AYASOFYA’daki ÜNİFORMALI PAŞA

Naci Kaptan / 28.07.2020
Yukarıdaki fotoğraf Ayasofya’nın müzeden camiye evrildiği gün Ayasofya’da çekilmiştir. Fotoğrafta görülen sivil giyimli kişi nur cemaati önderlerinden Hüsnü Bayramoğlu’dur. Fakat birçoğunuzun omuzları çok yıldızlı üniformalı diğer kişinin kim olduğunu bilmediğinizi düşünüyorum.
Üzülerek yazıyorum ki bu kişi askeri operasyonlarda ortada görülmeyen, askeri duyurularda adı duyulmayan Gen.Kur.Başkanı Yaşar Güler‘dir. Bu çok yıldızlı paşa dini bir açılışa üniformasıyla gitmiş ve bir cemaatin önderiyle de fotoğraf vererek siyasi islama bağlılığını göstermiştir. TSK’nın komuta kademesi, çok yıldızlı paşalar Devlete değil, hükümete, iktidara siyaseten biat etmişlerdir.
Son dönemlerin gen.kur.başkanları hoca Hilmi Özkök’ün yolunda gitmişler ve siyaseti kışlaya sokmuşlardır. Kasaptaki ete soğan doğrayan bir kuşak TSK’da en üst makama yükselerek Atatürk’ün ordusunu, askerini Anayasa Mahkemesi tarafından İRTİCAYA ODAK OLMAK suçu ile ceza verdiği islamcı ve irticaya odak olan siyasi bir partiye teslim etmişlerdir.

Gen.Kur.Başkanı Yaşar Güler’e sorularım var;
Ayasofya’ya gitmek isteyebilirsiniz. Gelen daveti kabul etmemek cesareti gösterememiş de olabilirsiniz. Neden sivil giysili değil de ÜNİFORMA ile gittiniz?
Neden bir cemaatin önderi ile fotoğraf verdiniz?
Neden Gen.Kur.Başkanlığını ve TSK’yı ilgilendiren konularda siz değil de emekli Gen.Kur.Başkanı Hulusi Akar sizin yerinize sürekli olarak açıklamalar yapıyor? Sizin görev ve sorumluğunuz değişti mi?
Ayasofya’da yobaz DİB Ali Erbaş Atatürk’e lanet okuduğunda sessiz kaldınız. Hiç olmazsa neden daha sonra TSK adına, Atatürk’e sahip çıkmak adına bir açıklama yapmadınız?

BÜYÜK KOMUTAN, DEVLET ADAMI ,MUSTAFA KEMAL ATATÜRK; ordu, din ve siyaset ilişkilerinin tartışıldığı TBMM`de, şu görüşlere yer vererek açıklık getirmiştir.
“Ülkenin genel yaşamında ordunun siyasetten soyutlanması, cumhuriyetin her zaman göz önünde tutuğu bir temel ilkedir. Şimdiye kadar izlenen bu yolda cumhuriyet orduları, vatanın güvenilir ve güçlü bekçileri olarak saygın ve kuvvetli kalmışlardır. Bunun gibi inançlısı olmakla, doyumluluk ve mutluluk duyduğumuz İslam dinini de yüzyıllardan beri alışılageldiği yönde bir siyasi araç olmaktan kurtarmak ve yüceltmek gerektiği gerçeğini gözlemliyoruz. Kutsal olan inançların ve vicdanın, karışık ve kirli her türlü hırsların ve çıkarların sahnelendiği siyasetten ve siyasetin tüm organlarından bir an önce ve kesinlikle temizlenmesi, ulusun bu dünyada ve öbür dünyadaki mutluluğun gereği olan bir zorunluluktur. İslam dininin ufku ancak böyle genişler.”

Çok üzülerek yazıyorum ki TSK cephelerde değil, ABD / AKP / FETÖ üçlüsünün kumpasları ile çökertilmiş, en değerli Kemalist, aydınlanmacı, Yurtsever kadroları tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye halen devam ediyor. Askerlerin terfi ve atamalarında hiyerarşik liyakat ve kıdem göz önüne alınmıyor.
Komutanların terfilerde veya tasfiyelerde söz hakkı yok. Dz.K.Komutanı tuğamirale diyor ki; “Terfi edeceksin konuştum” ve toplantıda amiralin adı emekliler listesinde yazılı. Tuğamiral komutana soruyor; “Terfi edeceğimi söylediniz ama emekli edildim, NEDEN?  Komutan; ” Toplantı o kadar çabuk bitti ki ben de nedenini bilmiyorum!!!
İşte böyle terfi ve atamalar sadece siyasetçilerin tercihi ile yapılıyor. Tıpkı Prag’a, Malezya’ya ve birçok ülkeye meslekten olmayan hatta geçmişlerinde kara lekeler bulunan kişilerin büyükelçi atanması gibi. Kamu kurumları ve TSK çöküyor.
İktidara yakın komutanlar terfi ediyor. Türkiye Osmanlı döneminde ordunun siyasete karıştırılması sonucu Balkan Savaşlarındaki döneme sürükleniyor.  İslamcı otokratik yönetim bu gün de Osmanlı’da yapılan yanlışlıkları tekrarlıyor;

Mehmet Reşat devrinde devletin nasıl yönetildiğini, atamaların nasıl yapıldığını, rütbelerin nasıl alındığını, dağıtıldığını bazı örnekler üzerinden incelemek, dönemin anlaşılması bakımından önemlidir:
1. Dünya Savaşı’ndan bir yıl kadar önce Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olan Enver Paşa,1881 doğumludur. 6 Haziran 1912’de yarbay,15 Aralık 1913 tarihinde albay,on dokuz gün sonra yani 3 Ocak 1914’te mirliva/tuğgeneral ve aynı zamanda, henüz 33 yaşında iken Harbiye Nâzırı ve Başkumandan Vekili olmuştur.
Askerî kariyerde izahı olmayan bu hızlı yükselişin önüne geçecek, engel olacak bir merci, bir makam da yoktur.Enver Bey’in bu ani ve hızlı yükselişinin arkasında darbeci bir yöntem vardır:
Yöntem, subaylar arasında bir hizbin, Enver Bey’i Harbiye Nezaretine getirmek üzere girişimi” gibi yumuşatılarak ifade edilir. Manastır’da ŞemsiPaşa’yı vuran Atıf ve Babıali baskınında Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı katleden Yakup Cemil’in de bulunduğu dört kişilik bir grup, İttihat ve Terakki’nin nüfuzlu Dâhiliye Nazırı Talat Bey’in kapısına dayanır. Tehdit edici bir üslupla Enver Bey’in Harbiye Nazırı yapılmasını isterler:
“Biz kati karara vardık,Enver Bey Harbiye Nazırı olacaktır. Bunu size tebliğ ediyoruz, Sadrazama söyleyiniz. Enver Bey de bu talep ve arzudadır. Ordunun ıslahı, hükümetin kuvvetlenmesi için de başka çare yoktur.” Bu, talepten ziyade bir emirdir ve ülkenin Dâhiliye Nazırına, hem de İttihat ve Terakki’nin sivil liderine dikte ettirilmektedir.
Talat Bey, haklı olarak mevcut Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’dan memnun olduklarını, Enver’in Harbiye Nezaretine gelmesine daha vakit bulunduğunu ifade etmiştir ama bu itirazın bir anlamı yoktur. Zira Yakup Cemil’in“muhakkak gelecektir, bizim kararımız katidir, sonra karışmam” tehdidi şaka gibi gelse de bu tehdit karşısında Talat Bey’in boyun eğmek zorunda kaldığı görülmektedir.
Enver Bey de “ben artık orduyu idare etmek, kabinenize girmek, harbiye nazırı olmak istiyorum. Balkan Savaşı orduyu mahvetmiştir. Ordunun ıslahı, canlanması gerekir. Şimdiye kadar bir şey yapılmadı. Ben ve arkadaşlarımın kararı, memleket umumi efkârının arzusu üzerine Harbiye Nazırı olmak mecburiyetindeyim. Rica ederim, bu isteğimi gün geçirmeden tatbik ediniz” diye harbiye nazırı olma arzusunu Sadrazam Sait Halim Paşa’ya emir verircesine iletecektir.
Hâlbuki Enver Bey yarbay rütbesindedir ve henüz 33 yaşın içindedir. “Orduyu mahveden Balkan Savaşı”nda 10. Kolordu Kurmay Başkanı’dır. Savaşın kaybedilmesinde ve “ordunun mahvolmasında” kendisi de herkes kadar pay sahibidir. Sultan Reşat’ın, padişah olarak tahtında oturduğu devlet;
bir yarbayın hükümet başkanını tehdit ettiği, çetecilerin Dâhiliye Nazırına posta koyduğu bir devlet olmuştur.“Ahmet İzzet Paşa’dan memnuniyeti” ortadan kaldırmak ve Enver Bey’e yol açmak için plan hazırdır:
“Balkan Savaşı orduyu mahvetmiştir. Ordunun canlanması ve ıslahı gerekir. Mademki Ahmet İzzet Paşa bunu gerçekleştiremiyor, bırakalım Enver Bey yapsın.”
Dâhiliye Nazırı Talat Bey, yanına Meclis Başkanı Halil Bey’i de alacak ve Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’yı evinde ziyaret ederek “ya üst rütbeli subayları emekliye sevk et, subay kadrosunu gençleştir veya git” ikilemi ile karşı karşıya bırakacaktır.
Üst rütbeli subayların emekliye sevk edilmesi ile boşalan kadrolara İttihatçı genç subaylar atanacaktır. Bunu bilen Harbiye Nazırı gitmeyi tercih edecektir; zira tecrübeli subayların pek çoğu sınıf arkadaşıdır. Ayrıca gençleştirme adına tecrübeli subayların tasfiyesi orduyu zaafa uğratacaktır.
Güngörmüş ve tecrübeli Harbiye Nazırı istifa etmiştir.Ahmet İzzet Paşa’dan boşalan Harbiye Nazırlığına, tuğgeneral rütbesi ile Enver Paşa getirilecek ve aynı zamanda, o sırada Nafıa Nazırı Vekili olan Cemal Bey de iki rütbe yükseltilerek tuğgeneral yapılacak ve Bahriye Nazırlığına atanacaktır. İttihat ve Terakki’nin bu iki asker isminin hızlı yükselişleri ve zorbalıkla hükümetin dizginlerini ele almaları sonucu elde ettikleri nüfuz, 1.Dünya Savaşı boyunca pekişecek ve kendilerine servet kapılarını da açacaktır .
7 Ocak 1914’te 1. Kolordu Komutanlığına atanan Liman von Sanders,Enver Paşa’nın delaletiyle Genelkurmay’ın işlerini de üstlenmişti. İki paşa,kara ve deniz kuvvetlerini ellerine alınca, kendilerinden evvel Harbiye’den mezun olmuş iki yüze yakın; değerli-değersiz, genç ve ihtiyar demeden, general ve yüksek rütbeli subayı emekliye sevk etti. Böylece ordunun gücü ile beraber, gerçek anlamda devlet yönetimi, Saray’a damat da olan Enver Paşa’nın eline geçecektir.
Sultan Reşat Devrinde Rütbelerin Alınışı ve Atama Yöntemleri
Savaş sırasında Enver ve Cemal paşalar ferik/tümgeneral rütbesinde bulunmaktadırlar. Harbiye Nazırı cepheleri teftişe giderken Bahriye Nazırı Cemal Paşa’yı vekil bırakmış ve aynı zamanda onun rütbesinin birinci ferikliğe/korgeneralliğe terfiini talep etmiştir. Cemal Paşa da vekâleti sırasında Enver Paşa’nın terfi yazısını yazmış; her iki talep yazısı aynı günde Babıali’den Saray’a gönderilmiştir. Sadrazam Talat Paşa, Mabeyn Başkâtibi Ali Fuad Bey’e “Enver Paşa’nın terfi yazısını bir müddet alıkoyun. Cemal Paşa, halk nazarında kendisini mahvetti, bari Enver mahvolmasın” diyecektir.
Fakat Talat Paşa, bir gün sonra telefon edecek ve Enver Paşa’nın terfi yazısının da yürürlüğe konulmasını isteyecektir. Böylece her iki paşa da aynı günde, bir üst rütbeye, birinci ferikliğe/ korgeneralliğe terfi etmiş olacaktır.
Kanȗn-ı Esasî’nin muaddel 7. Maddesine göre, sadrazam ve şeyhülislamı belirleme yetkisi padişahtadır. Ama ilk değişikliğin yapıldığı tarihte tahtta bulunan Sultan Reşat, Kanȗn-ı Esâsînin kendisine verdiği bu yetkiyi hiçbir zaman kullanamamıştır. 1916 Mayısında Şeyhülislam Hayri (Ürgüplü) Efendi istifa etmiştir. İstifanın gerekçesi Enver Paşa’nın verdiği bir ziyafetteki “masraf ve ihtişam”a tepki olarak gösterilir.
Yerine kimin uygun olacağı sorusuna Hayri Efendi dört ismi; eski Şeyhülislam Musa Kâzım, sudȗrdan Mahmud Esad, Necmeddin Molla ve Hacı Evliya efendilerden birinin uygun olacağını belirterek cevap verir. Padişah, şunu atayın diyememiş, ilk iki ismi eleyerek Necmeddin Molla ve Hacı Evliya efendilerden hangisi münasip görülüyorsa “inhasının arzını” istemiştir. İttihat ve Terakki Merkez-i Umȗmîsi/Genel Merkezi, Musa Kâzım üzerinde ısrar eder ve o şeyhülislamlığa atanır.

Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan,  https://www.academia.edu/41611326/Çöken_Bir_Tahtın_Varisi_Olmak_Sultan_Vahdettin_ve_Osmanlı_Devletinin_Sonu  age s 9-10-11-12
Naci Kaptan / 28.07.2020
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ORGANİZE İŞLER, SİYASAL İSLAM, SİYASİ PARTİLER, Tarih, TARİKAT VE CEMAATLAR, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *