HAVAİ FİŞEK ! * PATLANGAÇ FİŞEKLERLE cinayet işlemek

YAZIYA YORUM
Ülkemiz sorunlarını izleyerek düşüncelerini bizlerle paylaşan Değerli aydın Dr. Ceyhun Balcı; HAVAİ FİŞEK başlıklı yazısında, işçinin emekçinin kaderine nasıl terk edildiğini anlatan, birkaç gün önce Sakarya Hendek’te havai fişek imalatı yapan bir fabrikadaki patlama ve yangının perde arkasını irdeleyen aşağıdaki yazıyı kaleme almış.
Bu patlama ve yangın sonucunda 4 emekçi yaşamını kaybetti ve yüze yakın da işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
Bu fabrikada bu infilak ve yangın benzeri 5 ayrı olayın da geçmişte meydana gelmiş olduğu yazıldı. Görülen odur ki, fabrika sahipleri İŞ YERİ GÜVENLİĞİ konusunu hiç önemsememiştir. Gereken İŞ GÜVENLİĞİ önlemlerini almamışlardır. Tıpkı Soma’da 301 madencimizin şehit olduğu olay gibi…Parayı ve kazancı seven fakat emekçinin can güvenliğini önemsemeyen bu işverene gereken soruşturmaları ve denetlemeyi yapmayan sorumlular yani Devlet de bu suça katılarak işçilerin ölümüne neden olmaktan sorumludur.
Patlama ve ölümlerden sonra Sakarya Müsiad yine kendilerinden olan fabrika sahibine cenazeler henüz toprağa verilmeden bir yemek daveti vererek adeta Ölenlerin cenazelerini adeta kutlamışlardır. Bu ne büyük yozluktur. Daha da ötesi bu fabrikada değişik zamanlarda 6 kez patlamalar olmasına rağmen bunu soruşturmayan Devletin yöneticileri  ve partili cumhurbaşkanı Erdoğan fabrika sahibini telefonla arayarak ve İçişleri bakanı da yaptığı açıklamayla kendi tayfalarından olan işyeri sahibine destek çıkmışlardır. Adeta açılacak olan soruşturma için bir koruma kalkanı oluşturmuşlardır.
Eyy emekçi kardeşim işte sen böyle ölüyorsun  ama seni öldüren bu sistemi de oylarınla sen besliyorsun. Artık düşünme zamanın gelmedi mi?

PATLANGAÇ FİŞEKLERİN DOĞA CANLILARINA VERDİĞİ ZARAR ÖLÜMCÜLDÜR
Ben doğanın çok cömert davrandığı, çevresi ormanla çevrili bir beldede yaşıyorum. Çevreme farklı bitki, ağaç ve çiçekler dikerek büyümelerini sağladıkça daha farklı kuşların, kelebeklerin de doğa yaşamına katıldıklarını gördüm. çevremde balkonumda sincaplar var. Bahçeyi ziyaret eden tilki ve sansar da var. Şimdilerde ise küçük tırtıllar balkonları köşelerini mesken tuttu. Kısa bir zaman sonra onlar da kelebeğe dönüşerek doğayı daha da zenginleştirecekler. Bülbüller, serçeler, kuyruk sallayanlar, ağaçkakanlar, kumru ve güvercinler  çatı altlarını, bahçeyi çevreleyen ağaçları ve çalılıkları mesken tuttular. Gece avlanmaya çıkan baykuşlarımız bile var.
Ama,
Yaklaşık 300 metre ötede bir kır bahçesi açıldı. Kır düğünleri de yapılıyor. Burada “ben daha zenginim, varlıklıyım” düğünleri yapılmaya başlandı. Yaban hayatı uykuya dalmışken, kuşlar, börtü böcek, sincaplar, tilkiler uyurken gece vakti BÜYÜK PATLAMALARLA, İNFİLAK SESLERİYLE, IŞIKLAR ÇAKARAK PATLANGAÇ FİŞEKLER atılmaya başlanıyor. Doğa canlıları büyük korku ile kaçmaya çalışırken telef oluyorlar. Ölüyorlar. Ertesi gün ağaç diplerinden ölü kuşlar topluyoruz. Bahçedeki köpekler korkuyla evlerin içine girmeye çalışıyorlar.  Ve doğa canlılarını gösteri uğruna katlediyor, öldürüyoruz. Doğayı ve canlılarını korumak için PATLANGAÇ FİŞEK GÖSTERİLERİ YASAKLANMALIDIR.

NOT; Sayın Ceyhun Balcı’yı yazmış olduğu ve Cumhuriyet Kitaplarından yayınlanan İÇİMİZDEKİ YABANCI VİRÜS isimli kitabı için kutlarım. Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan kitabını indirimli edinmek isteyenler için :
Naci Kaptan

HAVAİ FİŞEK !

Ceyhun Balcı 04 Temmuz 2020

İşaret fişeği olarak da okuyabilirsiniz!
Son zamanlarda havai fişek tüketiminin arttığını fark ediyorduk. Çocukluğumuzda maytap ve çatapatla sınırlı olan bu türden tüketimin hızla havai fişeğe yöneldiği belliydi. Hemen her alanda üretimden vazgeçen Türkiye’nin havai fişek ürettiğini Hendek’te yaşanan ölümcül patlamayla öğrenmiş olduk.
Özel günlerde tüm toplumu ilgilendiren kutlamalarda havai fişek geceyi aydınlatan, ona renk katan öğe. Kullanımı kişiselleştikçe görsel ve işitsel kirlilik kaynağı olduğu da kesin.
Adliyemiz bu ve benzeri önceki olaylarda olduğu gibi ihmali görülenleri tez zamanda derdest ederek kamu vicdanını rahatlatacaktır. Sorumlu tutularak sanık sandalyesine oturtulacaklar gerçek nedenden çok kâğıt üstündeki sürecin tamamlanmasına yönelik sürecin kurbanları olacaktır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ilk akla gelenlerdir.
Dün patlamaya ilişkin haberlere göz atarken bir başka önemli ayrıntıya değinildiğini gördüm. Emek ortamında her geçen gün kısıtlanan sendikal örgütlenme de önemli bir eksiklik olarak bu ve benzeri iş cinayetlerinde önemli rol oynuyor. Kuşun bir kanadı demek olan sendikal örgütlenme olmayınca Hendek’te olduğu gibi kuş yere çakılıyor.
Türkiye’de hız kazanmış olan ve artık önü alınamaz coşkunlukta akan bir ırmağa benzetebileceğimiz dinselleşme emek alanında da önemli işlev görüyor.
Belleğimden bir kırıntıyı paylaşmak yararlı olur.
On yılı aşkın süre önceydi. İzmir Basmane’deki Tek Gıda İş binasına asılmış dev bir pankart çekmişti dikkatimi. Birebir değilse de anlam olarak aktarıyorum.
“Müslüman işverenin, Müslüman çalışanlarının sendikal örgütlenmeye gereksinimi olamaz!”
Müslüman patron, Müslümanlığı bir yana ülkenin hızla yol aldığı dinselleşme ortamında keskin zekâsını kullanarak durumdan yararlanmayı seçmişti belli ki!
Tanınmış süt ürünleri üreticisi YÖRSAN kaynaklı inciye eşdeğer sözler ibret alınsın diye sendika yapısını boydan boya kaplayacak şekilde asılmıştı.
Hendek’te emekçilere mezar olan havai fişek fabrikasında da sendikal örgütlenmeye göz açtırılmadığını okuyoruz haberlerden. Sendikal örgütlenme emekçi kanadının olmazsa olmazı. Onun olmadığı yerde işçi sağlığı ve işyeri sağlığından elbette söz edilemez.
Yine dünkü haberlerden birinde Cumhurbaşkanı’nın önlemler alındı sözü yer almaktaydı. Basra yıkıldıktan sonra önlem almak neye yarar diye sormaktan kaçınılabilir mi? Önlem alınsaydı dünkü patlama yaşanmazdı. Sendikal örgütlenme olsa işvereni önlem almaya hem yasal hem de vicdani açıdan zorlamayı göz ardı etmezdi.
Dünkü patlamanın yaşandığı, fabrika demeye dilimin varmadığı kurum daha önce iş güvenliği gereklerini yerine getirmediği için kapatılmış. Görünmez el devreye girerek kilidi açmış ve sendikasız daha doğrusu dikensiz gül bahçesindeki üretim sürdürülmüş.
Rastlantı mıdır bilemem!
Hendek’teki kurumun paydaşları MÜSİAD Sakarya Şubesi’nin ileri gelenleriymiş. Başka deyişle, yandaşın yandaşı kimseler!
YÖRSAN’ın yıllar önce din üzerinden tırmandırdığı sendika düşmanlığı her geçen yıl güç kazandı. Din yalnızca yaşam biçimini değil iş ortamını da etkisi altına alan bir aygıta dönüştü. Uzak olmayan gelecekte sendikal örgütlenme din düşmanı bir olgu olarak tanımlanırsa hiç kimse şaşırmasın!
Dinselleşme insan yaşamını ucuzlatan, insan yaşamının hesabının sorulmasının önüne duvar ören, iş güvenliğini ortadan kaldıran ve bugüne dek çok da sorgulanmayan bir başka yanıyla karşımıza çıkmış oldu.
Bundan böyle işin bu yanıyla daha sık karşılaşacağımızı söylersek falcılık yapmış olmayız!
Dinselleşme siyasetin oy, iş dünyasının para deposu olarak da bir kapı açmış oldu. Bu kapıdan girmeye hevesli çok kişi olacağı kuşkusuzdur. Kayıtlara kaza olarak geçecek olan bu iş cinayetinin işlendiği yer bir süre sonra yeniden üretime geçerse kimseler şaşırmayacaktır.

Emekçinin biricik güvencesi olan “kıdem tazminatı”na göz dikenlerin de aynı yolun yolcusu oldukları akıldan çıkartılmasın!
Bizler uyanıp, sorgulamayı akıl edene dek…

HAVAİ FİŞEK !

This entry was posted in Calisma Dunyasi - Is ve Emekciler, DOĞA - ÇEVRE, DOĞAL YAŞAM, KAPİTALİZM - LİBERALİZM, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *