Şükran Günü’nün perde arkasında ne var * Bildirinin özünü: “Savaş Barıştır; Özgürlük Kölelik; Cehalet Güçtür” olarak özetliyor.

Şükran Günü’nün perde arkasında ne var

Kalem dostum ​Engdahl, “Manifest Destiny: Democracy as Cognitive Dissonance” yani “Yazgı Bildirisi: Kavram Çelişkisi olarak Demokrasi” adlı son kitabında George Orwell’in 1984’teki ünlü romanından yola çıkarak, ABD’nin devlet mekanizmasını, vatandaşların gerçeklik algılarını kontrol ederek, demokrasiyi bir kavram kargaşası olarak çarpıtan bir devletin kurgusal ifadesi olarak yazıyor.

Bildirinin özünü: “Savaş Barıştır; Özgürlük Kölelik; Cehalet Güçtür” olarak özetliyor.

Manifest Destiny’in arka planında, sözde demokratik sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde CIA ve Dışişleri Bakanlığı’nın da dahil olduğu ABD istihbarat ajanslarının nasıl Orwellci uyumsuzluk teknikleri ile toplum mühendisliğini nasıl geliştirdiğini anlatıyor. 80’li yıllardan bu yana, MD doktrinini manipüle ederek renkli devrimlerle müdahele ederek parçaladığı Polonya, SSCB, Yugoslavya ile ve Çin’e özgürlük ve demokrasi dayatmalarını ve Reagan’ın CIA Direktörü ile planladığı MD’nin arka planını anlatıyor. Ukrayna, Gürcistan ve Arap Baharından örnekler vererek, ABD ve Avrupa’daki seçilmiş işbirlikçi çevrelerin, düşünce kuruluşlarıyla birlikte, Ukrayna’dan Mısır’a, Libya’ya ve Suriye’ye uygulanan benzer yöntemleri nasıl geliştirdiklerini anlatıyor.

Çalınan Ülke: KIZILDERİLİ TECRİT KAMPLARI

Manhattan’ın derisi kızıldır…

‘Wall’ duvar demektir.

Dünya ekonomisini yönlendiren New York borsasının yer aldığı ‘Wall Street’, adını, siyahların ördüğü duvardan alır.

Manhattan adasının gerçek sahibi Canarsee kızılderililerinden ayrıştırmak için renklerin arasına örülür duvar.

Yokeden, yüreği kara, beyaz adam, kırmızı mühürlü, kara tapu defterini yazar kızıl derililerin kanıyla.

Çalınan, yakılan kızgın topraklar.

Manhattan ırkçıdır, soykırım toprağıdır, kızıl ezgili ağıtların yurdudur!

Derisi kızıl, rengi dolar yeşilidir.

Göçmen yurdudur.

Kızılderililerin anayurdu, çalınan kıta ABD’nin koloni savaşlarına direnen yerliler, 1830 yılında, Başkan Johnson’un yasalaştırdığı tehcir yasası ile Mississippi’nin dışına sürülürler.

Simon Bolivar’ın hocası Rodriguez, 1830 yılında olan bitenleri şöyle anlatır:

“Amerikalı bilginler, birikim ve bilgilerini yerli halka ve siyah kölelere borçlu oldukları gerçeğini hiç kabullenmek istemediler. Bu bilginler, değersiz hayatları boyunca tarlaları sabanla sürmek, ekip biçmek, yedikleri, içtikleri, giydikleri kısaca kullandıkları herşeyi ama herşeyi üretmek ve hazırlamak zorunda kalsalardı, bu kadar çok şey bilemeyeceklerdi!”

1854’de “Kızılderili Tahsisat Yasası” kongreye Kızılderili reservazyonları, yani tecrit kamp bölgesi kurma yetkisi verir. Başkan Lincoln, Kızılderili direnişini ezmek için 1862’de Arazi & Demiryolu yasalarını imzalayınca “göç” başlar…

Altına hücum, Batı’ya, büyük umutların peşinde ilk büyük göçtür.

Aynı zamanda, bedelsiz arazi bulmak isteyenlerin başlattığı yağmacılık ve Kızılderili katliamının başlangıcıdır. 1887’de, yokedici beyaz adamların kongresi, bu defa, “Kızılderili Bölüştürme Yasası” ile katliamlardan arta kalan Kızılderili kabilelerin arazi haklarına öldürücü darbeyi vurur ve kabile arazileri parçalanarak yağmacılara satılır.

ABD’nin batısında kızılderili ve doğa katliamı sürerken, doğusunda başlayan Amerikan İç Savaşı (1861–1865) süresince işçi örgütlenmeleri ve eylemleri çoğunlukla köle ayaklanmalarının gölgesinde kalır. Marx ve Engels’in “Kızılderililerin damgalandığı bir yerde beyaz emekçiler kendini kurtaramaz!” sloganı “Siyahlara Özgürlük” ülke genelinde, ilk örgütlü eylemler ve siyasi örgütlenmenin önünü açar.

Hatırlatırım, Kızılderililere “Vatandaşlık Hakları” yasası, yüzyıl sonra 1968’de, “Kızılderililerin Kendi Kaderini Tayin ve Eğitim Yardımı” yasası 1975 yılında beyaz adamların oturduğu kongreden geçer!

Tüm Amerikalıları kucaklayan Şükran günü, her kasım ayının son perşembesi ülke genelinde kutlanan geleneksel bir aile günüdür. Thanksgiving“, yani şükran bayramı, minnettarlığın bir ifadesidir.

Acımasız İngiliz ve Hollanda kiliselerinin zulmünden kaçarak dini özgürlüklerini elde etmek İçin Yeni Dünya’ya gelen ilk göçmenlerin hazin hikayesidir.

6 Eylül 1620’de, “Mayflower” adlı gemi ile okyanus ötesinden gelen 102 göçmen, soğuk ve uzun süren iki aylık yolculuktan sonra ‘Plymouth Rock” denilen bölgeye gelip yerleşirler. İlk kış çetin geçer, gelen ilk göçmenlerin yarısı telef olur ve ölür. Bölgeye gelen Kızılderililer’in ekin yardımı ve ısınan havalar ile durumları düzelen göçmenler, ileri yıllarda Kızılderililere şükran günü düzenlerler.

400 yıl sonra, ulusal tarihinde kızılderili soykırımı, kölelik, resmi ırkçılık ve ilk atom bombalarını atan ABD, şükran gününe hazırlandığı bir dönemde göçmenlere ırkçı uygulamalar ve nefret kampanyaları ile öne çıkar.

Günümüz coğrafyasında, 7 kıt’ada ABD’nin “Özgürlük ve demokrasi” bahanesiyle işgal edilmemiş, yağmalanmamış bir ülke var mıdır?

Avrupa’dan akın akın gelen göçmenlerin ilk durağı, doğudaki Manhattan limanında kargaşa hakimdir…

1860 yılında, nüfusu 800bin olan Manhattan ve çevresinde, her dört göçmenden biri İrlanda kökenlidir. Çoğu kalifiyesiz olan İrlandalı göçmenlerin çoğu loncasız, sendikasız liman depolarında, kaldırım, kömür ve taş işçiliği yaparlar.

Manhattan’daki işçi örgütlenmesi başlamadan 200 yıl önce, Evliya Çelebi, seyahatnamesinde, sadece İstanbul’da 400’e yakın örgütlenmiş lonca sistemi olduğunu anlatır.

NYC’de 1882’de toplanan Marangozlar Sendikasının önerisiyle Eylül ayının ilk haftası, günümüzde hala resmi tatil olan “Labor – Emek Günü” olarak kutlanmaya başlanır. 1894’de ülke genelinde başlayan demiryolu işçileri Grevi’nde ülkenin dört bir yanından Washington’a yürüyen 150 bin işçi sendikaya üye olur.

“Örgütsüzlerin örgütlenmesi” hareketi, 1897 yılında yeni bir politik örgütlenme yaratır: Sosyal Demokrat Parti. 1919’da Manhattan’da bir toplantı düzenleyen Sosyalist Parti, 3. Enternasyonal’e katılır.

TAŞ dursun, SU aksın…

400 yıl sonra, ABD’nin gerçek sahipleri olan kızılderili toprak ve sularına tecavüz devam ediyor…Tarihinde Kızılderili soykırımı, kölelik, resmi ırkçılık ve ilk atom bombalarını atan ABD; tüketim çılgınlığına ve yeşil dolara şükran gününü kutluyor BUGÜN.

Şükran günü, tüketim çılgınlığının ilk kutsal çanları çalar.

“Salvation Army” çığırtkanları, ellerinde ziller ile bağış dilenirken, Manhattan’ın 42. sokağında dev ekranlar ve neon ışıltılı reklam panoları indirim kampanyalarını geçer…

Manhattan adasının 34. sokağındaki, dokuz katlı tüketim mekkesi Macy’s mağazası, masal ve çizgifilm kahramanlarının devasa balonlarını gökdelenlerin arasında uçururken, Broadway şov dünyasının dansçıları gözlere ve kulaklara ziyafet çekerler. Hayal ile gerçeğin içiçe geçtiği adada, milyonlarca hindi, tatlı patates ve kabak bulamaçlı pasta ile sofralarda yerini alırken, mahşerin dört atlısını oynayan medya, Trump hükümetinin göçmenlere karşı şükran geleneğinden nefret kampanyasına dönüşen ırkçı uygulamalarını yazmaz.

ABD’deki tüm göçmen dostlarımın mübarek “şükran” bayramı kutlu olsun.

Odatv.com / Buket Şahin

https://odatv.com/sukran-gununun-perde-arkasinda-ne-var-27111959.html
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, FAŞİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *