HAYATIN İÇİNDEN * Her Dansın Bir Öyküsü Var

29 Nisan 2020 Çarşamba

Aşk dans etmek kadar özgür,
şiir gibi tutsak yaşanmalı”

29 Nisan Dünya Dans Günü… Dünya Dans Günü, UNESCO’nun önde gelen performans sanatları partnerlerinden Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) tarafından 1982 yılında tanıtılan ve o zamandan bu yana 29 Nisan’da kutlanan bir gün.
Modern balenin atası olarak kabul edilen balet Jean-Georges Noverr’in doğum günü olduğu için 29 Nisan Dünya Dans Günü olarak kabul edilmiş. Halaydan horona, bardan karşılamaya, kaşıktan horaya, zeybeke, Kafkasa, modern danstan flemenkoya ve Latin danslarına kadar yediden yetmişe hatta çıkın bu yaş sınırını tüm sosyal insanları bir araya getiren, engelli bile tanımayan bir sanat şölenidir dans.
‘Görülebilen müzik’ George Balanchine göre, dans görülebilen müziktir.
Martha Graham dans için gerçek bir mucize der ve devam eder: “Bütün ağırlığımızı taşıyan, nispeten küçük olan o ayağın sihrini bir düşünün”.
Ama bana göre dans için en güzel sözlerden birini Anna Pavlova söylemiş: “Eğer söyleyebiliyor olsaydım dans etmeme gerek kalmazdı.”

Anımsar mısınız, sinemaya da uyarlanan Nicos Kazancakisin eserinde Zorba, bir Rus ile dil farklılığından ötürü konuşup anlaşamayınca sabaha kadar dans ederek sorunlarını çözümlemek ister.
Zorba filminde, Zorba rolünde Anthony Quinn’in kumsalda Mikis Theodorakis’in görkemli müziği ile yaptığı o unutulmaz dans sahnesinden önceki konuşmaları anımsayalım: Basil (Alan Bates), Alexis Zorbas’a (Anthony Quinn’in) “Bana dans etmeyi öğretsene” der.
Zorba heyecanla yerinden fırlar, “Dans mı? Sen dans mı dedin” der.
Ve birlikte dans etmeye başlarlar. Çünkü dans Zorba için yaşama dokunuştur, tutkudur, acıdır, sevinçtir, umuttur, özetle yaşamın kendisidir.
Kahramanlık, cesaret, gurur…Dans insanların ortak dili olup yalnızca eğlence gösterisi olarak algılanmamalıdır. Her dansın da bir öyküsü vardır.
Yüzyıllardır halkın büyük bir beğeni ile oynadıkları Kafkas, kendi yöresinin tarihini, kahramanlıklarını bize sunar. Bir halkoyunudur ama kahramanlığı, cesareti, onuru, gururu, kadınla gülmeyi anlatır. Kızlar hep zarif, erkekler cesur ve ataktırlar.
Horon, Karadeniz insanının vazgeçilmezi olmakla beraber oynarken insana bütün siniri, stresi attırmakla kalmıyor, enerjiyi de son nefese kadar harcatmayı başarıyor.
Karadeniz’in tüm hırçınlığını içinde barındıran bu geleneksel halk oyunu horonun, Yunan ve Cenevizlilerin kültürlerinden kaldığı düşünülmektedir.
Urfa yöresinin halk dansları daima cengâverliğe dayanır ve halkın savaşçı ruhunu yansıtır. Siirt yöresinin halk dansları, aşka ve toprağa bağlılığı ifade eder.
Şiir gibi yaşamalı
Tango derseniz o da aşkın, acının, umudun, umutsuzluğun, öfkenin, hüznün anlatımıdır.
1. Dünya Savaşı’nda, 1917 yılında henüz 41 yaşındayken Fransızlar tarafından kurşuna dizilen ve Almanlar lehine casuslukla suçlanan Mata Hari bir dansçıydı.
Yerli Mata Hari adıyla da anılan “Emine Adalet” sonradan evlendiği bir Almandan dans dersleri almış ve dansları ile Nazi subaylarını kendisine hayran bırakmış, sonra da onlardan öğrendiği bilgileri Türk Dışişleri’ne iletmiştir.
Özdeyişlerde dans ile aşk arasında bağlantı kurulur: “Ve aşk dans etmek kadar özgür, şiir gibi tutsak yaşanmalı”
Dansa başlandığında, nasıl müzik dışında hiçbir ses duyulmuyorsa, aşka başlandığında da ondan başkasına bakılmamalı, dans etmektir aşk gibi.
Şimdi koronavirüs günleri… Tüm dünyada insanlar acılarını, belirsiz bekleyişlerini, umutlarını, şarkılar söyleyip dans ederek geleceğe taşırken Dünya Dans Günü’nü kutluyorum.
İZZET DOĞAN / E. İstanbul Hâkimi

http://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/her-dansin-bir-oykusu-var-izzet-dogan-1735672
This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *