Kanal İstanbul’un Finansörü * Kanal İstanbul İçin Finansman Bulundu – Parayı Ünlü İş Adamı Çorumlu Gökhan T. Verecek!

Erdoğan’ın Büyük Projesi. Kaynak: Limes
Osman Başıbüyük, Sun Savunma Net, 28 Aralık 2019 (Güncelleme-26 Ağustos 2020)
İstanbul’u Satma Projesi
Recep Tayyip Erdoğan’ın çılgın projesi “Kanal İstanbul”u Çorumlu Gökhan T’nin nasıl finanse edeceğini anlatacağız ama önce bir anımızla başlayalım. Son beş senedir Suudi Arabistan’da çalışıyorum. Neredeyse bütün Arap ülkelerini görme fırsatım oldu. Edindiğim izlenim hiç de hoş değil.
Arap zihniyetinde ne bilim var ne de üretim. Suudi Arabistan çöllerinde ne üreteceksin? Bir kısım Arap, eskiden çöllerde 3-5 deve ile bedevi hayatı sürüyor bir kısmı ise deniz kıyısında doğu ile batı arasında ticaret yaparak yaşıyormuş. Araplar ticaretten başka bir şeyden anlamaz. Şimdilerde ticaret de bitmiş, petrollerini satarak yaşıyorlar. Toprakları para etse onu da satarlar…
Petrol bitince ne yapacaklar? Orası belli değil! Petrolün verdiği zenginlikle nüfus artmış. Fakat şimdi petrol eskisi kadar para etmiyor. Yaşam şartları giderek zorlaşıyor. Bu durumun farkında olan tüm varlıklı Araplar, çölden kurtulmanın peşinde. Düşünün bir gün petrol bitse ne olur? Hiç şüpheniz olmasın, onlarca milyon Arabın kapısına dayanacağı ilk ülke Türkiye olacak. Araplar Türkiye’yi çok seviyor. Dünyanın başka hiçbir ülkesinde kendilerini bu kadar rahat hissetmezler. Neden mi? Çünkü Erdoğan bizi onlara benzetti. Sadece kılık kıyafet orak değil, zihniyet olarak da giderek onlara benziyoruz. Üretmeyi, çalışmayı bırakıp daha çok ibadet edip, dua ederek problemlerin çözümünü Allah’a havale etmeye başladık. Geleceği düşünmeyi bıraktık, günü kurtarmanın peşine düştük. Neyi satsam da para kazansam, onun peşindeyiz. Para eden tek şeyimiz, toprağımızı satmaya başladık.
2-3 sene önce Cidde’de bir otelde kahvaltı yapıyorduk. Gençten, takım elbiseli, saçlarını inek yalamış bir adam yanımıza yaklaştı. Türkçe konuştuğumuzu duymuş tanışmak istemiş. Ne iş yaptığını sorduk: “Abi ben bir şirketin temsilcisiyim, Araplara, arsa, tarla, daire, villa ve bunun gibi her türlü emlağı satıyoruz” dedi.  Şirketin bütün Arap ülkelerini dolaşan satış elemanları varmış. Hadi daire satışını, villa satışını anladık da arsa ve tarla satışı çok garibime gitmişti.
Osmanlı, batmaya başladığı dönemde borçlarına karşılık topraklarını satmaya başlamıştı. Kurtuluş Savaşı’nda kan dökerek tapusunu kaybettiğimiz toprakları geri aldık. Mustafa Kemal Atatürk, başımıza bir daha böyle işler gelmesin diye 1924 yılında çıkardığı Köy Kanunu ile yabancılara toprak satışını yasaklamıştı.
Bu yasağı ilk Turgut Özal delmeye çalıştı. “Birkaç bin Arap, arsa alsa ne olur, ülkeye döviz getirir” diyerek 1984 yılında yaptığı kanun değişikliğiyle Boğazda Sevda Tepesi diye bilinen araziyi Suudi Arabistan kralına satmıştı. Satışın duyulması üzerine Türkiye’de yer yerinden oynadı. Ülkücüler bile (!) vatan toprağını sattırmayız diyerek sokağa döküldü. Sonuçta yasa değiştirilerek yabancıya toprak satışının önü kesildi.
Yasayı tekrar değiştirerek yabancılara toprak satışını kim serbest bıraktı dersiniz? Tabi ki en milli liderimiz Recep Tayyip Erdoğan. Reis, 2005 yılında Tapu Kanunu’nda yaptığı değişiklikle yabancılara toprak satış limitini 2,5 hektardan 30 hektara yani 300 dönüme çıkarttı. O günden beri ülkeye döviz gelsin diye yabancılara toprak satıyoruz. Suriye sınırında, Harran Ovası’nda, Trabzon’un yaylalarında, Bursa’nın kaplıcalarında, Yalova’nın bahçelerinde göze dişe dokunur ne varsa sattık. Parayı veren düdüğü çalıyor ama ülkeye de döviz geliyor yani!
Toprak bir devletin asli unsurudur. Mesela İngiltere’de bütün topraklar devlete aittir. Şahıslara arazi tapusu verilmez. Şahıslar sadece toprağın üzerindeki işyeri, konut vesaire onun kullanım hakkına sahiptirler. Abdülhamit bile toprak satmamıştı ama Reis satıyor! Herhalde o yüzden milli?
Bir ülke ancak üretimini satarak kalkınabilir. Otomobil yapar satarsın, cep telefonu yapar satarsın, tarlada üretir satarsın. Üretimle elde edilen gelirin sonu yoktur. Ürettikçe kazanç gelir. Toprak satarak, konut satarak, villa satarak kalkınmış bir devlet var mı bu dünyada? Benim bildiğim yok.
Anlıyoruz ki 17 senede sata sata her şey bitmiş, şimdi sıra İstanbul’a gelmiş. Kanal İstanbul, İstanbul’u satma projesidir. Bunu nereden anlıyoruz? Çok basit. Bütün Arap TV’lerinde Türk vatandaşlığı reklamı dönüyor:
“250 bin dolara emlak satın al, 71’den fazla ülkeye vizesiz girmeyi sağlayacak Türk Pasaportunu kap”. Tabi emlak satışlarımız sadece Araplarla sınırlı değil, herkese açık. Çinlilerde çok para var onlar da gelsin. İsrailliler de gelip toprak satın alabilirler, sorun yok!
Erdoğan’ın Amacı Ne?
Burada şu soruyu sormak gerekiyor: Erdoğan aptal mı? Kendisini iktidardan indirecek olan bu İstanbul’u satma projesini niçin şimdi gündeme getirdi? Bu önemli sorunun 2 cevabı var:
Sorunun birinci cevabı şu: Erdoğan’ın şimdiye kadar uyguladığı neoliberal politikalar, ülkeyi yolun sonuna getirdi. Ekonomi her an patlayabilir. Ciddi bir ekonomik kriz, Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesi demek. 2023’ü göremez. İktidarı kaybedince, doğal olarak 17 senelik icraatları da sorgulanacaktır. İş nereye varır bilinmez? İktidarda kalmak onun için bir ölüm kalım meselesi haline geldi artık. İktidarda kalmak için para lazım. Erdoğan parayı nereden bulacak? İşte bütün mesele burada kilitleniyor.
Erdoğan şimdiye kadar üretim ekonomisiyle değil tüketim ekonomisiyle ayakta kaldı. Vatandaş alışveriş yaptıkça, devletin ÖTV ve KDV şeklinde aldığı vergiler, Erdoğan’ın bütçeyi denk getirmesini sağlıyordu. İnsanlar tüketimlerini frenleyince, ithalat daraldı, ekonomi sıkıştı, bu sefer devletin vergi gelirleri önemli ölçüde azaldı ve bütçe ciddi açıklar vermeye başladı.
Daha da önemlisi piyasadaki durgunluk, şirketlerin ardı ardına iflas etmesine ve dolayısıyla işsizliğin artmasına neden oluyor. Erdoğan para bulmak için vergileri daha fazla artıramaz, millete zaten para yok. Vatandaş patlama noktasına geldi. O zaman satacak bir şeyler bulmak lazım. Benzetme yapacak olursak, aynı para sıkıntısı çeken bir müptelanın evindeki eşyaları satması gibi bir şey bu. İşte Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un el değmemiş topraklarını satarak rant yaratma, gökdelen dikerek daire satma projesidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı”nı açıkladı: “Yerli ve milli akıllı şehir ürün ve hizmetlerini ihraç edecek, akıllı şehir pazarı kuracakmışız!” İnşa edilecek kanalın her iki yakasında akıllı şehirler kurup bunları satacakmışız! Akıllı şehir pazarı 2024 yılında 826 milyar dolar büyüklüğe ulaşacakmış, şayet İstanbul’u iyi pazarlayabilirsek, ekonomiye yıllık 25-30 milyar lira katkı sağlanacakmış[1]!
Suudi Arabistan’ın NEOM Projesi. Kaynak: Inside Arabia
Suudi Arabistan Krallığı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2017 yılında açıkladığı “Neom” projesiyle Kızıl Deniz’in kenarına 500 milyar dolarlık yatırımla tarihin en büyük akıllı şehrini inşa edeceğini duyurmuştu. Bin Selman’a bu da yetmedi, geçenlerde Belçika büyüklüğünde açık hava müzesi şeklinde El-Ula isimli bir şehir daha kuracaklarını ilan etti. Bin Selman’ın gizli bir projesi daha varmış! Ülkesini spor organizasyonları için cazibe merkezi haline getirmek amacıyla bir de spor şehri kuracakmış!
Bu tarz çılgın projeleri ilk başlatan Dubai idi. 2001 yılında Cumeyra adında denizin ortasına palmiye şeklinde suni adalar yapıp üstüne kondurdukları villaları 2007 yılında sattılar. Bu projeyi örnek alan sekiz kat daha büyük olan Palm Deira ve Dünya haritasını canlandıran takımadalar projeleri başlatıldı. Sonra ne oldu? Hepsi battı.
Palm Deira Master Planı. Kaynak: TAK
Erdoğan’ın çılgın Kanal İstanbul Projesi de işte bu projelere benziyor. Arap aklı! Sanayi, bilim, teknoloji, fabrika ve üretim yok. Ne var? Yap-sat. Çölden kaçmaya çalışan Arap sermayesine yaşam alanı açmak istiyorlar. Yabancı sermayeye karşı değiliz. Üretime yatırım yapsınlar, fabrika kursunlar, tamam. Niçin Arap nüfusunu ülkeme taşıyacak konut projelerine yatırım yapıyorsun? Sen Arap sevici misin?
Kanal İstanbul Erdoğan’ı Kurtarma Projesidir
Kanal İstanbul Projesi’nin Türkiye’nin ekonomisine 5 kuruş katkısı olmayacak. Bunu ilerleyen bölümlerde anlatacağız. Ama şimdi yukarıda sorduğumuz sorunun ikinci cevabına Erdoğan’ın İstanbul’u satma projesinin gerçek nedenine gelelim.
Erdoğan ilk defa bu projeyi kamuoyuna 2011 yılında açıklamıştı. Sonra proje unutuldu. Aradan 8 yıl geçtikten sonra 2019’un sonunda proje birdenbire yeniden gündeme geldi. Acaba neden?
Stratejik Derinlik uzmanı, bizi Suriye bataklığına sokup 4,5 milyon Arabı ülkemize getiren Serok Ahmet’in Gelecek Partisi’ni kurması ile Kanal İstanbul’un bir ilgisi yok mu? Bence var. Hatta ekonomimizi batıran, bizi üç kuruş dövize muhtaç eden, AKP’nin ekonomi eski bakanı Ali Babacan’ın yeni partisini kurma çalışmalarıyla da ilgisi var.
Serok Ahmet ve Chatham House’un adamı Babacan’ın partileri AKP’yi parçalayacak. AKP, ideolojik bir parti değil, bir RANT PARTİSİ. AKP, şimdiye kadar iktidarda kalmasını rant dağıtmasına borçlu. Kanal İstanbul Projesiyle birlikte 75-80 milyar dolarlık bir rant ortaya çıkacak. Erdoğan bu proje ile “bu rantı ben dağıtacağım, partiden bir yere gitmeyin” diyor. Kanal İstanbul Projesi, rant dağıtma vaadiyle AKP’den kaçabilecek yiyicileri yuvada tutma projesidir.
Peki, “Mesele rant değil, milli anttır” diyen Bahçeli’ye ne demeli? Bakın, Bahçeli, Kanal İstanbul Projesi’nin ilk gündeme geldiği 2011 yılında ne söylemişti. Aynen aşağıya koyuyorum:
“Güya yeni bir kanal açıyorlar, adına da ‘İstanbul Kanalı ve bu bir çılgın proje’ diyorlar. Bu, soygun düzenini çılgınca sürdürecek bir projedir. Daha akılcı bir yol bulabilirsin. İstihdam yaratan, iş yeri sahiplerine, KOBİ’lere atölyelere, fabrika sahiplerine yeni yeni istihdam oluşturabilecek imkânları verebilir ve bir işsize, bir aç insanımıza bir ekmek kapısı bulabilirsin. Bunlara kafa yoracağın yerde, akılcı politikalar üreteceğin yerde, çıldırmış bir toplumu çılgınca projelerle niye kandırıyorsun Sayın Başbakan?”[2]
Peki, Bahçeli’deki bu 180 derecelik dönüşün sebebi ne dersiniz? AKP dağılırsa Cumhur İttifakı da dağılır. Şimdi MHP iktidar ortağı olarak ranttan pay alıyor, AKP iktidardan düşerse alamaz. Devlet içindeki şu an çok etkili pozisyonlarda olan bürokratlarını da kaybedebilir. Hata bir sonraki seçimde baraj altı kalarak siyasete bile veda edebilir. İşte bu gerçekler, Bahçeli’yi emlakçılığa soyundurdu. Bedeviye toprak satmak, daire pazarlamak ne zamandan beridir milli andımız oldu Sayın Bahçeli? Ülkücülerin bu tuzağa düşeceğini zannediyorsan yanılırsın.
Kanal İstanbul Projesinin Ekonomiye 5 Kuruş Katkısı Olmayacak
Bazı ekonomistler finansal bir Armagedon’un yaklaştığını, önümüzdeki yıllarda dolar ve kâğıt para sisteminin çökeceğini iddia ediyor. Bu iddialar dolaşırken ABD, Çin ve AB gibi merkez ülkeler, sürekli para basmaya devam ediyor. Diğer yandan para sahibi olanlar, elindeki kâğıtlardan kurtulmak için yatırım peşinde. İşte bu ortamda bizim aklı evveller yine yeşil kâğıdın peşine düştüler. Ucuz kredi kapıp, yap-sat projeleriyle iktidarlarını kurtaracaklarını zannediyorlar.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ne diyor? Maliyeti 20 milyar dolar olacak Kanal İstanbul Projesi ile Çinliler de ilgileniyormuş ama en çok ilgi duyan Benelüks ülkeleriymiş[3]. Biz bu sözden ne anlıyoruz? Kanal İstanbul, yap-işlet-devret modeliyle, dış kaynaklı finansman ile hayata geçirilecek. Sizin anlayacağınız, devlet bu ihaleyi, içinde yandaş müteahhitlerin de olacağı uluslararası bir konsorsiyuma verecek. Yabancılar hem parayı koyacak hem de işin çoğunu yapacak, bizim müteahhitler de bazı taşeron işleri kapacak, o kadar.

https://www.sunsavunma.net/kanal-istanbulun-finansoru/
This entry was posted in ORGANİZE İŞLER, SUN SAVUNMA NET, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *