BİR ANI * Mustafa Kemal Paşa ve Şehzade Vahdettin’in Almanya gezisi

Şehzade Vahdettin efendi ve Mustafa Kemal paşa Almanya’da

Atatürk ve Şehzade Vahdettin

Ekim 1917’de, Alman İmparatoru 2. Wilhelm İstanbul’a geldi. Dönüşte, Osmanlı İmparatoru’nu Almanya’ya davet etti. Fakat Sultan Reşat seyahat edebilecek durumda olmadığından, Şehzade Vahdettin’in gitmesi uygun görüldü.

Sultan V. Mehmed, 1917 yılında Alman imparatoru II. Wilhelm’i İstanbul’da böyle karşılamıştı
Vahdettin’in yanına bir de yaver gerekiyordu. Kim olacağı konusu uzun uzun tartışıldı. Enver Paşa, Mustafa Kemal’in adını ortaya attı. Böylece onu İstanbul’dan uzak tutmuş olacaktı. Enver Paşa, teklifi bir aracı ile Mustafa Kemal’e iletti. Mustafa Kemal karşılaştığı durumlardan şikayet etmek yerine, bu durumları değerlendirmeyi seven biriydi. Vahdettin şehzadeydi. İlerde padişah olacaktı. Onunla vakit geçirmek bir şanstı. Teklifi derhal kabul etti.
Mustafa Kemal’e seyahatten önce Vahdettin’i ziyaret etmesi gerektiği söylendi. Mustafa Kemal, askeri okuldan hocası Naci Paşa ile Vahdettin’i sarayında ziyarete gitti. Büyük salona girdiler. Vahdettin koltukta oturuyordu.
Koltuklara oturuldu. Vahdettin tanışık olmadığı şahıslarla konuşurken gözlerini kapardı. Böyle bir huyu vardı. Bu durum Mustafa Kemal’in garibine gitmişti. Kısa bir sohbetin ardından ayrıldılar. Mustafa Kemal hayal kırıklığına uğramıştı.
Naci Paşa’ya “Bu zavallı yarın padişah olacaktır, kendisinden ne beklenebilir?” demişti.
Perşembe akşamı gelince, garda buluşuldu. Tren akşam üstü hareket etti. Vahdettin Mustafa Kemal’i yanına çağırdı. Mustafa Kemal Vahdettin’in odasına girince, sarayda gördüğünden çok farklı bir Vahdettin gördü:
– Affedersiniz Paşa hazretleri, az önceye dek kiminle seyahat ettiğimi bilmiyordum. Ben sizi çok iyi bilirim. Çanakkale kahramanlıklarınızı işittim. Sizinle iftihar ediyorum.
Mustafa Kemal şaşkındı. O an anladı ki, Vahdettin İstanbul’u terk edip tamamen serbest kaldığını düşünerek rahat davranmaya başlamıştı. Üstelik konuşurken gözlerini de kapatmıyordu.
Tren Almanya’ya vardığında, İmparator Wilhelm kafileyi karşıladı. Vahdettin, Mustafa Kemal’i Wilhelm ile tanıştırdı. Wilhelm Mustafa Kemal’i görünce “Anafarta!” diyerek onu tanıdığını belli etti. Mustafa Kemal’in ünü sınırları aşmıştı.
Kısa süre sonra ilerde Almanya Cumhurbaşkanı olacak Mareşal Hindenburg’un ofisinde; Vahdettin, Paşa ve Mustafa Kemal küçük bir görüşme yaptı. Mustafa Kemal Alman orduların durumunu öğrenmek istiyordu.
Mustafa Kemal o görüşmede kendisini “Damdan düşer gibi sorular soran subay” olarak nitelemişti. Alman mareşal ise soruları ustalıkla bertaraf etmişti.
Başka bir görüşmede Mustafa Kemal, Vahdettin’i “Savaşla ilgili konularda” konuşmak üzere teşvik etti. Vahdettin bir görüşme esnasında Wilhelm’e “Osmanlı’nın mahvolmasına seyirci kalıp kalmayacaklarını” sordu. Wilhelm köpürmüştü. Wilhelm, “Anlıyorum ki sizin zihninizi karıştıranlar var” diye cevaplamıştı.
Haklıydı. Mustafa Kemal uslu durmuyor, sivrilmeye çalışıyor, kurcalıyor ve merak ediyordu. Bu merakını gidermek için muazzam bir fırsat bulacaktı. Başka bir kokteyle Mustafa Kemal, General Ludendorf ile konuşma fırsatı buldu. General, Mustafa Kemal’e Suriye’deki cephe ile ilgili şeyler anlattı. Mustafa Kemal bizzat o cepheden geliyordu. Ludendorf’un bildiklerinin çoğunun yalan olduğunu fark etti. Almanlara göre, savaşın gidişatı iyi idi. Fakat Mustafa Kemal Almanların hayal aleminde gezdiğini fark etmişti. Durumu münasip bir dille generale anlattı.  General Mustafa Kemal’e sigara vermeyi teklif etti. Ciddiye almamıştı. ,
Başka bir görüşmede, heyet harita üzerinde tartışıyordu. Vahdettin Mustafa Kemal’e ne yapması gerektiğini sordu. Mustafa Kemal bu fırsatı iyi kullandı. Vahdettin’e, “Haritadaki durumu yerinde görmek istediğinizi söyleyin” dedi. Vahdettin öyle yaptı. Böylece kafile cepheye doğru hareket etti. Mustafa Kemal Almanları bizzat cephede izleyecekti. Sahaya gittiklerinde Mustafa Kemal derhal kafileden ayrılıp ateş hattına doğru gitti. Piyadelerle görüştü. Alanı inceledi. Gördüğü şey karşısında kısa bir yorum yapacaktı: Almanlar tehlikede…
Daha sonra Alsas’ta vali konağına geçtiler. O gece bir kokteyl daha verildi. Bir ara Vahdettin Mustafa Kemal’i çağırdı. Bazı cevapları vermeden önce danışmak istemişti. Vali Ermeni meselesi ile ilgili olarak Vahdettin’i sıkıştırmış. Mustafa Kemal “Müttefikimiz olarak böyle konuları sorma fikri size nereden geliyor” diyerek valiyi tersledi.
O gece Vahdettin Naci Paşa’yı yaver olarak yanına almak istedi. Naci Paşa konuyu Mustafa Kemal’e açtı. Mustafa Kemal Naci Paşa’ya teklifi derhal kabul etmesini istedi. Aklında bir plan vardı. Vahdettin’e tesir edip, onun öncülüğünde bir kurtuluş hareketi planlıyordu. Bu planını müsait bir zamanda Vahdettin’e açtı.
Vahdettin ve Mustafa Kemal bir ara baş başa kaldılar.
– Ne yapmalıyım?
+ Ben size bir şey söyleyeceğim, hayatımı size ortak edeceğim. Memnun olur musunuz?
– Söyleyiniz.
+ Siz veliaht prenssiniz, neden bütün işlerden uzak kalasınız?
– Ne yapabilirim?
+ Ordu kumandanlığı!
Konuşma devam ediyordu…
– Hangi ordunun kumandanlığı?
+ 5. ordu kumandanlığını alabilirsiniz. Ben de sizin erkan-ı harbiye reisiniz olurum.
– Bunu bana vermezler!
+ Siz isteyiniz!
– İstanbul’a gittiğimde düşüneceğim.
İstanbul’a döndüklerinde Mustafa Kemal ciddi bir böbrek rahatsızlığı geçirdi. Tedavi için Viyana’ya gitti. Bu sırada Sultan Reşat öldü. Vahdettin tahta çıktı. Derhal Mustafa Kemal’i yanına çağırdı. Mustafa Kemal dönünce derhal Vahdettin’in huzuruna çıktı:
– Seyahatimiz esnasında fikirlerimi size çok açık şekilde söylemiştim. Aynı tarzda görüşmeme müsaade buyurur musunuz?
+ Hay hay!
– Başkumandanlığı bizzat üstleniniz. Kendinize erkan-ı harbiye reisi tayin ediniz.
+ Sizin gibi düşünen başka paşalar var mıdır?
– Vardır.
+ Düşünelim.
Konuşma sona erdi. Bir kaç gün sonra Vahdettin Mustafa Kemal’i yeniden yanına çağırdı. Mustafa Kemal yeniden Vahdettin’in huzuruna çıktı. Görüşme kısa sürdü. Vahdettin Mustafa Kemal’e ;
“Ben gereken şeyleri Talat ve Enver Paşa ile görüştüm. …”
Mustafa Kemal hayal kırıklığına uğramıştı. Tüm planlar suya düşmüştü.
Talat ve Enver Paşalar, kısa süre içerisinde Vahdettin’i nüfuz altına alıp, Mustafa Kemal’i Suriye’deki cepheye gönderdi. Oysa cephe düşmek üzereydi. Bu hamle Mustafa Kemal’i İstanbul’dan uzaklaştırmak içindi. Başarıya da ulaşmıştı.
Mustafa Kemal, Vahdettin’le yaptığı seyahatte ona nüfuz etmek ve kafasındaki kurtuluş planlarını hayata geçirmek için çabalamıştı. Fakat başarısız olmuştu. Aynı zamanda bu seyahatte Vahdettin’i yakından tanıma fırsatı bulmuştu.
Mustafa Kemal, memleketin selameti için elinden geldiğince çabalamış fakat başarısız olmuştu. “Böylece” demişti “Benim Vahdettin karşısındaki manevi sorumluluğum sona ermişti…” Fakat memleket karşısındaki sorumluluğu bitmemişti. Sonuna kadar mücadele edecekti.
Kaynak: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin – Falih Rıfkı Atay…
This entry was posted in ATATURK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *