FinCEN FILES * İpotekli dış politika

Mehmet Ali Güller / Cumhuriyet Gazetesi / 24 Eylül 2020
Dış politikamıza önemli etkileri olabilecek iki yeni gelime var: FinCEN belgeleri ve Erdoğan-Trump görüşme kayıtları.
Kuşkusuz her ikisi de 3 Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimleriyle ilgili ancak dolaylı olarak Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Haliyle Türk-Amerikan ilişkilerine de bir ölçüde yansıyacak.
FinCEN belgeleri
FinCEN, ABD’nin “Mali Suçlarla Mücadele Ağı”nın İngilizcesinin kısaltması.
2000-2017 yılları arasında bankaların FinCEN’e gönderdiği 2 bin 500’ü aşkın belge sızdırılmış durumda. Finans dosyalarına hâkim gazetecilerin bir süredir üzerinde çalıştığı belirtilen belgeler, haber olmaya başladı.
Bizi ilgilendiren kısmı şu:
FinCEN belgelerine göre Reza Zarraf’ın çantacısı Adem Karahan’ın Türkiye’de siyasetçilere toplam 800 milyon dolardan fazla rüşvet dağıttığı iddia ediliyor!
Öte yandan Cumhuriyet’in dünkü manşetiydi: FinCEN belgelerinde 2013-2014’te “şüpheli para transferi” yaptığı iddia edilen Çalık’ın Aktif Bank’ı da var!
Erdoğan-Trump görüşme kayıtları
ABD Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun Demokrat üyesi Bob Menendez, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brein’e mektup göndererek, ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki konuşmaların kayıt ve dökümlerini Kongre’ye göndermesini istedi!
Demokratlar, Trump’ın Erdoğan’la “yakın ilişkisinin” ABD dış politikasında ve ulusal güvenliğinde olumsuz etkiler doğurduğunu iddia ederek, bunu başkanlık seçimi öncesinde gündeme taşımaya çalışıyorlar.
Demokratlar üç konuda Trump’ı suçluyorlar: “1. Erdoğan’ın S-400 satın almasının ardından yaptırım uygulamadı. 2. Ayasofya Müzesi’nin cami yapılmasına karşı çıkan bir açıklama yapmadı. 3. 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören yasa tasarısını engelledi.”
Bob Menendez, bu üç konuya bakarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu örneklerin her birinde Başkan Trump’ın sergilediği duruşta ya da sessiz kalmasında, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarının teşvik edilmesi yerine, Erdoğan’la ilişkisinin veya başkanın Türkiye’deki şahsi çıkarlarının etkili olduğu görülüyor.”
Yani ABD’li Senatör, Trump’ın bu üç konudaki tavizi, Türkiye’deki şahsi işlerinin karşılığında verdiğini iddia ediyor.
İddialar Bob Menendez’inkilerle sınırlı değil. ABD basınında Halkbank dosyası başta olmak üzere birkaç konuda daha Trump’ın, Erdoğan’a taviz verdiği suçlaması var.
Jeffrey’den PKK’ye ‘operasyon olmayacak’ güvencesi
Ancak ABD basınında tersine, Trump’ın Erdoğan’a tavizlerinin, Ortadoğu’daki çok temel ABD çıkarlarını savunmak adına yapıldığını analiz eden yorumlar da var.
Bu yorumlarda, Trump’ın ABD vatandaşı Rahip Brunson’ı Erdoğan’la anlaşarak kurtarmasından, Erdoğan’la anlaşarak Türkiye’nin PYD’yi egemenlik ilan ettiği bölgeden çıkarma girişimini durdurmasına kadar bir kaç örnek sıralanıyor.
Kuşkusuz bu yorumları doğrulayacak kamuoyu önünde yapılmış kimi açıklamalar da var:
Örneğin Trump’ın “Brunson’un serbest bırakılmasında yardımı için Erdoğan’a teşekkür etmek isterim” (13.10.2018) demesi gibi. Öyle ki bugün Erdoğan’ın en büyük siyasi destekçisi olan Devlet Bahçeli bile o günlerde “Brunson’ın siyasi baskı ve şantajlarla serbest bırakılması düşündürücü” (12.10.2018) demişti. Ve o süreçte bazı bakanlar ABD’nin yaptırım listesinden çıkarılmıştı!
Yine, Türkiye’nin PYD’yi hedef alan askerî harekâtı da, Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in 17 Ekim 2019’da vardığı 13 maddelik anlaşmayla durdurulmuştu. Anlaşmanın ilan edilmesiyle de Trump “Teşekkürler Recep Tayyip Erdoğan, milyonlarca hayat kurtarıldı” diyerek mesaj paylaşmıştı.
Bitirirken son bir gelişmeye dikkat çekelim: ABD bir süredir Suriye’nin kuzey doğusunda PKK’nin Suriye kolu ile Barzanicilerin Suriye kolunu kapsamlı bir anlaşma yapmaya zorluyor. Diğer yandan da PKK ile petrol anlaşması yapıyor. ABD’nin Suriye Özel temsilcisi James Jeffrey bu amaçla bölgedeydi ve anlaşmayı ilerletmek için taraflarla görüştü.
Anadolu Ajansı’nın bu konudaki haberi oldukça dikkat çekiciydi: “ABD’li temsilci Jeffrey, YPG/PKK’ya ‘artık operasyon olmayacak’ iddiasıyla güvence verdi” (22.9.2020).
https://wp.me/p1tiVW-1nt
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Ekonomi, KÜRESEL POLİTİKALAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *