Arkasından Koşacağımız Umutlar

NUSRET ERTÜRK  /20 Mayıs 2020 Çarşamba

Umut deyince aklıma Mustafa Kemal’in on altı arkadaşıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması geliyor. Durup düşünelim o günleri. Mustafa Kemal’in dağlar gibi umudundan, kocaman yüreğinden başka neyi vardı? Yanında çok az da olsa güvendiği arkadaşları ile temiz ama örgütsüz, yoksul Anadolu halkı. Mustafa Kemal öyle umutlar ortaya koydu ki tüm Anadolu halkı arkasından aktı. O umudun özünde iki sihirli sözcük öne çıkıyordu: Özgürlük ve bağımsızlık.


Büyük umutların arkasından koşmak yürek ister. Unutmayalım, insan bu dünyada gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplıyor. Yüreği büyüten, umudun tutarlı, güvenli olmasıdır. Düşünen insan için dünya, bir umutlar harmanıdır.
BİR SÖZCÜK, CÜMLE, KİTAP… 
Kişiye kanat olur umut, alıp ilerilere, yükseklere götürür. Kimi lise çağındaki gençlere, gelecekte ne olacaklarını sorarım.  “Hiç düşünmedim’’ diyenleri gördükçe üzülüyorum. Böyle düşünenlere bir soru daha soruyorum: “Su, taşı deler mi?’’ Yanıt gecikmeden geliyor: “Delemez!’’ Oysa, su taşı bal gibi deliyor. Hem de damlaya damlaya. Tevfik Fikret,1900’lerin başında yazmıştı: “Koşan elbet varır, düşen kalkar/Kara taştan su damla damla akar/Birikir sonra bir gümüş göl olur.’’ İnsan, umudu oranında genç sayılır, umudu oranında bir yerlere varır.
Bir sözcükle, bir düşünceyle, bir kitapla, bir sanat eseriyle umut ışığı yakılır. Buyurun’’ der umut. Bundan sonrası size kalmış.’’ Önemli olan umut tohumlarının ekilmesi. Arkasından yeşermesi gelir. Sabahı olmayan, güneşi doğmayan gece yoktur. Bu söz bile karanlıkları yırtıyor, umut aşılıyor. Ona göre hazırlıklar başlıyor. Umut insana yaşama gücü, yaşama bağlılık veriyor. Umut olmayınca yaşama zevki kalmıyor. M.Ö. beşinci yüzyılda yaşamış Konfüçyüs’ün şu sözü anlamlıdır: Bir insan parasını yitirmişse, hiçbir şeyini yitirmemiş demektir. Sağlığını yitirmişse, yaşamının yarısını yitirmiş demektir. Umudunu yitirmişse, her şeyini yitirmiş demektir.’’
UMUT HER ZAMAN VAR 
Birileri alaycı bir anlatımla, ‘’Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye!’’ demişse de, onun hemen karşısında, “İnsan, hayal ettiği müddetçe yaşar’’ sözü yükseliyor. Güneş, umuttan doğar.
En karanlık dönemlerde bile, bir umut ışığı kesin vardır. Cahit KülebiAtatürk Kurtuluş Savaşı’nda adlı destan şiirinin bir yerinde, “Ölümü beklemek olmaz/Ölümü yenelim’’ diyerek umut kapısını açar. Sıkıntılı zamanlarda sıkça duyduğum, “Yapacak bir şey yok!’’ sözüne katılmıyorum.
Yaşam, ne denli dar ise umut da o denli geniştir. Her şeyin yok olduğu bir yerde yine de umut vardır. Umutlu olanlar, yaşlansalar da ihtiyarlamazlar. Umutsuz insanlar kurumuş ağaca benzetilir.
Nâzım Hikmet, umudun düşmanlarına karşı uyanık durulmasını ister: “Onlar, ümidin düşmanıdır sevgilim/ Akarsuyun, meyve çağındaki ağacın/Serip gelişen hayatın düşmanı.’’
Son söz, gelecekte arkasından koşacaklar adına Refik Durbaş’tan olsun: Umut koyun çocukların adını.’’

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/arkasindan-kosacagimiz-umutlar-nusret-erturk-1739876
This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *