Osmanlı’da okuma yazma bilenlerin sayısı çok muydu?

Orhan Bursalı / 14 Kasım 2019 Perşembe
obursali@cumhuriyet.com.tr

Osmanlı’da okuma yazma bilenlerin sayısı çok muydu?

Cumhurbaşkanı, Osmanlı İmparatorluğu’na, sultanlarına, yönetimlerine yönelik eleştirilere dayanamıyor, ortaya konan olguları kabul etmiyor, dahası tersini savunuyor.

10 Kasım nedeniyle Osmanlıların yarısının okuma yazma bildiğini söylüyordu. Bunları kim Cumhurbaşkanı’nın önüne koyuyor, biliyoruz. Olgulara değil de kasıtlı ideolojik saplantılarla hareket eden birtakım “tarihçi” kılığında Cumhuriyeti reddiyeciler, olmayan bilgileri üretiyorlar. Bir ülkenin başı, kanıtı olmayan “hakikat ötesi” söylemlere itibar etmemeli, kanıt istemelidir. Yoksa ülkede sadece cehaleti artırır.

1 Kasım 1928’de harf devrimi kabul edildi. Bundan önce yapılan nüfuz sayımında ise (28 Ekim 1927) Ülkede okuma yazma oranı saptanmıştı: Yüzde 8.61. Kadınlarda yüzde 3.67; erkeklerde ise yüzde 12.99. Bu veriler TÜİK tarafından da kullanılıyor.

Millet bir gecede okuma yazmadan kesildi lafının da böylece bir anlamı kalmıyor; tersine, Türkçe ve Latin harfleriyle çok daha geniş kesimler okuma yazma öğrendi.

14 yılda 3 kat arttı
31 Ekim 2014 tarihli “Cumhuriyet Okuma Yazma Öğrenmektir!” başlıklı yazımdan:
Düşünün, okuma yazma seferberliği Avrupa’da 17. yüzyılda başlamıştır! Oysa Osmanlı’da yaprak kımıldamıyordu o tarihte: 19. yüzyılda, yani “1800 yılında Osmanlı Devleti’nin hic¸bir yerinde okuryazar oranı yüzde 5’i gec¸memekteydi ve u¨lke genelinde ortalama okuryazar oranı muhtemelen yüzde 1’di… Tanzimat do¨nemi sonunda Ahmet Mithat Efendi okuma yazma bilmeyenlerin nu¨fusun yüzme 90-95’i kadar oldugˆunu, bunların kalemsiz ve dilsiz olduklarını yazmaktaydı.” (Prof. Dr. Muhteşem Kaynak, Gazi Üniversitesi).

19. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yetişkinler arasında okuryazarlık oranı büyük ölçüde artmış ve yüzde 50’lerin üzerine çıkmıştı. Mesela Almanya, Hollanda, İsviçre ve İskandinavya yüzde 70’in; İngiltere, Fransa, Avusturya ve Belçika yüzde 50’nin üzerinde bir okuma yazma oranına erişmiştir.

Oktay Yenal’ın Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı-Eğitim Boyutu kitabı, Avrupa’nın bu alanda yaptıklarının çok iyi bir dökümünü verir ve Osmanlı ile Avrupa uygarlığı arasındaki 300 yıllık farkı izah eder. Bunu Atatürk de söylemiştir; daha sonra Erdal İnönü de Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı kitabında “300 yıllık gecikme”yi başka bir açıdan anlatır.
Genç Cumhuriyetin seferberliği sayesinde, 1927’de okuma yazma oranı yüzde 10.2’ye, 1941’de üç kata yakın artarak 27’ye yükseldi.

Cumhuriyet budur! Bütün bireylerin ülkenin her konuda sorununa katılımıdır. Katkıda bulunmasıdır, çözüm üretmesidir. Her bireyin ülkeyi yönetme potansiyeline sahip olması ve böyle bir potansiyelle donatılmasıdır. Türkiye devrimi, bunun ilk adımını okuma yazma seferberliğiyle başlattı.

Cumhuriyet, millet ve yurttaş demek
Çoban Sülülerin, köyünden okula gitmek için bazen saatlerce yürümesi, okuması ve Türkiye’nin başına geçmesi demektir Cumhuriyet.. Cumhuriyet, herkese bu fırsatı veren rejimin adıdır. Cumhuriyet biziz, herkestir, doğmamış çocuğun adıdır. Bu nedenle de fırsat eşitliğini, kadınına ve erkeğine aynı olanakları, eşitliği sunan Cumhuriyet gerçek anlamıyla Cumhuriyet olabilir. Kadını dışlayan rejimin adı Cumhuriyet olamaz. Kadın erkek eşitliğinde Türkiye 140 kadar ülke arasında 125. sıradaysa Cumhuriyet yarımdır..

Cumhuriyet, kuldan yurttaş yarattı. Dil sadeleştirildi, Latin alfabesiyle herkesin kolay okuma yazma öğrenmesinin koşulları oluşturuldu. Arapçayı savunmak komiktir. Millet konuştuğu Türkçesine kavuştu! Bilgi kaynağı Batı’daydı. Düşüncenin, bilimin, teknolojinin tarihi orada ve Latin alfabesiyle yazılmıştı ayrıca. Yeni alfabeye geçişi, hem de okumuş yazmış iddiasındakiler bile, “millet bir gecede dilsiz bırakıldı” laflarıyla kötülemesi anlamsızdır…

Merak: Bilimde, hayatta, öğrenimde
Herkese Bilim Teknoloji (HBT) konferansları yeni bir ana konuyla başlıyor… 8 ay boyunca Merak’ı çok yönlü işleyeceğiz. Merak ne kadar var, uykuda mı, yaşıyor mu, ölü mü?
İlk toplantının başlığı Dijital hayat, merakı köreltiyor mu? Hayatın her alanını giderek kapsayan dijital dünya meraksız, sağır ve dilsiz, yaratıcılığı körelten bir toplum mu yaratıyor? Twitter, Facebook ile nereye, artık her şey bize hazır mı sunulacak?
Orhan Bursalı’nın sunumuyla, Prof. Cem Say, Tanol Türkoğlu, Dr. Tevfik Uyar bu konuyu tartışacaklar. Herkesi bekliyoruz. BAU işbirliğiyle yapılan toplantı, 16 Kasım Cumartesi saat 17.00’de, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’nde.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1701918/

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, EĞİTİM, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *