AKP PALALI DEMOKRASİ DESTEĞİNDE ŞERİAT TOPLUMUNA DOĞRU HIZLA YOL ALIYOR…

Ali Eralp

AKP PALALI DEMOKRASİ DESTEĞİNDE
ŞERİAT TOPLUMUNA DOĞRU HIZLA YOL ALIYOR…

AKP, 2002’den bu yana topluma kin, nefret, öç alma, ayrıştırma tohumları ekmeye devam ediyor.Düşmanlık pompalıyor.Halk, şu 10 yıl içerisinde eşekten düşmüş karpuz gibi, ırk, dil, din temelinde 10 parçaya ayrıldı. Yüzyıllardan beri dostça, kardeşçe yaşayan insanlar, birbirine nefretle bakan, yürekleri öç duyguları ile dolup taşan düşman kamplara bölündü.

Bir yanda türbanlı öğretmen, bir yanda türbansız öğretmen… Bir yanda Türbanlı avukat, bir yanda türbansız avukat…

Türbanlı doktor, türbansız doktor… Türbanlı yargıç, türbansız yargıç… Bir yanda Kürt, bir yanda Türk… Sünni, alevi… Laz, Çerkez…

AİHM, Anayasa Mahkemesi, Danıştay “Kamuda türban olmaz” diyor. Ama AKP tutturmuş bir türban masalı…

Türban, türban, türban… Anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor… Bitiremiyor.

Kapanmayı, örtünmeyi, gizlenmeyi kendi halkına ve dünyaya bir özgürlük hareketi gibi göstermeye çalışıyor… Ne var ki uygar ülkeler yutmuyor artık bunu. Onlar Türkiye’yi onun nereye götürmek istediğini çok iyi anladılar. Nasıl bir ortaçağ rüyasının peşinde koştuğunu “Gezi Olayları”ndan sonra daha iyi gördüler…

AKP’ye göre her şeyin başı türban, her sorunun çözümü türban… İlle de türban… İlle de türban… Türban kamu kurumlarına da girmeli… Başı açık kimse kalmamalı… Saç görünmemeli…

“Yahu arkadaş, insanlar aç, perişan, bir ekmeğe muhtaç… Ekonomi kötüye gidiyor. İnsanlar kredi kartlarıyla, bilmem nelerle borçlanarak yaşantılarını sürdürmeye çalışıyorlar… Fahişelik, tecavüz, çocuk tacizcileri, işsizlik günden güne bir çığ gibi büyüyor, artıyor… Saç görünse ne olacak, görünmese ne olacak… Kadın başını açsa ne olacak açmasa ne olacak…

Senin kıçın açık, kıçın… Farkında değil misin?

Başını örtmüşsün, kafayı onun bunun giyimiyle, kuşamıyla bozmuşsun, neye yarar… Önce kıçını kapat… Fuhşun, seks ticaretinin, toplumsal yozlaşmanın önüne geç… İnsanlar yokluktan, yoksulluktan, yozlaşmadan gövdelerini satıyorlar.

Namuslarını, iffetlerini satıyorlar. Senin iktidar olduğun şu 10 yıllık sürede fuhuş, cinsel taciz, cinsel tecavüz 2 – 3 kat arttı… Bunu bakanın söylüyor…

Toplum ayrışmış, parçalanmış, bölünmüş… Bir barut fıçısı gibi… Patlamaya hazır bekliyor…

Bir yanda Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler; bir yanda şeriatçılar, saltanatçılar… Bir yanda mandacılar, bir yanda tam bağımsızlıktan yana olanlar… Bir yanda bölücüler, PKK’lı caniler, bir yanda vatanın birliğinden, bütünlüğünden yana olanlar… Bütün bunların üstüne üstlük bir de EL KAİDE katilleri sardı dört bir yanımızı… Leş kargaları, çekirgeler, akbabalar gibi…

Yargı, yargı olmaktan çıktı, iktidarın CEZA MAKİNESİNE, ceza kesme kurumuna dönüştü…

Tek dili, tek bayrağı, tek vatanı yok ettiniz… Kürtler kendi dillerinde eğitim, öğretim görebilecekler artık… Ya Arnavutlar, Çerkezler, Ermeniler, Rumlar da çıkıp “Ben de kendi dilimde çocuğumu okutmak, eğitmek istiyorum, onların dili dil de benimkisi kuşdili mi” derse, o zaman ne olacak?

Peki, biz bir kamu kuruluşunda hangi görevliye, hangi memura, kime güveneceğiz? Çünkü onlar giysileri ile başörtüleri ile hangi düşünceye hizmet ettiklerini ortaya koymaya başladılar bile.

Atatürkçü ve Alevi bir vatandaş, öcü gibi giyinmiş, sadece gözleri parlayan çarşaflı bir öğretmene çocuğunu nasıl teslim edecek? Protesto eylemlerinde, Cumhuriyet mitinglerinde gözaltına alınan bir devrimciyi, türbanlı bir yargıç nasıl tarafsız yargılayacak? Ya da direnişlerde gaz kapsülü ile ağır yaralanan bir genç nasıl güvenecek El Kaide, El Nusra yanlısı türbanlı, çarşaflı bir bayan doktora? Nasıl yatacak şeriatçı bir doktorun bıçağının altına?

Gördüm. Yakından tanık oldum. Bir ailede anne ve kız kardeşler, AKP’nin izlediği ayrımcı politika yüzünden birbirlerine düşmüşler, birbirlerine savaş açmışlar. Kız kardeşlerden ikisi türbanlı, birisi türbansız. Kızlardan birisi ve anne Atatürkçü. Öteki kardeşler El Kaide, El Nusra yanlısı… Beşar Esat’a ateş püskürüyorlar… Cinayetlerin Allah yolunda işlendiğini söylüyorlar…

Çağdaş, laik Atatürk Türkiye’sinin görünümü de değişti sayenizde. Ülkemizi tanıyamaz olduk artık… Sokaklar, caddeler şeriatçı Ortadoğu devletlerinin sokaklarına, caddelerine benzemeye başladı. Okullarda, hastanelerde, alışveriş merkezlerinde, düğünlerde, eğlence yerlerinde türbanlı, çarşaflı, peçeli bayanlar, sakallı, şalvarlı, takkeli adamlar dolaşıyor…

Sanki Arabistan’dan, İran’dan, Afganistan’dan kaçıp gelmişler…

Atatürk döneminde, imam hatip öğretmeni bayanlar bile başı açık derslere girerken, günümüzde, çarşaflı, türbanlı öğretmenler aldı onların yerini.

Ve ülkemiz, “Palalı Demokrasi” desteğinde, bir şeriat toplumu olma yolunda hızla ilerliyor.

Peki, nedir bu, “palalı demokrasi”? Kabadayıların demokrasisi midir? Ya da sadece savunmasız kadınlara döner bıçağı sallayan acizlerin demokrasisi midir? Hemen yanıtlayalım:

Palalı demokrasi, AKP’nin “İleri Demokrasi”sidir. Palalı demokrasi, siyasal İslam Faşizminin simgesidir. Palalı demokrasi, baskıdır, korkudur, tehdittir, şantajdır, haksızlıktır, hukuksuzluktur. Palalı demokrasi zorbalığın adıdır.

Palalı demokrasi, Hizbullah ve PKK katillerini serbest bırakıp, yurtsever komutanlara ceza yağdıran ve Türkiye’nin yer altı ve yerüstü talanını görmezden gelen bağımlı yargıdır. Pala demokrasisi, suçları tüm dünyaca bilinen, kesinleşen Deniz Feneri sanıklarını salıverip , “Öğretim parasız olmalıdır” diyen öğrencileri dört duvar arasına atan hukukun adıdır.

Palalı demokrasi, Gezi Direnişinde can veren şehitlerin katillerini gizleyenlerin, delilleri karartanların demokrasisidir.

AKP, palalı demokrasi desteğinde yol aldığını, Cumhuriyeti ve Atatürk Türkiye’sini yıkacağını, yerine şeriatçı bir “Siyasal İslam Federe Cumhuriyeti” kuracağını sanarak, sevinçle ellerini şaklatıyor. Ovuşturuyor.Elbette, AKP’nin bu alanda epey yol aldığı, epey yol kat ettiği bir gerçektir. Bunu inkâr edemeyiz.

Ama onun bilmesi gereken bir gerçek daha vardır: Ne kadar yol alırsa alsın, hedefine ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın, yine de son söz Türk milletinin olacaktır. Son sözü Türk milleti söyleyecektir.

Atatürk’ün temelini attığı laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Atatürk devrimleri ile mayalanan bu ulus, bu topraklarda asla ve kat’a bir şeriatçı Ortaçağ devletine, bir Kürdistan’a izin vermeyecektir.

Sevgili yurdumuzu öteki şeriatçı devletlerden ayıran en büyük özellik, onun 1923 Devrimini yaşamış olmasıdır. Türkiye’yi bir Arabistan’la, bir Katar’la karıştıranlar, hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü onlar Türklerin tarihini bilmemektedirler. Aldıkları yüzde 30 oyla yedi bin yıllık bir devletin tarihini, adını, geleneklerini, görenekleri, kültürünü çok kısa bir zamanda değiştireceklerini sanıyorlar. Gezi Direnişini unutmuş görünüyorlar…

Ama yanılıyorlar.

Hem de çok kötü yanılıyorlar…

Bu acı gerçeği çok yakında tüm çıplaklığı ile anlayacaklar, böyle bir şeriatçılık serüvenine girdiklerine, gireceklerine pişman olacaklardır…

İLK KURŞUN

http://www.ilk-kursun.com/haber/159331

This entry was posted in ALİ ERALP YAZILARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *