ANALARA ORATORYALAR..* Hitler döneminde olduğu gibi bugün de oligark Hükümetin koruma ordusu yapılan resmi Polis güçleri, bizi böyle düşünmeye ne yazık ki sevk etmektedir.

Serendip Altındal / 24.08.2020 / serendipaltindal@gmail.com

Yaklaşık bütün günlük ihtiyaçlar için kullanılan tüm ürünlerin ülkemizde yapıldığını bildiğimiz halde, marka isimleriyle anılan bu ürünlere deste deste patent ücreti olarak döviz ödemek zorunda kalıyoruz. Aslında ağır sanayi ürünlerini de yurdumuzda rahatlıkla üretebileceğimize rağmen cari açığımızı devamlı arttırarak belimizi büken bu dış bağımlılığa, bu kafayla hendeseyle bile akıl erdirmek mümkün değildir. Ne ki salt gerçek; tarım ürünleri ve madenlerini değerlendirmeyen bir Devletin, bir sanayi ülkesi olabilmesine de imkân olmadığıdır.
Bilhassa da ağır sanayi ürünlerinin millileştirilmesini – ki bunu Atatürk döneminde yapabildiğimiz halde – şimdi tekniğimizi ve bilgimizi bu kadar geliştirdikten sonra bile hala yapamıyor olmamızın tek nedeni, çoğunlukla da azınlık iş adamlarının yatırım adıyla kozmetik, yan sanayi, şeker, çikolata vs. gibi prensipte yabancı patentli ürünleri, sermayeleri ve kaynakları bile milli olduğu halde sırf patent ücretleri dövizle ödendiği için anti milli olan ticari faaliyetleri nedeniyle, bağımsız olması gereken milli sanayimiz bir türlü gelişememekte ve bizim olamamaktadır. Oysa imal ettiğimiz halde bizim olmayan bu patent ürünlerinin acilen bizim olan ağır sanayii ve tarım ürünleriyle yer değiştirmesi elzemdir. Ki bir an önce ayağa kalkabilelim.
İthalata yönelik imalat yapan ve sürekli cari açığımızı kabartan yabancı ortaklı böyle işletmelerin kurulmasına dahi müsaade vermeyen Atatürk Cumhuriyetinde, Atatürk onaylı Devlet desteği ancak milli sanayicilerimize veriliyordu bir zamanlar yaşadığımız o akıl ve erdem günlerinde. DPT antetli tarihi Cumhuriyet belgeleri, bu bağlamda ibretle okunmalıdır. Bilelim ki o dönemde milli sanayileşmeyi, yatırımı bize yaptırıp patent payını dövizle cukkalayan yabancı ve çakma yatırımcı ortaklı şimdikiler gibi geciktiren ya da engelleyen anti milli sanayicilere, değil yandaş vatandaş bile denemezdi.
Son günlerin Biden meselesi yeni değildir ki. Çünkü Biden gibilerin ve aynı emperyalist parkurda at koşturanların Türkiye görüşleri hiç değişmez. Zira bu gibiler şayet sizin sandığınızı karıştıramazlarsa ve çevrede başka el atacak sandık da bulamazlarsa yine gider kendi yüklüklerindeki eski sandıklarını, içinde unutulmuş şeyler bulabilmek umuduyla karıştırırlar. Paragöz dün ne idiyse bugünde odur yani. Zira paragöz (emperyalist) kendinden başkasına yar olmaz. Dolayısıyla asla güvenilmez olmaktan başka da hiçbir kıymeti harbîyesi yoktur bunların anlayacağınız. Amerikalı ya da liberal kapitalist denince de adı ve milliyeti her neyse, ilk akla gelen budur.
Corona denen vampir tehlike mi arz ediyor ülkede hala. O zaman suçluyu 65 yaş üstünde değil altında arayın. Çünkü 65 yaş üstü esasen bilinçli, tecrübeli ve yasalara saygılı bireylerdir. Oysa yetişme ve yetiştirilme sorunu olan geçlerde sorumsuzluk, duyarsızlık, idraksizlik ve lakaytlık kendilerinde, ileride 65 yaş üstünün deneyim ve tecrübe kültürünün oluşmasına müsait bir alt yapıya dahi ne yazık ki olanak sağlamamaktadır. Korkarım ki böylesi sahipsiz bir gençlik, Hitler döneminin kafası karıştırılmış ve gaza getirilmiş gençliğine benzemektedir.
Hitler döneminde olduğu gibi bugün de oligark Hükümetin koruma ordusu yapılan resmi Polis güçleri, bizi böyle düşünmeye ne yazık ki sevk etmektedir. Yani çoğunluk umutsuz vakadır. Nerede o bizim olan eski milli gençlik. Şimdikiler keşke 65 yaş üstünün yarısı kadar duyarlı ve disiplinli olabilselerdi, bizde bunları konuşmuyor olsaydık şimdi. Ne ki ben hala bulunduğum çevrede, maskesiz bir 65 yaş üstüne rastlamadım. O halde sırf 65 yaş üstüne yeni yasaklar getirmeyi bırakın da biraz da altına odaklanın Sayın çok bilir kişiler!
Alsancak’ta Atatürk’ün misafirlerini ağırladığı, belgelerini imzaladığı tarihi Beyaz Vagonunun bile gece yarısı apar topar yok edilmesi; Trump ile Erdoğan’ın arasının neden iyi olduğunun göstergesi değil de nedir? Çünkü Atatürk’ümüz gece karanlığında Saygın bir Dünya Devleti yaptığı kendi yurdunda, vatan mefhumu olmayan eller tarafından alıştıra alıştıra tarihe gömülüyorsa, Erdoğan Başkanlı AKP misyonu, emperyalistin talimatları doğrultusunda sinsice gerçekleşiyor demektir. O halde artık icraata geçmekten başka da boş söze, gerek kalıyor mu?
Ha unutmayalım bir de sürpriz yumurtamız vardı. İyi niyetli çoğunluk bu yumurtayı belki de işsize iş, aç olana ekmek, dertliye derman, emekliye zam olarak öngörmüştü. Lakin böyle beklentilerin Erdoğan Hükümetini çok aşacağını düşündüğüm için onları aklıma bile getirmedim. Nitekim bu çakma sürprizin de muhtemel erken seçimi, 2023 yılına kadar erteleyecek yeni bir cambaza bak avuntusu olduğu çıktı ortaya.
Maden kazanımları çok daha maliyetli olan denizlerimize gelinceye kadar ülke toprağımızda açamadığımız, kendi toprağımızı bile delmeye sömürgecimizden müsaade alamadığımız, bulup ta kapatmak zorunda bırakıldığımız öyle milli servet kuyularımız var ki. Halbuki çoktan, toprak servetleri bizimkilerle mukayese dahi edilemeyecek bir İngiltere kadar olmuştuk en azından. Şimdi ise bize kalan yine; bu olumsuz şartlarda çocuk büyütmeye çalışan analar, babalar üzerine oratoryalar, evlatlar için de sevgi dolu lirik şiirlerle yola devam etmek oluyor…

https://serendipaltindal.blogspot.com
This entry was posted in Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *