BİR YILDIZ DAHA KAYDI * SANATÇI TİMUR SELÇUK’UN ARDINDAN

Sonbahar, hazan mevsimi, yaprak dökümü başladı. Yakın zamanda değerli Bekir Coşkun’u uğurladık. Şimdi de müzisyen, besteci, piyanist, Aydınlanma devrimlerinin, Atatürk ilkelerinin yılmaz bekçisi sanatçı Timur Selçuk ardında ışıklarını, bestelerini, şarkılarını bırakarak gökyüzüne uçuverdi. Işıklar içinde uyusun. Ailesine, dostlarına ve sevenlerine baş sağlığı ve sabır Timur Selçuk’a rahmet diliyorum.
Naci Kaptan

Handan Selçuk – Timur Selçuk

Unutulmaz besteleriyle birkaç kuşağın kulağına ve ruhuna
seslenmiş Timur Selçuk, 6 Kasım Cuma günü sonsuzluğa yürüdü

Mehmet Boz

Değerli Müzikseverler, Türk müziğinin eşsiz yaratıcısı, müstesna sesi, sanatçımız Timur Selçuk, 6 Kasım ,cuma günü sonsuzluğa yürüdü. Işıklar içinde yatsın. Eşi Handan Selçuk, ”Uzun sürmesini, hastanelerde olmasını istemezdi. Tek teselli bu olabilir. O hep yaratarak, üreterek yaşadı’‘ dedi.
Bilindiği gibi mazlum milletlerin önderi Gazi Atatürk 10.yıl söylevinde :
“Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.” tümceleri vardır.(1 )
Bu ülküyü hayata geçirmek için, hiç yorulmadan çalışan Timur Selçuk müziği halkın sorunlarıyla buluşturan az sayıda sanatçılardan biriydi. Milletine yabancılaşmadan onurlu bir yaşam sürmüştü.
‘ANADOLU’YA KULAK VERMEKTEN HİÇ VAZGEÇMEDİ’”
İnanılmaz büyük bir kayıp, çok büyük bir değerdi. Bambaşka bir yaratıcı ruha sahipti. Her tür müziğe müthiş merakı vardı. Chopin’e büyük merakı vardı. Bir gün konuştuk ‘Mazurkas’ çalışıyorum demişti. Çok şaşırmıştım. Piyanoyu çok iyi çalardı, orkestra şefliği vardı. Ama Türk Sanat Müziği’nden klasik müziğe, cazdan pop müziğe büyük bir yelpazede ilgisi vardı müziğe.
Babası da çok büyük bir değerimizdi. Müziğin dışında şiire, edebiyata da ilgiliydi. Çok yönlü bir sanat insanımızı kaybettik. Mekanı cennet olsun.’‘ ( Gülsin Onay) ,
“Timur Selçuk, unutulmaz besteleriyle birkaç kuşağın kulağına ve ruhuna seslenmiş büyük bir sanatçıydı. Sanatın dünyadan, toplumdan, halktan, insandan kopuk bir yaşamla üretilemeyeceğini de çok iyi biliyordu ve binlerce yıllık Anadolu toprağının derinlerindeki uğultuya kulak vermekten hiç vazgeçmedi. Derinlerden gelen ve hep kulak verdiği o sesleri notalara, ezgilere dönüştürdü, büyük bir geleneği çağdaş formlarla yaşattı.
Attila İlhan, Fikret Kızılok, Cem Karaca, Timur Selçuk gibi sanatçıların yerlerinin doldurulamayacağını biliyoruz… Öte yandan onların dayandıkları zengin mirasın mutlaka yeni Timur Selçuklar çıkaracağını da biliyoruz.” (Tunca Arslan)
Timur Selçuk’un sözleri Çiğdem Talu’ya ait “Dönek Türküsü” nü aşağıdaki bağdan dinleyebilirsiniz.

Timur Selçuk’un Galatasaray lisesinde sıra arkadaşı ve aile dostu Prof. Tolga Yarman’ın yazısı;

Timurcuğun Ardından…

Yil 2002… Rahmetli Valide’nin son günleri… Ankara’da Kız kardeşim’deyiz… Ağır ceza Hakimligi yapmis, Valide; kalem kırmış… Cumhuriyet”in bir “örnek kadını”, diyebilirim… Anaç, aydın ve inançlı… O sırada beyaz, ince, alttan düğümlü, başörtüsü var başında ve elinde tesbihi… Bana pattadanak şöyle deyiverdi:
– Sen benim âlim oğlumsun, söyle bana, KABİR AZABI var mı?
Hemen çaktım vaziyeti:
– Kızım, dedim (öyle derdim O’na), Cenneti Cehennemi, bizim caminin İmamı Sevgili Musa Hoca’ya sor, ama bana sorduğun sorunun yanıtını hemen verebilirim…
– KABİR AZABI YOK, dedim… Gülecek, gülemiyor. “Sus”, dedi, “günaha giriyorsun”!..
O’nun bu sözüyle sorusunun arkasındaki dürtüyü daha da çok oturttum, yerli yerine…
-Kızım, dedim, senin üstünde Yargıtay var, Yargıtay’da, üstüne üstlük, “karar düzeltme mercii” var, TBMM var, Cumhurbaşkanı var… İçin sızlamış elbette, kalem kırarken, ama sen kanun insanısın… Önündeki KİTAP ne diyorsa, onu yapacaksın… Hem sonra madem bana güvendin, sordun sorunu, sana öteki tarafta, “kabir, azap” diye, şu konuşmamızla ilgili, hesap soracak olurlarsa, “ALİM OĞLUMA SORDUM, O BÖYLE” DEDİ, dersin, çıkıverirsin işin içinden :)), dedim…
Çok rahatladı… Sonra fırsat bu fırsat, ya, “SÖZ ÖLÜM GETİRMEZ Kızım”, dedim (öyle derdi aile, böyle zamanlarda), “bana bir diyeceğin var mı?”, dedim…
– SEHİMECİGİM’E SAHİP ÇIK!, dedi…
Sehime Teyze Timurcuğun Anneciği… Annelerimiz’in hepsi çok güzel, ama Şehime Teyze en güzel anneydi, diyebilirim… Valide’nin vasiyeti, öyle çarpınca yüzüme:
– Kızım dedim, ne demek, sözü bile zait… Şehime Teyze bizim de Annemiz’dir… Tıpkı senin de, Rahmetli Teyzem’in de, Timur’un Annesi olduğunuz gibi… Valide’nin bana tek vasiyeti buydu:
– Şehimecegim’e sahip çık!..

Valide’nin sözlerini Şehime Teyze’ye, Timurcuğa, Eşi Sevgili Handan Selçuk’a aktardığım zaman, hepimizin gözleri buğulandı… Kaçırdık gözlerimizi birbirinden, sarmaştık… Valide’nin sözleri gerçekte sevgi ve bağlılık yüklüydü… Gözlerimizdeki buğu, o an, sevince bıraktı yerini… Başladık, Ortaköy’de, o zaman revir olan, ortadaki iki katlı binanın önündeki ve hala orada duran Kamelya’nın altında ebeveynlerimizin tadına doyum olmaz söyleşilerinin, dedikodusuna…
Şehime Teyze çok dik bir kadındı, ama besbelli ki acıları vardı…  Munir Nureddin Baba, Okul’a dokuz yıl gelmemişti… Lise 1’deydik… O zaman bir tek, arz-ı endam etti… Timurcum, Babası’na hem hayrandı hem de çok öfkeliydi… Timurcum olmasa, Munir Baba, şimdilerde olduğu kadar çok yaşar mıydı, bilemiyorum…  Bunu, arka planı iyi kavrayamadığımı düşünerek, Timurcuğa söylediğim zaman, çok ferahlardı…

Aynı sırada okuduk, on yıl… O sonra Edebiyat’a gitti, ben Fen’e…Yatakhane’de yataklarımız yan yanaydı… Beş yıl… Sonra, Yukarıki Okul’da o neharî(yatılı olmayan öğrenci) oldu…
Yan yana oturup şiirler yazardık…O’nun dizeleri, sonra bildiğiniz, müzik şaheserlerine dönüştü… Benimkiler denklemlerime… O benim kardeşlerimin de abisiydi… Bense Selim Selçuğun da abisiydim…Kardeşlerim O’nun da Kardeşleri’ydi… Kardeşi, benim de kardeşimdi…
Kızları Hazal ve Mercan, Canımız Çocuklarımız, Onlar’i pırıl pırıl yetiştirdi…
Ben Onlar’a ne kadar düşkünsem, Sevgili Timur Ozancığa o kadar düşkündü… Ozan’ın daha 14 yaşındayken, Moskova Gnessin Devlet Konservatuvarı’na gitmesinin önünü, sanat değerlendirmesi itibariyle, O teşvik etmiştir, öylelikle O açmıştır, diyebilirim…
Fakat, o “çocukluk travmalarımız” var ya, onlar İsa’nın gerileceği mevkiiye kadar sırtında sürüklüye sürükleye, taşıdığı çarmıh gibi, yakamızı bırakmıyor…
Timurcuk, hiç kuşkusuz üstün başarılara imza attı… Abide başarılar onlar, bunu idrak etmemiz gerekir. Az önce Sevgili Hatice Günay’in dikkatimize taşıdığı, OdaTv’nin Timur’un hayat ve başarı öyküsünü özetleyen yazısı, pek çok şeyi anlatmaya yetiyor: https://odatv4.com/timur-selcuk-anisina-06112035.html
Şu da var ki, çok daha üstün başarılara da imza atabilirdi… Travmatik prangalar olmasaydı, ayacıklarında…
Daha evveli gün konuşmuştuk:
– Timurcum, bana iyi olduğunu söyle lütfen, dedim…- Iyiyim şükür, dedi… Şakalaştık her zaman olduğu gibi…
Çok erken oldu, Canim Timurcum…
Sevgili Handan Selçuk’a, Selim Selçuk’a, Hazalcığa, Mercancığa, Onlar’ın Annecikleri Sevgili Ayşegül’e, Okuldaşlarımız’a, Müzik Dünyamız’a, baş sağlığı ve esenlikler diliyorum…
“Galatasaray’ın bir unutulmazı” daha, hatıralarımızın baş köşesinde yerini alıyor… **Nur içinde yat, Canim Timurcum!..
Tolga

This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *