HAYATIN İÇİNDEN * GENÇLİK VE İHTİYARLIK ÜZERİNE

………………………………………..

Bir yaz günü Balat’ta bir dizi çekimindeyiz. Oyuncular arasında güzel bir genç kız var ki delikanlılar çevresinde pervane, “sizi akşam ben bırakayım” yarışında; kızcağız bunalmış vaziyette… Bir ara yanıma geldi ve etraftan duyulmayacak bir tonda “Eğer Taksim’den geçiyorsanız çekimden sonra beni de bırakabilir misiniz?” dedi.
İçim cız etti, demek ki zararsızlar kulübünün üyelerinden biri olmuştum artık ben de.

Paris’teki sıcak dalgasından bu yana yıllar geçti. Koronavirüs döneminde kıdemli bir ihtiyar olduğumdan uyarıları rahat rahat üstüme alınıyorum. Zaten artık ihtiyar değil de “65 yaş ve üstü” diyorlar.
İhtiyarlık konusunda kendimi hep şanssız görürüm. Ben gençken, gençler nevzuhur addedilirdi, ihtiyarlar ise bilgeliğin simgesi olarak görülürlerdi. Kısacası ben gençken ihtiyarlık makbuldü. Yıllar geçti, yaşlandım. Ama bu kez de ihtiyarlık gözden düştü, gençlik makbul oldu. Bunun üzerine ben de ihtiyar olmamak için kendimi kıdemli genç olarak kabul ediyorum. Zaten her ihtiyar bir zamanlar bir genç değil miydi? Her genç, Allah ömür verirse, bir gün bir ihtiyara evrilmeyecek mi?Jacques Brel, Burjuvalar şarkısında bir zamanlar genç olan ihtiyarların komik evrimini, hüzünlü bir mizah ile dile getirir.
Genç ihtiyar kavgası hiç bitmez. İki safta da bulunmuş biri olarak üzülerek de olsa itiraf etmeliyim ki, hayatta asıl olan ihtiyarlıktır. Gençlik geçicidir, sonunda ihtiyarlığa evrilir, hayal olur biter, ihtiyarlık ise kalıcıdır, ölüme kadar yani ömür boyu sürer gider.
İhtiyarlığın bilgelik olarak nitelenmesi de biraz züğürt tesellisidir, biraz da bir zamanlar hayatın ortasında etkin aktör olarak bulunmuş olan ihtiyarların, artık edilgen seyirci konumuna düşmelerinin sonucu edindikleri sakınımın ürünüdür.
Ben de bir gün hüzünle fark ettim ki, bir zamanlar yaşamın etkin aktörüyken, ihtiyarlayınca edilgen seyircisine dönüşüvermişim.
İhtiyarlar genelde “ah o zaman bilseydim” ruh hali içindedirler, öyle hayıflanmadıkları zamanlarda ise “O halden bu hale nasıl geldim, nasıl geçti bu yıllar?” şaşkınlığının tortulu sularını kulaçlarlar, gençlere öğüt verirler, kendilerinin bir zamanlar bu öğütleri nasıl sıkılarak dinleyip kulak ardı etmiş olduklarını anımsamadan.
……………………………………………………………
Cumhuriyet Ali Sirmen’in 02 Haziran 2020 tarihli
“İhtiyarlık suçu” başlıklı yazısından bölüm alıntısı
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ali-sirmen/ihtiyarlik-sucu-1742452
This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *