95 yıl önce çıkarılan devrim kanunu uygulanmalı ve sapkınlık, yolsuzluk, sömürü ve gericilik yuvası tarikatlar ile cemaatler kapatılmalıdır. * Tarikatlar ve cemaatler insan hakları sorunudur!

Zülal Kalkandelen / 13.10.2020
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr

Tarikat ve cemaatlerdeki rezaletlerin birbiri ardına ortaya çıkması, GATA’daki son skandal, bu yapıları yeniden tartışmaya açtı.

Cumhuriyet devriminin en önemli kanunlarından biri olan 677 sayılı kanun ile tarikatlar, tekke ve zaviyeler yasaklanmış durumda. Buna karşın siyasi iktidar yasayı uygulamadığından, bu yapılar sözde bir “meşruiyet” kazanmış gibi gösteriliyor.
İçişleri Bakanı Soylu, daha birkaç gün önce, tarikatların devlete sızdığını yalanlayarak, yasadışı oluşumları “tarihsel sürecimizin, geleneğimizin ve topraklarımızın bir kabulü” diyerek savundu.
Bir süredir liberaller, 2. Cumhuriyetçiler ve dinci kesim de yine işbirliği halinde, tarikat ve cemaatleri “sivil toplum örgütü” gibi gösterme gayretinde!
Geçen gün Twitter’da “Tarikatlar Kapatılsın!” başlıklı yazımı paylaşınca bazı kişiler canhıraş bir şekilde bana karşı çıktı. Bir de baktım bir kısmı kadın… İlginç olansa, muhafazakâr kesimden de değiller; aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını talep ediyorlar!
Tarikat ve cemaatlerin şeriat düzenini savunduklarını söylediğimde bana verilen şu yanıt inanılmazdı:
“Şeriatçı kelimesinin sizin için anlamı nedir bilmiyorum ama İslam hukuku anlamına da gelir. Demokratik toplum dediğiniz İngiltere, Amerika gibi ülkelerde Hıristiyan dinine ait tarikatları kapattırabilir misiniz?
Özgürlük ve demokrasi adına tarikatların kapatılmaması gerektiğini, bunların sivil toplum içinde bir ihtiyaç olduğunu savunuyorlar. İnanç istismarcısı oluşumlar kapatılırsa, onlara katılmak isteyenler mağdur olurmuş!
Medyada da benzer görüşlere sık rastlar olduk. Mesela geçenlerde Ruşen Çakır, Medyascope TV’de şöyle söylemiş:
“Bu tür yapılar insanların özgür iradeleriyle katılabilecekleri yapılardır; kimse kimseyi bu tür örgütlenmelere gitmekten alıkoyamaz, bunu yasaklayamaz, bu temel hak ve özgürlüklere aykırı bir şey. Fakat bu yapıların tüm sivil toplumda faaliyet gösteren kurumlarda olduğu gibi, birtakım kurallara uyması ve her şeyden önce denetime açık olmaları gerekir.”

Öncelikle şunu tespit edelim:

Tarikat ve cemaatler sivil toplum kuruluşu (STK) değildir! 

STK’nin tanımı hukuken bellidir. İnsanların resmi kurumlardan bağımsız olarak örgütlenip politik, sosyal, hukuki ve kültürel amaçlarla oluşturdukları kâr amacı gütmeyen kuruluşlara sivil toplum örgütü denir. STK’ler, gönüllü çalışmalar ve üyelerinin verdiği düzenli aidatlarla ayakta kalır. Vakıflar, dernekler, sendikalar ve mesleki kuruluşlar, sivil toplum örgütlerini oluşturur.
STK’lerin mali yapısı devletçe denetlenir. Yönetim organlarını mevzuata göre oluşturmak için genel kurul yapmayan, üyelerinin seçim hakkı bulunmayan STK olmaz.
Tarikat ve cemaatlerde ne seçim vardır, ne demokrasi, ne de özgürlük. Hiçbir sorgulamanın olmadığı bu yapılarda müritler şeyhlere sadece biat eder! Bu yapılar, inançları sömürerek özgür düşünceyi yok eder, insanları köleleştirir. Özgürlük adına savunulmaları tam bir oksimorondur! 
Kurdukları paravan şirketler aracılığıyla devasa büyüklüklere ulaşan, elde ettikleri güç sayesinde devlet kadrolarına çöreklenen tarikat ve cemaatler, siyasi partilerce oy deposu olarak görülür. Bu yüzden yasadışı oldukları halde kimse dokunmaz; seçim öncesi liderler bu gerici şeyhleri, liderleri ziyaret edip oy pazarlığı yapar.
Tarikat ve cemaatler, laik cumhuriyete karşıdır. “Denetleyelim ama koruyalım” diyenler, herhalde sadece gelirlerini denetlemeyi kastediyor. Çünkü laikliği hedefleyen, kadın haklarını yok sayan, inanç istismarcısı şeriatçı oluşumlar gerçekte, ilahiyatçı yazar Cemil Kılıç’ın dediği gibi, insan hakları sorunudur.

Geçen hafta medyaya yansıyan önemli bir habere göre, AKP’ye yakınlığıyla bilinen araştırma kuruluşu OPTİMAR’ın son araştırmasında, toplumun çoğunluğu (yüzde 57.2) tarikat ve cemaatlerin zararlı olduğunu ve yasaklanması gerektiğini savunuyor. “Toplum için faydalı, olması gerekir” diyenlerin oranı ise sadece yüzde 11.6.
Ben de diyorum ki 95 yıl önce çıkarılan devrim kanunu uygulanmalı ve sapkınlık, yolsuzluk, sömürü ve gericilik yuvası tarikatlar ile cemaatler kapatılmalıdır. 
Bunun AKP döneminde olabileceğini düşünmesem de bu talebi sürekli dile getirmek gerektiğine inanıyorum. 
Hem de yüksek sesle!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/tarikatlar-ve-cemaatler-insan-haklari-sorunudur-1773081
This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *