EMNİYETTE MİLLİ DAMAR ve KÖZCÜLER ÖRGÜTÜ * Neo-Paralel Devlet: Milli Damar * ‘Paralel yapı’ gitti, ‘Milli Damarcılar’ ve ‘KÖZ’cüler’ geldi

Neo-Paralel Devlet: Milli Damar

Sabah / FERHAT ÜNLÜ / 26 Temmuz 2015, Pazar

YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARIYMIŞ!
Bu yeni Paralel Devlet, daha doğrusu devletçik yapılanmasının adı Milli Damar. Onlar kendilerine böyle diyorlar. 2006 yılından beri devlette örgütlendiklerini iddia ediyorlar. Hatta yapının mensuplarından olan bir şahıs görüştüğü kişilere bir kuruluş tarihi de veriyor: 14 Mayıs 2006. Pek yaygınlaşmayan ‘Yeni Ankara’ ve neredeyse Paralel Devlet kavramı kadar dolaşımda olan ‘Yeni Türkiye’ kavramlarının mucidinin ve daha ötesi ‘Yeni Türkiye’ projesinin mimarının da kendileri olduğunu öne sürüyorlar. Hatta “Tayyip Erdoğan bizim projemizi uyguluyor” bile diyebiliyorlar, ki bunun hilaf-ı hakikat olduğu izahtan vareste. Hatta ve hatta Cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak devletin üst yönetimini yönlendirdikleri yalanını bile dile getiriyorlar.
Milli Damarcılar, devlette etkili konumlarda görev yapan bürokratları kendi saflarını çekmek için lobi faaliyetleri yürütüyorlar, muvaffakiyet sağlayamadıklarında, bürokratlar işbirliğini reddettiklerinde onlar hakkında Paralelci, imam gibi aslı astarı olmayan söylentiler yayıyorlar.
Görüştüğüm kaynaklar, Paralel Yapı ile Milli Damar’ı birleştiren bir üst akıl olduğu bilgisini veriyor. Milli Damarcılar’ın, Paralel Yapı’yla derin mahfillerde kuruluş tarihi olarak telaffuz ettikleri dönemden bu yana da ilişkileri var. Öyle olmasa 2007-2013 arasında PDY’nin devlete büyük oranda hakim olduğu hesaba katılırsa Milli Damar, Paralel Yapı’ya rağmen faaliyet yürütemezdi. Tahşiye gibi küçük gruplara bile kumpas kuran Paralel Yapı’nın, kendisini derin devlet olarak lanse edilen Milli Damar’a o dönemde hiç dokunmamış olması manidar. Üstelik edindiğim bilgilere göre Osman Hilmi Özdil’in talimatı ile bu gruba yakın isimlerin telefon trafiği sürekli izlenmesine rağmen…
‘KOZANLI’YI SORGULADIK’ İDDİASI
Milli Damarcılar ise aksi yönde propagandalar yaymaya çalışıyorlar. Cemaatin Emniyet İmamı Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil ve MİT İmamı Sinan kod adlı Murat Karabulut’u fareli bir odada sorguladıklarını bile sürüyorlar. (Cemaatin imamları SABAH’ın haberlerinden sonra yurtdışına kaçmışlardı.) Bu tür dezenformasyonlarla Paralel Yapı’dan kuvvetli oldukları izlenimini yaymaya çalışıyorlar. Ancak Paralel Yapı ile en güçlü olduğu dönem şöyle dursun zayıfladığı şu süreçte bile savaşacak güçleri yok. Aksine devlette hizip yaratarak Paralel Yapı’nın amaçlarına hizmet ediyorlar.
Paralel Yapı’nın devlete hâkim olduğu süreçte Kozanlı Ömer’in yardımcısı, Milli Damar hakkında teknik takip faaliyetleri ile epey istihbarat toplamış. Kozanlı Ömer de bu bilgileri Milli Damar’a karşı kullanarak yapıya mensup kişilerin kendi kontrolüne girmesini sağlamış. Bu istihbarat çalışmasını yapan kişide grubun yapılanmasına ilişkin önemli bilgiler var. Hatta yapılanmanın arşivi bu kişide bile denilebilir.
Paralel Yapı; Emniyet’te ‘Yazıcı’, ‘Okuyucu’, ‘Hakyolcu’ şeklindeki paralel devletçikler olduğu şayiasını yayarak kaos ortamında yeniden devlete hâkim olmayı amaçlıyor. Bu tür gruplar yok değil. Ancak devletin tehdit kabul edeceği niyet ve güce sahip değiller. Örgütlenme mazisi 40 yıllık bir geçmişe dayanan Paralel Yapı’nın tasfiyesinin ardından devlette güçlü örgütlenme ağı olmayan başka grupların böyle birden bire kontrolü ele geçirmesi mümkün değil. Ama Paralel Yapı ve ona hizmet eden Milli Damarcılara bakılırsa kendileri dışında herkes ‘Yazıcı’, ‘Okuyucu’ ya da ‘Hakyolcu’.
Bir dönem Polis Akademisi imamlığı yapmış bir ismin, Milli Damar adına bürokratlarla görüşme yaptığı ve bürokratları yapılanma saflarına çekmeye çalıştığı belirtiliyor. Milli Damar, Eski İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’ya nüfuz edemedi, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’e de nüfuz edemiyor. İstanbul Emniyeti’nin üst yönetimine de… Ancak Başbakanlık’ta görev yapmış, aforoz edilmiş bir müşavirin Milli Damar’ın kontrolünde olduğu bürokrasi camiasında bilinen bir gerçek.
Milli Damarcılar, yargıda kendilerine yakın isimler üzerinden sahte tanıklıklarla yeni soruşturmalar açtırmaya çalışıyorlar. Cemaatle ilgisi olmayan insanları cemaatçilikle suçluyor, hatta onlara imam diyorlar. Bu amaçla kullanılan yalancı tanıklardan birine cemaatin eski Ankara imamının ev aldığı yönünde bir bilgi de var. Bu yalancı tanıklar üzerinden cemaatin zaten deşifre olmuş isimlerine cemaatle alakası olmayan isimleri de ekleyerek fişleme yapıyorlar. Bu da yine eski bir cemaat yöntemi.
Bir diğer önemli detay ise şu: Milli Damarcılar PDY’nin Lideri Fethullah Gülen’in de Milli Damar üyesi olduğunu iddia ediyorlar. Ancak 2006 yılından beri
-1999’dan bu yana Pensilvanya’da yaşayan- Gülen’in ABD kontrolünde, hatta esir olduğu söylentisini de yayarak “Kontrolü biz ele geçirmeliyiz” diyorlar. Grup kendilerinin başında da sözüm ona her şeyi önceden bilen Gülen gibi bir liderlerinin olduğu ve devletin üst yöneticilerinin bu kişiye fikir danıştığı yönünde algı yaratmaya çalışıyor.
Yapılanmanın Emniyet’in İstihbarat, Terör, KOM gibi kritik birimlerinde adamları var. Ankara gibi önemli illerin istihbarat birimlerinde küçük çaplı örgütlenmeye gitmişler. Yapı içinde bazı emniyet müdürleri, daire başkanları var. Ayrıca Adalet Bakanlığı’nda da adamları bulunuyor. Grubun askeriyeye de kısmen sızdığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra bir medya ve ayrıca sivil toplum kuruluşu üzerinden de kamuoyu oluşturma faaliyeti yürütüyorlar.
DEVLET BU YAPIYI BİLİYOR
Devletin gücünü kullanarak korku imparatorluğu yaratma stratejisi ile de Paralel’den ilham alan bir yapılanma Milli Damar. Henüz devlet için büyük bir tehdit değil. Gücü ve etkinliği Paralel Yapı’ya kıyasla çok sınırlı olsa da Milli Damar’ın amaç ve yöntemleri PDY’nin amaç ve yöntemlerine fevkalade benziyor. Devlet hiyerarşisine paralel bir hiyerarşi tesis etme amacı ve bürokrat fişleme/ayağını kaydırma gibi artık klişeleşmiş cemaat metotları Milli Damar’da da mevcut.
Devletin bu yapılanmanın farkında olduğunu ve ancak üç cephede devlet dışı örgüt yapılanmaları ile (PYD, PKK, IŞİD) mücadele içinde olduğu için şimdilik çok daha önemsiz görünen bu yapıyı sadece izlemekle yetindiğini ekleyelim. Yargı şu anda terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonların dosyaları ile meşgul. Ancak tıpkı Paralel Yapı gibi yargıyı önemseyen ve burada örgütlenmeye çalışan Milli Damar’ın devletin yargısının gündeminde olduğunu belirtelim. Devlet, yapılanmaya yakın duran kişilerin isimlerini de biliyor. Milli Damar yapılanması, çalışma arkadaşım SABAH Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek’in ifadeleriyle savcılık kayıtlarına da girmiş durumda.
Araştırılması gereken hususlar; bu yapının da tıpkı Paralel Yapı gibi imamlarının bulunup bulunmadığı, devlet hiyerarşisine dışarıdan müdahale edip etmediği, nihai amacının ne olduğu gibi hususlardır.
Milli Damar’a oportünist komploculardan müteşekkil ve PDY’ye kıyasla son derece zayıf bir marjinal grup olarak da bakılabilir ama devletin, Paralel Yapı’nın boşluğuna, onun varisi gibi yerleşmek isteyen bu gruba fırsat vermemesi gerekiyor. Bu tür yapılar, Paralel Devlet gibi tasfiye oldukça “Devlet zaafa uğruyor” diye propaganda yapıyorlar. Ancak devletin bu yapılarla mücadele etmesi elzem. Zira bizatihi varlıkları ile devlette zaaf yaratan kendileri.

Medya, emniyet ve yargıda ‘Milli Damarcı yapı’ iddiası;
Hanefi Avcı’ın verdiği zarfta hangi isimler var?

Saygı Öztürk: ‘Paralel yapı’ gitti, ‘Milli Damarcılar’ ve ‘KÖZ’cüler’ geldi


Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı‘nın emniyet, yargı ve medyada ‘Milli Damarcılar’ adlı bir yapılanma olduğunu öne sürerek savcılığa bazı isimler sunduğu ortaya çıktı. Devrimci Karargâh davasında 15 yıl 4 ay hapis cezası alan ve 2014’te Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararıyla tahliye edilen Hanefi Avcı’nın kapalı zarfla sunduğu listede Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç, Kanal A Tv. Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan ile emniyet ve yargıdan çok sayıda isim yer alıyor. Haberi köşesine taşıyan Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, “Geçmişte büyük haksızlıklara uğrayan, cezaevine atılan, yıllarca suçsuzluğunu anlatabilmek için çaba gösteren dürüst, namuslu emniyet mensuplarının uğradığına benzer haksızlıkların yaşanmamasını diliyoruz. Eğer iftiraysa bunların da hesabı sorulmalı” dedi.
Saygı Öztürk’ün Sözcü’de yayımlanan yazısı şöyle:
17 Aralık rüşvet, yolsuzluk soruşturmasını yapan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara yurtdışına kaçtı. Operasyonu yöneten Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu ve arkadaşları “paralel yapı”nın elemanları diye cezaevine atıldı. Soruşturulan konuların gerçek olup olmadığının üzerinde hemen hiç durulmadı ve umutları o yüzden ABD’de yürütülen Reza Zarrab’a bağladık.
Birilerinin Fethullah Gülen’in elini öpebilmek için yarıştığı dönemde, bizler de bugün tam anlamıyla Fethullah Gülen karşıtı haline gelenlerin şikayetleri nedeniyle yargılanıyorduk. O dönemde de listeler hazırlanıyor, savcılıklara gönderiliyordu. Bugün de yeni yapılanmalarla ilgili şikayetler yapılıyor.
Emniyet’te Fethullahçılar, Menzilciler, Süleymancılar, Yazıcılar gibi grupları duyuyorduk. Nur Cemaati’nden ayrılanların Emniyet’te “Milli Damar” adı altında örgütlendiği, bunların da Gülencilerin yapılanması ve taktiklerini uyguladıkları, yurt içi ve dışından ihbar mektupları yazdıkları belirtiliyor.
Bunların, adliyede de ayaklarının olduğu öne sürülüyor. Yani, “Gitti Fethullahçılar, geldi Milli Damarcılar” deniliyor. Ama sadece bu örgütlerle de bitmiyor. Bir de “KÖZ”cüler çıktı. Gülen grubunun eski “emniyet imamı” olduğu öne sürülen Kemalettin Özdemir ile Hanefi Avcı ve bazı emekli, çalışan emniyet mensuplarının KÖZ’ün yöneticileri olduğu öne sürülüyor. Eski istihbaratçı Hanefi Avcı, adının bu şekilde geçmesine karşın Kemalettin Özdemir’le hiç bir araya gelmediğini, ilişki ve bağlantısının olmadığını belirtiyor.
“Milli Damar”cıların medyada etkin olduğu da Hanefi Avcı’nın savcılığa verdiği dilekçede öne sürülüyor, dilekçenin ekinde kapalı zarf içinde de örgütün yöneticisi ve üyesi olduğu öne sürülen emniyet mensuplarının isimleri yer alıyor. Niçin mi zarf içinde? Çünkü soruşturmaya başlayacak savcının da o yapının elemanı olabileceği belirtilmiş, HSYK’nın hangi savcının soruşturmaya bakacağını bildirmesinden sonra güvenilir bulunması durumunda zarfın açılması koşulu öne sürülmüş.
Avcı’nın iddialarını Savcı Tekin Küçük soruşturuyor. Kendisi daha önce “Kozmik Oda” soruşturmasında “kovuşturmaya yer olmadığı”na ilişkin kararı veren cumhuriyet savcısıdır. Avcı, ifadesinde “Milli Damarcı”ların yöneticilerinin isimlerini de veriyor.
Ama bunlar doğru mu? Çünkü, Hanefi Avcı, “Milli Damarcılar”ın yöneticisi olduğunu öne sürdüğü Celal Ayhan’ın “kim olduğunu bilmediğini” belirtiyor, basından bu kişinin önemli meselelere karar verdiği, devlet yetkililerinin kendisine tabi olduğunu söylediğinin yer aldığını, bağlılarının da buna inandığını kaydediyor.
Avcı isimler veriyor ama bunların örgüt içindeki konumlarını ve yaptıkları eylemleri bilmediğini, bunlardan ikisinin kendilerini ilgilendirmeyen alanlarda devlet dairelerine giderek militanlık yaptığını, etkili olduklarını, kendisinin de içinde olduğu bazı kişiler hakkında ihbarlarda bulunduklarını da söylüyor.
Soruşturma savcısının belli olmasından sonra Hanefi Avcı’nın verdiği zarf açıldı. Avcı’nın dilekçesinde “Milli Damar”cıların yöneticisi ve üyeleri olduğunu öne sürdüğü isimler ortaya döküldü. Bunların doğru olup olmadığını bilemem. Celal Ayhan’ı “örgüt lideri” gösteren Hanefi Avcı’nın listesinde bakalım başka kimler varmış:
Alper Tan (Kanal A Tv. Genel Yayın Yönetmeni), Engin Dinç (Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı), Eyüp Kınacı (Emniyet Personel Dairesi Başkanı), Ramazan Bal (Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü), Furkan Torlak (Başbakan Danışmanı), Hakan Arıkan (Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı), Bülent Kantar (Ankara İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı), Koray Öner (İstihbarat Dairesi Şube Müdürü), Ufuk Ayhan (Polis Akademisi Başkan Yardımcısı), Cihangir Ulusoy (Ankara İstihbarat Şubesi Müdür Yardımcısı), Bilge Kanaksay (İstihbarat Dairesi Organize Birim Müdürü), Hakan Keskin (Ankara Terör Şubesi’nde Başkomiser), Ahmet Kandemir (Terör Şubesi’nde komiser), Murat Ayasıl, Nihat Demirbüken, Hüseyin Dilek (Emekli Emniyet Müdürü), Talip Tuncer (Polis Akademisi’nde sahte kura çekiminde yakalanıp ihraç olmuş), Mustafa Gülcü (Emniyet Genel Müdür Yardımcısı. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt ile irtibatlı), yargıda hakim ve savcı sıfatına sahip yöneticiler, Kanal A Tv’de isimleri bilinmeyen yöneticiler, Çetin Acar (örgütün alt düzeyinde).
Geçmişte büyük haksızlıklara uğrayan, cezaevine atılan, yıllarca suçsuzluğunu anlatabilmek için çaba gösteren dürüst, namuslu emniyet mensuplarının uğradığına benzer haksızlıkların yaşanmamasını diliyoruz. Eğer iftiraysa bunların da hesabı sorulmalı.

https://t24.com.tr/haber/medya-emniyet-ve-yargida-milli-damarci-yapi-iddiasi-hanefi-avciin-verdigi-zarfta-hangi-isimler-var,346135
This entry was posted in FAŞİZM, Fetullah Gülen, İSTİHBARAT KURUMLARI, PANDORA'nın KUTUSU, Politika ve Gundem, SAYGI ÖZTÜRK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *