AKP İKTİDARININ GÖZ YUMDUĞU, DESTEKLEDİĞİ TARİKATLARIN VE CEMAATLARIN GERÇEK YÜZÜ

Uşşaki Tarikatının Beyoğlu’ndaki binası
İstismarcı şeyh emlak zenginiymiş
İsmail SAYMAZ 20 Eylül 2020
“Fatih Nurullah” ismini kullanan Uşşaki Şeyhi Eyyüp Fatih Şağban, Türkiye’yi sarsan telefon konuşmasında, kızını istismar ettiği F.A. adlı müridini şikayetten vazgeçirmek ve kendisini acındırmak için “Ben bitmişim zaten” diyor.
Burnundan soluyan baba F.A. ile Şağban‘ın çarpıcı diyalogu şöyle devam ediyor:
F.A: Sen niye bitmişsin? Cebinde parası olan, her ay tıkır tıkır para yatan, zevki sefa eden… Millet sana Allah rızası için hizmet ediyor ya!
Şağban: Para cemaatin parası, benim param yok. Benim emekli maaşım var.
F.A: Arsalar kimin arsası?
Şağban: Arsa dergahın…
F.A: Nasıl dergahın?
Şağban: Yatırım…

Fatih Nurullah’ın yakalandığı villa satılığa çıkarıldı
16 BİNASI, YEDİ DAİRESİ VAR
Bu diyalogda, gerçekliği kuşku götürmeyen tek bir bilgi var; o da Şağban‘ın emeklilik hakkı kazanmış olması. Gerçekten de Şağban, Akyazı jandarması ve başsavcılığındaki ifadesinde, emekli olduğunu, aylık 8-10 bin TL gelirinin bulunduğunu söylüyor. Şağban’ı tanıyanlar, geçmişte Şişli’de alçıpan işi yaptığını hatırlatıyor.
Şimdilerde, biri imam nikahlı olmak üzere iki eşi ve beş çocuğu olduğu düşünülürse, emekli maaşıyla ancak evinin masrafını karşılayabilir.
Gel gör ki, tapu kayıtları böyle söylemiyor.
Kayıtlara göre emlak zengini denilebilecek kadar mülk edinmiş.
Şağban adına İstanbul Şişli’de altı bina/arsaAvcılar’da dört bina/ arsa, Kadıköy’de iki bina/arsa ve iki daire, Sakarya Akyazı’da üç bina/arsa ve beş daireYalova’da bir bina/arsa kayıtlı görünüyor.
OĞLU ŞİRKETİN BAŞINDA
Şağban, tarikat faaliyetlerinin çatısı olarak, Gülzari Mualla Kültür İlim ve Araştırma Vakfı’nı kullanıyor. Bu vakfın İstanbul Beyoğlu Hacı Ahmet Mahallesi Pir Hüsamettin Sokak No:8 adresinde iki katlı binası var.
Tahmin edileceği üzere vakfın başkanlığını Şağban yürütüyor. Tarikat da Şağban‘ın, vakıf da, vakfın milyarlık binaları da…
Binada, “Dersaadet Yayıncılık ve Organizasyon Anonim Şirketi” faaliyet gösteriyor. Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre 2018 yılında kurulan bu şirketin yönetim kurulu başkanı olarak Şağban‘ın oğlu Hasan Hüsamettin görünüyor.
Şirketin İstanbul Pendik’te iki bina/arsası var.
Şağban, ailesine “düşkün” bir baba olarak çocuklarını mülksüz bırakmamış. Tarikatta üst düzey görevler verdiği oğlu Hasan Hüsamettin adına Çankırı’da bir bina/arsa ve Çanakkale’de iki daire, diğer oğlu Hüsrev adına İstanbul Avcılar’da daire bulunuyor.
İddiaya göre Şağban, tutuklandığı günden beri tarikatı oğulları aracılığıyla yönetiyor. Cezaevinin kendisi için medreseye dönüştüğünü ve çok güzel rüyalar gördüğünü yayarak, tarikatı bir arada tutmaya çabalıyor. “Halifeler görevlerine devam etsin” diye emir verip dışarıya çıkacağı güne hazırlanıyor.
Bu manzara, Türkiye’de tarikat ve cemaatlerin holdinge, şeyhlerin CEO’ya, müritlerin müşteriye dönüştüğünün açık kanıtıdır. Karşımızda, iddia ettikleri gibi, Allah’a neşeyle bağlanmış, dünya malından yüz çevirip ahiret için tasarruf eden, bir lokma bir hurma yaşayan dervişanlar dünyası yoktur.
Bütün yatırımları, Şağban‘ınki gibi dünyalıklara dairdir.
Şağban, 20 yıl önce alçıpan dükkanını kapatıp Beyoğlu’da, Uşşakiliğin kurucusu olan Pir Hasan Hüsamettin’in mezarının bulunduğu dergahın hemen çaprazında kendi dergahını açtı. Dergah dediysem, “Uşşaki Holding” diye anlayın.
Holding bünyesinde; Gülzari Mualla Kültür, İlim ve Araştırma Vakfı’nı…
Nurani Derneği’ni, Nurani TV’yi, Hayır Eli Derneği’ni…
Dersaadet Yayıncılık ve Organizasyon Anonim Şirketi’ni kurdu.
20’yi aşkın şehirde 60’ı aşkın dergaha kavuştu.
Kuzey Afrika’ya, Almanya’ya ve Fransa’ya yayıldı.
Bağış, zekat, fitre ve yardımlarla büyüdü.
Kendi beyanına göre, emekli aylığından başka bir geliri bulunmayan Şağban, holding sayesinde 16 bina ve yedi dairenin sahibi oldu.
Şağban her CEO gibi edindiği ve hükmettiği serveti ailesi arasında pay ediyor. Şirket yönetimine Pir Hasan Hüsamettin adını verdiği büyük oğlunu getirdi.
Hiç kuşkunuz olmasın ki…
Şağban, gelecekte şeyhlik postunu oğlu Hasan Hüsamettin‘e bırakacaktır. Çünkü holdinge dönüşmüş dini gruplarda şeyhliğin fukaralara, arkasızlara, iki yakası bir araya gelmeyenlere bırakıldığı görülmemiştir.
Bu, şeyhlerin oğullarının ve damatlarının hakkıdır.
İşsizlik, yoksulluk ve yoksunluğun pençesinde ah çeken insanlarımız; dünyada hakkı olup elde edemediğini, kerameti kendinden menkul şeyhlerin iki kaşının arasında arayan müritler ordusu, işte bu sömürü dergahının müşterisidir. [1]

BABA İSMAİL K. VE ANNELERİNİN MEDRESEYE GÖNDERDİĞİ KIZLARI
İsmailağa’nın paralel okulu
İsmail SAYMAZ / 22 Eylül 2020
Bir tarikatın zorunlu eğitim çağındaki kız çocuklarına, yasa dışı sübyan mekteplerinde ve medreselerde paralel eğitim verdiğini duymuş muydunuz?
Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullara gitmelerini yasaklayarak
Sultangazi’de yaşayan İsmail K., başına geldiği güne kadar bu zorbalığa ihtimal dahi vermiyordu.
Pazarcılık yaparak geçinen 40 yaşındaki İsmail K., görücü usulüyle tanıştığı Ayşe K. ile 2006 yılında evlendi. Çiftin 2008 yılında F. ve 2014’te Z. adlı kızları dünyaya geldi. İsmail K.’ye göre kurdukları yuva, Ayşe’nin İsmailağa Tarikatı’na bağlanmasıyla temelinden sarsıldı.
Çarşafa bürünen anne, kızlarını okula göndermedi.
İsmail K., Aralık 2019’da Bakırköy 7. Aile Mahkemesi’nde boşanma ve velayet davası açtı. Mahkeme çocukların okula gönderilmediği iddiasını araştırmak için sosyal hizmet uzmanı görevlendirdi. İlk görüşme, anne Ayşe K. ile yapıldı.
Ayşe K., 12 yaşındaki F.’nin daha önce okula gitmediğini, üç yıldır “İsmailağa” olarak bilinen Mahmut Efendi Cemaati’ne bağlı medreseye devam ettiğini ve okuma yazma bildiğini söyledi. İki çocuğun bakım ve sorumluluğunu alamadığı için F.’yi medreseye gönderdiğini anlatarak, “Orada maddi ve manevi ihtiyaçları karşılanıyor” dedi. Altı yaşındaki Z. ise yaşı geldiği halde okula gitmiyordu.
Ayşe K., “Kayıt için götürdüm. Yaşının küçük olduğunu söylediler. Gelecek yıl götüreceğim” diye yanıt verdi.
Bu gerekçeye sosyal hizmet uzmanı da inanmadı.
Uzman, 7 Ocak 2020 tarihli raporunda, Ayşe K.’nin “göz teması kurmaktan kaçındığını, donuk bir tutum içerisinde olduğunu, kırık bir ses tonuyla konuştuğunu, çocukların eğitimiyle ilgili ifadelerinde samimi ve tutarlı olmadığını” yazdı.
KÜÇÜK F: OKULA GİTMEK İSTİYORUM
Ardından uzman, küçük F. ile görüştü.
Annesi tarafından günah diye okula gönderilmediğini, beş yaşında sübyan kursunda, 10 yaşından sonra medresede dini eğitim aldığını söyledi.
Raporda, F.’nin anlatımları şu şekilde yer alıyor:
“F. daha önce hiç okula gitmediğini, annesinin günah olduğu için okula göndermediğini, beş yaşında sübyan kursuna başladığını, 10 yaşından beri Kuran kursunda yatılı olarak kaldığını, hafta sonu tatil olduğu için eve gittiklerini, önceki yıllarda matematik ve Türkçe dersi de aldığını, ancak şu anda yalnız Kuran dersleri gördüklerini ve okula gitmekten başka bir şey istemediğini dile getirmiştir.”
Bu rapor üzerine mahkeme, 9 Ocak 2020’deki duruşmada İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ihbarda bulunulmasını ve çocukları okula göndermezse velayetin babaya verileceğini kararlaştırdı.
Sonuç?
MİLLİ EĞİTİM ÇOCUKLARI ALMIYOR!
Normalde Milli Eğitim Müdürlüğü’nün çocuğa ulaşması, ulaşmazsa savcılığa, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne başvurması gerekirdi. Fakat, işin ucunda İsmailağa Tarikatı olduğundan mıdır bilinmez, Milli Eğitim Müdürlüğü kılını kıpırdatmadı!
Mahkeme, 12 Mart 2020’deki ikinci duruşmada, çocuk hâlâ okula gönderilmediği için velayeti geçici şekilde babaya verdi.
Bu kanunsuzluk, duruşma tutanağına şu şekilde geçti:
“Çocuğun anne yanındayken okula gönderilmediği, tarikatın kursuna yatılı verildiği, iki çocuğun okul çağına gelmesine rağmen okula gönderilmemiş olması eğitimi aksatacağından geçici velayetin babaya verilmesine, çocukların okul kayıtlarının yapılması konusunda ihtarat yapılmasına…”
Sonuç?
Ne çocuklar anneden alınabildi, ne de okula kayıtları yapılabildi!
Bilinen o ki, halen tarikat yurdunda kalıyorlar.
Baba İsmail K. ile avukatı Mehmet Karausta iddiaya göre tarikat üyleri tarafından tehdit ediliyor.
Avukat Karausta anlatıyor:
“Milli Eğitim Müdürlüğü, çocukları alıp okula kaydettiremedi. Çünkü İsmailağa’dan korkuyorlar. Devlet, başkası olduğunda çocukları zorla da olsa alabiliyor. Burada adım atmıyorlar.”
DEVLET DİZ ÇÖKERSE
Türkiye Cumhuriyet’inin Tevhidi Tedrisat Kanunu diye bilinen eğitimde birlik yasası tarikat ve cemaatler tarafından çiğneniyor. Bu gruplar sübyan mektebi ve medrese adıyla paralel ve yasa dışı okullar açarak, sözde eğitim veriyor. Zorunlu eğitim çağındaki çocuklar okula gönderilmeyerek, bu medreselerde derse tabi tutuluyor.
Asıl acı olan, anayasasında yazılı nitelikleri arasında laiklik de bulunan devletin, yasa dışılığa göz yumması değildir.
Bu artık, 1950 yılından beri maalesef kanıksanmıştır.
Asıl acı olan, devletin tarikat ve cemaatlerin meydan okuması ve pervasızlığı karşısında diz çökmesidir. [2]

[1] https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ismail-saymaz/istismarci-seyh-emlak-zenginiymis-6046115/
[2] https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ismail-saymaz/ismailaganin-paralel-okulu-6048713/
This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, TARİKAT VE CEMAATLAR, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *