Samsun′u Bombalayan Yunan Averoff Zırhlısı * Ölümün yenemediği deha, Atatürk

Naci Kaptan / 14.11.2019

Gazeteci yazar Mine Kırıkkanat’ın aşağıdaki yazısını paylaşmadan önce bir tarih dergisinden konuya ilişkin yazıyı sunuyorum ;


Samsun′u Bombalayan
Yunan Averoff Zırhlısı

Savaşın başından beri Yunan savaş gemilerini görmeye alışkın olan Samsunlular 7 Haziran 1922 sabahı o güne kadar görmedikleri büyüklükte bir filoyla karşılaştılar. Filo 10 gemiden kuruluydu. Averoff ve Kılkış zırhlıları, panter sınıfı iki muhrip, iki yardımcı kruvazör ve dört küçük mayın tarayıcı gemi.

Yunan filosu, Samsun feneri önlerine geldiğinde mayın tarama gemilerini öne sürdü. Denizdeki mayınlar temizlendikten sonra filo kıyıya yaklaşmaya başladı.

Bunun üzerine, 15. Tümen komutanı Albay Cemil Cahit Bey, gerekli savunma önlemlerini almaya başladı. Kentin savunmasıyla görevli Bahriye müfrezesi mevzi alarak gerektiğinde sokak çatışması yapmak için büyük taş yapılara cephane yığmaya başladı. Tam da o günlerde Şahin gemisinin Sovyetler den getirdiği 150 mm lik toplar imdada yetişti ve sahile yerleştirildi.

Halkın sokağa çıkması yasaklanmış, Samsun daki askeri birliklerin tamamı mevzi almıştı. Saat 10.00 sıralarında Averoff zırhlısından bir motor indirildi. Motor limanda gözlemci görevi yapan Amerikan muhribine yanaştı ve az sonra iskeleye elinde bir zarfla çıkan Amerikan deniz yüzbaşısı kendisini karşılayan Üsteğmen Emrullah Nutku Beye Samsun Mutasarrıfı ile görüşmek istediğini söyledi. Mutasarrıfla görüştürülen Amerikalı subay zarfı açtığında Yunanlıların ültimatomu ortaya çıktı.

Mesaj şöyleydi:

1. Samsun askeri bir üs haline getirilmiş olmakla, şehir niteliğini artık taşımamaktadır.

2. Samsun daki mühimmat, silah ve öteki askeri eşya, kıyıya çıkarılacak bir deniz heyeti tarafından yok edilecektir.

3. Ültimatoma saat 12.00 ye kadar cevap verilmediği takdirde ya da bu süre çinde nakliyat yapıldığı görüldüğünde bombardımana başlanacaktır.

4. Saat 11.50 de atılacak kurusıkı ihtar topundan 10 dakika sonra ateş açılacaktır.

http://www.tarihtendersler.com/nbk.asp?id=29&mk_id=113

Mine G. Kırıkkanat / 10 Kasım 2019 Pazar
kirikkanat@mgkmedya.com

Ölümün yenemediği deha, Atatürk


Fransa Denizcilik Bakanlığı’nın 9 Haziran 1922 günü yayımladığı resmi tebligat, Samsun’un ABD’nin desteklediği Yunan savaş gemileri tarafından bombalanmasını ayrıntılı biçimde aktaran bir metindi:

“Yunan donanmasına bağlı savaş gemileri, 7 Haziran’da kıyıda büyük miktarda mayın ve top mermisinin depolandığı, ciddi anlamda tahkim edilmiş Samsun Körfezi’ne girdi. Samsun Limanı, Kemal’in* en önemli mühimmat destek merkezlerinden biridir. Uluslararası deniz hukukuna uygun olarak, mahalin mutasarrıfına şehirdeki tahkim ve mühimmatın imhası için süre verildi. Mutasarrıf, şehrin askeri tahkimli olmadığı gerekçesiyle öneriyi geri çevirdi. Yunan filosunun limana girişinden dört saat sonra, şiddetli bir bombardıman başlatıldı. Düşmanlar (Y.N.Türkler!) bombardımana uzun menzilli ağır toplarla cevap vererek mutasarrıfın limanın tahkimli olmadığı yönündeki tezini de yalanladı. Yunan savaş gemileri kıyıdan 3000 ila 1000 metre uzaklıkta pozisyon almışlardı. Düşmanın top ateşi çok yoğundu. Ama iki saat süren bombardımandan sonra ağır kayıplar veren bataryaları sustu.

Bambardıman Samsun vilayet binasını, liman idaresini, gümrük binasını, iskele ile mermi ve mayın depolarını imha etti. Limanda demirli birkaç küçük tekne ve yelkenli batırıldı. Mühimmat bulunan bazı ambarlarda yangın çıktı. Şehrin zarar görmesinden özenle kaçınıldı. Filo ne insani ne de maddi hiçbir zarar görmedi.

Venizelos’cu Patris gazetesi, Samsun’un bombalanması haberinin yüreklere su serptiğini yazdı. Kendilerine 14 Kasım’da teslim edilen Pontus’taki Hellenizm cellatlarının, cinayetlerine cezalandırılmadan devam edemeyeceklerini böylece anlamış olmaları gerektiğini vurguladı. Aynı gazete, ‘Ama şimdi işlenen cinayetlerin araştırılmasını mı bekleyeceğiz? Samsun bombardımanıyla yetinecek miyiz, yoksa oradaki talihsiz kardeşlerimizi kurtarmak için daha etkin bir yol mu izleyeceğiz’ sorusunu da gündeme getirdi.

Politia gazetesi ise Türk ordusunun lojistik anlamda Pontus kıyılarından beslendiğini vurguladı. Samsun’daki tahkim çalışmalarının imha edilmesini, en basit savunma önlemi olarak yorumladı.

Gerçekten de donanmanın böyle bir operasyonu niçin daha önce gerçekleştirmediğini anlamak zor. Bombardıman zamanında yapılsa, Yunan gemilerinin batırılması ve Türk ordusuna mühimmat ikmali önlenebilirdi.

Averoff zırhlısı ve Panthir muhribinin zararsız ziyansız Konstantinopolis’e döndüğü bildiriliyor. Yine Samsun vilayeti için hiçbir sivilin zarar görmediği, şehrin zamanında boşaltıldığı gelen bilgiler arasında.”

Bombardımanı USS filosu yönetti

Samsun denizyolunun Yunan denetimine girmesiyle sonuçlanan 7 Haziran 1922 bombardımanı sırasında, ABD savaş gemileri Sands, McFarland ve Sturtevant, “gözlemci” sıfatıyla Samsun Limanı’na demirliydi ve komutanları Mark Bristol, Preston B.Haines, Robert L. Ghormley ile Charles Vriasco doğrudan katılmadıkları savaşta Yunan donanmasını adeta “uzaktan kumandayla” yönetti, değerli okurlarım.

Georgios Averof ve Kilkis zırhlıları, panter sınıfı iki muhrip, iki yardımcı kruvazör ve dört küçük mayın tarayıcı gemiden oluşan Yunan filosu; Samsun mutasarrıfı Faik Bey’e de zaten Amerikan filosu aracılığıyla ültimatom vermişti.

Kurtuluş Savaşı’nın lehimize sonuçlanmasını iyi ki etkilemeyen bu bombardımanı, sizler meraklı olduğunuz için okuduğunuz kitaplardan bilirsiniz. Ama tarihi lise ders kitaplarından okuyanlar öğrenmez, bilmez.

Kurtuluş Savaşı tarihi, Türkiye’nin 11’den 12 yıla çıkarılan okul müfredatında sözüm ona laik hükümetler döneminde bile oldum olası eksik, hamasi, bazen gerçeklerden uzak ve Atatürk kültüne dayalı basmakalıp özetlerle öğretildi. AKP ve AKP/MHP’nin 17 yıllık sultasında ise iyice budandı, hemen hiç öğretilmedi, öğretilmiyor. Zaten siyasal İslamcıların tarihi çarpıtmalarındaki kolaylık ve yaygınlık, bu özenli “cehalet eğitimi”nin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

İdamlık komutanlar

Örneğin sözünü ettiğim eksik ve çarpık müfredatta, Kurtuluş Savaşı’ndaki hasım Yunan orduların başkomutanı olarak çoğumuzun aklına savaşın sonunda binlerce askeri ve yüzlerce subayıyla esir alınan Nikalaos Trikopis’in adı gelir.

Oysa savaşın başından öteye Yunan orduları 3 kez başkomutan değiştirmiştir. İzmir’in işgali sırasında Yunan başkomutanı Anastasios Papaulas’tır. Birinci ve İkinci İnönü muharebelerinde İsmet Paşa’nın karşısında o vardır, yenilince istifa eder, 1935’te vatana ihanet suçundan idam edilir.

Sakarya ve Dumlupınar muharebelerinde Atatürk’ün karşısındaki Yunan başkomutanı, cani ve deli General Georgios Hatzianestis, yenilginin sonucu olarak Başbakan Dimitrios Gounaris ve 5 astıyla birlikte 1922 Kasım ayında Atina’da idam edilir. Sakarya’da Yunan ikinci kolordusuna komuta eden Prens Andereas Elladas da idamlıklar arasındadır, ancak İngiltere’nin araya girmesiyle kelleyi kurtarır, Yunanistan’ı terkeder.

General Nikalaos Trikopis, Hatziasnestis’in yerine Yunan ordularına başkomutan atandığını ancak muzaffer Türk ordularına esir düştükten sonra öğrenmiştir…

Başka bir deyişle Atatürk ve silah arkadaşları Kurtuluş Savaşı’nda 3 Yunan başkomutanın da başını yemiş, Yunanistan’da hükümetler düşürmüş, kazandıkları zafer pek çok politikacının, subayın idamına neden olmuştur.

Üstelik Atatürk, zafere giden yolda attığı her adımı Kurucu Meclis’e onaylatmış, her işi demokrasiden taviz vermeden başarmıştır.

Dünya tarihinde üç yönde aynı anda başarı kazanan, savaşırken düşmanları bölecek ve zayıflatacak diplomatik zaferlere imza atan, meclis kurup yeni bir devlet düzeni başlatan başka bir muzaffer yoktur.

İşte bunun içindir ki Atatürk, hükmü öldükten yüzyıllarca sonra da sürecek olan dehadır.

______________

*Mustafa Kemal

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1701123/olumun-yenemedigi-deha-ataturk.html
This entry was posted in Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *