoruz” yanıtı veriliyor. Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz yataklarının paylaşım kavgası üzerine gelişen Maraş’taki güç gösterisi, ne Kuzey Kıbrıs’taki ne de Türkiye’deki emekçileri ikna edemez.
Avrupa Birliği ve ABD’nin olası yaptırımlarının bedelini ise Rahip Brunson krizinde olduğu gibi işçiler ödeyecek.
Çözüm ve ekmek
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayanların, ister yerli ister göçmen olsun, Ersin Tatar gibiler için yapılmış bir saraya değil, acilen Kıbrıs sorununun çözümüne ihtiyaçları var. Kıbrıs’ın iki tarafında yaşayanlar bir araya gelmedikçe, adadaki gerginlikler ve bölünmüşlükler devam edecek, hayat pahalılığı, işsizlik ve baskılar sürecek.
Kıbrıslılar kendi başlarının çaresine bakabilirler, kendi sorunlarını kendileri çözebilirler. Adanın tüm ekonomik kaynakları, Kıbrıs’ta yaşayan herkes için kullanılmalıdır. Ödenekler ve bütçe kaynakları ise, yeni saraylar yapmak için değil borçlarla, yoksullukla, yoksunlukla boğuşan emekçi sınıflar için harcanmalıdır.
Koronavirüs salgını sürerken kısıtlı mali kaynaklar Kıbrıs’ta siyasi propaganda için harcanmamalı. 2020 bütçesinde devasa paylar sağlık ve sosyal güvenliğe, emekçi sınıflara ekonomik destek paketine ayrılmalıdır.

http://marksist.org/icerik/Yazar/14894/Kibris,-saray-ve-itibar
This entry was posted in DIŞ POLİTİKA. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *