TANRISIZ VE PEYGAMBERSİZ

TANRISIZ VE PEYGAMBERSİZ

METİN MÜNİR : 21 Aralık 2019
metinmunirt24@gmail.com

Pirahãlar değişik bir dünya görüşü aramıyorlardı. Yöneticisiz yürüyen düzenleri mükemmeldi ve onları mutlu ediyordu. Çocuklar ve kadınlar dâhil herkes eşit ve hürdü. Seks herkes için serbestti. Paylaşım esastı

Amazon yağmur ormanlarının en ücra köşelerinden birinde yaşayan Pirahãlar’ı ilk gördüğünde Daniel Everett’i en çok şaşırtan ne kadar güler yüzlü ve hayatlarından memnun göründükleri oldu.

Everett misyonerdi. Pirahãca öğrenecek ve İncil’in havariler tarafından yazılan bölümlerinden birini avlayarak ve toplayarak yaşam süren bu insanların diline çevirecekti.

Tanrı kendi oğlunu İsa’yı insanların selameti için dünyaya yollamıştı o da çarmıhta can vererek insanları kurtarma uğruna en büyük fedakârlığı yapmıştı. Pirahãlar bu öyküyü kendi dillerinde okuyunca selamete kavuşmak için Hristiyan olacaklardı.

Pirahãların ne dini ne tanrısı vardı. En büyük özellikleri günü yaşamalarıydı. Geçmiş ve gelecek hesaplarında yer almıyordu. Sadece gördükleri şeylere inanıyorlardı. Bazen de başkalarının anlattıklarına ama anlatanın anlattığı şeyleri kişisel olarak yaşamış olması koşuluyla.

Everett Havariler’den bir bölümü çevirdikten sonra Piiohatai adlı bir yerliye okutup banda aldı. Küçük bir teyip alıp komşularına dinletti. Anladınız mı diye sorduğunda anladık cevabını aldı. Anladıklarını kanıtlamak için dinlediklerini özetlediler.

Everett amacına ulaşmaya yaklaştığını düşünerek sevindi. Ta ki Pirahãlardan biri soruncaya kadar:

“Hey Dan teypte konuşan kim? Piiohatai’ye benziyor. “

“Piiohatai’dir ” diye cevapladı Everett.

“Ama o İsa’yı hiç görmedi ki. Bize İsa’yı tanımadığını ve İsa’yı istemediğini söyledi. “

Bir başka gün Pirahãlar sordu:

“Hey Dan İsa nasıl biri? Bizim gibi siyah mı yoksa senin gibi beyaz mı?”

“Doğrusu onu görmedim. Çok zaman önce yaşadı. Ama dediklerini biliyorum. “

“Anlat Dan. Onu hiç görmedinse ve dinlemedinse ne dediğini nereden biliyorsun?”

Everett’i seviyorlardı. Köylerinde kalabilirdi. Ama İsa’yı anlatmaktan vazgeçmeliydi. İsa misa istemiyorlardı ne de Amerikalılar gibi yaşamak.

Pirahãlar değişik bir dünya görüşü aramıyorlardı. Yöneticisiz yürüyen düzenleri mükemmeldi ve onları mutlu ediyordu. Çocuklar ve kadınlar dâhil herkes eşit ve hürdü. Seks herkes için serbestti. Paylaşım esastı. Çocuklar dört yaşına kadar emziriliyor memeden kesildikten sonra toplum hayatına katılıyorlardı.

Yaşamlarından memnundurlar. Ne yukarıda bir cennet ne de aşağıda bir cehennem olduğuna inanıyorlardı. Her şeyi olduğu gibi kabul ediyorlardı. Ölüm korkuları yoktu. İnançları kendilerineydi. Değerleri arasında “günah” diye bir şey yoktu. Neden arınacaklardı?

Sadece güne o anda yaşanana yoğunlaşmaları başka yerlerde yaşayan insanların hayatını zehirleyen gelecek korkusundan ve sayısız diğer endişeden yoksun olmalarını sağlıyordu.

Değerleri arasında “Gerçeği aramak” gibi afaki bir konsept de yoktu. “Pirahãlar için gerçek; balık yakalamak kanoda kürek çekmek çocuklarıyla gülüp oynamak kardeşini sevmek ve sıtmadan ölmektir ” diye yazdı Everett kitabında. *

Everett Pirahãların yanına 1977’de gitti ve kısa birkaç ara dışında otuz yıl onların ırmak kenarındaki köylerinde damında zehirli yılanların barındığı bir kulübede yaşadı.

Ve yavaş yavaş şu gerçekle barışmak zorunda kaldı: Pirahãlar kayıp değildiler ve kurtarıcıya ihtiyaçları yoktu. Mutlu ve hayatından memnun insanların selamete ulaşmaları için İsa’yı kucaklamaları gerektiğine ikna etmek imkânsızdı.

Hayatı geldiği gibi yaşamak boşu boşuna ulaşılması mümkün olmayan Gerçek ve Tanrı gibi şeyleri aramaktan iyi idi. Ve bunun farkında olmak Pirahãları ilkel değil bizden sofistike yapıyordu.

Bunları düşünerek Everett inancını kaybetti. Pirahãları Hristiyanlaştırmak için gittiği yerde onlar onu kendi inançsızlıklarına ikna ettiler. Katolik olarak geldiği köyden ateist olarak ayrıldı.

Daniel Everett/ Don’t Sleep There are Snakes (Uyuma Yılan Var)/ Türkçesi Yok.
https://t24.com.tr/yazarlar/metin-munir/tanrisiz-ve-peygambersiz 24909?fbclid=IwAR3oTIZir05nqZ25vZDjyvff5kPgh1OVHk-_zcNPyNLmGd6AfJ-7-gCkA38

a45UyF587661

Oraj POYRAZ 0raj.p0yraz@neomailbox.net

JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI
83. İNSANLARIN BÜTÜN YAŞAMI VE DÜNYADA OLUP BİTEN HER ŞEY, İNSAN ÖZGÜRLÜĞÜ VE VÜCUDU OLDUĞU ÖNE SÜRÜLEN BİR ALLAH’IN İYİLİĞİ VE ADALETİ ALEYHİNDE KANITTIR
İnsanlari yasama davet ederek, Allah, onlari cok zalim ve tehlikeli bir oyun oynamak zorunda birakmiyor mu? Kendi rizalari olmaksizin, koruyamadiklari ve tasarruf edemedikleri bir mizac ile, tehlikeli, yaratilislarina bagli ihtiras ve arzularla hareket eden, dusmekten kurtulamayacaklari tuzaklara maruz, cikmasina ihtimal vermedikleri ve onunu almaya kadir olmadiklari olaylarin surukledigi mutsuz, olumlu “insan”lar, siddeti ve suresi bakimindan muthis iskence ve cezalara sevk edebilen bir yola dusmeye zorunlu bulunurlar.
Gezginler, Asya’nin bir ulkesinde fantazilerle dolu ve pek tuhaf, isteklerinde pek zorba bir sultanin egemen oldugunu anlatir. Bu hukumdar, zamanini uzerine uc zar ve bir zar kutusu konmus bir masa onunde gecirir. Masanin bir ucunda sultani kusatan mabeyincilerin ve ahalinin acgozlulugunu ceken altin yiginlari vardir. Sultan, uyrugunun zayifliklarini bildiginden onlara soyle sozler eder:
“Esirler, koleler! Size iyilik yapmak istiyorum. Lutuf ve keremim sizi zengin etmek ve tumunuzu mutlu kilmak istiyor. Bu hazineleri, bu altinlari goruyor musunuz? Haydi bakalim, iste bunlar sizin icindir, bunu kazanmaya calisiniz. Her biriniz sirayla bu zarlari ve kutuyu eline alsin. Zarlari alti kez cift getirmek mutluluguna erisen, hazineye sahip olacaktir. Ancak sizi haberdar edeyim ki, istenen sayiyi elde edemeyen, omur boyu karanlik bir zindana atilacak. Ve adaletim, onun yavas yanan bir ates uzerinde yakilmasini istiyor. “
Hukumdarin bu konusmasi uzerine, orada bulunanlar hayret ve saskinlik icinde birbirinin yuzune bakar. Hicbiri bu kadar tehlikeli bir sansi denemek istemez. O zaman ofkelenen sultan soyle der:
“Acayip! Oynamak, zar atmak icin kimse gelmiyor mu? Bu benim hesabima gelmez. Benim sanim ve buyuklugum ister ki, oynansin. Dolayisiyla oynayacaksiniz!
Emrediyorum. Cevap vermeksizin itaat ediniz!”
Su nokta dikkate alinmalidir: Zorbanin zarlari oyle yapilmisti ki, yuz bin kez atilsa ancak bir kez cift gelebilir. Bu nedenle, alicenap hukumdar, zindaninin doldugunu ve servetinin elinde kaldigini gormekten zevk alir.
Ey olumluler! Bu sultan, sizin Allah’inizdir; hazinesi cennettir; zindani cehennemdir; zarlar da sizdedir; sizler de bu zarlarla oynamak zorunda birakilanlarsiniz!

İlle de gercekten savasiliyor olmasi gerekmez belirleyici bir zafer mumkun olmadigindan, savasin nasil gittigi de onemli degildir. Gerekli olan tek sey, bir savas halinin var olmasidir.
George Orwell1984

En berbat hayatin, en yoksul varligin Tanri’nin iradesine atfedilmesini cok tuhaf buluyorum, ama biz insanlar daha varlikli oldugumuz surece, yasam standartlarimiz ve tarzlarimiz maddi olcekte yukariya tirmandikca, Tanri da sorumluluk olcegini ayni oranda alcaltacaktir.
ANGELOU,MAYA (Marguerite Johnson) (1928) ABD’li sair ve yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi – Aforizmalar – Derleyen Joan Konner
This entry was posted in DİN-İNANÇ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *